Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




Mutluluk sebebi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mutluluk sebebi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2015 Çarşamba

Günlerimin Mutluluk Sebebi :)

Aslında sadece fotoğrafı koyup kaçacaktım ki... Yok yok şuraya iki satır yazmazsam çatlarım dedim :) Bu ara nedense çoğu kişiden "iş"le alakalı bir şeyler duyuyorum. İşyerinden de telefon geliyor arada, kimisi sohbet için arıyor kimisi de "e ne zaman döneceksin" demek için (gül yüzüm için değil yani, iş için bekleniyorum) Ve kiminle konuşsam "Çok sıkılmışsındır" diyorlar. Ben cidden çok şaşırıyorum bu cümleye. Sıkılmak mı? Evde mi? Elifle mi? Günlük temiz hava ihtiyacımı aldıktan sonra ben evden çıkmayı hiç istemem ki. Televizyonumuz olmadığını yeni yeni öğrenen komşularımız şoka giriyor: "Hiii, napıyorsun o kadar saat bir başına?" "E, Elifle birlikteyiz ya" diyorum ama yetmiyor bu cevap.
İnsan üretme ihtiyacı duyuyor, o kabul. Ama ben bu ihtiyacımı Elifle, Elif uyuduğunda da çizim yaparak ve blogda bir şeyler yazarak giderebiliyorum. İş yeri zaten- benim açımdan- bir şeyler ürettiğim bir yer değildi. Ruhum da hiç orada olmadı.
Pespembe bir tablom da yok aslında ev hayatında. Ailelerimiz şehir dışında en başta. "Guk" desem gelebilecek insan sayısı Ankarada toplamda 3 kuzenden oluşuyor ve onlara da bayağı uzak oturuyoruz. Biz "uzak" olduğumuz için sık gelen arkadaşlarımız da yok. Komşularımız iyiler hoşlar ancak tarzlarımız o kadar farklı ki az önce sağolsun üst komşum kızıyla yiyecek bir şeyler getirmiş ve kapıdan Elif'i sevmeye gelmişlerdi. O sırada da Elif yemeğini henüz yemişti, masasından aldım ve kapıyı açtım ki, komşumun gözlerinin açıklığını buraya çizebilmek isterdim. "Eliiif, ne oldu kuzuum sana?" dedi. Sebebi Elif'in yoğurdunu da kendi yemesiydi :) Sonra anladı sebebini, "Hii, sen kendin mi yiyorsun yemeğini?" dedi. Çok şaşırdı. Ben onun şaşımasına şaşırdım :) O arada da Elif, komşunun kızına ayağıyla tekmeler savurarak "hadı gel oynayalım" pozu atıyordu. Yoksa komşularım çok şükür iyi insanlar, kahve vs içilebilir. Sadece bizde neden tv yok, bu soğukta Elifin dışarıda işi ne vb. şeyleri anlayamıyorlar :) Olsun, herkesle her konuda anlaşmamıza gerek yok değil mi? (*Pelin burada yazmak isteyip de yazmadığım şeyi sen anladın bence :)
Pembe tablonun diğer tarafında maşallah 10 aylık olmuş, içi kıpır kıpır keşfetme isteğiyle dolu, kollarımı ellerimi ısıran, saçlarımı tutam tutam yolan, düz duvara tırmanmaya çalışan, uyku konusunda oldukça kararlı "uyumayacaaaaam" şeklinde tabii :) , işte böyle bir Elif var.
Bazen adımı sorsan durup düşünecek kadar dalgınım; bazen de yatağa gitmeye üşeniyorum halıda kıvrılıp yatsam olmaz mı diyecek kadar yorgun.
Haftalardır belim ağrıyor ama bunun bir çözümü olmadığını, tipik bir annelik hastalığı olduğunu da biliyorum.
Kısacası yardım almadan, uzakta, bir başıma (gündüzleri), elimden geldiğince Elifi büyütmeye ve onunla büyümeye çalışıyorum.
Ama maşallah çok mutluyum.
Elif güldükçe ben kahkaha atıyorum.
Bu günleri gelmeyecek, biliyorum.
Elif hayatımıza girdiği için de her gün şükrediyorum.
Evet bazen bir "mola" istiyorum ama günlerimin mutluluk sebebiyle gün batımını seyretmeye de doyamıyorum :)

*Bir de dönüp dönüp bana gülmez mi "anneaa bak, güneş ne güzel batıyooor" diye...Ben, mest :)
Devamını oku »

14 Mayıs 2013 Salı

Mavi Gözlü Dev; Ahmet :)

Tanıdığım birkaç insan var, onların gülerek doğduklarına inanıyorum.
Cidden.
Ağlamayla ilgili bir refleks, kas sistemi oluşmamış, maşallah :)
Onlardan biri de Ahmet.
Eski iş yerimde çay ocağı çalışanlarından biriydi ama neredeyse tekti bile denebilir çünkü herkes çayını onun elinden içmek istiyordu.
Sanki onun getirdiği çay daha mı tatlıydı ne?
Meryem gibiydi onun hikayesi de.
Biz "beyaz yakalılar" işe neredeyse her gün ya somurtarak ya da dalgın olmadı uykulu giderken "mavi yakalılar"dan Ahmet son derece mutlu&pozitif&enerjik oluyordu.
Bazen bunu bile kıskandığımı söyleyebilirim :)
Odam çay ocağının hemen karşısında olduğundan gün boyu orada olanları gözlemleme şansım da oluyordu.
İşler ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın Ahmet gülmeye devam ediyordu..
Açık söyleyeyim işe ilk başladığımda ben onu bekar sanıyordum.
Halbuki o da evli ve 2 çocuklu bir aile babasıydı ve eşi çalışmıyordu.
Küçük bir evde kalabalık bir aile olarak yaşıyorlardı.
Ama mutluydu hem de çok..
Sonra ben dayanamadım sordum;
"Ahmet sen nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsun? Yok mu bir sıkıntın?" diye.
"Ohooo olmaz mı Esra Hanım. Maddiyatla ilgili sıkışıyoruz, malum çocuklar küçük, ihtiyaçları çok. Köyden gelenlerle idare ediyoruz. Bir şey alacağım zaman da iki kere düşünüyorum. Gerçekten ihtiyacım olmayan bir şeyi almıyorum. Hayat kısa zaten, niye ağlayayım ki?"
Bu konuşma farklı zamanlarda benzer şekillerde geçti, Ahmet hep mutluluğundan bahsetti ben de hep kafama taktığım küçük şeyler için utandım.
Midem kötü olduğunda bana sormadan nane limon kaynatıp önüme getirir, uykum geldiyse sade Türk kahvesiyle beni ayıltmaya çalışırdı.
Masmavi gözlerinin ardında gerçekten de denizi görebilirdiniz.
Tüm bunları niye yazdım?
Ne Meryem ne de Ahmet, niyetim kimsenin özel hayatını ifşa etmek değil, sadece mutluluğu küçük şeylerden yakalayabilmiş iyi insanların da olduğunu hatırla(t)mak istedim.
Çünkü geçen gün -yeni birimimde- uzaktan gördüm Ahmet'i, bana taa nerelerden "Esra Hanıııım" diye el salladı hem de kocaman gülerek, ben de mutlu oldum.
Çünkü "hayat kısa zaten, neden ağlayayım" :)
Kaynak*: http://pursuitofhappy.com/5-ways-to-be-happy-now/
* Fotoğrafın kaynağında yer alan sitede mutlu olmak için 5 neden sıralanmış; her gün şükrettiklerinin listesi, arkadaşlıklar,anlamlı etkinlikler, insanları affedebilme ve iyimser olma. İngilizcesi daha çok şey anlatıyor aslında :)

HERKESE BOL GÜNEŞLER, MUTLU GÜNLER :)
Devamını oku »

9 Mayıs 2013 Perşembe

"Bademli" Köy, Meryem ve Mutluluk Sebebi :)

Geçen yazımda belirtmiştim buralarda yoksam bilin ki bademli köyde badem toplamaya gidiyorum diye :) Gittik ve geldik, sağlimen.. Ben köy hayatını sadece ağaçlar, kuşlar, böcekler, güzel yemekler olarak düşünürken karşıma bir de tek öğretmenli okulu, öğrencileri ve okul annesi Meryem çıktı.
Daha önceki Semracan karikatüründe de yazdığım gibi karşılaşmalarda ve tanışmalarda ben hep tutulurum bir şeyler çıkmaz boğazımdan, sadece gülümserim ki o da refleks sayılabilir :)
Kardeşimin-görümcem- okuluydu ziyarete gittiğimiz, tek öğretmenli bir köy okulu. Ama son derece sıcak, temiz ve bakımlı bir ortam yaratmışlar hep birlikte öğrencilere. Birleştirilmiş sınıf olduğu için de 1,2,3 ve 4'ler aynı sınıfta ders görüyorlar.

Bir köşede müze bile var :)
Ailedeki öğretmen kotasının dolmuş olmasından mı yoksa benim sabrı ancak kendine yeter biri olmamdan mı kaynaklanır bilinmez stajını da yapmış ama öğretmenliği istememiş biriyim. Belki branşımın ilköğretim değil de lise olması da bu kararımda etkilidir..
Bademli köydeki okulu  ve dahası öğrencileri görünce köy öğretmeni olmak istedim. Bana da her gün çiçekler getirsin öğrencilerim hem de karşılıksız. Onlara bir şey öğretirken gözlerinden çıkan mutlulukla gerçekten ne kadar doğru bir iş yaptığımı anlayayım. Zorlukları da olsun elbette; tek öğretmen olacağım sonuçta o okulda ama her öğlen bir velinin konuk ettiği sofrada yenen yemeğin,paylaşımın da unutulmaz olduğunu bilerek. Kabul, biraz bencillikle istedim köy öğretmeni olmayı. Ama onların mutluluğu o kadar "saf" geldi ki heralde bir parçasında da ben olmak istedim :)
Kaç farklı ağaçtan kaç poşet badem topladık bilmiyorum çünkü ben badem mi toplayayım koyunları mı seveyim fotoğraf mı çekeyim çocuklarla sohbet mi edeyim derken zihnim iyice bulanmıştı :)
Bademin bir kısmı :)
Pamuk vardı bir de orada, kalbi küt küt atan bir kıvırcık kuzu :)
Bir de Meryem vardı.. Aslında en çok Meryem kaldı aklımda. Okul annesi aynı zamanda ama köydeki/okuldaki birçok şeye o koşuyor, buluyor buluşturuyor ama sanırım en çok da gülüyor :)
İki tane harika kızı var; Saadet ve Serap, onlar da hep gülüyor :)
Evlerine davet etmişlerdi bizi, kahve pişirdik mutfakta. O kahve pişiminin hiç bitmemesini istedim; sanki Meryem bana başka bir yerde bulamayacağım hayat dersleri veriyordu, hem de hiç farkında bile olmayarak..
"Evimiz, eşyalarımız eski kusura bakmayın. Ama biliyor musun biz çok mutluyuz bu şekilde.. Az çanak çömleğim var benim, çoğu da kırık dökük ama mutluluk onlarda değil ki.. Sorun etmek istesem sebep çok.. Kayınvalidemle yaşıyoruz biz.Onu sorun etsem ederim.. Ya da paramız az derim, eşyalarım kırık derim. Ama demiyorum. Beyimle çocukların gülümsemesi bana her şeye değer.Mutluluğu kendin yaratacaksın hocaanım (bana öyle diyordu) Mutluluk bir bakmışsın kaçıp gitmiş. Sen yaratacaksın sebeplerini. Ondan ben hep mutluyum. Geçen gün benimki doğum günümü unuttu diye ilk başta küsmüştüm ama baktım iş güç derdinde ama beni çok seviyor, hemen gittim ben aldım gönlünü. Severek evlendik biz. 6 sene konuştuk sonra evlendik. Çocuklar da bizden dolayı mutlu. Sen mutsuz ol bak onlar da mutlu olabiliyor mu..Şehre gitsem ben yapamam hocaanım, ben burada çok mutluyum. Belki sen şehirde bizden mutlusundur amma ben oradakilerle mutlu olamam, toprakla mutluyum ben.." dedi ve kahve pişti .. Ben de ona ara ara kafa sallamak ve gülümsemek dışında pek bir şey diyemedim;" İnan ben senden daha mutlu değilim şehirde" diye fısıldamak dışında ...
Mutlu olmak için sebepleri kendimiz yaratırız belki mutsuz olmak için de sebepleri kendimiz yaratıyoruzdur, bilmiyorum.
Ben de köyden ayrılmadan kendime birkaç mutluluk sebebi yarattım ;
Keyifle yenen bir yemek :)
Köydeki en küçük Çağla'cı :)

Annemin verdiği çiçek :)

Dönüş yolunda dinlenen bir müzik :)
"Bademli" köy ve Meryem benim için unutulmaz hatıralar arasına girdi.
Mutluluk sebeplerim şehre gelince azalsa da aklıma Meryem'i getiriyorum..
Sahi sizin mutluluk sebepleriniz ne?
Bir kuş cıvıltısı da olsa paylaşın :)

HERKESE "MUTLULUK SEBEPLERİNİ" ARAMAYI HİÇ BIRAKMAYACAĞI GÜNLER DİLERİM :)
Devamını oku »

19 Nisan 2013 Cuma

Günün Şarkısı : Living in Limbo ve Mutluluk Sebebi :)

Günlerdir kuzen M. ile dinlediğimiz bir şarkıyı paylaşmak istedim bu kez.
Ne anlatıyor bilmiyorum-yine- :) Ama "limbo" "araf" demek-miş.. Belki depresif sözleri var ama ben sevdim :)

Havalar bir açık bir kapalı, güneş bir var bir yokken, elimizde hem şemsiye hem güneş gözlüğü tetikte beklerken ruh halimizin de çok "doğrusal" olması beklenemez sanırım..
Canım ne kadar sıkkın olursa olsun ümitsiz değilim,
"Bir umuttur yaşatan insanı" hem değil mi :)
Bir de aşağıda paylaşacağım fotoğraftaki sevimli kırpığı görüp de gülümsememek mutlu olmamak mümkün mü?
Kaynak: google :)
* HERKESE YEŞİL ÇAYIRLARDA ÇIPLAK AYAKLARIYLA DOYASIYA KOŞABİLECEĞİ VE KARŞISINA ANSIZIN YUKARIDAKİ GİBİ BAKAN KIVIRCIK KIPRIĞIN ÇIKACAĞI, MUTLULUKLARA DOYAMAYACAĞI GÜNEŞLİ GÜNLER, HAFTA SONLARI DİLİYORUM :)
Devamını oku »