Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




30 Aralık 2015 Çarşamba

Yeni Yıl Dilekleri-2016 :)

Yeni yıl gelmeden buraya dileklerimi yazabilirsem çok mutlu olacağım :)
20132014 ve 2015 dileklerime şimdi baktım da, bir tuhaf hissettim. Zaman (hızla) geçiyor, geride sahiden biriktirdiğimiz an'lar kalıyor. (Tunalıda Yasemen ve Çağrı ile buluşup sohbet etmemiz gibi :)
Öncelik sırası yapabilmem zor ama listeye bir yerden başlayayım.
-Sağlık: Hepimiz için sağlık dolu bir yeni yıl olsun, sevdiklerimizle beraber olmaya devam edelim inşallah.
- Elifin uykusu konusunda güzel gelişmeler yaşayalım. Son doktor kontrolü ve tedavi sürecinden açıkçası umutluyum, umarım Elif gece boyu ve hafta sonu gündüzleri uykuya kendiliğinden rahatlıkla geçer, kesintisiz olarak uyur ve uykusunu almış bir şekilde mutlulukla uyanır :)
- Ev işleri konusunda bana yardımcı olabilecek birini bulmayı veya kendimin ev işleri konusunda tecrübeli&pratik hale gelmesini ümit ediyorum. (dilekte bile yedek yazıyorum yalnız, hani biri olmazsa diğeri olsun bari :P)
- Yemek yapma konusunda aslında en büyük dileğim yemeği bir zorunluluk/engel/uğraştırıcı bir şey olarak görmekten çıkartıp, yemeğin keyif aldığım bir hobiye dönüşmesini sağlamak. (bu eğer zamanla olabilen bir şeyse Serra bende emeğin büyük) Pratiklik konusunda da Elif senin emeğin büyük. Pratik&sağlıklı yemekleri zevk alarak kısa süre içinde yapabilmeyi diliyorum özetle :)
- Daha çok film & tiyatro: Sinema demedim özellikle ki kendimi kandırmış olmayayım. Star Wars'a gitmek için Tatü senden bir işaret bekliyoruz Ankaraya dönünce haberin olsun :) Vizyondaki filmler çoğunlukla ilgimi çekmiyor zaten o yüzden izlemek istediğim filmlerle ilgili -okuyanların da katkısıyla- bir liste hazırlamak istiyorum.
- Doğa Keşifleri, yürüyüşleri (daha da) çok olsun. Doğa Arkadaşımın Kutusu etkinliğinden bu açıdan çok ümitliyim.
- Günün Mutluluk Sebepleri umarım bu bakış açım ve karşıma çıkanlar artarak devam eder. Geçen gün bir şey fark ettim. Ben bir şeyler verdikçe, daha çok alıyorum. Eskiden bu kadar "verici" biri değildim belki de. Bencil miydim acaba? Bunun cevabını beni eskiden de tanıyanlar bilir sanırım, benim cevap vermem çok objektif olmaz :)
- Daha çok kitap & notlar: Nicelik olarak çoklukta gözüm yok aslında, şu yazıda bahsetmiştim, daha da güzel nitelikteki kitapların peşindeyim. Unutmadan notlar alıp yazabilirsem de tadından yenmez artık :)
- Ailemle daha sık görüşme: Edoş, ucuz uçak biletleri bize çalışsın artık diyorum, ne dersin bacım :)
- Arkadaşlarla daha çok vakit geçirme: İşe döndüğümden beri öğle aralarının "altın saat" işlevini kullanıyorum. Mesai saatimiz çok katı aslında ama neyse ki iş yeri merkeze ve arkadaşlara uzak değil. Önceden bu saatlerin ne anlama geldiğini hiç anlamamışım. Şimdiyse elimde sıkıca tutuyorum onları :)
Bir de blog/instagram aracılığıyla tanıdığım ve çok çok sevdiğim insanlarla daha sık görüşebilmek. (Belçika uzak olur Yasemen, siz gelin Ankaraya :P) Yüz yüze hiç tanışmadıklarımla da oturup bir kahve içip sohbet edebilecek ortamımızın olması.
- Yardım: Bu başlıkta aslında şunu demek istiyorum, maddi veya manevi olarak yardım edebileceğim (belki bir çocuğun ödevine yardım etmek gibi) ama bunun henüz farkında olmadığım noktaları net olarak görebilmek ve eyleme geçmek :)
- Lokum Çocuk Kütüphanesi: 2016 için aklımdaki bu projeyi ufaktan da olsa hayata geçirmek istiyorum. Bunun için yapılan ön hazırlığa ne deniyordu unuttum, (Pelin sen demiştin hani, fizibilite miydi?) işte ondan yapmaya çalışıyorum. Teknik ismini bilmiyorum ama kendimce yapıyorum bir şeyler. Eskiden çocuk kitapçım & kırtasiyem olsun isterdim; şimdi ise (son 2-3 yıldır) çocuk kütüphanem olsun istiyorum. Sanki evren bunun için çalışıyor, sevdiğim insanlar bana kütüphanelerinden çocuk kitapları gönderiyor. Bak şimdi! Semi ve Nurşen Abla, bu yardımınızı hiç unutmayacağım, yeniden teşekkürler.
Başlamayı düşündüğüm mekanda pek 4 duvar var diyemeyeceğim, kediler ve minderler var da yazamayacağım ama... içinde hayalim, kitaplar ve çocuklar olacak. Umuyorum ki her şey çok güzel olacak. Bu hayal, zihnimi dinç tutuyor ve beni en umutsuz anımda silkeliyor, "pişi" gibi bir şey :)
- Deniz: Geçen senelerdeki denizi her gün görme dileğim hala gerçekleşmemiş olsa da ben yine yazayım, her gün olmasa da çok daha sık denizi görmek, deniz kenarında yürüyüş yapmak istiyorum.
- Fotoğraf?: Yanında soru işareti olan bir dileği kim anlayıp da ne yapsın değil mi? Hani diyorlar ya, ne diliyorsanız açık ve net olun diye. "Fotoğraf makinemi elime daha çok alayım ve fotoğraf çekerken güzel an'lar hafızama kazıyayım" Bu, oldu sanırım. "Güzel fotoğraf"ta bile gözüm yok :)
- Mektup Arkadaşlığı: Çok tatlı hatta pek çok tatlı mektup arkadaşlarımın hayatımda devam etmesini diliyorum. Mektubu posta kutunda bekleme heyecanı, onu görme an'ı, satırları heyecanla okuma keyfi ve mektubunu yüzünde gülümseme ile yazma zevki var ya... O an'lar o kadar kıymetli ki, iyi ki varsınız :)
- Para&pul: Bu kısımdan anlamam ve sevmem bu işleri, kitaplarımı alacak kadar, sevdiklerimle keyifle vakit geçirebileceğim kadar param pulum olsun yeter :) (tamam, uçak masrafları da içinde :P )
Görsel Kaynak: Canım ve Tatlı Aslı'dan :) (haberi yok, çaktırmayın :P)
Bu kadar yazdım ama işin aslı, sağlığımız yerinde olsun, çok şükür ve bin şükür diyeceğim :)





Devamını oku »

Kumkurduna Dokunmak ve Sarılmak

Hangi yıldı hatırlamıyorum, belki 2000'lerin başıdır- lisede olduğum zamanlar- babam elinde bir hediye pakediyle geldi eve. Şaşılacak bir şey yok çünkü o gün doğum günümdü. Şaşırdığım şey, bunu çok sık yapmamış olmasıydı elbette.
Pakedi açtığımda içinden bir adet kırmızı,sarı çizgili gömlek çıktı. Çok sevindim çünkü cimbomluydum (hala öyleyim ama nerede o Hagi zamanları, futbol maçı izlemeyi bırakmadım gerçi takım fark etmiyor izlemem için), babam yıllarca uğraşmış ama beni Beşiktaşlı yapamamıştı. O gömleği çok sevdim, çok da giydim.
Belki 1-2 yıl sonra da babam vefat etti.
Geride çok fazla anı kalmadı.
Biraz balkonda balık sefası biraz futbol en çok da bu gömlek.
Ona baktığımda kalbimin -daha önce hissetmediğim- bir noktasına dokunduğumu hissettim. Piyanodaki bir tuş gibi. Kayıp tuş, çok kullanılmayan bir nota gibi.
Zamanla beraber ben büyüdüm ancak gömlek büyümediği için onu giyemez oldum.
Nereye gidersem yanımda taşıdım aslında ama bunu pek çaktırmadım :)
Kumkurdunu okuduğumda aynı kayıp notanın ezgisini duymaya başladım.
İlk başlarda anlam veremedim ama her okumamda bu ezgi tekrarlandı.
Kitap karakterlerini çok sevdiğimde onlara şöyle sıkıca sarılmak isterim ama elbette ki bunu yapamam.
Oysa Kumkurduna sarıldım.
Merve'nin gönderdiği kutuyu açtığımda aynı ezgiyi duydum ve babamın hediye ettiği gömleği gördüğümdeki o dokunuşu hissettim.
Kalp, çok odacıklı bir organımızsa eğer (biyolojide de kopya çektiğim için tam bilmiyorum) bu oda, evin arka tarafındaki bahçeye açılan gizli bir geçitte saklı, onu anladım.
Sonunda bahçeye çıkma hissi ise çok güzel.
Teşekkürler Merve, aynı melodiyi duymak, Kumkurduna sarılmak ve onunla sohbet edebilmek çok güzel...

* Bu ezgiyi tanımlayabilseydim Buena Vista Social Club'tan Chan Chan derdim :)


Devamını oku »

28 Aralık 2015 Pazartesi

2015 Nasıl Geçti :)

Bu sene bizim için maşallah pek hareketliydi.
Senenin ilk ve en güzel haberi canım yeğenim Ayça'ya kavuşmam oldu, yaşasın teyzoş olmak :)
Mart ayının sonundaki Avusturya Gezisinin içerisinde pek fazla "Avusturya" olmasa, bolca ev dinlenmesi olsa da biz yine de keyif aldık.
Nisan-Mayıs gibi başlayan kıpırtılarla evimizi değiştirdik, Ankara'nın başka bir ucuna taşındık, Elif'i kreşe verdik (14.5 aylık) ve ben işe döndüm.
Sanırım az buz şeyler değil bunlar :)
Aradan tam 6 ay geçmiş ve bu aylar nasıl geçmiş bilmiyorum.
Daha çok bir şeylere alışma haliyle ve koşturmacayla geçti diyebilirim.
2015'in başlarındayken sonunu iş yerinde yazacağımı hayal etmemiştim.
Sanki o an'lar çok uzaktaymış gibi geldi ama düşününce bu koşturmacada insan dün yediği yemeği bile unutmuş oluyor. Bezelye miydi yoksa buzluktan annemin bıraktığı yemeklerden biri miydi? Mercimek çorbası olduğunu hatırlıyorum ama çünkü onu hayatımda ilk defa yaptım, "aa ne kolaymış, niye daha önce yapmamışım ki" dedim. Dün ile ilgili hatırladığım bir şey daha var, yazmazsam olmaz. Eve gittiğimizde uykusuzluktan ve alakasız haberlerden dolayı canım sıkkındı, kendimi "asfalta yapışmış sinek" olarak tarif ediyordum ki bence sinek benden daha mutluydu, en azından uyumuştu :) Neyse işte eve gireli 5 dakika geçmedi ki karşı komşum benim çok sevdiğim pişiyi sıcak sıcak göndermiş. "Heyooo" diye dans ettim resmen ve "hayat güzel yahu" cümlesiyle asfalttan kalkıp normal hayatıma döndüm. O tarifi kesinlikle almalı ve kızartma yapmamama rağmen arada pişi için bu kuralımı bozmalıyım. (böyle yazınca off sağlıklı ve doğal anne gibi oldum, "biz kızartma yapmıyoruz", bizde durum ve sebep daha farklı ama konu çok uzadı, hazır asfalttan kalkmışken yoluma devam edeyim :) İnsanın bakış açısını bir adet "pişi" değiştirebiliyormuş meğerse, yaşasın. Ben bir de kahvenin böyle olduğunu düşünüyorum. Midemi delmese neskafemi de süt tozu olmadan içmek isterim ama asıl mutluluğu gerçekten Türk kahvesi yapıyor, elbette ki sade. Yanında 1 adet minnak çifte kavrulmuş lokum da varsa hele- lokum, çok küçükse 2 de olur - :) Çikolata ve dondurma beni mutlu eden yiyecekler değil ne yazık ki. Çikolata deyince aklıma Eda gelir, kahve deyince de annem. Günde 1 adet mutlaka içer, içmezse olmaz :)
Konu ne kadar dağılmış böyle.
2015ten bahsedecektim, oraya aynen geri dönüyorum.


2015 tüm bu sebeplerden dolayı bizim için ilk yarı ve ikinci yarı olmak üzere 2'ye ayrılıyor.
İlk yarıda Elif ile evdeydik ve evimizin çevresinde insanlardan çok tilkiler dolaşıyordu(abartı), ikinci yarıda ise Elif kreşte, ben iş yerindeyim, tilkileri de uzaktan seviyoruz.
Sabah evden 8 civarı hep beraber çıkıp akşam 18.30 civarı yine hep beraber eve girmeye,aynı anda ertesi günün yemeği, varsa çamaşırı/ütüsü, belki biraz ev toplaması, çocuğumla da vakit geçireyim hallerine yavaş yavaş alıştık. Bu da ayrı bir yazının konusu olur ama, bence rutin iyi bir şeydir. Rutin demek bence, her şey yolunda, sağlığımız yerinde demektir. Arada yemeğe tuz yerine şeker atıp eğlenmek nasılsa bizim elimizde :)
(Konudan kopukluk olmadan devam edeyim ama bu yazıya başlayalı birkaç hafta olmuş, 2015 bitmeden bitirebilecek miyim acaba)
2015te bir de güzel bir ekibe dahil oldum ve hep beraber kitap okumaya başladık. Arada yanlış anlaşılmalar da üzüntüler de oldu (şimdi geriye bakınca 'iyi ki olmuş' diyorum) ama geneli oldukça keyifliydi, bana çok şey kattı. Bu yazıyı okuyorlarsa onları tek tek öperim :)
2015'in 2. yarısında kendimce aydınlanmalar yaşadım. Ben bu aydınlanma işini çok katmanlı bir çiçeğe benzetiyorum. Çiçeğin en altında (teknik ismini bilmiyorum, tomurcuk mu?) çok değerli bir hazine varmış mesela. Ama kendini korumak istediğinden üzerinde bir dolu katman/kat da varmış. Güzel bir şeyler yaşadığında ya da yeni bir şey öğrenip ferahladığında kendini güvende hissedip katlarını tek tek açıyormuş. 2015'te benim 2 katmanım açıldı mesela.
1. Doğaya bakış açım değişti.
2. Günün Mutluluk Sebepleri, güzel şeylerin gözümün önünde olduğunu hatırlattı. Başka yerde arama diyerek :)
Bu başlıkları buraya daha detaylı yazmayayım ama her ikisi için de bolca şükrediyorum, hayatımı güzelleştirdikleri için.
Bu farkındalıklar, güzellikler olmasa buraya muhtemelen: "hala çok uykusuzum, bu sene de uykusuz geçti" derdim. Ama demiyorum. Daha doğrusu demek istemiyorum.
Genel olarak 2015,
1. yarı: Ev, Elif, Taşınma, Hayat Değişikliği
2. yarı: Kreş, İş, İşe Yeniden Alışma--Doğa, Farkındalıklar, Mutluluk Sebeplerini Görme
olarak geçmiş diyebiliriz.
Sosyal medya konusunda yazdığım yazıdan sonra yine aydınlandım (bir katman daha açıldı) ve bu sayede instagram kullanımım ben farkında olmadan azaldı, ne de iyi oldu :)
Arkadaşlıklar konusunda da yazacak çok şeyim var ama kararsızım. Birini unutabilirim, demek istediğimi yanlış anlatabilirim endişelerim var. Genel olarak hitap edecek olursam, bana yazdıklarınızla, söylediklerinizle, hissettirdiklerinizle, el emeklerinizle ve hatta yaşattığınız hayal kırıklıklarıyla çok şey kattınız hayatıma, çok teşekkür ederim.
Bu sene sanırım canım kardeşim Edoşumu en az gördüğüm sene oldu ve sanırım ne yazık ki bu sıklıkla devam edecek. Uzakta da olsak, birbirimizden siyah ve beyaz kadar farklı da olsak, hep aklımdasın şeker :)
Her şey için çok şükür, bin şükür :)



Devamını oku »

22 Aralık 2015 Salı

2015 Kitap Günlüğü ve 2016 için Aklımdakiler :)

2014 ve 2015 kitap okuma hızı açısından beni çok tatmin etmemiş olsa da açıkçası nitelik olarak sonuçtan oldukça memnunum.
Geçen yılda hangi kitapları okudum, neleri çok sevdim, neleri okumasam da olurmuş dedim, bir bakıp görmek istedim.
İşin aslı "okumasaydım olurmuş" dediğim kitap çok fazla yok.
Bana bir şey katmayacağını düşündüğüm kitapları yarısında bırakabiliyorum çünkü. Bir kitabı illa bitireceğim gibi bir durumum yok çok şükür, Filiz sana göz kırptım buradan ;)
Böyle bir raporu ilk defa tutuyorum çünkü ilk defa "görece"biraz daha kayıt altında okudum.
Normalde okurum, geçerim, unuturum ve kaybolur gider zihnimde kitap.
Şimdi ise biraz daha kayıt altında okudum.
Okuduklarımın büyük bir kısmını bloga yazabiliyorum, kalanlar ise masamda yazılmayı bekliyor.
Bir kısım ise "unutulanlar" rafında, orası cidden kara delik gibi, bazen bakmaya korkuyorum kaybolabilirim diye.
2015te o kadar güzel kitaplar okumuşum ki, hangisinden başlasam ve raporumu nasıl yazsam bilemedim.
Rapor yazmayı zaten bilmediğimi fark edince de (şu an) içimden geldiği gibi yazmaya karar verdim.
Yaptığım en güzel okumalardan biri yazar okuması oldu. Buraya yazmaya fırsatım olmadı ama Roald Dahl, Andrew Clements (Gizemli Anahtar kitabını bitiremedim baskı hatasından) ve Melek Özlem Sezer'in kitaplarını (13 tanesini) okudum (bazılarını 2. defa) ve "yazar okuması" işini çok sevdim. 2016 için de nasip olursa birkaç yazar var aklımda ama buraya yazıp kendimi kısıtlamayayım. Çünkü ne zaman buraya yazsam kendimi kısıtlamış gibi hissediyorum, tuhaf.
Yetişkin edebiyattan oldukça az okuma yapmışım, hani sayı versem vermeye utanıyorum :)
2016 için aklımdaki hedeflerden biri de ayda 1 yetişkin kitabı okumak olacak, uygulayabilirsem (sanki çokmuş gibi yazdım ya :P)
Nurşen Abla sayesinde "Dünya Bu Kadar" ile bu döngüyü başlatmış oldum aslında. "Kürk Mantolu Madonna"yı da Elif sayesinde okumuştum.
2016 için güzel bir liste yaptım ve bazılarını toparlamaya başladım.
İşin aslı 2016'da biraz daha "elimdekileri eritme" hedefim var. Ama bunu ne zaman söylesem ertesi gün kendimi kitapçıda kitap alırken buluyorum, insan yeni çıkanları da merak ediyor tabii ne yapalım :)
Ne kadar dağınık bir rapor oldu yalnız bu, yazarken daha iyi anladım.
Başlığı değiştirmem lazım, "günlük" demek daha doğru olacak.
2015 Kitap Günlüğümde sevgili Yasemen'in pek sevmediği bir şey yapıp "en"leri yazayım :)


- Beni en çok etkileyen kitap: Yıldız Kız / Yıldızlı Sevgi (tercih yapmam gerekse 2. kitap)
- Okurken ağzım haricinde de her yerimden gülme tozu fışkırttığım kitap: Babam Süt Peşinde
- İkinci Kez okuduğuma çok mutlu olduğum kitap(lar): Balık, Uçan Sınıf, Miguel ve Clementine
- Lisede okusaydım kendimi daha iyi hissederdim dediğim kitap: Gülümse
- Çizimleriyle deriiiin bir aşk yaşadığım kitap: Kıyıya Vuran Kız
- Okuduğum gün, saat ve mekanı aynen hatırladığım kitap: 35 Kilo Tembel Teneke (14 ay sonra ilk defa yalnız dışarı çıkıp, sahaf gezip kahve içip kitabımı başladığım gibi bitirmişim nasıl unutayım)
- "Bu nasıl bir aşk?" kitabım: Kürk Mantolu Madonna
- Hayallerimin peşinde olmayı bana hatırlatan kitap: Hayal Peşinde
- Okurken kalbimde önceden çıkmış dikenleri hatırlatan ve onları iyileştiren kitap: Kirpi Kız
- Elif'in favori kitapları: Oskar ve Güvercin Geç Yatmasın
- Roald Dahl'ın en sevdiğim kitapları: Matilda, Koca Sevimli Dev ve Dev Şeftali
- Andrew Clements'in en sevdiğim kitapları: Bunun Adı Findel, Sıradan Bir Çocuk
- Melek Özlem Sezer'in en sevdiğim kitapları: Büyüklerle Dalga Geçmesi Dersleri, Eldivenlerimi Kim Çalıyor, Sakız Çiğneyen Kedi
- 2015'te okuduğum iki klasik: Gizli Bahçe ve Pal Sokağı Çocukları
- Yüzümde gülümsemeyle okuduğum kitap: Küçük Hanım
- Kedili kitaplar: Miks, Maks ve Meks'in Öyküsü (başka yokmuş meğerse ama başlığı silmeye kıyamadım :)
- Okuduğum tek mini biyografi: Ara Güler
- Okuduğum tek mektup: Canım Aliye Ruhum Filiz
- Anneliğime dokunan kitap: Bir Pekin Ördeğinin Tam 15 yıl 5 Ay Süren Yolculuğu
- Güzel bir derleme olduğunu düşündüğüm çizgi roman: GABO
- Çizimlerinin hikayenin önüne geçtiğini düşündüğüm kitap: Can ile Zortan (Tüm suç, Gökçe'de :)
- Yeniden okumak istediğim harika kitap: Mucizeleri Saymak
- Yarım bıraktığım/bitiremediğim kitaplar: 10 taneden fazla olunca yazmaktan vazgeçtim :)
- En sona bıraktığım ve benim için sadece 2015'e damgasını vurmayan kitap: KUMKURDU


En sevdiğim 21 çocuk kitabını daha önce yazmıştım, 2015'in en'leri ile ikisi birbirini tamamlamış görünüyor :)
Kaba bir hesapla 60-70 arası bir kitap okumuşum gibi görünüyor yanlış hesaplamadıysam tabii. Gerçi bu sayının da pek bir önemi yok, okurken mutlu oldum mu oldum, gerisi boş :)

2016 için Aklımdakiler:
- Daha fazla çizim yapmak, özledim aslında bir şeyler karalamayı ama beni tutan nedir bilmiyorum, belki bahanelerdir, "çizemiyorum" kaygısıdır :)
- Yağmurla konuştuğumuzdan beri aklımda olan bir şey, yeni kitap almadan kitaplıktaki kitapları okumak&kütüphaneden kitap ödünç almak. Kütüphane kısmı mevcut mesai saatleriyle bana şu an çok gerçekçi gelmese de kitaplığımdaki kitaplara odaklanabilmek için geçtiğimiz günlerde bir çalışma yaptım. Sonuç, yetişkin edebiyatından en azından 20 adet kitap var okumak istediğim, onları ayrı bir yere yerleştirdim. Yeniden okumak istediklerimden biri de Biçem Alıştırmaları. 2007de okumuşum, okumayanlara önerebilirim. (Bu seneki okuma planımda yok gibi duruyor ama okumamış olanlara Tatar Çölü kitabını da önereyim, ben çok sevmiştim.)

- Yazar Okumaları: Çocuk edebiyatı için özellikle aklımda böyle bir şey var. Birkaç ismi not ettim şimdiden, kitaplarını toparlamaya çalışıyorum kendimce.
- Ülkelere Göre Edebiyat: Bu okumada yalnız değilim ancak niyetim bu kapsamdaki sayıyı kendime göre arttırmak
- Daha Fazla Not Almak:Bu konuda o kadar kötüyüm ki, kitabın kapağına aldığım tarihi, okuduktan sonra neler hissettiğimi yazabilmişsem harika. Oysa benim istediğim yanımda not defteriyle okuma yapıp kendimce notlar almak ve bunları kaybetmemek, bunların devamını getirebilmek.
- 1 Kitap 1 Mektup etkinliği 2015te bana çok keyif verdi, umarım 2016 için de güzel insanlarla yapabilirim bu etkinliği.
- Elif'in kitaplığı ve okul öncesi kitaplarından çok az paylaşım yapmışım, belki bu sayıyı arttırabilirim. Yazarken duygularımı daha net görebildiğimi fark ettim kitaplar konusunda(gerçi her konuda bu böyle ama diğer konu başlıkları bu yazının konusu değil :)
- Bloga daha çok yazmak: Okuduğum kitapları bitirir bitirmez soluğu burada alabilsem ne güzel olur-du değil mi?
- 2016 için "reading challenge" yapacak olursam bu,
yetişkin edebiyatı için 20-30 arası, çocuk edebiyatı için de 70-80 arası bir sayı olurdu.
Ama rakamlarla aram çok iyi olmadığından ben sadece "harika ötesi, ayağımı yerden kesecek, muhteşem bir film izliyormuşum gibi beni büyüleyecek, çocukluğumdaki eksik an'ları tamamlayacak, hayal gücümün -varsa- sınırlarını aşacak, yüreğimi titretecek, kokusu burnumdan hiç gitmeyecek" kitaplarla tanışmayı diliyorum diyebilirim.
Bu, beni daha çok yansıtıyor :)

Dilerim öz'den uzaklaşmadan, sağlık dolu, kitap kokusunda geçer 2016 yılı da.
Çok şükür :)


Görsel buradaki tatlı hatundan :)
*Hem belki bu sene ben de atlı karıncaya binerim. Kim bilir :)



Devamını oku »

21 Aralık 2015 Pazartesi

Bugün 21 Aralık ve 2. Doğa Günlüğü

Coğrafya derslerinde görüp ezberlediğimiz "hayat bilgisi"ni hayata geçirmeye karar verdim yavaş yavaş.
Annemin yıllardır "bugün en uzun gün esra", "bu gece en uzun gece, bugünden sonra geceler kısalıyor esra" cümlelerinin içi boş kalmamalı değil mi?
Bugün 21 Aralık.
Bazı günler güzeldir ama özel bir sebebi yoktur, 21 Aralık da benim için öyle.
Yıllardır severim, belki asal sayı diye diyecektim ki fark ettim 21, 3 ve 7'ye bölünebiliyor :) (Tangül, Pelin ve Selcen burada kafalarını duvara vurdular :)
Lafı uzatmayayım ama "21"i severim, "17"gibi (ki, o kesinlikle asal, eminim :)
Bugün iliklerime kadar soğuğu hissettiğim bir gün/bu senenin ilk günü olarak kayıtlara geçsin.
PTT'de sıra beklerken ilk defa sırtım üşüdü, demek ki kış sahiden gelmiş.
Gün dönümlerini Yıldızlı Sevgi kitabından hatırlıyorum, kitabı benim için unutulmaz yapan ögelerden biriydi gerçekten.
Doğa'ya biraz daha yakından bakmaya başladığımdan beri aslında değişimi fark ediyorum. Masamdaki kozalaklar ve yapraklar gibi. Geçen hafta kocaman bir yaprak bırakmıştım masama, Pazartesi işe geldiğimde 1/3'i kalmıştı geriye, o kadar büzülmüş ki. Masamdaki doğa dünyasını bu yüzden çok seviyorum, gözlem yapabiliyorum onlara bakarak.

Bu şeyin adını bilen var mı?
Bugüne özel değişik bir şey yapmaya karar verdim.
Şimdi aklıma gelmedi ama akşama kadar bulurum bir şey.
Yakınlarımda kıvırcık kuzenler olsa onlara masal anlatırdım.
Gerçi ben masal da bilmiyorum ama Elif'e anlattıklarım gibi uydururdum bir şeyler: "sonra kaplumbağa demiş ki, of başım başım..." Bu da karabalığın aslında. Kendi anlattıklarımdan bir şey hatırlayamadım yazarken. Neyse bir şekilde yakın olsaydık kıvırcıklarla veya 3 yavrulu kızıl saçlı ejderha sürücüsü olmak isteyen arkadaşımla - ki bence ona "büyücü" olmak daha çok yakışırdı- bir şeyler anlatırdım.
Çünkü bugün 21 Aralık.
En uzun gece.
Masallar anlatıldığını da buradan okudum, çok hoşuma gitti.
Oyunlar da oynanıyormuş aslında, en son ne zaman ne oynadığımı hatırlamıyorum ama ben, ne kötü.
Bugünden itibaren doğa günlüğüme- kış gözlemleri yazacağım sanırım.
Mesela şöyle:
"Bugün 21 Aralık. Yürürken nefes aldığımda burnumdan içeri giren soğuk hava ciğerlerime kadar gitti(başka nereye gidecektiyse), sanırım orada büyük bir dağ oluşturdular: soğuk duman dağı. Öğlen gözlem yapamadım çünkü üşüdüm. Diğer günler daha kalın giyinip dışarıda olmayı planlıyorum."
"Bu yazıyı yazarken çok utandım, hemen giyinip aşağıya inip en azından 10 dakika da olsa doğaya bakmaya gidiyorum. Tutmayın beni."
                                                                                   ***
Gittim, 15-20 dakika sanırım durdum dışarıda ve bolca güzellikle karşılaştım. Gezerken soğuğu hissetmedim ama döndüğümde hissettim, ne üşümüşüm meğerse :)
Hiç aklımda yokken 2. Doğa Günlüğünü de tutmuş oldum.
İlki buradaydı, orada topladıklarımı Semra ve oğlu Kağan ile değiş tokuş yapacağız bu hafta, yaşasın.
Bu gezinin ganimetlerini isteyen olursa yine haberleşelim :)
Bu sefer değişik bir şeylere de denk geldim.
Mesela at kestanesi ağacının yaprakları dökülmüş hali şöyleydi:

Bir de şu şekilde "yenmiş" meyveler vardı ama kim bir ısırık alıp bunları bıraktı anlayamadım. Böyle bir dolu vardı çevrede, ilginç.
Arı larvası demişlerdi bu yaprakların üzerindekilere daha önce, doğal yaşamı bozmayayım diye pek dokunmadım onlara:
Ve Gizli Bahçe:
Bugünün en güzel gelişmesi, "Doğa Arkadaşımın Kutusu" oyununa Elif adına katılmış olmam oldu :)
Çok heyecanlıyım, umarım güzel şeyler toplayabiliriz :)
Bugün 21 Aralık.
Hiçbir şey yapamasam da hayatım(ız)daki güzel şeyleri fark edip onlar için şükredebilirim.
Yapabilirim bence bunu :)



Devamını oku »

17 Aralık 2015 Perşembe

Sosyal Medya

Bu konu hakkındaki daha önceki yazılarıma baktım ve giriş aynı, bir şeyler yazmak istiyorum ama yazmaya çekiniyorum.
"Takılma bunlara" deyip geçmeye çalışıyorum ama bazen de yapamıyorum demek ki, neyse umarım kimseyi kırmadan bir şeyler yazıp içimde birikenleri doğruca anlatabilirim.
Sosyal medya konusunda hoşlanmadığım şey, samimiyetsizlik.
İnstagramı yoğun olarak takip ettiğim zamanlar, evde Elifle baş başa olduğumuz, dünyada neler yaşandığını merak ettiğim zamanlardı.
Benim için bir nevi değişiklik oluyordu.
İyiydi, hoştu ama herkes mi güzeldi, her şey mi yolundaydı, bilmiyordum.
Birine bir şey hediye edilmek istenirken asıl amacın hediyeyi vermek değil de, benim duyurumu yapın mantığı olduğunu da çok sonra öğrendim. (neden böyle yapıldığını anlayamıyordum, hala da anlamıyorum)
Zamanla anneliği, bir meslek olarak görenler olduğunu, yaptığı paylaşımlarda sadece iyiyi, güzeli, doğruyu paylaşarak hep anne tavsiyesi verdiklerini gördüm.
Bu yanılgıya zaman zaman kendim de düştüm, düşmüşüm, düşüyorum :)
(Geçen gün bir arkadaş sadece hamile olduğunu söyledi, ben de "bak miden kötü olursa gaviskon al" diye başladım, kız da şaşkınlıkla "yoo kötü değil" dedi. O an bir duraksadım, demek ki yanılgıya böyle düşülüyor :) Kız, benimle sadece mutluluğunu paylaşmış, bana bir soru sormamış etmemiş, hemen niye akıl vermeye çalışıyorsam. Kendime kızdım. Bir daha hamile görürsem o sormadan tavsiye vermek yok.)
Anne olmak bir insanı sadece kendi çocuğunun/çocuklarının uzmanı yapıyor bence;
illa her çocuğun uyku eğitimi alması, emziği bırakması, tuvalet iletişimi kurması(eğitimi dersek yandık :), evde sağlıklı besinler yemesi ve asla çikolata tüketmemesi mi lazım?
Neden?
Çünkü doğru olan bu. (Kime göre?)
Bu yanılgıdan çıkmayı, takip ettiğim anneleri "anne" yönünden ziyade "insan olma" yönüyle takip etmeye başladığımı yavaş yavaş fark ettim.
Öğrenen olmaya çalışırken aslında sadece parmak sallayan ve durmadan şikayet eden öğreten anneler/insanlar gördüm.
Acaba neden sadece kendi yolumuzda yürüyemiyoruz, merak ettim.
Cevabı hala bilmiyorum.
Sosyal medyada  anneliğin ötesinde durumlar da gördüm.
Bir insanı ve okuduğu kitapları seversiniz belki ama yaptığı paylaşımlar yoğun reklam içerikli ise bunlardan hoşlanmıyor olabilirsiniz. Bu, doğa değil mi?
Ve bir tercih yapıp "kitaplar güzel ama reklam pek sevmiyorum" deyip kişinin paylaşımlarını görmeyi bırakmanız halinde başınıza geleceklere de hazırlıklı olmanız gerektiğini sosyal medyada öğrendim: "Şok oldum, beni takip etmeyi nasıl bırakırsın? Sen zaten..."
                                                                               ***
Sosyal medyada yaşanılan bazı şeylerin mahalle baskısından farklı olmadığını düşünüyorum.
Bugün dark side'a geçiş günü, yoksa sen daha kutlamadın mı? A-aa!!!
                                                                               ***
Bazen instagrama bir şeyler yüklerken kararsız kalıyorum. "Bunu neden paylaşıyorum ki?" diye.
Bu sorgulama sanırım hiç bitmeyecek :)
Ben bu çekincedeyken farklı zaman aralıklarında baktığımda şunu da görüyorum: sosyal medyada yaşayanlar var :)
"Evleri yok mu acaba?" diye düşünmüştüm.
Sonra aklıma geldi, bir başkası da benim için aynı şeyi düşünüyor olamaz mı?
Olabilir :)

                                                                              ***
Geçen günlerde de sosyal medyada gereğinden fazla vakit kaybettiğimi gördüm. "Timeline" dediğimiz şeyde gerçekten güzel şeyler oluyor, özellikle de yurtdışında çizim yapan bazı isimlerin paylaşımları beni çok mutlu ediyor.
Ancak bu durumun bir boşluk doldurma, sıkıntı giderme halini aldığını ve beni yapmam gereken/yapmak istediğim işlerden alıkoyduğunu üzülerek fark ettim.
Momo'daki Duman Adamlar, kesinlikle sosyal medyaya sızmış durumda.
"Momo" demişken de aklıma geldi.
Ne kadar çok anne kitap tavsiyesi veriyor :)
İlk başta bu durum benim çok hoşuma gidiyordu ve bilmediğim kitapları öğrenmeme vesile oluyordu, yaşasın.
Ancak şu an öyle değil, paylaşımlar arttıkça gördüğüm şey sadece ne yazık ki fazlaca tüketim oldu.
"Onu da okudum, bunu zaten okudum, şu harikaydı, o benim efsane yazarım" ile başlayan ve biten ifadeler beni yordu.
Kitapların içeriğinden/özünden çok, "ne kadar okuduk" ve "en son çıkanlardan kaç tane okuduk" kısmına takılıyoruz sanki.
"Bakın biz hep kitap okuruz, bakın biz hep doğadayız, aa ama baksanıza kime söylüyorum?" cümleleri duydum :)
O yüzden de ben ilk başlarda Elif ile okuduğum kitapları paylaşırken artık paylaşmıyorum instagramda.
Bunu yazarken de oğluyla/kızıyla "buakşambunlarıokuduk" etiketiyle paylaşım yapan anneleri kasettetmediğimi özellikle belirteyim ama asıl takip ettiğim şeyin kitaplardan ziyade tatlı yüzlü bebeleri olduğunu da yazayım :) Evet onlar kitaplardan çok daha tatlı :)
                                                                              ***
Bebek beklerken bence yaptığım yanlışlardan biri internete ve uzman annelere fazla bakmak olmuş. Bu uzmanlık hangi okulda veriliyor bilmiyorum ama hangi oto koltuğu iyi, hangi kitapları okumalıyız, çocuğumuzla nasıl konuşmalıyız, evde ne gibi aktiviteler yapmalıyız (aa yoksa siz aktivite-siz annelerden misiniz? :) konusunu en iyi onlar biliyordu.
Ben, karnı burnunda halimle mi bilecektim bunları? Peh! :)
Neyse ki Elif doğduktan ve bir zaman geçtikten sonra ben de Elif'in ve kendi anneliğimin uzmanı oldum. Yaşasın!
Bundan böyle aldığım oto koltuğunda, yaptığım yemekte, oynadığım oyunda ve okuduğum kitapta suçluluk duymayacaktım. Duymadım. Duymuyorum.
Bu farkındalığı yaşayabildiğim için çok şükür :)
                                                                            ***
İşin içinde sanallık olunca insanlar normalde söylemeyecekleri şeyleri orada söyleyebiliyor, ortada hiçbir şey yokken tartışabiliyor veya alınganlık gösterebiliyor.
Bazen düşünüyorum, kendimizi çok mu abartıyoruz acaba diye.
Amaç, keyif almak ve mutlu olmaksa en güzeli kendi dünyamızda kendi yolumuzda ve samimi arkadaşlarla olmak değil midir?
                                                                           ***
*Bu konuda şu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.







Devamını oku »