Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




blw etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
blw etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Aralık 2014 Pazartesi

Elif'in Ek Gıdaya Geçiş Süreci ve Kendisi :)

Bu yazıda hem ek gıda sürecini hem de "ek gıda"dan benim ne anladığımı anlatmaya çalışacağım.
Bu yazıyı okuyarak kendinize bir çizelge oluşturmayın yalnız olur mu? Yani yönlendirme amaçlı bir yazı değil. "Bizimki güzeldi, siz de böyle yapın" yazısı hiç değil. "Ben denedim, Elif denedi, biz denedik" gibi bir şey bu ek gıda serüveni.
Elif 5 ay 1 haftalıkken çok fena ishal olduğunda doktor (ben bebek olsam üzerine kusardım,olan) kesin senin sütünden kaynaklanıyor, hemen yoğurda pirinç unlu mamaya başla, sütünü analiz ettir diyerek beni bunalıma sokmuştu. Ben de inat ettim ki sütümden kaynaklı olsa 1 gecede olmazdı diye. Tartıştık ve doktor değiştirdik. Ne hikmetse diğer doktorun yaptırdığı tahlilde enfeksiyon çıktı ve 2. doktor ishalin benim sütümden kaynaklanmadığına beni ikna etti. (burada çok sağlam bir şekilde doktorlara iyi dileklerimi iletesim var ama bu yazının yeri burası değil...) Ve Elif 5 ay 1 haftalıkken ishal olduğu için yoğurda azar azar başladı. İshal geçince bıraktık.
6 aylık olduğunda bayramdı ve Uşaktaydık, orada Elif'in eline simit, mandalina, salatalık, biber ne bulduysam verdim :)
Mama sandalyesini 5 aylıkken almıştık İKEA'dan ve önüne sadece oyuncaklar, biberler koyarak bizimle yemek masasına oturmasını teşvik etmiştim(k). yemesen de burada dur, diyerek. Yoğurdu önüne o kadar çok koyduk ki Elif'in yüzü, saçı, dolaplar bembeyaz olarak kaldırdık. Sonuç : Çok eğlendik. O kadar kir ne oldu? Yıkandı ve geçti :)
6 ay 1 haftalıkken meyve püresi ve sebze püresi denilen şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bence bunu daha açıklayıcı yazmalılar :) "Acemi anneler için ek gıda serüveni" diye bir kitap yok mesela piyasada. Ben mi yazsam acaba :) İnsanların kafası daha da karışsın sonra değil mi :)
Yaklaşık 1 ay öncesinden "O Tabak Bitecek mi?" kitabını okumuştum ama bence eksik yönleri vardı. Çorbayı içirmek gibi. Yani çorba dediğimiz şeyin amacı zaten sulu olmasıdır, onu bir şeylere banarak vermenin esprisini ben anlayamadım.
Kabak, patates ve havuçla derin bir aşk yaşayacaktık ki... Elif kabız oldu. E hani ishaldin sen yavrum :) Patates, muz vs. kestik. Armuda dadandık, bolca zeytinyağı verdik. O da 3 haftalık bir seyir gösterdi ve vücut şuna alıştı "artık sadece anne sütü yok, katı şeyler de bünyeye giriyor, dışkılamayı ona göre yapalım" :)
Aslında bu yazının ilk cümlesi şu olmalıydı: "O ne koku, o..." Cidden ufacık bir bebekten çıkan yüksek volümlü ağlama sesine alışmışken minicik yavrudan çıkan şeyin kokusuna hala alışamadık :) O nasıl bir koku öyle. Acaba kakasını yapmış mıdır diye düşünmemize gerek bile kalmadı :)
Buralar parantezdi tabii, gelelim meyve-sebze işlerine. Yapmaya çalışıp da yapamadığım önemli bir konu da 3 gün kuralı oldu. İlk başlarda ne olduğunu ve nasıl uygulayacağımı anlamadım. Anladığımda "ne gerek var böyle bir şeye" dedim. Aslında biraz yanlış bir düşünce olduğunu fark ettiğimdeyse kaçıncı günde olduğumuzu unuttum. Bu kısımlarda tam bir "çakma anne" olduğumu itiraf etmeliyim.
Elif'i yedirmeye çalışmak bana zor gelmeye başladı ve BLW'nin asıl keşfini bulduğumu hissettim: "Yemek yemeye çalışan anne/babalar çocukları serbest bırakıyor" Olay bu kadar basit. Buharda pişirdiğim uzun ince kabak, brokoli, havucu neredeyse ilk günden beri eline veriyorum. Ortaya da yoğurdu döküyorum. Ve ne kadar yediğine pek bakmıyorum. Yani kendimce bakıyorum ama kaç cc derseniz... İşte orası da kafamı karıştıran bir diğer konu. Tek bildiğim 1 su bardağının 250 ml. olduğu. Elif'e verdiğim yiyecekleri cc'ye göre ölçmüyorum. Turuncu kaseden mi yedi, cezvede ne kadar vardı göz kararı ona bakıyorum. Bu da benim 2. handikapım sanırım.
1.'si çok unutkanım, 2.'si çok dalgınım, 3.'sü çok üşengecim. Bunları da iyi bir şeymiş gibi söylemiyorum. Sadece bu üçlü birleşince ortaya "Al çocuğum bunları pişirdim, istediğin kadarın ye, istediğin kadar da etrafı batır" gibi bir şey çıkıyor. Elif'e kaşıkla bir şeyleri yedirmektense sonrasında kirlenen etrafı temizlemek bana daha rahat geliyor. Bu işte bir terslik var sanki ama tam bulamadım.

Peki Elif önüne koyduklarımı yiyor mu?
Bazen evet bazen hayır.
Tercihleri ve öncelikleri var.
Muhallebiyi birkaç denedim ama sevmeyince bıraktım mesela.
Havuca tepkiliydi, yeni alıştı.
Favorileri yeşiller: kabak, brokoli, ıspanak, bezelye gibi.
Benim 3. handikapım da ay gelişimine pek de bakmadan yiyecekleri vermek oldu. 8. ayı beklemeden verdiğim çok şey oldu, 3 gün kuralını da uygulamadım. Yani ben ek gıda serüveni hakkında bir kitap yazacak olsam "anneleri yanlış yönlendirmek" suçundan ifade vermeye bile çağrılabilirim :)
Tek güzel tarafı rahat olmam oldu. Ben rahat, Elif rahat. Ama bence bu durumda mayanın ve benim şu duamın etkisi büyük: "Allahım, uyku konusunda çok gıdıklandık, yemek konusunda gıdıklanmayalım, Elif bana çekmiş olsun, iştahı çok olsun." Amin :) İştahı çok mudur bilmiyorum çünkü karşılaştırma yapamıyorum ama bence istediği şeyi kendine yetecek kadar yiyor. Yani mühim olan da bu değil midir? Bilsem aynı duayı uyku için de yapardım :) Şimdilerde başladım zaten, duaların gücüne de kalpten bir şeyleri istemeye de çok inanırım.
Hiç sormuyorsunuz, yoğurdu nasıl mayaladın diye? Sanırım herkes bunu biliyordur ancak biz 2 saf kara balık olarak bunu bilmiyorduk. Bir dolu denemeden sonra baktık ki olmuyor AOÇ'nin 2 günde bozulan yoğurdunu verdik Elif'e ve hiç de "amanııın yavruma katkılı şeyler veriyorum" demedim. neden bilmiyorum. AOÇ zaten yeterince güven veriyor bana ve "katkı" konusunda çok aşırı olmak istemediğime karar verdim.(bunu da daha sonra açayım) Tam o ara bize bir hediye çeki geldi ve bununla ne yapsak ki derken kendimizi yoğurt makinesi almış bulduk. İlk başlarda onu da beceremedik, hep ekşi mayaladık ama yılmadık. Sonunda evde yoğurt mayalamayı başardık. yehuuuu :)
Gelelim blender konusuna. Bu ara her yerde "amman yiyecekleri blenderdan geçirip vermeyin" diyordu. ben yine de denemek istedim. Yaklaşık olarak 4 ya da 5 sefer denedim. Baktım ki ortada ne sebze ne de özü kalıyor hatta ortaya çıkan menüyü benim bile canım çekmiyor, blenderı bıraktım. Buharda pişirip ya da az suda haşlayıp çatalla ezmeye başladım. Ama öyle yapınca da benim yedirmem gerekiyordu. Bundan da hoşlanmadım. Bilmiyorum neden, Elif kendi kendine yiyebilecekken onu kaşıkla beslemek bana gereksiz geliyor. Biraz abartılı bir cümle mi kurdum bilmiyorum. Şimdilerde çok sulu olmamak kaydıyla çorbasını ben kaşıkla veriyorum. Diğer şeyleri de yiyebileceği boyutta, kıvamda önüne bırakıyorum ve yanından ayrılmıyorum. Yalnız o yemeğini yerken gözümü de dikmiyorum. Mesela kahvaltı, peynir(süt kesiği), yumurta sarısı, yeşil zeytin önünde oluyor. Mandalina suyunu demir ilacından sonra kaşıkla veriyorum. Pekmezini yine kaşıkla veriyorum. Verdiklerimin hepsini yiyor diyemem, zaten o yedikçe önüne bir şeyler koyuyorum. Yemek istediği halde parmaklarıyla alamadığı yiyecekleri de kaşıkla kendim veriyorum, mutlu oluyor :)Birkaç defa omlet denedim, sevdi aslında ama bence ayrı ayrı yemeye alışması daha önemli. Bir ara meyvesini de yoğurtlu veriyordum. Şimdilerde her şeyi ayrı veriyorum.
Meyveler konusunda kafam biraz karışık. Cam rendede rendeleyip püre halinde kaşıkla veriyordum ki... "Sebzeleri yiyor da meyveleri neden yemesin" diyerek buna da bir ara verdim. Yalnız tüm meyveler bu kategoriye girmiyor. Bunun en güzel örneği üzüm. Yeşil zeytin gibi mercimekten büyük nohuttan az küçük boyutta kesip önüne koyuyorum. Kafamı çevirdiğimde üzümlerin yerinde yeller esiyor :) (Bağırsaklarını fazla çalıştırmış yalnız, ona dikkat etmem lazım) Muzu çok sevmedi sanırım. Ne şekilde verdiysem biraz boyun büktü. Elinden kaymasa rahat yiyecek belki ama o kayganlık onu rahatsız etti, onu anladım. Elma ve armut bana sert geliyor, onları püre olarak yediriyorum. Nar ve vişneyi de denemek istiyorum. Narı sanırım suyunu sıkıp yoğurda karıştırarak vermek daha iyi olacak.
Meyveler/sebzeler/blw/ ek gıda konusunda biiir dolu güzel yorum bekliyorum :)
Peyniri de şöyle yapıyorum: Süt kaynarken içine 3-4 yemek kaşığı yoğurt(suyu) ekliyorum, o da kesilmiş oluyor. Sonra onu süzüyorum. 1 litre sütten 200 gr. civarında peynir çıkıyormuş, onu da gördük :) Minik poşetlere koyup buzluğa atıyorum, böylece daha taze kalıyor.
Daldan dala gibi oldu ancak, 4. handikap ise SARMISAK... Bizim eve hiç girmedi bu yiyecek :) Şimdilerde girecek mi girmeli mi konusunu düşünüyorum. Hayatım boyunca yemedim ve eksikliğini hissetmedim. Çok faydalı bir doğal antibiyotik olduğunu duydum ancak benim onu yiyebilmem için cidden beynimin uyuşmuş olması, ne yaptığımı bilmiyor olmam falan lazım :) Kısacası tazesi mi yoksa minik beyaz hali mi verilir, nasıl verilir, neden verilir bir bebeğe bilen biri yazsın olur mu :)
Tüm suç annemde bence. O, o kadar çok sevmese ve bana hamileyken devamlı yemese bence ben bu kadar tiksinmezdim :) Soğan için de benzer hisler besliyorum ama çaktırmıyorum yani 1-2 yıldır eve soğan giriyor, kendisini yemeklere bütün olarak ekleyip yemek pişince de direk atıyorum. Elif içinse rendeleyip yiyeceği şeylere koyuyorum. Annelikten benim anladığım bu yani, o soğanı da bana ellettin ya Elif :)
Aynı şey siyah zeytin için de geçerli. Benim görmeye bile tahammülüm yok kendisini ama galiba Elif için evde bulunması gerekiyor değil mi? Bir de ben zeytin ağacını çok severim, ironiye bak...
Son doktor kontrolümüzde doktorla aynı kafada olduğumuzu görmek beni rahatlattı. 1 yaşına kadar 3 şey yasak: bal, süt ve yumurta beyazı dedi. (Üçlemeye buradan sevgilerimi göndereyim :) Sizinle karşılıklı kuru fasülye turşu yiyebilir, yiyecekleri önüne koyun kendisi yesin dedi. Bunu genç bir doktor söylese BLW diyor derdim :) Ama bu tontiş amcanın BLW'den haberinin olduğunu sanmıyorum, olsa olsa aklın yolu birdir diyebilirim :)
Hassas olduğum 2 konu var: tuz ve şeker. Bu konuda katıyım. Hele ki 1 yaşından önce tuzla ve şekerle tanışmasını çok doğru bulmuyorum. Şeker dediğimiz şey zaten meyvelerde bolca var, öyle değil mi?
Mama sandalyesindeyken Elif'in altına mutlaka büyük bir poşet seriyorum(boyacıların kullandığı tipte olanları keserek kullanıyoruz), yemek yiyeceği zaman önünde oyuncak bulundurmuyorum, sadece yiyecek ve -şimdilerde dişini kaşımak için kullandığı- kaşığı var. mızıldanıyorsa, kendince o yemek bitmişse 1 kere daha soruyorum ve cevabı netse hiç uzatmadan oradan kaldırıyorum. Mümkünse bizimle aynı saatlerde yemek masasında olup yemeğini yemesini önemsiyorum ancak uyku saati gelmişse bu durumdan vazgeçiyoruz. Son zamanlarda tükürmeyi öğrendi ve bu cidden fena oldu. İlk başta gülüyorduk ki sanırım bu onu daha da cesaretlendirdi. Bir ara "hayır" dedim ancak böyle dersem benimle inatlaşıyor. Dikkatini dağıtıp şarkı söylüyorum, arada dans figürleri yapıyorum, bazen unutuyor tükürmeyi. Yiyecekleri sevmediğini sanmıştık ama baktık ki yeni bir şey keşfediyor: tükürmek :) Sanırım bu onun için önemli bir şey,o yüzden de çok müdahale etmiyoruz.
Şu konuda da rahatız: her şeyi sevmek/yemek zorunda değil. Biz de her şeyi seven/yiyen bir çift değiliz ve bunun eksikliğini de yaşamadık. Evimize hiç girmediği halde Elif'e bamya verdik mesela, sevmiş görünüyordu. Yani önyargısız olmak lazım sanırım. O değil de Elif sarmısağı çok severse işte o zaman yandık :)
Blogdaki yazıları okuyunca yemek yapmak hatta aşure pişirmekle ilgili ne kadar marifetli(!) olduğumu anlamışsınızdır; sanırım tam da bu sebepten daha hamileyken endişelenmiştim, ek gıdaya geçtiğimizde Elif aç kalacak diye :) Çok değişik şeyler yap(a)mıyorum belki ama iyi niyetliyim ve öğrenmeye çalışıyorum. Sanırım bu da iyi bir şey. Ne de olsa kızını pizzayla ek gıdaya başlatmış bir zihniyetle kuzenim :))
Aklıma takılan diğer konuları da buraya yazayım:
1. Baharatlar: Ben azar azar yediği şeylerin içine koymaya başladım ama baharatların nasıl bir kullanımı olmalı, bilen var mı? Mesela kıyma haşladığımda içine kimyon, kekik koyuyorum. Başka nerelerde nasıl kullanılır baharatlar?
2. Yemeklerin saklanması: Genelde günlük pişirmeye çalışıyorum ama bazen de çok yapıp süt saklama poşetleriyle buzluğa atıyorum. (Lansinoh bu konuda iyi çünkü çift kilidi var) Onun dışında cam kavanozlarım var. Anne gazetesi Pelin Avent'in saklama kaplarını tavsiye etmişti ama henüz almadım. Siz yemekleri nerelerde saklıyorsunuz?
3. Dışarıda yemek yemek: Biz dışarıda  yemek yemeyi seven bir çift değiliz. Yani  baş başa mum ışığında bir restorantta yemek yiyelim desek kesin benim uykum gelir, karabalık da sıkılır. Özel günlerde bile bence en güzeli evde ev yemeğidir :) Mesela bizim için yılbaşı demek balık yemek demektir :) Yani dışarısı için çok da endişelenmeme gerek yok ama yine de illa ki Elif'in yemek saatinde dışarıda olduğumuz oluyor/olacak. 1-2 kez deneyimledik ki mama sandalyeleri inanılmaz pis. Değil ki önüne yiyecek koymak Elif'in kolunu değdirmesi beni/bizi eğreti etti. Anane babaanneye mama sandalyesi itinayla taşınıyor çünkü kendisi İKEA, sök yapıştır yerleştir bir model :) Ev ziyaretiyse de yere oturtup yedirmek mantıklı/makul. Ama açıkçası bu konu benim için biraz havada. Önerisi olan varsa lütfen yazsın. Ya da biz süreci yaşayıp görelim.
4. Su: Elif sağolsun biberon almadığından sıvı bir şeyler tüketme konusunda kafası karışık. Sadece İkea'nın alıştırma bardağını sevdi, onda da illa kendisi tutacak ve bolca etrafı sulayacak :) Ya da bildiğimiz kahve fincanlarıyla/bardakla içiriyorum. Sabahları mandalina suyunu kaşıkla veriyorum. Suyu pek içmiyor böyle olunca da. Bu konuda fikri/önerisi olan var mı?
Bu ara kafama takılan diğer bir konu da yiyecekleri Elif'in yiyebileceği boyuta nasıl getirmeli konusu. "Parmak yiyecekler" bu konuda on numara ancak her şey de "parmak" olmuyor :) Sanırım onu da zamanla öğreneceğim. Güzel tarifler buldukça burada paylaşayım.
Çıtır Kabak :)
Tarif demişken; bana teee ilk günlerde kendi özel tariflerini gönderen canım arkadaşlarım Ayşe ve Pelin'e apayrı teşekkür. Pelin'in ayrıca blogunda harika tarifler var. Sağlıklı yaşam konusunda seni örnek alayım diyorum Pelin ama hep tökezliyorum. Kefiri evde yapmak nedir arkadaşım, hep kötü örnek bunlar :)
Onun dışında Makarna Lütfen ürünleri bir harika, Özge'nin Oltası'nın tarifleri çok güzel. Gurme Bebek'i zaten duymayan kalmamıştır :) İnstagramda bir de bebeksofrası, eymeninmenüsü, aşçıanne'yi takip ediyorum.
"Hayatta yapmam" dediğim şeyler olmasa da "şartları zorlayarak yapmamayı tercih edeceğim şeyler" var:
- Kavanozdaki püremsi/mamamsı şeylerden yedirmek. Hiç almadım ve hatta o reyona bile bakmadım ama uzaktan görünüşleri pek acayipti.
- Kutu meyve suları (Acayip nefret ediyorum onlardan, biz hiç almıyoruz ve mümkünse Elif de hiç tanışmasın isterim.)
- Elif'e zorla bir şeyler yedirmeye çalışmak... Dediğim gibi büyük konuşmamak lazım. İştahı kesilir, can sıkılır, düzeni bozulur da "aç kaldı benim bebem" diye peşinde dolanırsam bu yazdıklarımı okurum sonra. (Umarım öyle bir şey olmaz)

Elif'in üzeri gün içerisinde birkaç kez değişiyor (ıslanmışsa), sadece lekeliyse değiştirmiyorum çünkü akşam giydiği pijaması her daim temiz oluyor (olabildiğince)
Adanaya gittiğimizde bizimkiler Elif'in yeme şekline, etrafın kirlenmesine, benim rahat tavırlarıma inanamadı. Hatta kuzenim eline kaşığı alıp Elif'in önüne dökülenleri "aç kaldın yavruum" deyip yedirmeye bile çalıştı, kayıtlarda var :) Şunu fark ettim ki temizlenmeyen hiçbir kir, leke, pas yok. Çıkmayanlar da Elif'ten bize anı olur, ileride güleriz. Üst bodylerinden zaten 5'er 10'ar alıyorum ki kirlendiklerinde içim yanmasın :) Ve ben hala annelerin neden bebek kıyafetlerine çok para verdiklerini anlayamıyorum. (zenginlik haricinde)
Ek gıda sürecinden başlayıp nerelere gelmişim :)
Elif'e bebe bisküvisi yaptım, gidip onları güzel bir kaba koymam lazım. Tarifleri de başka bir yazıda vereyim yoksa bu yazı bitmeyecek :)
* Son soru: Elif'in eline çatalı ne zaman vermeliyim? Çatal da almadım gerçi Elif'e hala :)
**1 seferde oturdum yazdım sanıp yanılmayın, bu yazıyı da 2568 defa başına oturarak bitirdim. Ama bitirdim :) Yaşasın "y" time :)





Devamını oku »

21 Ekim 2014 Salı

Bugünlerde...

Bugünlerde kafam o kadar dolu ve vücudum o kadar yorgun ki!
İşte bunlarla hiç de uyuşmayan bir de ruh halim var: rahatım ve mutluyum.
"O nasıl oluyor" ben de bilmiyorum :)
Fiziksel yorgunluğum Elifle beraber büyümekten kaynaklanıyor. Ciddi anlamda kilo vermişim, tartıya ve Elif'e teşekkür ettim.
Gündüz uykuları hala ayağımda sallayarak ve de yerimden kıpırdayamadan olduğundan ne iş yapabiliyorum ne de "your time". Elif sıklıkla uyanıyor olsa da azimle kitap okuyorum. Bloga yazılmayı bekleyen kitaplarım dağ gibi birikti. Her gün öğleden sonra mutlaka dışarı çıkıyoruz ki bu ikimize de çok iyi geliyor. Bugün mesela çocuk parkında oturup salıncakta sallanan çocukları izledik. Elif o kadar eğlendi ki bir onlara bir bana bakıp güldü hep :)
Kafamdaki doluluk da uyku ve ek gıda işinden geliyor.
Uyku konusunda danışmanlık almaya karar verdik. İki yer ile iletişim kurduk ama hangisini seçeriz sanırım bugünlerde karar veririz. O konuda cidden heyecanlıyım. Hangi yöntemi uygularsak uygulayalım işe yarayacağını düşünmek istiyorum. Ayağımda sallanmaya da hiç alışmadı çünkü. Kucağımda uyutamadığım için zorla ayağımda tutuyorum. Bence Elif de kendi kendine uyumayı öğrenince rahatlayacak, bana öyle geliyor.
Diğer kon da "ek gıda"...
"O tabak bitecek mi" kitabını okudum, okudum, okudum.
Tecrübeli annelere sordum, kendi annelerime sordum.
Aklımda bir şablon oluştu: Çoğunluğu blw olan bir sistem kurmaya başladım.
Açık söylemek gerekirse blw bizim ev düzenimize çok uygun.
Bizim evimiz her zaman biraz dağınık/kirli vs. olabiliyor (tamam bazen "biraz"dan da çok olabiliyor) ve her daim Elif'e bir şeyler yedirmeye çalışmak fikri beni sıkıyor. Aklıma ilk olarak gelen şey: "Elleri, kolları var çok şükür kendi yesin" olmuştu. Diyorum ya ben biraz kötü bir anneyim diye.
Şimdiye kadar kaşıkla pek az şey verdim. Kendi eline de kaşık verdim.  En çok yoğurda banmalı buharda pişmiş kabak dilimi sevdi. Yani bunu tüm yüzünden anlayabilirsiniz :) Çorbalar konusunda blw'nin eksik kaldığını düşünüyorum en azından bu aylarda. Kitapta yazan şey: çorbayı ya bir şeye banacak ya da çorbanın içine ekmek doğrayacağız. E nerde kaldı bunun sulu kısmı?
Açıkçası en güzeli kendini kasmamak sanırım. Bizim ek gıda serüvenimiz şöyle başladı: herkes "püre yap" diyordu ve ben  püre nasıl yapılır bilmiyordum. (cidden) Benim de aklıma kabak geldi çünkü Uşak'tan köy kabağı getirmiştik, evde bolca vardı. Onu dilimledim, buhara koydum, eline verdim ve izlemeye başladım. Baktım yedi :)
Bu konuyu da uzatmayayım, başka bir yazıda uzunca anlatayım.
Bugünlerde bizim evde en çok şu soru duyuluyor: "Eliiif, çorabın nerde?" O çorap illa ayakta durmayacak. "En hızlı çorap çıkaran" ünvanı aldı kızım :)

Bir de hani ben endoskopiye falan girmiştim ya; işte o "gazmış gaz" :)) Çok şükür bir şey çıkmadı. "E ben niye kötüyüm o zaman" dedim. "Kronik gastrit" varmış. Onu biliyorduk zaten. Bir de bağırsaklarımda kötü huylu bakteri olabilirmiş. Hmmm. "Çok mu kötü huylu" dedik doktora. Az kötüymüş, gaz yaparmış. Komik değil mi? Yani okuyunca komik ama yaşarken daha az komik. Neticede yanımdaki havuç bana iyi geldi diyebiliriz. Mesaj atan herkese çok teşekkürler. O değil de o müshil ilacını boşa içmişim ya...
Acemi annelikten hala kurtulamadım, onu da sonra yazayım.
Vaktim bitti, ben kaçtım.
Seni çok özledim sevgili blog.
Görüşmek üzere...
Devamını oku »