Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




13 Kasım 2014 Perşembe

Dünya Çocuk Kitapları Haftası Kutlu & Mutlu Olsun :)

Bu haftayı ilk defa kutlayacağımı düşünürken geçen seneki yazıma rastladım. Bir gün sahiden oturup eski yazılarıma bakmak istiyorum. Yazdıklarımı nedense hep unutuyorum.
Geçen sene "nasıl başladı bu sevda" demişim, bu sene de "neden"lerini anlatmak istiyordum ama burnumu çekmekten silmekten bitap düştüm, sadece bu güzel haftayı kutlayıp kaçacağım.
ÇOCUK KİTAPLARI HAFTAMIZ KUTLU OLSUN;  NEŞELİ VE HEP EĞLENCE DOLU GEÇSİN!

Çocuk kitapları okurken ben :
(temsili falan da değil :)
* Görsel kaynak: Google(linki bulamadım, eskiden kaydetmişim)
Devamını oku »

11 Kasım 2014 Salı

Hoş Geldin Kasım & Ankara'nın Kış Mevsimi :)

Geçen sene bu zamanlar Elif karnımdaydı şimdiyse kucağımda.
Her gün yaptığım yürüyüşlerde daha bir üşüdüğümü şimdi şimdi daha iyi hatırlıyorum.
Ama inatla her gün en az 20-30 dakika yürümüştüm.
Elimde kırmızı eldivenlerim ve yanımda mandalinamla.
İş yerinden kaçmak demekti bu an'lar benim için. O yüzden de çok kıymetliydi.
Yakın olduğu için öğle aralarında bazen Milli Kütüphaneye giderdim. Kitaplara dokunmak için diyeceğim ama MK'de kitapları görmüyorsunuz bile. Bana hala ve inatla çok saçma geliyor bu sistem. Kitaplar bizlerin göremediği koocaman duvarların arkasında bir yerlerde. Kitapları böyle mi koruruz yani sistem bu mu? Anlamakta güçlük çekiyorum yani beynimdeki "anlama yetisinden sorumlu kıvrım" söz konusu 'kitaplara dokunamak' olunca işlevini yapmıyor.
Kasım ayı biraz hüzün biraz kış hazırlığı biraz da yeni yıl heyecanı demek olabilir. Bu sene de sevdiğim insanlara kart göndermeyi planlıyorum. Niyetim yine evde bir şeyler yapmak ama bakalım, kısmet. Elif az daha büyüseydi birlikte yapardık heyoo ne de güzel olurdu. Neyse biz şimdinin an'ın tadını çıkaralım (sevgili Gece, tam bunu yazarken aklıma sen geldin :)
Bu sene karın yağması için daha da heyecanlıyım. geçen sene sadece 1 kere yağmıştı ve biz neyse ki dışarı çıkıp karla oynamıştık(Elif izin verdiği ölçüde). Bu sene de kar yağınca Elif'i giydirip dışarı çıkmak istiyorum(z) Eldivenleri yok ama karla tanışmak onun da hoşuna gidecektir sanırım.
Ankara'da sonbahar bence gerçekten güzel. Yaz ayları için Ankara'nın tek çekici tarafı kuru kalabalığın gitmiş ve trafiğin boşalmış olması oluyor. İlkbahar da güzel olabilir. Kış mevsimi de orta güzellikte diyelim ama bence Ankara bir kıyafet giyecek olsa bu gerçekten sonbahar olurdu. Bizim burada kırmızı yaprakların olmamasına sinir oluyorum :/ Ama yine de her yürüyüşte hoşuma giden ya da kendini yerde yalnız hisseden yaprakları topluyorum, evde büyük parti veriyorum sonra onlar için.
Elifle her öğleden sonra yürüyüşe çıktığımızı söylemiştim. Tedbir amaçlı şöyle bir ürün aldık. Biz hala puset kullanıyoruz. Elifle bakışarak ve sohbet ederek yürümek daha keyifli geliyor.
Deniz yok belki ama su kenarlarına kaçılabilir burada (züğürt tesellisi)
Önemli olan nereden baktığın ve ne gördüğün sanırım :)

Devamını oku »

10 Kasım 2014 Pazartesi

Anne(lik) Sohbetleri: Ayşegül & İnci Zeynep :)

Ayşegül ile yollarımız nasıl kesişti hatırlamıyorum ama içinde dolu dolu çocuk kitapları olduğunu biliyorum. Hem de en mamut'undan! Blogu sayesinde "life with İnci Zeynep"e de ortak oldum, neler yapıyorlar takipteyim. "Anne-kız" olmak gerçekten çok keyifli ve ben bu keyfi, sıcaklığı Ayşe'nin gözlerinde ve tabii sözlerinde de buldum. Sohbetimizde bir kahve eksikti, kim bilir belki bir gün o da olur :)
Sevgili Ayşegül,
Çok yakın bir zamanda iş hayatına döndün. Oradan başlamak istiyorum; bu kararı almak zor oldu mu, ilk günler nasıl geçti, İnci Zeynepi kime emanet ettin?
Evet, çok zor oldu, karar vermek başlamaktan çok daha zordu benim için.  Bebeğimi kucağıma ilk verdiklerinde işe bir daha dönmeme kararı almıştım. Hiçbir kuvvet beni ondan ayıramazdı çünkü o çok küçüktü, savunmasızdı bana ihtiyacı vardı. Annem, eşim ya da çevremdekiler işin, kariyerin dedikçe onlara kızdım, sitem ettim. Beni anlamadıklarını düşündüm, anlamıyorlardı da ben anneydim. Kimse bebeğimle ilgili benden daha iyi karar veremezdi. Sonra o minik bebek büyümeye, yavaş yavaş çevresini fark ettikçe benden kopmaya başladı, benim ilk günlerde duyduğum kaygılar da gitgide azalmaya başladı, süreç kendiliğinden gelişti, asla işe dönmem diyen ben yine kızım için işime geri döndüm. Çünkü ona çok daha iyi bir gelecek sağlamak istiyordum. Hemde önünde rol model olmak, kendi ayaklarının üzerinde duran, ekonomik özgürlüğe sahip bir bayan imajı da çizmek istiyordum. Böylelikle işe döndüm. Ben şanslıydım aslında İnci Zeynepe 14 ay ben baktım istediğim gibi, her özel anında yanındaydım. Emeklemesinden yürümesine, ilk gülüşünden ilk kelimelerine her anında beraberdik.

İlk günlerim tahmin ettiğimden kolay geçti. İşe çabuk adapte oldum. İnci Zeynep için maalesef öyle olmadı uzun bir süre her sabah aynı sahneleri yaşadık annesinden ayrılmak istemeyen İnci, neden onu anneannesine bıraktığımı anlatmaya çalışan çaresiz anne ben!

Annelik maceran nasıl başladı?
Anne olmak benim için dünyanın sonu gibi bir şeydi. Bugün hamile kalırsam ertesi gün elime bir bebek verecekler ve al bu senin diyecekler gibi gelirdi. Eşim içinde öyleydi, evimizde hiç bebek konusu açılmaz, yoğun çalıştığımız için bir bebeği de dünyaya getirerek işimizi daha da zorlaştırmak istemiyorduk. Ama zamanla bu düşüncelerimiz değişmeye başladı evliliğimizin 2. Yılında eşimin ben artık kendi bebeğimi sevmek istiyorum cümlesinden sonra artık ailemizi büyütmenin zamanının geldiğini anlamış olduk ve çok geçmeden hamile olduğumu öğrendim. Onu hissettiğim gün şu yaşıma kadar yaşadığım en mutlu gündü. O 6mm lik minik nokta beni ve esimi mutluluktan ağlatmıştı.


Doğum hikâyeni anlatabilir misin? Her şey hayalindeki gibi mi oldu?
Doğum hikâyem,
39+3 günlükken gerçekten çok ağırlaşmaya başlamıştım, oturamıyor kalkamıyor geceleri uyku dahi uyuyamıyordum. Nefes almak çok güçtü benim için çünkü karnım hiç aşağıya inmemişti. Ben yine kendimi pekiyi hissetmediğim için bir umut doktoruma koşmuştum ama ne nst de sancı ne de doğumun tek bir belirtisi dahi yoktu. Benim çaresizliğimi gören sevgili doktorum Ayşegülcüğüm canım çok üzgünüm ama hiçbir belirtin yok dediği andan ağlamaya başlamıştım. Çünkü artık dayanamıyordum.  Zorlanıyordum ve kızıma kavuşmak istiyordum. Ertesi sabah 5te ufak ufak sancılar hissetmeye başladım. Bir iki derken elime telefonumu aldım ve sancı saatlerimi yazmaya başladım. Saat 6 ya kadar not ettim bir saatte tam 6 adet sancı. Eşimi uyandırdım bu sancılarını düzenli olmadığını muhtemelen yalancı sancı olabileceğine kanaat getirdik, çünkü doktorum daha süremizin olduğunu söylemişti. O kadar emindik ki doğumun olmayacağına Emre tıraş oldu, giyindi ve işe gitmek için evden çıktı bile.  Çok geçmeden doktorumu aradım ve hastaneye gelmem gerektiğini söyledi. Saat 10 da yatışım yapıldı doktorum nstde sancılarımı görünce ohh be nihayet dedi. Sabah 5 te başlayan sancılarım aksam 17.16 da kızımı görüşümle sona erdi. Boncuk boncuk gözleriyle yanıma koyduklarında onu kucaklayamadım, sadece içimde kalan bu oldu.Zor bir doğumdu, 45 dakika sürdü, halim kalmamıştı,kolumu kaldırıp kızıma dahi sarılamadım ama yanımda yattı boncuk boncuk bana baktı. O bakışını yıllar geçse de asla unutamam.
Açık konuşmak gerekirse doğum hadisesinde araca değil amaca daha çok bakıyordum. Önemli olan bebeğimi sağ salim kucağıma almak olduğu için doğumla ilgili çok hayal kurmadım. Tabi şöyle bir durumda var normal doğum yapmak istiyordum ve öyle de oldu.


İlk günlerde yanında birileri var mıydı? En çok hangi konularda zorlandın?

İlk 20 gün annem vardı. Daha sonra o da gitti aynı şehirde bile değildik.  Yardım edecek hiç kimsem yoktu ve hayatımda gördüğüm en küçük bebek İnci Zeynepti daha önce hiç yenidoğan görmemiştim. Gazını çıkarmakta bile zorlanırdım, omzuma yatırdığımda acaba nefes alıyor mu diye endişe ederdim, o derece tecrübesiz bir anneydim. Annem bana bırakıp gittiğinde uyuyordu. Onları yolcu ettikten sonra kızımın yanına uzandım ve dedim ki Allah’ım ne olur uyanmasın, uyanıp da ağlarsa ben ne yapacağım diye düşündüğümü biliyorum.  Çok zorlandım evet ama sonra alıştım. Gerçekten annelik içgüdüsel bir şey, şuan düşünüyorum tek başıma nasıl üstesinden gelmişim. Kızıma bakıyorum, geçen sene bu zamanları hatırlıyorum, çektiğim sıkıntıları düşünüyorum, çok şükür diyorum, büyüttüm. En çok zorlandığım konu İnci Zeynepi yıkamaktı. Tek başıma hala bu konuda yetenekli olduğumu sanmıyorum.
Veee tabii ki en merak ettiğim soru: çocuk kitaplarıyla nasıl/nerede/ne zaman tanıştın :)
Kitapları hep çok sevdim daha doğrusu okumayı çok seviyorum.  Elime geçirdiğim her şeyi okuyabilirim.  İnci zeynep'i kucağıma oturtur dergi gazete kitap birçok şeyi okuduğumu biliyorum. Zamanla bu beraber okuma hadisesi zorlaştı tabi.Benim çizgi romanlarım vardır -çizgi romanlara ayrı bir ilgim de vardır bu arada - evde belki ilgisini çeker diye eline verdiğimde gerçekten çok ilgi gösterdi, daha sonra farklı arayışlar içine girdik böylelikle hikâye kitaplarına yöneldik. Bir iki derken her ay düzenli kitaplar almaya başladık.  Şuan arası gayet iyi, umarım ileride de böyle devam eder.

İnci Zeyneple beraber hangi kitapları okuyorsunuz, okuma rutininiz var mı?
Okuma rutinimiz pek yok.  Hemen hemen her zaman okuyoruz. Arabada, anneannede, evde, dışarıda-yanımda oyuncak değil, kitap gezdiren bir anneyim çünkü sadece kitaplar dikkatini uzun sure çekiyor- ne zaman isterse okuyoruz. Kitaplarımız ortada durur. Kendinin rahatlıkla alabileceği yer ve seviyededir. İstediği zaman istediği kitabı alıp ya babasına ya da bana getirir okumamız için.
Daha çok pearson yayınlarının kitaplarını seviyor. Favori kitabı hiç değişmez Mamut yıkama rehberi.
Bunun yanın da babam ne iş yapar? Benim, hayır benim de ikinci sırayı paylaşıyor.

Bebekler büyüdükçe oyun için ayrılan zaman da artıyor. Siz birlikte ne tür oyunlar oynuyorsunuz?
Aynen, iş dışındaki tüm hayatım kızımın.
Biz İnci Zeyneple beraber resim yapıyoruz. Kitap, dergi okuyoruz. Dans ediyoruz. Fotoğraf çekiyoruz. Eski fotoğraf makinemi ona verdim, şimdiden alışın diye.
Açık konuşmak gerekirse oyuncaklarla çok oyun kurabilen bir anne olmadığımı fark ettim. Çok şükür kendi kendine oynama gibi bir huyu var bebeğimin. Yine bende elimden geldiğince çaba gösteriyorum onunla oynamaya ama daha çok biz her işi beraber yapma çalışıyoruz. Beraber masa kuruyoruz,çamaşırları makineye atıyoruz, düğmelerine o basıyor, alışverişi beraber yapıyoruz. Aklınıza gelebilecek benim ya da babasının yaptığı her işte o da bize yardım ediyor. Mesela babasıyla araba yıkamaya bile gidiyor.
Oyun oynamak aslında onun özel vakti ve özel alanı,şöyle ki oyuncaklarının olduğu köşeye gidip oturuyor ve orada istediği oyuncakları alıp oynuyor. Aslında kızım da bana benziyor. Sanki yalnız kalmak istiyor. Ben de böyle zamanlarda ellemiyorum, sıkılınca kalkıp yanıma geliyor. Normalde bizimle çok fazla etkileşimde bulunan bir çocuk, kimseyi yanında istemediği belli oluyor böyle zamanlarda. Eğer ona katılmamızı isterse aaayy diye yaptığı şeyi ya da oyuncağını gösteriyor. Ya da elimizden tutup bizi yönlendiriyor.
En sevdiği ve uzun süre vakit geçirip oynadığı oyuncağı ise bay ve bayan patates kafa. Hem deliklere taktığı göz burun ağız ince motor becerilerini geliştirirken, uzuvları da tanımasına yardımcı oluyor. Bu oyuncağını çok eğitici buluyorum.
 Bebek bakımı/gelişimi ile ilgili kitaplar okudun mu/okuyor musun? Tavsiye edebileceğin kitaplar var mı?
Hamileyken çok okurdum. O kadar çok şey okurdum ki, gerçekten bu konuda çok tecrübe sahibi oldum diyebilirim. Ama bebeğim doğduktan sonra özellikle ek gıda serüvenine başladıktan sonra okumayı bıraktım. Çünkü okuyarak, kitaplara göre bir çocuk yetiştirileceğine inanmıyorum. Tabi ki bende takıldığım konularda kitaplardan ya da internetten faydalanıyorum ama takip ettiğim bir yazar ya da yayın yok.
Sence anne kime denir?
Bence anne çocuğuna güven veren kimsedir.  Ben her mutlu sağlıklı ilişkinin temelinin güven olduğuna inanan bir insanım o yüzden bebeğimin bana güvenmesi her şeyden çok önemli.
Bu arada belirtmek istiyorum işe dönmemde en etkili şey annemin şu cümlesiydi ‘çalış kızım ben hem maddi hem manevi elimden geldiğince arkadayım, sana destek olurum

Uyku eğitimi verdin mi?
Denedim ama beceremedim sanırım J
 1 yaşından sonra uyku hadisesini kızım kendi kedine çözdü.

Yanlış yaparsam diye korktuğun zamanlar oluyor mu?
Yanlış yaparsam diye değilde mutsuz ve duyarsız bir çocuk yetiştirirsem diye korktuğum zamanlar olmuyor değil. Sonuçta anne olsak da hepimiz insanız ve hepimiz hata yapabiliriz. Hele ki kızım ilk evladım, tecrübesiz bir anneyim hata yapabilirim, önemli olan bu hataların düzeltilebilir hatalar olması.
Dediğim gibi benim tek korkum kızımın mutsuz bir çocuk olması ve çevresine duyarsız bir birey olarak büyümesi. Sanırım en çok beni bu üzer.
Anne olunca anladım dediklerin var mı?
Kaybetme korkusunun nasıl bir his olduğunu anladım.

Anne adaylarına neler tavsiye edersin?
Önemli olan annenin mutluluğu ve rahatlığı, anne rahat olduğu sürece bebeğini mutlu ve güvenli yetiştirebilir. Ve bence biraz da çevredekilere karşı kulaklarını kapamalı ve doyasıya bebekleri ve çocuklarıyla yaşamalı, onlarla öğrenmeli, onlarla büyümeli onlarla gülmeliler.


Annelik sohbetlerini çok seviyorum çünkü kimseyi eleştirmeden/yargılamadan bir anne-bebek hayatına kısacık da olsa bakma/gözlemleme şansım oluyor.
"Yargılamak" kısmını özellikle yazdım; son zamanlarda anneler arasında çok moda. Bazen ben de kendimi kaptırmış buluyorum bu akıma ve hemen "dön bak kendine" diye kendimi çimdikliyorum.
İş hayatına yakın bir zamanda döndüğü, kızına harika kitaplar okuduğu için Ayşe ile sohbetimiz benim için dolu dolu geçti. Merak ettiğim sorulara "acaba o anne ne yapmış" diye kestirmeden cevaplar alıyorum. İnanın çok faydalı oluyor benim için. Ah keşke bir de kahveler eşlik etse bu sohbetlere :)
Sevgili Ayşegül, bence biz Elifle İnci Zeynepi önlerine Mamut Yıkama Rehberini koyup bırakalım; bakalım hangisi yıkayacak mamudu :) Katıldığın ve gerçekten içtenlikle cevap verdiğin için çok teşekkürler, sevgiler...

Devamını oku »