Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




30 Eylül 2016 Cuma

Merhaba Blog!

Buraya yazdığım yazılar aksamaya başlasa da aslında ilk fırsatta sana koşup geldiğimi bil ve bunu unutma olur mu :) Aklımda bir dolu şey var yine. Hatta Eliften bahsedecektim ama, 'dur önce biraz kendimden bahsedeyim' dedim. (23 Ağustos 2016)
Bu girişin devamını pek getirememişim.
Hazır başım ağrıyorken ve migrende 3. günümü doldurmak üzereyken ama işte aklımda Elifteyken ve bu ara okuduğum hiçbir kitap bana keyif vermiyorken içimde ne varsa bloguma kusayım :)
Yaz bitti diye üzülmeyenlerdenim açıkçası. Yaz aylarını sahilde, denizde veya tatil yaparak geçirebiliyorsan evet yazı özlersin. Ama benim gibi klimasız bir ortamda çalışıyorsan ve rutinlerin devam ediyorsa yaz ayı sadece Ankarada trafik azaldı diye sevindiğin bir mevsim oluyor. Hele ki bu yaz yaşananları düşünecek olursak...
Kendimden başlayacak olursam, (kestik!)
30 Eylül 2016---
Neyse gün bugündür canım blog,
Nereden başlasak da kardır :)
Önce Eliften özet geçeyim, kreşini değiştirdik. Biraz ani bir kararla oldu ama çok şükür arkadaşlarımızın referansıyla gittiğimiz için şimdilik iyiyiz. Ben de daha esnek olmaya başlayacağım şu çizgi film vb. konularda. Evde hala televizyon yok (bunu "hala yok mu?" diye soran çok oluyor diye yazdım :) ve gerçekten aklıma bile gelmiyor. Elif de babasının cep telinden bulduğu okçuluk, denge vb oyunlarla ya da benim telden eski videoları izleyerek ekran ilişkisini sürdürüyor sanıyorduk. Meğerse yeni kreşte haftada 2 gün 7-8 dakikalık "eğitici video" adı altında izletilen şey 20 dakikalık Niloya'larmış! Ahahaha valla çok güldüm. Sen evde çocuğuna izletme gitsin kreşte izlesin. Bu konuda neden bu kadar tepkili olduğumu düşündüm. mesele Niloya değil çünkü. Mesele kreşte yapılabilecek onlarca şey varken çizgi film izletme ihtiyacı duydukları... Bunu öğretmenine sorduğumda pek bir cevap alamadım, kreşin sahibine ve psikologuna da soracağım. Bu durum çok önemli mi? Değil. Çok şükür alıştı ve mutlu gidiyor kreşine. Ama...
Ah şu okulsuz büyümek gibi şeyler arada aklıma takılmasa.
Hani okulsuz da büyütemem belki çok zorlanırım ama belki yarım gün yapabilseydik biz şu kreş işini. Belki bir gün o da olur.
Yazın başında gaza gelip "sen büyüdün, bezi çıkardık, bak işte bu tuvalet" gibi saçma sapan ve acemice bir hamle yaptık. Burdan bakınca gülüyorum :) 1 gün içinde de geri adım attık. Elif çişin sıcak sıcak bacağına gelmesinden hem korktu hem de rahatsız oldu. Ve konu benim için kapandı. Popetto isminde (adını yanlış mı yazdım ki) aldığımız şeyi de dolaba kaldırmıştım. Kendi çıkarıp kıyafetleriyle oturmaya başladı. pek oralı olmadık. Okuduğumuz "çişe bay bay kakalara hay hay" kitaplarıyla da çok gaza geldiğini söyleyemem. benimle birlikte tuvalete girdiğinden ona örnek model olduğumu bilmiyordum hiç. meğer yıllardır (2.5 yıl denebilir, slingde de birlikte giriyorduk tuvalete) beni izler dururmuş sıpa! geçen hafta uyanınca "ben büyüdüm çişimi tuvalete yapacağım" dedi. Daha önce de benzer lafları olduğundan pek önemsemedim. Babası götürdü ve gerçekten de yaptı.
"Anne sesini dinle bak!"...
"Evet kızım dünyanın en güzel sesi" :PP
Ben bezini çıkarmadım ve bunu bir şeylerin başlangıcı olarak almadım. Sadece çişini tuvalete yaparsa bacağına bir şeyin gelmediğini görsün istedim. O gün 3-4 kere yaptı. Hiç sormadım. Nasılsa bezli ya rahatım :) Ertesi günlerde kreşte kakasını söylemiş ama tuvalete gidince bezime yapacağım demiş. Kitaplarda okuyup etrafta duyduğum "çişini kakasını söylüyorsa hazırdır" laflarının gazına gelmemeyi yaz başı öğrendim.
"Anne şu an çiş yapıyorum" dediğinde "tuvalete yapmak istersen gidelim yoksa bezine yap" dedim.
Çünkü ilk kural neydi?
Hani altın renkli yazılan: ÖNCE ANNE HAZIR OLMALI!
Anneyi düşünen tüm yaklaşımları seviyorum :) Ve rahat olmamızı salık verenleri de.
Gördüm ki süreç kendini nasıl götürürse ben kendimi ona bırakacağım.
Şu aşamada bu durumla ilgili aldığım kararlar:
- Gözlem yap
- Tepkisiz veya umursamaz olma ama baskı da kurma. Denge önemli.
- "Yaşı geldi"cilere "hı hı" de ve geç. (hatta gözünün kenarıyla bir bakış at ve geç, o da yeter.
Aklımda çiş kaka işlerini bu kadar detaylı yazmak yoktu ama geriye dönüp bakıp okumak da güzel oluyor.
Aa bak bir de unutuyordum. Sticker dediğimiz şeyi çok hafife almışım ben!
Onu  ilk olarak uyku eğitimi sürecinde "ağlamadan yatağına girdiğinde yanındaki duvara sticker yapıştırabilirsin." dediğimde gördüm. Aniden sustu, ytağına girdi ve "ştikır ver anne" deyişinde anlamıştım. Tuvalet işinde de sifonu çekmek ve tuvaletin yanına ştikır yapıştırmak çok gaza getiriyor.
Şu an tüm dış seslere, iç seslere ve kitaplara gözümü kulağımı kapattım. Sadece süreci gözlemliyorum.
---
Elifin 2.5 yaşındaki haliyle en büyük ilgisi dans ve müziğe diyebilirim. Şarkı çalsın ve o dans etsin, zıplasın, oynasın... En uzun süre vakit geçirdiği oyuncağı LEGOlar. Üretenden Allah razı olsun. Hala yanında biz olmadan oynamıyor ama olsun zaten özlüyoruz keratayı :)
Benden çok çok daha süslü. Hatta bana "anne mavi oje sürsene" diyor :)
MAVİ hala en sevdiği renk.
Bebekliğinden bu yana babasına olan derin aşkında da değişen bir şey yok. Kreş çıkışı sadece beni gördüyse suratta derin bir hayal kırıklığı ifadesi (bu ara biraz daha gülümsemeli, akşam beraber mısır patlatıyoruz ondan mı ki?) ile "Benim babam neeerde anne?" diye soruyor. O kadar tatlı ki, "benim" demese bilemeyebiliriz yani kimi sorduğunu :))
Bisiklet veya scooter tarzı bir şey almak istiyoruz ona ama hala karar veremedik nasıl bir şey alacağımıza. Her gittiğimiz yerde bindiriyoruz sever mi diye ama aklımıza tam yatan bir şey olmadı. (Önerisi olan var mı?)
Sevdiği yiyecekler: kuru kayısı, ceviz, ayran, makarna ve çorba.
Paketli yiyecekler konusunda ben rahatım  ama Elif 2. defadır alerji tipi reaksiyon verdi biraz fazla çikolata yiyince. bacaklar kızamık çıkarıyor gibi oldu. Aslında belki bir test yaptırsak ve neye alerjisi varsa bilsek daha iyi. belki çikolata değil bambaşka bir şey çıkacak. (neyse laf aramızda çocuğun eline çikolata vermeye kalkan yetişkinlerden çocuğu korumak için güzel bir bahaneymiş, onu anladım)
-------
Gelelim bana...
Ben de Eliften ne zaman sıra gelecek diye kapıdan bakınıyordum
Oh be :)
Bundan sonrası için yanına içecek bir şeyler almayı unutma sevgili okuyucu, zira yazacağım epey şey birikti, benden kolay kurtulamazsın :)
Önce nereden başlasam diye kendimden bahsettiğim şu yazıya baktım da... Sanki aradan 2 ay geçmemiş çok daha uzun bir süre geçmiş gibiyim. Düşüncelerim ve hislerim epey değişti.
Bana çok şükür bir rahatlama geldi. (Allahım lütfen devam etsin, amin :)
Bunun sebebi de AYNA çalışması adını verdiğim bir çalışma oldu.
Nedir, ne yapılıyor bu çalışmada uzun uzun anlatamam ama kısaca kendim için doğru bir zamanda katıldığım bir program olmuş. Bana olan etkilerinden bahsedeyim, örnekler üzerinden gidersek daha iyi anlatabilirim kendimi. (hala bir kahve içmek istemediğine emin misin şöyle sade ve bol köpüklü?)
Bir gün o da kahvesini köpüklü yapmayı başarabilecekti :P
Bir de o kadar lokumu cidden yemedim! :)
 Lafı ne kadar dolandırarak anlatıyorum değil mi? Konudan kendim bile kopuyorum bazen :)
"Unuttum, konu neydi?" (Nemo)
-Kitap Okumayla ilgili şunu anladım ki çok kitap okumak istememin sebebi içinde bir KAÇIŞ barındırıyor. Çok beylik bir cümle değil ama benim için içi dopdolu... Bir de "merak ediyorum /okumalıyım" döngüsünden yavaş da olsa çıkmaya başladım. Önüme çıkan kitapları yalayıp yutmuyorum. Önce bir tadına bakıyorum, seversem bir lokma daha alıyorum. Oburluğa gerek yok. Öncesinde karnım doysa bile yemeye devam ediyordum. Beni mutlu eden o sanıyordum. Evet kitap okumayı seviyorum ama oburluğu sevmiyorum. Bir şeyleri sindirerek ve tadına vararak okumaya başladım.
- Postcrossing, kart, mektup arkadaşlıklarım devam ediyor.Onları severek yapıyorum. Sevmeden yaptığımı fark edersem de yapmıyorum. Bunun için hissettiğim suçluluğu epey azalttım.
- Bahsettiğim AYNA sürecinde içsel bir yolculuk da diyebiliriz. 31 yaşındaki Esoş'un "Büyümeden Önce Yapması Gerekenler"i fark etmesi de :) Neyse ismi çok önemli değil. Bu projede 1. yıl için hedefim: sakinleşmek / rahatlamak/ nefes almaya ve vermeye başlamak / gezmek /eğlenmek / kendini tanımak. Yazarken çok basit ama uygulamada o kadar da kolay geçmiyor. Bunları deneyimlemek de hoşuma gidiyor aslında. Gezmek demişken indirimli uçak biletlerini ve kampanyaları haber vermek de size düşüyor. Gördüğünüz gezi planlarını paylaşın anacım :)
- Annelik sürecinde de çok şükür bir rahatlama oldu.
2 yaş! Kriiizzz! Giyinmiyor, arabada durmuyor, yemiyor, uyumuyor! sürecinden yakınmayı yavaş yavaş bıraktığımız, bunlarla karşılaştığımızda gülümsemeye başladığımız bir dönem yaklaşıyor hissediyorum.
Geçen hafta karabalığa "Bebekler için uyku ilacı var mıdır ki? Bir kere denesek!" diyen ben değilmişim gibi rahat yazdım tabii bu satırları...
Ama şimdi olmasa da BİR GÜN olacak o rahatlama, inanıyorum.
- Olmamış şeyler için "vah tüh"lerim de azaldı. Hele ki benim için geride kalmış insanların ne düşündüğü de çok şükür ki geride kaldı. Üniversite yıllarımda "hoşçakal" dediğim insanlar vardı ve onlardan haber almaktan bile hoşlanmazdım. Şimdi bu konuda hissizleştiğimi gördüm. hayat, herkesi takmak için yeterince uzun değil. Ben de 1256 yaşıma kadar yaşayacağımı bilsem belki durum değişirdi :)
Şimdi biraz daha an'da kalmaya ve o an ne yapıyorsam ona odaklanmaya başladım. Mesela dişlerimi çok hırpalayarak fırçalıyormuşum :)
- Her şeyin de bir zamanı var. "Bir kitap okudum ve içim mutlulukla doldu." gibi bir şey değil, 5 aylık bir çalışmanın ürünü bu yazdıklarım. 5 ay sonra belki uçarım :PP
- Şaka yapıyorum tabii ki, hepsinin özünde kendimi çok da tanımadığımı ve mevcut halime iyi davranmadığımı fark ettim.
31 yaşımda ilk defa geçen gün aynaya bakınca "Ben bugün güzel hissediyorum" dedim mesela ki saçlarım cidden yağlı ve başına buyruktu. Gözüme neyim hoş geldi onu bilmiyorum ama "güzel" kavramının içini /anlamını değiştirdim sanırım.
- Günün Mutluluk Sebepleri ile mutlu olmaya odaklanıyordum ki "Mutsuz Olmak" kitabıyla biraz sendeledim. Mutsuzluklarımdan da ders çıkardığımı anladım. Onları kışkışlamak yerine "acaba bana ne anlatıyorlar" dedim. Günümüzün "mutluluk pompası" işlerden uzakta kalmaya devam etme kararı aldım.
- Karar aldım yazıyorum ama sanki sözleşme imzalamış gibi düşünmeyin beni ya da bunları alt alta defterime not etmişim gibi. Sadece buraya/şimdi yazıyorum.
- Evde olmayı çok sevdiğimi düşünürdüm
Gezmediğim içinmiş meğerse... :) Ne ironik değil mi? Şu an çok yakınımdakilerin de haberi yok ama (ay dur haberleri yokken buradan okuyup şok olmasınlar) neyse türlü türlü hayallerim var.
- Bir de planım yok! Yani kaba hatlı planlarım var ama ince hatlı üzerinden iki kere geçilmiş detaylı planlarım yok. Onlara ihtiyaç duymadığımı anladım.
- Çamaşır makinemiz 5kilo aldığı için haftada 3 gün mutlaka çamaşır yıkardım. Şu an bunu yapmıyorum. Tek amacım o kirli sepetini -zaten az sonra yine dolacak- boşaltmak değil.

Çok uzatmış olmayayım... Özetle kendimi sakladığım o güvenli yerden kafamı uzatmaya ve hayata bir de oradan bakmaya niyetlendim.
Haydi bakalım :)

Bu kitabı canım Yağmurdan ödünç aldım. Baskısı yok ve kitabı bulamıyorum.
Denk gelirseniz benimle iletişim kurar mısınız?
Çok sevinirim :)


* Bu yazıyı okuyanlar etkinlik, gezi, sinema, tiyatro vb haberleri bana iletmekle yükümlüdür. Ehehehe şaka şaka, denk gelirseniz bana da bir göz kırpın yeter, ben anlarım :)

Devamını oku »