Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




17 Mayıs 2013 Cuma

"Wave" :)

Hani geçen günkü yazımda "sevinçten ağlamak"la ilgili bir anekdot düşmüştüm..
İşte o satırların sebebiydi bu kitap.
Ve dahası birçok şeyin.
Sabretmeyi öğrenmenin en çok da..
Yabancı dildeki kitapları takip etme şansım çok fazla olmuyor, bu kitaba da KABORÜKO'da denk gelmiştim ve çok merak etmiştim.
Suzy Lee ismi o saaten sonra da aklımdan çıkmadı.
Shadow, Mirror kısaca hep merak ettim bu çalışmaları ama en çok da Wave'i.

Kuzenime sipariş vermiştim yurtdışından bu kitabı.
İlk gelişinde unuttuğunu söyledi, üzüldüm ama önemsemedim.
İkincisinde de hayal kırıklığı yaşamamak için kendim sormadım kitaplar ne oldu diye..
Gitmesine az bir süre kala ve tam da yemek yerken gayet önemsiz bir cümle kuracakmış gibi "Bu arada senin Wave ve Shadow'u getirdim, Mirror'ı da bulamadım ama" dedi.. Soda içiyordum(tabii ki Beypazarı) boğazımda kaldı, yutkunamadım.
"Getirdin mi??!!!"
"Nerdeler???!!!"
Üst kattaki odayla ilgili bir şeyler söylerken ben merdivenleri tırmanıyordum bile..
Çıktığım odaya yabancıydım ama resmen kokuyu takip ettim bir "Lokum" kıvamında :)
Derken paketteki adımı gördüm ve heyecanla yırttım açtım ambalajını..
Sonra da oturdum sevinçten ağladım.
Neden mi?
Çünkü Wave'deki küçük kız bendim, küçüklüğüme kavuşmuştum :)
Birçok kişi bu kızı kendi çocukluğuyla kıyaslıyor olabilir ama Wave'deki kesinlikle bendim..
Hatta üzerine dalga yemiş halimden yara izim bile var, daha ne olsun :)
Wave; küçük bir kızın annesiyle birlikte deniz kenarına gelmesiyle başlar. Sonra da anneyi görmeyiz. Sayfalarda yalnızca küçük kız, deniz ve martılar vardır. Sevimli kız denizle ve dalgalarla oynadıktan onlara kafa tuttuktan sonra ıslanmış halde kalakalır; ancak kucağındaki deniz yıldızları tüm bunlara değmiştir :) Derken anne gelir ve eve dönerler ..
Yazısı olmayan bu kitabı defalarca "okudum".
"Neymiş bu kitap ki bu kadar heyecanlandın" diyen ev ahalisine de kitabı kendim "okudum" :)
Suzy Lee kim derseniz burada kendi sitesi var
Ben bu kitabı nereden bulacağım ki derseniz de youtube'daki bu video size kitabı "anlatıyor"
Ancak videodan ziyade kitabını şiddetle öneririm..


HERKESE MUTLU GÜNLER, KEYİFLİ HAFTA SONLARI DİLERİM HEM DE DALGA ŞİDDETİNDE :)
Devamını oku »

16 Mayıs 2013 Perşembe

Kare'de Buluşalım :)

Ankara'da Atakule civarında oturanlar ya da yolu oradan geçenler bilirler Kare Kitabevini.
Kapanalı da yine oldu birkaç yıl.
Yerinde önce oyuncakçı açılmıştı sonra da bir market.
O civarda oturmasam bile takip etmiştim akıbetini.
Çünkü orası benim kendi paramı kazandığım ilk yerdi :)
Üniversite bitmiş ama iş yok.
"Sevmediğim bir işi yapmam ben" diyecek kadar büyük konuşuyorum- bak o zamanlar da büyük konuşuyormuşum- :)
Bir arkadaşımın tavsiyesi ile "kitap danışmanlığı"na başvurdum.
Birkaç gün sonra da çalışmaya başladım.
Birkaç alakasızlık dışında hep çok sevdim orayı ve işe hep severek gittim.
Yerleri tahtaydı bir kere tam hayalimdeki kitabevi gibi..
"Satış danışmanlığı" değil de "kitap danışmanlığı" yapıyorduk..
Herkesin kendi ilgi alanına göre uzmanlaşmaya çalıştığı bir alanı vardı.
Benimkilerden bir tanesi de elbette çocuk kitaplarıydı.
Başladığımda biraz(!) karışıktı, kimse de gönüllü olmamıştı düzenlemeye.
Ben önce yayınevlerine göre dizdim, sonra yazara göre sonra konu başlıkları/çeşitliliğine göre..
Kısaca her aradığımı bulabilecek bir haldeydim ama işin kötüsü ben yoksam kimse aradığı kitabı bulamıyordu ki bu da kötü bir şeydi :)
Ben de sadece yayınevleri sırası yaptım :)
Sıklıkla yazarlarla imza günü düzenleniyordu, Cumartesi günleri.
Unutamadığım yazar, Ayla Kutlu olmuştu, (şimdi yazmayacağım) birkaç diyaloğumuza dayanarak.
Muzaffer İzgü'yü çocuklar hiç boş bırakmamıştı ki konuşalım :)
Çok küçükken okuduğum Kurt Seyt&Shura kitaplarının yazarı ile de orada tanışmıştım.
Feyza Hepçilingir ile konuşurken Türkçe'yi düzgün kullanmaya dikkat ettim.
Kısacası dolu dolu geçiyordu günler.
İki nokta vardı unutamadığım;
1. Garfield gibi olsa da her gördüğümde kaçtığım kapıdaki kedi (zaman zaman içeri de giriyordu) Tam bir kitaplık kedisiydi. Ama ben o kadar çok korkuyordum ki kedilerden kendimi hemen alt katta buluyordum :)
2. Çocuk kitaplarının müdavimi bir çocuk: Tek başına geliyor, büyük bir dikkatle bir gün önceden bıraktığı kitabı okuyor ve saati gelince de gidiyordu. Rahatsız etmek istemediğimden pek konuşamadık ama ilkokul 2 ya da 3. sınıfta okuyordu. Okul dönüşü de evde kimse olmadığından ailesini beklerken Kare'de vakit geçiriyordu :) Keşke adını da hatırlayabilsem ama unutmuşum.. "Ali" diyesim geldi :)

Kare sayesinde güzel arkadaşlıklar kadar güzel kitaplar da tanıdım. Okumasam da kitapların çoğunu/yayınevlerini hep bildim.
Kare sayesinde ya da yüzünden mi demeliyim; şu an neredeyse hiçbir kitabevini sev(e)miyorum..

İstanbul'da İyi Cüceler, Düşevi İzmir'de Hayal Kurdum kitabevlerini merak ediyorum, kim bilir belki onlarda aradığımı bulurum.
O zamana kadar biz en iyisi,
Kare'de buluşalım :)

Kaynak: Burada



Devamını oku »

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Kitap Alışverişleri ve Can Yayınları :)

Herkesin kitap okuma rutini farklıdır elbette ama konular tüm kitapseverler için ortaktır;
* Kitapsız yaşanmaz :)
* Herkesin sevebileceği bir kitap mutlaka vardır.
* Kitabın yanında çay&kahve iyi gider :)
* Yayında kitabın yoksa kendini -biraz- eksik hissedersin
* Kitap, en güzel hediyedir.
* Kitap alışverişi bir lüks değil bir ihtiyaçtır.
* Hiçbir kitapsever kitap almaya doyamaz.
* Kitap okumaya ayrılacak vakit her zaman vardır :)
* Tuvalet de dahil istenilen her mekanda kitap okunabilir
* Uzun otobüs yolculuklarında midesi tuttuğu için kitap okuyamayan kişiye "sesli kitap" önerilir :)
... Daha da uzar bu liste. Hatta siz de aklınıza gelenleri paylaşırsanız mutlu olurum :)

Kitap alışverişleri de apayrı bir rutin getirir beraberinde.
Kitabı dokunarak seçmek ayrı bir zevk iken bazen öyle indirimler olur ki internetten verilen siparişlerin ardı arkası kesilmez. Ve okunacaklar listesi uzar da uzar..
Keyiflidir neticede; istediğin bir kitabı getirecek postacıyı kapıda beklemek de yeni keşfettiğin bir kitaba hemen başlamak üzere kitabevinden ayrılmak da..
* Hatta unutmadan yazayım, Kaledibi Sokağı'nda belirttiğim "sevinçten ağlamak" örneği bu tarz bir şey anlatıyor ama onu başka yazıya saklıyorum, heyecanla :)
** Bir de büyük konuşmanın ne kadar komik bir şey olduğunu anlatmak istiyorum..
"Kitabevlerinden alışveriş yapacaksam kitaba kitap gibi yaklaşan bir yerden almak istiyorum kitaplarımı, D&R'lardan değil..." cümlesini Can Yayınlarının indirimleriyle birlikte bir süre önce yutmuş bulunmaktayım.
Duymayan kaldı mı bilmiyorum ama yaz boyunca tüm D&R'larda Can Yayınlarının 360a yakın kitabı 5 lira..
Ben de gördüğüm D&R'dan içeri dalıyorum ve biriktiriyorum bu seriyi.
Güzel bir kampanya olmuş..
Çocuk kitapları neden bu kampanyada bu kadar az derseniz, ben dedim, cevabı bulamadım :)

Lokum ve Can'lar :)
* Kitap satılan her yer güzeldir elbette ama Kare'yi gördükten sonra -ki o da başka bir yazının konusu olsun- insan kitabevlerinden farklı şeyler bekliyor; hoş bir müzik mesela, yerler tahta ve danıştığınız kişiler "satış" adı altında değil de "kitap" adı altında danışmanlık yapıyor :)

HERKESE İSTEDİĞİ KİTAPLARI SEVDİĞİ ORTAMLARDA OKUYABİLECEĞİ, "LOKUM" TADINDA GÜNLER DİLERİM :)
Devamını oku »

Tanıdığım en yaratıcı "kedi çizer": Ezgi Keles :)

Sosyal medya sayesinde tanıdım onu, birkaç çizimini çok sevdim, bazılarına bayıldım.
Çevremde kedi seven kimi tanıyorsam söyledim adını.
Sadece kedi çizimleri yok elbette Ezgi Keles'in ama benim dikkatimi en çok yaratıcı kedi çizimleri çekmiş :)
Sonra bir gün bu kedili kartların satışını da yapmaya başladığını duyunca hemen-elbette ki birkaç gün sonra:) - sipariş verdim.
Ve dün geldiler.
Merakla ve heyecanla bekliyordum zaten kargoyu ancak eve gidince görebildim onu :
Lokum benden daha çok sevmiş olacak ki pembe kurdelayla oynadı durdu :)


Ve anlamaya çalıştı çizimdekilerin kim olduğunu :)

Bize koooocaman bir de sürpriz göndermiş sevgili Ezgi Keles, utandık, mahçup olduk, çokça sevindik :)
Sağ üsttekinde neredeyse benim adım yazıyor :)
Ezgi Keles kim ki derseniz; http://ezgikeles.blogspot.com/
Facebook sayfası var mı derseniz; https://www.facebook.com/EzgiKelesIllustration
E peki nereden satın alabilirim derseniz de ; http://ezgikelesillustration.sopsy.com/

Sol üsttekinin adı -yanlış hatırlamıyorsam- "in a relationship" idi, aynı biz ve Lokum :)
"Empty bowl" ise tıpkısının aynısı bir Lokum. Hatta boş kaseye bakmakla kalmayıp çeşitli hareketlerle uyarıyor zaten :)

* Kartları çok sevdik ama kitap ayıraçları da olursa hemen alır -yine tabii birkaç gün sonra :)- kitaplar arası tura sokarız onları :)

Ezgi Keles'e sevgiyle yaptığı , bol emek harcadığı her halinden belli olan bu eserler ve hediye için çokça teşekkürler :)

HERKESE BOL KEDİLİ KARTLAR, MUTLU GÜNLER :)
Devamını oku »

14 Mayıs 2013 Salı

Mavi Gözlü Dev; Ahmet :)

Tanıdığım birkaç insan var, onların gülerek doğduklarına inanıyorum.
Cidden.
Ağlamayla ilgili bir refleks, kas sistemi oluşmamış, maşallah :)
Onlardan biri de Ahmet.
Eski iş yerimde çay ocağı çalışanlarından biriydi ama neredeyse tekti bile denebilir çünkü herkes çayını onun elinden içmek istiyordu.
Sanki onun getirdiği çay daha mı tatlıydı ne?
Meryem gibiydi onun hikayesi de.
Biz "beyaz yakalılar" işe neredeyse her gün ya somurtarak ya da dalgın olmadı uykulu giderken "mavi yakalılar"dan Ahmet son derece mutlu&pozitif&enerjik oluyordu.
Bazen bunu bile kıskandığımı söyleyebilirim :)
Odam çay ocağının hemen karşısında olduğundan gün boyu orada olanları gözlemleme şansım da oluyordu.
İşler ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın Ahmet gülmeye devam ediyordu..
Açık söyleyeyim işe ilk başladığımda ben onu bekar sanıyordum.
Halbuki o da evli ve 2 çocuklu bir aile babasıydı ve eşi çalışmıyordu.
Küçük bir evde kalabalık bir aile olarak yaşıyorlardı.
Ama mutluydu hem de çok..
Sonra ben dayanamadım sordum;
"Ahmet sen nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsun? Yok mu bir sıkıntın?" diye.
"Ohooo olmaz mı Esra Hanım. Maddiyatla ilgili sıkışıyoruz, malum çocuklar küçük, ihtiyaçları çok. Köyden gelenlerle idare ediyoruz. Bir şey alacağım zaman da iki kere düşünüyorum. Gerçekten ihtiyacım olmayan bir şeyi almıyorum. Hayat kısa zaten, niye ağlayayım ki?"
Bu konuşma farklı zamanlarda benzer şekillerde geçti, Ahmet hep mutluluğundan bahsetti ben de hep kafama taktığım küçük şeyler için utandım.
Midem kötü olduğunda bana sormadan nane limon kaynatıp önüme getirir, uykum geldiyse sade Türk kahvesiyle beni ayıltmaya çalışırdı.
Masmavi gözlerinin ardında gerçekten de denizi görebilirdiniz.
Tüm bunları niye yazdım?
Ne Meryem ne de Ahmet, niyetim kimsenin özel hayatını ifşa etmek değil, sadece mutluluğu küçük şeylerden yakalayabilmiş iyi insanların da olduğunu hatırla(t)mak istedim.
Çünkü geçen gün -yeni birimimde- uzaktan gördüm Ahmet'i, bana taa nerelerden "Esra Hanıııım" diye el salladı hem de kocaman gülerek, ben de mutlu oldum.
Çünkü "hayat kısa zaten, neden ağlayayım" :)
Kaynak*: http://pursuitofhappy.com/5-ways-to-be-happy-now/
* Fotoğrafın kaynağında yer alan sitede mutlu olmak için 5 neden sıralanmış; her gün şükrettiklerinin listesi, arkadaşlıklar,anlamlı etkinlikler, insanları affedebilme ve iyimser olma. İngilizcesi daha çok şey anlatıyor aslında :)

HERKESE BOL GÜNEŞLER, MUTLU GÜNLER :)
Devamını oku »

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Kaledibi Sokağı'nda bir Çapkın-Alim :)

Geçenlerde kütüphaneye hızlıca gidip kitap değişimini yapıp çıkmam gerekiyordu.
3 kitap verip yerine yine 3 kitap almaktı niyetim ve aradığım 2 kitabı bulup 3. yü bulamayınca karalar bağlamayıp elime gelen ilk kitabı aldım-neredeyse-çünkü bir an evvel işe gitmem gerekiyordu.
Ve bu 3. kitap da Bilgin Adalı'nın Kaledibi Sokağı idi..
İlk olarak bu kitaptan başlamamda önsözün büyüsü mü vardı bilmiyorum ama kendimi bir anda Kaledibi'nde buluverdim..
Ben "normal" bir roman okuyacağımı düşünürken karşıma yazarın çocukluğu çıkmıştı.. Hani tozlu sayfalarıyla bir günlük bulursunuz dolabın dibinde ve onu okumamanız gerektiğinizi bildiğiniz halde heyecanla okumaya devam edersiniz. İşte ben bu kitapta toz da olmamasına, kitap saklanmamış da olmasına rağmen böyle hissettim. Ondandır ki birkaç solukta okudum. Bitince de bir hayli üzüldüm. Yazarının yakın zamanda vefat etmiş olması da beni çok etkiledi ama sanırım hayatını dolu dolu yaşayabilmişti; hele ki çocukluğunu, onun adına sevindim ben de hemen :)
Bak yine kıskandım :)
Çocukluğunu o kadar güzel, sıcak, samimi bir ortamda çeşitli oyunlarla kah at üstünde kah bisiklet geçirmiş ki.. Kıskanmamak elde değil.
* Uçurtma hikayesini çok sevdim.
* Kaçan balığın büyük olduğunu gördüm :)
* Yanıklık ve Mermerli ile tanıştım.
* Anneannenin masallarını dinlemek istedim.
* Finikedeki muhtar ananın elinden keçi sütü içmek istedim..
* Çapkınla konuşmayan bisikletle ben de dertleşmek istedim.
* Tatlı limonu benden başka bilenlerin olmasına sevindim.
* Ciltçi babanın yaptığı deftere not almaya kıyabilir miydim bilemedim.
* Zerdalinin çekirdeğinin neden acı olduğunu deneyimleyerek öğrenmek istedim.
* Dede ile sohbet eden balıkçılara selam vermek istedim, belki bir acı kahve içerdim orada.
*Pabuçlar neden dama atılırmış :)

* O gün hiç büyümemeye karar verdim :)

Sevinçten ağlamak da neymiş :)
* Sevinçten ağlamanın ne olduğunu ve en son ne zaman sevinçten ağladığımı unuttuğumu fark ettiğim gün, kader midir kısmet mi sevinçten ağladım :) Ama o da başka bir yazının konusu olsun değil mi :)
* Bilgin Adalı'yı geç tanıdım ama çok sevdim. Ya da "geç" yok muydu hayatımızda, bilemedim :)
* Hiç büyümek istemeyen sevgili Peter Pan'a buradan tüm sevgimi gönderdim ..
** Bilgisayarımda gayet dik görünüp yazıya ekleyince yatay olan fotoğraflar için bir çözüm bulamadım, fikri olan varsa yardım etsin!!!
Kütüphanede aradığım kitap aslında Kaledibi Sokağı'ymış, okuyunca anladım :)
- Mustafa Delioğlu'na resimler için çokça teşekkürler, Çakıltaşı Yayınlarına da elbette..

HERKESE MUTLU HAFTALAR, SEVİNÇTEN AĞLAMALAR :)
Devamını oku »