Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




metro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
metro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Dün / Metro

Dün akşam iş çıkışında yine metroya binmem gerekti.
Eskiden bu duruma çok çok sevinirdim şimdi gözlerim tuvalet tabelası aradığı için çok rahat olamıyorum ama metro en sevdiğim ulaşım araçlarından biri olduğu için de keyfim yerinde.
Neticede elimde heyecanlı bir kitap var.
İş yerinden çıkıp tıngır mıngır durağa doğru ilerlerken son günlerde klasik hamile yürüyüşüne geçtiğimi gördüm, hafif paytak.
Metroyu ayakta bekleyecektim ama baktım bir amcanın yanı boş ona doğru yöneldim, o da "kızım burası ıslak" dedi, hakikaten ıslanmaktan demir paslanmış, teşekkür edip uzaklaştım ve tam o ara metro da geldi.
Bindiğin vagonun hep önemli olduğunu düşünmüşümdür. Hani bir film vardı adını unuttum, iki şekilde ilerliyordu kadının metroyu son saniyede kaçırdığı ve metroya son saniyede bindiği şekilde. Onunki kadar trajik bir şey olmasa da yine de uzun bir yolculuksa (30 dakika da çok kısa sayılmaz) vagon arkadaşları önemli. Bindim ve bindiğim gibi sırtımı rahat bir yere yasladım, az sonra da çantamdan kitabımı çıkartıp okuyacağım. Kimsenin beni fark etmesini ve göbeğimden dolayı yer vermesini de istemiyorum. Çok şükür iyiyim.
Tam o anda yanımdaki adam "Şuraya geçip otursanıza, hamilesiniz." dedi.
Ben de "Boş yer olduğunu görmedim, geçeyim, teşekkürler." dedim ama baktım ortada bir boşluk falan yok.
"Boş yer yok yalnız." dedim.
Adam da gayet sakin "Çocuklar oturuyor orada, onları kaldırın."dedi!
Şimdi ne alaka? Sanki çocuklar benden güçlü? Bunu da hiç anlamam. Çocuklar niye toplu taşıma araçlarında ayakta gidebilir küçük insan olarak görülürler?
Biz küçükken Adanadan tatillerde kuzenimin yanına Ankaraya geldiğimizde Eryamandan otobüsle merkeze gelmek tam bir saat sürerdi ve gerçek bir eziyetti o körüklü otobüsler. Annemler ne yapıp eder taksiye biner otobüsün ilk durağına gider ve mutlaka ikimize de kart basarak otobüse bindirirlerdi bizi. Tabii teyze ve amcalar bizi görür görmez "Kalk bakayım ordan, ben oturcam" diye tepemize gelir ve o ara bizimkilerden biriyle tartışırlardı. Çözümü artık benim Edanın kucağına oturmamda bulmuştuk ama bir keresinde ayakta giderken gerçek anlamda bayılmıştım da otobüstekiler beni kolonya ile ayıltmıştı. Dolayısıyla para versin veya vermesin çocukların ayağa kaldırılmasına inanılmaz gıcığım, hele böyle bir şeyin içinde olmaya hiç niyetim yok-tu.
Bahsettiğim çocuklar, ortalarında oturan anneleri ve hemen yanlarındaki dede, büyükanne hepsi Suriyeli ve Türkçeyi hiç bilmedikleri ortada. Dede ile büyükanne benim durumumu fark edip ortalarındaki diğer çocuğu kaldırıp bana yer açmaya çalıştılar ama mümkün değil oturmam diyerek çocuğu geri oturttum. O ara yanımdaki adam en az 2 vagonun daha duyacağı şekilde 2 çocuğun ortasında ortasında oturan Suriyeli anneye "Görmüyor musun, kadın hamile, çocukları kaldırıp yer versene?" demesin mi? Adama dönüp "olur mu öyle şey, sakın lütfen yapmayın." diyorum. Kadın bir taraftan "Sizi anlamıyorum." diye işaret ediyor, adam daha da ileri giderek eliyle kendi karnında hamile işaretleri yapıp beni gösteriyor. Benden o ara kaç kilo ter çıktı bilmiyorum. O kadar tatlı bir kadındı ki durumu anlayınca hemen kalkıp bana yerini verdi. Yani adam demese de verirdi. Lakin tüm vagondaki diğer kişiler ne yaptı? Öylece seyretti... Biri de çıkıp "Siz kalkmayın, ben yerimi veririm"demedi. (Hoş, en başında keşke kimse demeseydi :)
Ben tamamen kıpkırmızı olmuş suratım ve yer yarılsa içine girsem titrememle bu azaba dayanamayıp kendimi 2 çocuğun ortasına attım. Ve o an karar verdim, bir sonraki durakta inecek ve sonraki metroya binecektim. Sinirlerim öyle bozuldu ki, adamın iyi niyetle de olsa işime bu kadar karışmasına müsaade etmeme mi yanayım, oturan insanı yaygarayla kaldırdığıma mı bilemedim...
Tam o an sinir boşalmasından sanırım bana geldi mi bir gülme... Bıraksan kahkaha atacam, bakan eden olursa da "Bu bir film sahnesi, siz kameraya bakmayın yeter." diyeceğim.
Bana bitmek bilmeyen bir durak sonrasında tüm Suriyeli aile indi ve benim inmeme gerek kalmadı. İnsem yeni bir "buraya otur bacım" macerası yaşamaktan korktum. Bana yerini veren tatlı anneden başımla özür diledim (ne anladı bilmiyorum tabii) ve bir durak daha sonra kendime gelip kitabımı açtım.
Nerede kalmıştık?


Devamını oku »

18 Ağustos 2017 Cuma

Bu Sabah / Metro

Aslında her şey benim bu sabah işe metroyla gitmek zorunda kalmam ile başladı.
Yani bu durum dünden biraz belliydi ama tam da değildi.
Çocuklarımızın aynı kreşe gittiği bir iş arkadaşım var, bazen denk geldikçe işe onunla gelip gidiyorum çünkü eşim artık vardiyalı çalışıyor ve beni her zaman işe bırakamıyor. Lakin bu sabah Elif iyice hasta uyanınca planlar değişti ve ben "tamam, bugün metroyla giderim" dedim. Ev-metro arası 10 km kadar, oraya eşim bıraktı, saat 8.12 gibi. Koru metrodan bindim ve Milli Kütüphane durağında ineceğim, kenarda güzel bir yere oturdum ve kitabımı açtım. Gözüm de gittiğimiz yeri işaret eden yerde çünkü dışarıyı zaten görmüyorum. İşitsel biri de olmadığım için geldiğimiz durağı bangır bangır söyleyen ablayı zaten duymuyorum. tek derdim inene kadar tuvaletimin gelmemesi ve önümde Starbucks kahvesiyle sallanıp duran ablanın kahvesinin üzerime dökülmemesi. Bu kadar çok şeye bakınırken kendimi kitaba nasıl kaptırmışım, gerçekten bilmiyorum. Eylül ayı gelmeden Pippi'yi okuyayım derken elime aldığım ilk kitabın çevirisinin beni hayretlere düşürmesi ve Pippi'nin başına gelenler öyle ilgimi çekmiş ki, sonra bir an geldi... O anı biri kameraya çekse youtube'da bolca izlenirdim heralde :)
Bir anda bir baktım herkes ayaklandı, benim gözüm durak işaretleyicisinde ve o da "MTA" yı gösteriyor. "Vay be" dedim, "Ne çok kişi MTA'da iniyor." Derken daha tuhaf bir şey oldu, bir hurra şeklinde metroya bindiler. Bu durak ne değişikmiş dedim, sanki Kızılay!
Neyse bananeyse deyip kitabıma geri döndüm.
Yanıma oturan kadın (YOK): "Siz hep burda mıydınız?" dedi.
Ben: "Evet?" (Hani nerede olacaktım edasıyla)
YOK: "Ama burası Kızılay"
Ben: "Nasıl Kızılay?"
YOK: "Siz inmeyecek miydiniz?"
Ben: (içimden: işe gidecem hanım hanım, inmemek ne demek?)
Dışımdan: Evet?!
YOK: "E hadi inin, bak son durak burası"
Ben: "Son mu? Burası mı?"
O ara bana bi la la la lala diye fon müziği geldi, havada kuşlar uçuştu
Derken kapılar da kapandı, iyi ki kapanmış yoksa bir de geri inecektim.
Panikle "Bu metro nereye gidiyor ki şimdi?" dedim, sanki metro beni kaçırıyor ahahaha
YOK ve yanındakiler: "Koru'ya geri dönüyor, sen nerde inecektin ki?"
Ben: "Hee iyi madem, 2 durak sonra ineyim."
O ara ayağa kalkmışım, çantalarım var ve 20 haftalık hamile göbeğim var.
3 kişi birden yer vermeye olmadı çantamı taşımaya çalıştı, yok dedim sağolun.
Bir müddet sonra YOK'a dönüp; "Ya siz beni iyi ki uyardınız, ben kitabıma dalmışım, yoksa Koru'ya geri dönerdim..." dedim. Koptu bir kahkaha
Metrodan indiğimde saat 8.57.
Üç dakikada işte olabilmem için uçmam lazım ama ben en fazla hızlı yürüyebildiğim için kendimi kasmadım. İşe gülerek geldim hala aklıma geldikçe gülüyorum, yani iyi ki kadın beni uyarmış ve iyi ki sadece 2 durak fark varmış.
Allah hamilelerin akıl ve ruh sağlığını korusun. Amin :)

Işığa giden yolda ben :)
* Dün bir de kreş çıkışında beni görüp tüm detayları öğrenen anane/babaannelerden biri felaket tellallığı ile ağzını açıp "Amaaan erkek çocuklar çok zor, sen kızdan sonra ayvayı yedin." dedi ya... Bak bunları yazmıyorum, özet geçtim, sen anla beni blog :)
Devamını oku »