Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




Röportajlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Röportajlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Temmuz 2014 Cuma

1 Kitap 1 Mektup'ta Kılkuyruk Popi'ye Prenses Tacını Veren Özlem Korçak var :)

Özlemle tanıştığımızda Mira henüz annesinin karnındaydı. Çok fazla konuşma imkanımız olmamıştı ama Özlem'in on parmağında 15 marifet birden taşıdığını hissetmiştim :) Derken "Kılkuyruk Popi" kitabı yayınlandı ve ben bu kitabın şarkısını her gün söylemeye başladım; mutlu oldum. 1 Kitap 1 Mektup etkinliğinde bu kez hem illüstratör hem de annelik sohbeti bir arada oldu; bence çok da güzel oldu: Özlem Merhaba; Bildiğim kadarıyla sen hem doktoralı bir mühendis hem tiyatro oyuncusu/yönetmeni hem fotoğrafçı hem çocuk kitapları çizeri hem müzisyen hem de annesin :) Atladığım bir şey var mı bilmiyorum ama hepsini bir arada nasıl yürütüyorsun? Sanat benim hayatımda hep yanımda yürüyen bir yol arkadaşı oldu aslında, bana bir nefes alma alanı yarattı. Öncelikle müzik ve resim girdi...
Devamını oku »

25 Mart 2014 Salı

1 Kitap 1 Mektup Etkinliği: "21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi" :)

BDK Yıldıray'dan yakın zamanda bir kitap bekliyordum ama nedense aklımda hep ŞuŞu kitabının devamı vardı. Japon karakter Şuşu'yu çok sevmiş, doğumgününden sonra üçtekeriyle neler yaptığını merak etmiştim. İnsan bazen okuduğu kitaptaki karakterleri özler, neler yaptığını merak eder ya sanırım öyle bir şey.
İkinci kitabının konusu bir hayli ilginç gelmişti bana henüz incelemeden. "Sıradan şeyler" neydi ki acaba??? "Arka cebinizdeki taraktan yediğini hamburgere"diyordu kitabın başlığında.
Birkaç gün sonra kitap elime geçtiğinde ilk hoşuma giden şey kitabın tasarımı oldu. Hayykitap bence bu konuda oldukça başarılı.
Keyifle okudum ve bir dolu şey öğrendim. Kitap bitince de aklımda bir dolu soru olduğunu fark ettim. Madem öyle, ben bu soruları Yıldıray'a sorsam ya diye düşündüm :) İşte bu etkinlik de böyle oluştu. Doğurmama ramak kala hiç aklımda yokken sorularımı Yıldıray'a gönderdim ve o da sağolsun bu kadar işin arasında kısa sürede bana dönüş yaptı.

Görseldeki kıvır zıvır tamamen benim katkım, yanlış anlaşılmasın :)
Röportaja geçmeden kitapla ilgili kendi düşüncelerimi/kitaptan öğrendiklerimi yazmazsam çatlarım :)
Genelde okuduğum kitaplar bittikten sonra ilk sayfalarına kısacık not yazarım; bana bu kitap ne hissettirmiş vs. diye.Bu kitaba da "eğlenceli bir ansiklopedi" demişim.(insan hamileyken 2 gün önce yazdığı şeyi 2 yıl önce yazmış gibi olabiliyor) Bir taraftan -söylesem mi emin olamadım ama- cahilmişim gibi hissettim. Hani çok bilindik bilgilermiş de ben bilmiyormuşum gibi. Mesela uçurtmanın savaş sırasında kullanılması gibi. Bazı yerlerde çok güldüm ki annem benim ciddi duruşumun arkasındaki gülüşlere anlam veremedi. Bazı çizimler o kadar güzel anlatmış ki yazıyı, resimleri yapan Ali Çetinkaya kimmiş merak ettim. (Hala merakımı gideremedim ama...)

Kitapta tam 21 adet "nesne"nin tarihi var özetleyecek olursam ama hiç sıkılmadan okunabiliyor. İşin sırrı bu olsa gerek çünkü bilgiler hem detaylı hem de merak uyandıracak şekilde yazılmış. "Bundan bana ne" demedim hiç hatta "inanaaamıyooruuum, bunu da mı yapmışlaaaar" diyip gözlerimi faltaşı gibi açtığım oldu.
Neler öğrendim:
* Türkiyede 1 tane de olsa uçurtma müzesi olduğunu ( Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi)
* Eskiden erkeklerin topuklu ayakkabı giydiğini
* Balıkesirin Havran ilçesine bağlı Çakmaklar köyünde kütüphaneli köy çamaşırhanesi olduğunu
* Hamburger deneyinde 1 yıl bozulmadan bekleyen bir hamburger olduğunu
* Yanında yoğurt olan bir bulgur pilavının 10 kaplan gücünde olduğunu (ondan maş. Elif çabuk büyüdü :)


* İlk yoğurdu kimin yaptığını (maya olmadan) şimdiye kadar hiç merak etmediğimi
* Bisikletin, bir yerden bir yere ulaşmanın hem sağlıklı hem çevreci hem sportif hem kolay hem dengeli hem de daha eğlenceli bir yolu olduğunu
* Gözlüğe yitirdiği itibarı dörtgöz Harry Potter'ın geri kazandırdığını :)
* Gözlük merceği ve mercimeğin arasındaki ilişkiyi
* Kimin gözlüğe ihtiyacı var başlığında oldukça ilginç bilgiler var ama burada yazmayayım, okurken hevesiniz kaçmasın
* Cd'lerin çalma süresiyle Beethoven ilişkisini
* Şemsiyenin yağmurdan önce güneşten korunmak için kullanıldığını
* Bardak kenarındaki şemsiyelerin buzları güneşten koruduğunu :)
* Yoyonun uzaya giden ilk oyuncak olduğunu (1985)
* Bugün herkesin cüzdanını cebinde taşıması gibi 1700lerde herkesin kaşığını cebinde taşıdığını
* 'Kot' isminin bir marka değil bir ailenin adı olduğunu
* Dünyanın hemen her yerinde "ketçap"a "ketçap" dendiğini

İçinde ayrıca:
* Şeytan uçurtması yapımı
* Müzik aleti olarak tarak
* En iyi cacık tarifi (inanılmaz sabır gerektiriyormuş bence)
* Evde kendi yoyonuzu yapın
* Zihin gücüyle kaşığın nasıl büküleceği gibi konu başlıkları da var.

Anılar:
Kitapta böyle bir bölüm elbette ki yok ama nesneleri ve onların tarihini okurken insan kendindeki tarihi hatırlamaktan da geri kalmıyor. Mesela benim için bir tanesini yazayım. Babam uçurtma yapmayı çok severdi hatta çocukken tüm arkadaşlarının uçurtmalarını kendisinin yaptığını söylemişti. Bir pazar günü evde harika bir uçurtma yaptık ve damdan uçurtmaya çıktık...(neden dışarısı değil hatırlamıyorum) Başlarda harika uçuyordu ve ben çok eğlenmiştim. Ancak sonra benim uçurtmam çooooook uzaklardaki bir ağaca (sahiden uzaktı) takıldı ve ben uğraştıkça da ip kesildi ve uçurtmam o ağaçta kaldı. Sonrasında babam başka uçurtmalar da yaptı ama hiçbiri o uçurtmamın yerini tutmadı. Ve kimse kusura bakmasın ama o ağaca uzun yıllar sinir sinir baktım :) (tabii ki hata bende değildi, uçurtmamı yutan o ağaçtaydı :)

Kaynak: burada
Lafı sanırım çok uzattım. Ama bu kitabı okuduktan sonra aklımda o kadar çok şey kaldı ki yazmazsam bir şeyler eksik olurdu.
Daha önce 1 Kitap 1 Mektup'ta eğlenceli röportajlar olmuştu, hatta tesadüf bu ya son röportajı Yıldıray'ın oyun arkadaşı BDK Banu ile yapmıştık :)
Benim sorularım ve Yıldıray'ın verdiği -bence gerçekten- oldukça samimi cevaplar:
1. Henüz kitabı okumaya başlamadan aklıma gelen bir soru aslında bu: "böyle bir fikir/proje aklına nereden geldi?
Çok derin bir yanıtı yok bu sorunun. Bunlar merak ettiğim şeyler. Merak ettiğim şeyleri öğrenmek güzel, insanlarla paylaşmak da güzel, ama elbette bir öyküsü var. Yıllar önce (ne olduğunu söylemeyeceğim) benzer bir proje gelmişti aklıma. Daha doğrusu televizyon için birkaç bölümlük belgesel projesiydi bu. Gerçekleştiremedim. Gerçekleşmesi için çok çalıştığımı da söyleyemem aslında. Bir biçimde bu proje hep aklımın bir kenarındaydı. Derken bir gün bir metin yazma işi geldi. Benim şu ne olduğunu söylemediğim projenin konularına çok benzer bir metin sipariş ediliyordu. Metni yazdım ve çok büyük keyif aldım. Fakat o proje gerçekleşmedi. Aldığım keyif o kadar büyüktü ki, sürdürmek için bir yol aradım. Hayykitap'la görüştük ve proje onların da aklına yattı. Sonra çalışmaya başladık.

2. Seçtiğin objeleri neye göre seçtin? Neleri eledin ve neden "21" tane (özel bir anlamı var mı?)
Kitabın başında da anlattım aslında; kitaba konu olan nesneleri neredeyse rastgele seçtik. "Seçtik" diyorum çünkü o toplantıda Banu ve editörüm Gökçe de vardı. Elbette böyle bir kitap projesini önerirken aklımda birkaç tanesi zaten vardı. Uzun bir liste yaptık ve herkesin yaşamında bir biçimde bulunduğunu ve hatta büyük yer tuttuğunu tahmin ettiğimiz nesneler kalana kadar eleme yaptık. 
Elediğim nesneler arasında sabun vardı mesela. Biraz araştırdım ve fazlaca kimyayla karşılaştım. Konu çok keyif vermedi. Anahtar da elediğim konulardan biriydi. Başka nesneler de var ama aklıma gelmiyor şimdi.
"21" özel sayılardan biri bana göre. 7 ya da 13 de öyle. Uğurlu sayı falan gibi bir geyik değil söz ettiğim. Bu rakamlar akılda daha kolay kalıyor, daha çok ilgi çekiyor. Fakat 7 ya da 13 nesne az olurdu. 49 nesne de çok olurdu. 21 oldukça ideal bir sayı. Doğrusunu söylemek gerekirse kitabın tam adının ne olacağını, hangi nesnelerin kitapta yer alacağını, hatta nesnelerin kitapta nasıl yer alacağını bile bilmeden önce kitabın adında "21" sayısının olmasına karar vermiştim. Daha kısa ifade etmek gerekirse, bu kitabı yazma kararımdan sonra aldığım ikinci karar kitabın adında "21" sayısının olmasıydı. Dolayısıyla 21 nesne hakkında yazdım.

3. Ne kadar zamanda hem okumaları yaptın, onları süzgeçten geçirdin ve yazdın?
Kitabı çalışmaya başladığımda Tayga henüz annesinin karnındaydı. Tayga'nın doğumuyla başlayan uykusuzluk hali ve Gezi Direnişi zaman zaman kitabı bir kenara bırakmama neden oldu. Bu hesaba göre tüm çalışma 13-14 ay kadar sürdü diyebilirim. 

4. Hangi kaynaklardan faydalandın? Kitabın sonunda yer alan kaynaklardan başka neler sana yol gösterdi?
Daha fikri bile aklımda yokken bazı nesneler hakkındaki görüşlerim oluşmuştu bile. Örneğin kot pantolon hakkında uzun zamandır, "Islanınca kurumaz, soğukta ısıtmaz, taşlanırken öldürür," diyordum. Konularımı ele alırken bu görüşlerim bana gayet güzel yol gösterdi. En önemli yol gösterici ise merak aslında. Bunun yanında internet muhteşem bir kaynak. Çoklukla insanlar internete bir şey aradıklarında ilk sayfanın en üstünde çıkan birkaç linkteki bilgilerle yetinmeyi tercih ediyorlar. Oysa gerçek deneyimler daha derinlerde bir yerlerde bulunuyor. Hemen her nesne hakkında gerçek kişilerin aktardığı gerçek deneyimler bulunabiliyor. Daha iyi ne yol gösterebilirdi ki?

5. Senin için en ilginç "tarih" hangisiydi?
Hakkında yazdığım her nesnenin tarihi benim için çok ilginçti. Beni en çok etkileyen ise "ruj" oldu. 

6. Kitapların hitap ettiği yaş grubu ifadesine çok inanmasam da sence bu kitap kaç yaştan itibaren çocukların ilgisini çeker?
Hiç bilmeden çok ilginç bir noktaya dokundun bu soruyla. İşin aslı, ben bu projeye bir çocuk kitabı yazmak üzere başladım. Nesneleri araştırdıkça şaşırdım. Karşıma çıkan bilgilerin çoğunu eleyemedim. Anlatımlarım uzadıkça uzadı. Sonunda hedef yaş grubu olmayan bir kitap çıktı ortaya. Bana kalırsa 10 yaşındaki meraklı bir çocuk kitabın birçok bölümünü keyifle okuyabilir.

7. Her bir başlığın önünde yer alan eğlenceli tanıtım mottosu sana mı ait? (örnek: kirli çamaşırların süper kahramanı: çamaşır makinesi)
Bazıları bana ait. Bazıları sevgili editörüm Gökçe'nin katkısı. 

8. Peki sence ilk yoğurdu kim nasıl yaptı :)
İşte çocukluğumdan beri kafamı kurcalayan soru! Milliyet Çocuk'taydı sanırım, "Pamuk Nine" adında masalımsı bir öykü okumuştum. Çaktırmadan yoğurt hakkında bilgi veren bu öyküye göre, ilk yoğurdu Pamuk Nine yapmıştı. Nedense pek inanmamıştım bu öyküye. O zamandan beridir merak eder durum yoğurdu ilk kimin yaptığını.  

9. En iyi cacık tarifini denedin mi?
İlginç bir durum daha: Annem cacığı zaten böyle yapar. Hemen hemen böyle demeliyim aslında, ayrıntılarda farklar var. Yani yakından tanıdığım bir tarif bu aslında.

Her şey 1 "merak"la başlar ve 21 kısa öyküyle devam eder. Hepsi hayatımızın içindeki "sıradanlaşmış" nesneler  ve çoğunun farkında bile değiliz. Bu kitapta ben kısa da olsa bu "sıradışı" tarihleri okumaktan keyif aldım. 

15 Nisan 2014* tarihine kadar "Tarihini en çok merak ettiğiniz 'sıradan şey'in" ne olduğunu  bu yazının altına yorum bırakabilirsiniz. Yapacağımız çekilişle 1 kişiye "21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi" kitabını ve 1 mektubu göndereceğiz. 
* Elif'in aramıza katılmasıyla süreç uzarsa şimdiden affola :)
** Röportaj için sevgili Yıldıray'a teşekkür etmeyi unutmuşum :))

HERKESE BOL ŞANS & 10 KAPLAN GÜCÜNDE MUTLU GÜNLER DİLERİZ :)
Devamını oku »

27 Eylül 2013 Cuma

1 Kitap 1 Mektup Etkinliğinde Şimdi Sefer Zamanı ve Hediye Kitap: Moby Dick :)

Sizleri bir süredir beklettiğimizi fark ettik. Ve etkinliğimize kaldığımız yerden devam edelim istedik. "1 Kitap 1 Mektup" bu kez sefere çıktı ve uzak denizlere yol aldı :) Geri döndüğünde yanında kaptan da vardı. Biz de bulduk 1 Kaptan, kaçırmayalım dedik ve ona uzak denizleri sorduk :) Kaynak. burada Merhabalar Alper, Sanırım ilk soru olarak neden “denizci” olmak istediğini sormamız gerekiyor çünkü hikayenin başlangıcı orası. Aslında bu soru için tirajı komik bir cevabım var diyebilirim. Dinleyince siz de öyle olduğunu göreceksiniz. Henüz lise 2. sınıf öğrencisi iken arkadaş grubumuzla beraber dershaneleri geziyoruz, hangisi nereye öğrenci göndermiş onu tartıp, kayıt için karar vereceğiz. Malum sonraki yıl büyük final var, ÖYS’ye girilecek. Dershanenin birinde...
Devamını oku »

5 Temmuz 2013 Cuma

"1 Kitap 1 Mektup" Etkinliğinde Bu Kez Konuğumuz; ÇAĞLA ENES: Tatlı Bir Yüzücüyle Keyifli Bir Sohbet & Sofie'nin Dünyası :)

Bu yazı  da zorlandığım yazılardan biri oldu çünkü Çağla benim kuzenim.
Teknik ve biyolojik olarak kuzen çocuğu olsa da yaşlarımız yakın olduğundan (14-28) bence biz kuzen sayılmalıyız :) 
Çağla neredeyse doğduğundan beri anne ve babasının desteği ve azmi ile yüzüyor.
Sıklıkla antrenman yapıyor ve emek sarf ediyor.
Geçen ay yapılan Kaş-Meis maratonunda da bu emeklerin karşılığını aldı ve Çağla 1. oldu :)
Biz de yakından tanık olduğumuz spor faaliyetleri/yüzme sürecine dair Çağla ile keyifli bir sohbet yaptık.
Sonucu hemen söyleyeyim; çocuğunuzu en az 1 spora yönlendiriniz :)
Gelelim sohbetimize;
Sevgili Çağla,
Küçüklüğünden beri yüzdüğünü, antrenmanlar arası koştuğunu, yüzmeyi çok sevdiğini, yarışlara katıldığını biliyorum ama bugün senden “yüzme” konusunda daha detaylı bilgiler öğrenmeye niyetim var :) Başlayalım o zaman :)


Çağla ve Kahve :)
Yüzmeye kaç yaşında ve nasıl başladın, seni kim yönlendirdi?
Kuzenlerim yüzücü, dayım da antrenörüm. Küçükken onlar antrenmana giderken ben de onlarla havuza gelir ve onları izlerdim. Bu sayede yüzmeyle tanışmış oldum. Onların yönlendirmeleriyle de yüzmeye başladım ve çok sevdim. Bunların ben kaç yaşımdayken gerçekleştiğini bilmiyorum ama sekiz yaşımdayken takımla beraber çalışmaya başladığımı hatırlıyorum.

Kaç yıldır yüzüyorsun?
On dört yaşımda olduğumu düşünürsek tam altı yıl olmuş.

Haftada kaç gün yüzüyorsun? Kaç antrenman yapıyorsun?
Sezon arası tatillerimiz dışında haftanın her günü yüzüyorum. Yakında önemli bir yarış varsa ve sezon ortasındaysak bazı günler çift antrenman yapıyorum. Çift antrenman yaptığım zamanlarda haftada on iki antrenmanım oluyor.

Antrenmanlara yetişmek, bazen sabahın köründe uyanmak zor olmuyor mu?
İlk başlarda tabii ki alışmak ve zamanında kalkmak zor oluyor ama alışıyorsun. Ama sonuçta bu benim sorumluluğum ve bunu isteyerek ve severek yapıyorum.



Sporcu beslenmesi diye bir şey uyguluyor musun? Ya da yediğine içtiğine dikkat ediyor musun?
Tabii ki uyguluyorum. Bunu hem sağlığım hem de performansım için yapıyorum. Çünkü antrenmanlarda harcadığım enerjiyi sağlayabilmem için bazı şeyleri daha çok yemem ya da daha az yemem gerekiyor. Aynı şekilde vücudumun antrenmanlardan kötü etkilenmemesi için de yeme içmeme dikkat etmem gerekiyor.

Sence yüzme zor bir spor mu, neden?
Yüzmenin zor bir spor olduğunu düşünüyorum. Çünkü diğer sporlara göre daha çok kondisyon ve çalışma gerektiriyor. Bir sporda iyi yerlere gelebilmek için örneğin beş antrenman yapman gerekiyorsa yüzmede on antrenman yapman gerekiyor. Bireysel bir spor olmasının da zorlukları da var. Çünkü tek başına yarışıyorsun ve asıl o mücadeleyi kendinle veriyorsun. Bu büyük ölçüde de özgüven gerektiriyor.

Yüzerken aklından neler geçiyor ya da ne hissediyorsun?
Yarış yüzerken sadece yarışı düşünüyorum. Yorgunluğumu düşünmeyip kendimi biraz daha zorlamaya çalışıyorum. Antrenmanlarda ise yüzdüğüme göre düşüncelerim de değişiyor. Örneğin uzun mesafe yüzüyorsam tempomu ve nefesimi ayarladıktan sonra içimden şarkı söylüyorum, o gün yaptıklarımı falan düşünüyorum.


Çağla ve Kahve :)
Yüzmüyor olsaydın hangi sporu tercih ederdin?
Voleybolu tercih ederdim gibi geliyor. Çünkü solak olmam ve boyum bana büyük bir avantaj sağlardı.

Gelelim yarışlara… Birlikte antrenman yaptığın arkadaşların da yarışlarda rakibin olabiliyor sanırım. Bu biraz garip oluyor mu ya da birbirinize kızma/küsme durumlarınız oluyor mu :)
Bence bu garip bir olay değil. Yüzme bireysel bir spor olduğundan takım arkadaşlarınla rakip olman fazlasıyla normal. Yarışa girip çıktıkça buna da alışıyorsun. Zaten depar taşına çıktığında öyle bir psikoloji içerisinde oluyorsun ki yanındaki kardeşin bile olsan tanımazsın ve gerçek bir sporcuysan tanımaman gerekir :) Kızma küsme olayları da olmuyor değil. ( ne kadar olmaması gereken bir şey olsa da ). Böyle davrananlar sporun bir kuralı olan kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenememiş kişiler.

Hangi stilde yüzmeyi daha çok seviyorsun? Ya da öyle bir tercih yapma şansınız var mı?
Bir yüzücü her stili yüzmeyi bilir ve yüzer. Ama hangi stilde daha iyiyse yarışlarda çoğunlukla o sitili yüzer. Kendi tercihine göre değil. Ama en iyi yüzdüğün stil en sevdiğin stil oluyor zaten :)

Yarışlarda uzun mesafe yüzmek mi daha zor kısa mesafe mi?
Bu yüzücüden yüzücüye göre değişir. Bazı yüzücüler kısa mesafeci bazıları da uzun mesafecidir. Yani kimisi kısa mesafeyi kimisi uzun mesafeyi daha kolay yüzer. Ben uzun mesafeciyim ve uzun mesafeyi daha rahat yüzüyorum.

Kaş-Meis maratonuna ilk defa mı katılıyorsun? 
Evet ilk kez katıldım.

Geçtiğimiz ay yapılan Kaş- Meis maratonunda 1. oldun :) Bu sonuca şaşırdın mı, sevindin mi ya da neler hissettin?
Kendimden böyle bir sonuç beklemiyordum. Açıkçası oldukça şaşırdım. Ama tabii ki sevindim de. Uzun zamandır ağır bir şekilde antrenman yapıyordum ve bu antrenmanların hakkını almak beni mutlu etti.


Kaş-Meis Maratonu :)
Maraton süreci ne zaman/nasıl başlıyor? Kimler katılabiliyor?
Maraton tam olarak ne zaman başladı hatırlamıyorum :) Ama sabah sekiz ya da dokuzdu. İlk olarak bütün maratona katılacak olan bütün sporcular belirli bir yerde toplandı. Sonra görevli hakemler bütün sporcuların kollarına numaralarını yazdılar. Herkes teknelere bindi ve teknelerle Meis adasına doğru yol almaya başladık. Adada bizlere vazelin ve güneş kremi sürmemiz için biraz zaman verildi ( vazelin suda üşümememize yarıyor ). Sonra hepimiz oradaki marinadan denize girdik ve start verilmesini bekledik. Start verilmeden önce de hepimize rotamızı ayarlayabilmemiz için nereye yüzeceğimize dair bilgi verildi. Sonra start verildi ve yarış başladı :) Ve bu yarışa on beş yaş ve üzerindeki insanlar katılabiliyor. Ama en küçük olarak ben 14 yaşındayken veli izni ile katılarak 15-19 yaş kategorisinde yüzdüm. Yaş dışında bildiğim kadarıyla başka bir sınırlama da yok.

Sen bu maratona katılmaya nasıl karar verdin?
Kuzenlerim  her sene bu maratonlara katılıyorlar. Geçen sene onları izlemeye ben de gitmiştim. Onları izlerken bunun eğlenceli bir şey olduğunu ve yapabileceğim bir şey olduğunu düşündüm. Sonraki sene ben de katılırım diye düşündüm.

Yüzmeye başlamak için sence kaç yaş daha uygun?
Küçük yaşta kurslara gitmekle bir başlangıç yapılabilir. Ama profesyonel yüzücülüğe başlamak için sekiz ya da dokuz yaş bence en uygun yaş.

Sadece amatör olarak yüzmek isteyen ama yaşının çok ilerlediğini düşünenlere tavsiyen var mı? Su gerçekten  ne yaparsak yapalım- bizi kaldırır mı :)
Onlara yüzmeye devam edin derim. Amatör olarak yüzmek istiyorlarsa hiçbir yaş geç değildir. Ama profesyonel olarak yüzmek belirli bir yaştan sonra gerçekleştirilmesi gerçekten çok zor bir durum. Bu arada suyun biz ne yaparsak yapalım bizi kaldıracağını sanmıyorum :)

Asıl bomba soruyu sona saklamıştık; havuzda ya da denizde boğulan birini görsen (mesela beni :) hemen suya atlayıp kurtarır mısın :)
Tabii ki kurtarmaya çalışırım. Ama ben birinin boğulduğunu görene ya da fark edene kadar çoktan başkaları onu kurtarır bile :)

Biraz da genel sorulara geçelim:
Dinlerken acayip mutlu olduğun şarkı/şarkıcılar var mı?
Michael Jackson ve Bruno Mars dinlerken çok zevk aldığım şarkıcılar ve onları dinlerken gerçekten mutlu oluyorum.
Unutamadığın bir çocuk kitabı ya da kitap var mı?
Isabel Allende’nin "Canavarlar Kenti" adlı kitabını gerçekten severek okumuştum. Hayatımda okurken en çok eğlendiğim kitaplardan biriydi. Aynı zamanda Jostein Gaarder’in "Sofie’nin Dünyası" adlı kitabı da beni çok etkileyen kitaplardan biriydi.
Yüzmeden sonra en çok keyif aldığın aktivite/spor/hobi hangisi?
Sanırım kitap okumak ve arkadaşlarımla vakit geçirmek. Çünkü yalnız kalmayı hiç sevmem ve hep yanımda birileri olsun isterim.

Bizim için keyifli bir sohbet oldu; teşekkürler Çağla …Sana bol yüzmeli, çokça kitaplı, Kahve’li günler dileriz :)

Ben teşekkür ederim; size de Lokum'lu günler :)
* Bazı yazılar kaymış, fark ettik, düzeltemedik, belki yakında düzeltebiliriz :)
                                                                            ***
"1 Kitap 1 Mektup" etkinliğinde 2. konuğumuz sevgili Çağla oldu. Yüzme ile ilgili meğerse ne çok sorumuz varmış. Küçük yaşta en az 1 spor ile tanışmalı ve bu tanışıklık ister hobi ister profesyonel olarak devam ettirilmeli -bizce-. Zira kuzenler bir araya gelince maş. boy konusunda "senin oralarda havalar nasıl?" esprilerine maruz kalabiliyorsunuz :)

26 Temmuz 2013 tarihine kadar "En sevdiğiniz yüzme mekanı (deniz/havuz/koy) neresi?" (böyle bir yer yoksa onu da yazabilirsiniz :)  sorusunu yanıtlayarak bu yazının altına yorum bırakanlar arasında yapacağımız çekilişle 1 kişiye Çağla'nın seçimiyle "Sofie'nin Dünyası" kitabını ve 1 mektubu göndereceğiz.


Kaynak: burada
* Bu çekiliş haberini kendi blogunda/facebook ve twitter hesabında duyurmak zorunlu değil; sadece gönüllüdür :)
**Sevgili Çağla, son sözümüz sana; iyi ki varsın, tatlı sohbetin için teşekkürler :)


HERKESE KENDİ DENİZ KOKUSUNDA MUTLU GÜNLER, SOFİE İLE  TANIŞMA İMKANI DİLERİZ :)

Devamını oku »