Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




lokum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lokum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2015 Pazartesi

Üçleme: Lokum, Elif ve Kahve

Geçen gün Lokum'u görmeye öhöm pardon kuzenimizi görmeye gittik :) Lokum'un tazecik evinde bir tane de tatlı köpek,kahve olduğunu söylemiş miydim? Başlarda "burası benim evim" olayı yaşanmış galiba ama şu ara "çok acayip iyi" olmasa da iyi anlaşıyorlar.
Önce Lokum'u anlatayım, üst kattaki odada kaloriferin üzerinde yatıyordu, ben gidince -bence- heyecanladı, öpüşüp koklaştık. Onu hep terk etmişiz gibi geliyor ve yeni evi bizim evden daha iyi olsa da kendimi ona karşı suçlu hissediyorum. Sanki alsam gelsem eve ne güzel olur diyorum bir taraftan.Ama diğer taraftan da...falan filan işte.
Gelelim Elif ve Kahve'ye. Bu arada bir gün öncesinde parktayken yanımıza sokak köpeği görünümlü büyük-siyah bir köpek gelmişti, Elif de korkup ağlamıştı, meğerse köpeğin sahibi varmış ve köpek hamileymiş de bebeklerin yanına gidiyormuş. Sahibi neden bunu Elif ağlayınca tee uzaklardan söyledi acaba? Ben de o yüzden kahveyle nasıl anlaşırlar acaba diye meraktaydım. Köpeklerden korkmam ama çok haşır neşir de olmam hani yüzümü yalatamam yani :) Kahve ve Elif sonuç itibariyle müthiş bir ikili oldular bence, ne dersin Tangül? Kahve Elif'in yüzünü yalayacakken yakalandı; Elif de Kahve'nin burnunu ısıracakken :) Bir de Kahve'nin yerinde hiç durmayan kuyruğuyla Elif yüzüne 4-5 darbe aldı hehehe, o an'lar çok komikti. Karabalığın korumacı bir baba olduğu/olacağı da tescillendi. Benim de çoocuunu aç bırakan, altını temizlemeyen ana olduğum bir kez daha gözlerden kaçmadı. Elif'e yemek yedirmeyi unutmuş, çayımı içiyordum :)
Amaaaa en eğlenceli vakitler Kahve'nin kurabiyelerini yedirirken yaşandı. Tangül, Kahve'ye kurabiye verirken Elif de atıldı ve yiyememesine çok bozuldu. Ağzından içeri girmek üzere olanları neredeyse Kahve kapıyordu. Ya nasıl eğlendik anlatamam. İleride bu videoyu görüp Elif de eğlenir mi bilmiyorum tabii ama Kahve'nin oyun ipiyle çekiştirmeleri bizi epey güldürdü.
Çocuklar kesinlikle hayvanlarla bir arada olmalı, onu bir kez daha anladık. Lokum karabalığa hiç pas vermedi :/ ve Elif'e de hiç bulaşmadan ortadan kayboldu :/
Köpek ve bebek cidden kedi ve bebeğe göre daha kolay görünüyor ama tabii en başta köpek beslemenin tüm  sorumluluklarını kabul etmek gerekiyor.
Biz de bir acayip üşengeç iki balık olduğumuza göre en güzeli kendimize kahveli bir köpek bulalım. Ama bir dakika, kuzenler neye yarar köpeklerini paylaşmadıkça :))
Kısacası Tangül, biz size sık sık geliriz artık, sen zencefilli kurabiyeleri hazırla :)

Palyaço çoraplar :)
* Anane gitti :/ İyiydik aslında ama tarzımız da farklı olduğu için komik diyaloglar da yaşanmıyor değildi.
-Elif'in ellerini yemekten önce yıkadın mı?
- Yoo, ben sonra yıkıyorum.
(Annemden "sana hiçbir şey öğretememişim" bakışı gelir :)
Bunları da derleyip bir yazıda yazayım, anane olmak süpper bir şey bence.
** Bu hafta içinde çok acayip bir sürprizim olabilir bu arada..hadi bakalım.
Herkese mutlu geceler, Elif diş sürecinde ve bugün aşı oldu = Yarına duble enerjiye ihtiyacım var :)
Devamını oku »

16 Eylül 2014 Salı

Lokum, Değişim ve Var-Yok Arası Bir yerler ...

Buralarda yoksam ya vaktim yoktur ya da yazmaya bile gücüm yetmiyordur.
Araya başka yazılar girse de Lokum hep aklımda. Bizimle olduğundan çok daha mutlu olduğunu fotoğraf ve videolardan görüyorum. Hem çok seviniyorum hem de dolu dolu ağlıyorum. Çok özledim onu. O gittikten sonra ev çok değişti. Evet "tüysüz"leşti ama sanki bir nefes de kayboldu gitti. kapıyı her açışımızda bilirdik ki Lokum  hemen burnunu uzatacak, bacaklarımıza dolanacak.
Henüz onun gidişine alışamamışken Elif'in geçmeyen ishali  ve benim acemilik hallerim, uykusuzluğum, bir şeylere yetişemem birbirine eklendi. Ben yine şükrediyorum çünkü yaşadıklarımız benim içimde hissettiğim kadar koooocaman şeyler değil ama ben onları olduklarından daha büyük yaşıyorum. (neyse bunun farkındayım)
Sevdiğim bir arkadaşımın bir süredir rahatsız olan görümcesi vefat etmiş. Hiç tanışmadım kendisiyle ama o kadar üzüldüm ki.
Bir taraftan yok yere aklımıza taktıklarımız, günümüzün kıymetini bilmeyişimiz diğer taraftan işte o var-yok arası bir yerlerde gezinme durumum beni şaşkına çevirdi.
İnsana bazen böyle haller de gerekli, bir durup düşünmek ve yeniden toparlanmak için.
Tobie Lolness'ı okuduğumdan beri de içimde bir şeyler çok farklı sanki daha yeşil mi desem bilmiyorum.
Bugünler de böyle olsun,
Umarım önümüz sağlıklı, huzurlu, neşeli, sevdiklerimizle güzel günlerle geçer.
Unutmadan, bu satırları okuman zor ama, Lokum seni sahiden özledim :/

Devamını oku »

10 Eylül 2014 Çarşamba

Sevgili Lokum,

Öncelikle senden çokça ama birçokça özür diliyorum.
Sen benim hayatıma çok güzel anlamlar katarken ben seninle ilgilenemedim.
Kedi fobimin tavan yaptığı bir sırada tanıştık seninle.
Seni ilk gördüğümde anlamıştım çok güzel günler yaşayacağımızı ama korkmuştum da.
Hep ürkek bakışlıydın hala da öylesin.
Dilerim yeni hayatında yepyeni kediler, insanlar, mırlamalar, yemekler, eğlenmeler olur.
Dilerim hep çok mutlu olursun.
"Elif geldi sen gittin" demek değil bu aslında ama kendime bile anlatamıyorum durumu.
Karabalığa olan aşkının onun alerjisini daha da derinleştireceğini ve ilaçla geçmeyecek boyuta geleceğini hiçbirimiz bilmiyorduk.
Elifle beraber büyüyeceğinizi hayal etmiştim hep; yapamadım/beceremedim onu da.
Öncesinde yastık niyetine yattığım o harika tüylerin gün geldi "acaba Elif'e zararı olur mu?" dediğim bir hale büründü.
O kadar çok "asla" demişim ki: "Asla Lokumdan kendi rızamla ayrılmam hele ki bebeğimiz geldi diye... ASLA."
Büyük konuşmuşum hem de çok.
Hayatıma o kadar çok güzellik kattın ki biliyorum seninle burun-burun yapmadığımız her gün bir yanım eksik kalacak.
Ve belki de çok pişman olacağız bu karardan. Ama karabalığın nefes alamadığını görmeye de artık dayanamıyorum.
Bana kırgın olduğunu biliyorum.
Ben olsam ben de kendime kırılırdım.
Sahiden de ayrılık kısmını beceremediğime göre hayatıma yeni canlılar almamam lazım.
Kalbimde sadece senin doldurduğun bir yer vardı; şimdi boşalmadı sen hala oradasın.
Sen hep orada olacaksın.
Sen iyi ki girmişsin benim hayatıma. Umarım sen de benim için aynı şekilde düşünürsün.
Belki bir gün...
Hiç bir şey anlamadığını biliyorum.
Umarım beni affedersin.
Seni çok özleyeceğim.
Seni çok seviyorum canım kızım, tüy yumağım...

Devamını oku »

5 Mart 2014 Çarşamba

Kedili Evde Bebek :)

Daha önce kedilerle olan ilişkimi daha doğrusu fobimi anlatmıştım.
Yani ben bol kedili/köpekli bir evde büyümedim.
"Evimizde hep bir hayvan vardı" diyemem.
Balıklarımız vardı ama o garibanları sevmek biraz zor oluyordu :)
Muhabbet kuşlarımız vardı ama nedense fazla yaşamıyorlardı..
Damda civcivlerimiz oldu, beni gördüklerinde kaçıyorlardı :)
Kümeste tavuklarımız vardı, küçükken yumurtamızı oradan alırdık ama şimdi gir bir kümese desen ürkerim herhalde.. İnsan küçükken cidden daha cesur oluyor.
Hatta kısa bir ara hayatımıza tavşan bile girdi...
Ama ne kedi ne de köpek hayatımızda hiç olmamıştı.
Ta ki kardeşim üniversiteden sonra evine köpek alana kadar.
Tatlılardı ama minik bir tür olduğundan herhalde çok havlıyorlardı ve ben onları nasıl seveceğimi bilmiyordum.
Şimdi kuzen Çağla'nın Kahve'si var,kirpikli falan :) Onu çok seviyorum...
Ama kedi...
Lafı dolandırdım da dolandırdım ama konu bir türlü kediye gelmedi fark ettiniz mi :)
Ben o kadar çoooook korkuyordum ki kedilerden..
İşte o fobiden kurtulmak istediğim için eve Lokum geldi...
Öyle hem de ani bir kararla.
Genel olarak "ayy çok tüylüdür onlar" yorumu alsam hatta "senin yaptığın yemekler de yenmez artık" ları duysam da "benim adıma sevinebilen" insanlar da oldu çevremde :)
Kısacası kedileri Lokum'dan sonra daha çok sevsem de (önceden sadece korkuyordum ama uzaktan yine severdim bu minik patilileri) Lokum'un yeri elbette ki apayrı.


Üç yılımız bitti onunla.
Bir bakışıyla derdi nedir anlayabiliyoruz.
Hatta tuvaleti temizlenmemişse ettiği küfürlü mırlamaları hangimize söylediğini bile yorumlayabiliyoruz :)
Ama gel bunu çevrene anlat.
Önceleri ciddi ciddi oturup anlatıyordum.
Şimdilerde bıraktım diyebilirim.
Hamilelik haberini duyan hemen herkesin sorduğu ilk soru "Kedi kalacak mı?" oldu.
Bizde hep "Evet, Lokum kalacak" dedik...
Bu konuyla ilgili gittiğimiz doktorlarla da görüşmüş, internetten bir şeyler okumuştuk.
Özeti şuydu aslında; "Hamile kişisi mümkünse kedinin tuvaleti ile iletişim halinde olmamalıydı; onun dışında pek de bir sorun yok"tu...
Toxoplazma ile ilgili testler de var, onları da yaptırdık.
Fark ettim ki bu aslında "niyet" ile ilgili...
Senin bir şeyi yapmaya niyetin/gönlün varsa (sağlık koşulları haricinde) onu yapıyorsun.. Yani yapmak için tüm imkanlarını seferber ediyorsun.
Lokum'u birkaç sefer otele bıraktığımızda bile dolu dolu ağlamıştım.
Değil ki insanların sorduğu "E kedi kalacak mı?" sorusu ilk başlarda nasıl canımı sıkmıştı anlatamam.
Yani ne yapalım, kapının önündeki paspasa mı bırakalım?
Kedili bebekli evlerin fotoğraflarına bakıyorum ki çoğu da yurtdışından aslında..
Hani gayet de güzel anlaşıyorlar gibi geliyor..
Elbette ki benim/bizim de aklımıza takılan sorular var ama bunlar halledilmeyecek bir şeyler gibi gelmiyor bana..
Umarım da öyle olmaz.
Hayvan sevgisi  bambaşka çünkü..
Kaldı ki kediler kendileri istemedikçe sevdirmezler kendilerini.
Ben de öyle çok mıncırmam Lokumu..
Duruşuna saygı duyarım.
Kendi istediği zaman gelip karnıma yatar,mırlar ve gider..
Ben en çok burnundan öpmeyi seviyorum onu :)
Şimdi asıl soru şu ki annem de haliyle benim/bizim için endişeleniyor.
Yoksa geldiğinde Lokumla çaktırmadan sohbete girişip "ya sen çok tatlı bir kedisin ama pek tüylüsün be yavrum" demezdi :) Lokum da şaşkın şaşkın annemi dinliyor, bozmuyor yani onu :)
Kedili/bebekli evlerin güzel hikayelerine ihtiyacım var..
Anneme çaktırmadan "aaa eve bak, hem kedili hem bebekli ne de güzeller" falan diyeceğim ..
Siz bilmiyorsunuz ama bu aslında bir "annem taktiği". Kendisi aynı şeyi bana soğan/sarmısak için yapıyor, onu da başka yazıda anlatayım :) Kısaca taktikle çalışıyoruz diyebilirim.
Önceden olsa "aman ne düşünüyorsa düşünüyor" diyebilirdim ( çok da diyemezdim ama diyebilirdim) halbuki şimdi "bir annenin yavrusu ve de yavrusunun yavrusu hakkında endişelenme" olayını anlayabiliyorum.
İkna demeyelim ama annelerin gönlünü ferah tutturmakta da yarar var :))
Elif'in inşallah Lokumla pek tatlı anlaşması bizi çok mutlu eder ve umarım sağlık konusunda da gayet rahat oluruz...
Kaynak: burada
Güzel hikayelerinizi bekliyoruuuuum(z) :))
*Derken tam da bugün hoş bir yazıya rastladım, noyanlı hayat; teşekkürler...

Devamını oku »

27 Şubat 2014 Perşembe

Bebekli Hayat Kitapları :)

Ne zamandır aklımdaydı bu süreçte okuduğum ve okumakta olduğum kitapları paylaşmak. Bugün hazır elime fotoğraf makinesini de almışken kitapların güzel fotolarını da çekeyim dedim ama Lokum galiba onu çekeceğimi sandı,geçti kitapların önüne poz vermeye başladı :)

Lokum'un "haberim yokmuş gibi çek panpa"pozu
Bazı kitapların yeri çok ayrı olduğundan detaylıca farklı yazılarda yer vermeyi düşünüyorum.
Bu bir sınav değil elbette ama ben kendimi "ne kadar çok şey bilirsem" o kadar daha iyi hissediyorum. Kesinlikle insanın kafasını karıştıran hususlar da oluyor hatta "bu kadar okumasa mıydım" dediğim zamanlar da oldu. Sonra baktım ki okudukça yerine oturuyor bazı şeyler. Hani kavanoza bir şeyler koyarsınız da doldu zannedersiniz ama onu biraz çalkalayınca kavanozdakiler iyice yerleşir ve daha bir dolu boş yer ortaya çıkar.. Sanırım bende de öyle oldu. "Aha doldum, taşıyorum, yeteeer" dedim bir ara :) Ve hiçbirinin kapağını açmadım. Ama bir şeyler beni gıdıklamaya devam etti. O gıdıkladıkça benim kavanozda yer açıldı...
Herkesin tarzı farklıdır elbette ama bebek düşünen/  hamile olanlara naçizane tavsiyemdir bu kitaplar.
Sizin de faydalandığınız başka kitaplar varsa yorum kısmına yazarsanız çok sevinirim..
Detaylı kitap yazılarında buluşmak üzere diyeyim şimdilik :)


"Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler" enn bir süper kitap,sanırım ilk olarak ondan bahsedeceğim :)
                                  
                                          HERKESE BOL KİTAPLI, PATİLİ GÜNLER :)

Devamını oku »

22 Şubat 2014 Cumartesi

Son Zamanlarda Lokum :)

Daha önce Lokum'dan bir dolu bahsetmiş ve cidden bu kediler pek akıllı diyerek onları ne kadar kıskandığımı söylemiştim.
Lokum son zamanlarda değişik huylar geliştirdi. "Unuttu herhalde" dediğimiz günlerde bile bizi şaşırttı ve kendince oluşturduğu rutinini uyguladı.
-Dolabın üstüne çıkma:
Anladık ki Lokum'un gözü artık yükseklerde :) Günde 1 defa uygun gördüğü dolabın üstüne çıkıp orada bir güzel uyuyor. Bazen de aşağıyı izleyip bize nanik yapıyor :)

- Banyo kapısında bekleme:
Lokum kendince farklı su kaynakları bulmaya çalışıyor. Evde kendi kabında her gün yenilenen taze su ilgisini çekmiyor demek ki! Dışarıdan eve geldiğimizde bizi kapıda karşılayan kedinin ikinci durağı banyo kapısı oluyor. Sonraki durak da duş teknesinin önü... İçeride fazla su olmadığını sezmişse bizim el,yüz, ayak yıkamamızı bekleyip orada fazladan su olmasına dikkat ediyor.Böyle bir manyak böyle bir deli :))

- Banyoda kapalı kalma:
Sen misin banyoda bizi bekleyen..Geçen gün banyonun kaloriferinde yatmış,uzanmış Lokum. Biz de bunu fark etmeyip çamaşır makinesini çalıştırmış ve sesi gelmesin diye kapıyı kapatmıştık. İçeride başka işlerle meşgulken -çooook sonra- kapıyı açmaya çalışma patileri duyduk. Kendin niye açmaya çalışıyorsun bari iki miyavla değil mi? Yok illa her şeyi kendi başına yapacak. Tabii biz bunu fark edene kadar makinenin sonuna gelmişti. Lokum kapalı banyoda çamaşır makinesinin sesiyle yaklaşık 20-25 dakika başbaşa kaldıktan sonra bayağı bir sarsılmıştı. Kara Balık'a bir sarıldı ki onu oradan bir müddet ayıramadık. Kalbinin küt küt sesini ben bile uzaktan duydum. Korkusu geçince de başladı kızmaya:"beni niye orada bıraktınız mır mır mır...hiç mi sesimi duymadınız..mrr mır mıırrr..nerede olduğumu merak etmediniz mi..hırr mırr mıııırrr" şeklinde bir şeylerdi :) Güldüğüme bakmayın cidden üzüldüm. Bu an'ı da unutmamıza imkan yok;zira Lokum çıkma çalışmaları sırasında kapı arkasındaki bornozuma sağlam pati izleri bırakmış bile :)

- Denizi biz de özledik ama resmin önüne geçip poz yapmıyoruz değil mi :)



- Göbeğime mırıldanma:
Bebiş olayı ve Lokumu ayrıca yazmaya niyetim var ama unutmadan "Lokum Halleri"ne de ekleyeyim. Başka hayvanları bilmiyorum ama (köpekleri de test ettik,onlar da öyle) kediler 1 canlıyı kesiiinkez hissediyor. Başlarda aniden karnıma atlamayı kesmesi bile beni bu duruma ikna etmişti. (yoksa Lokum paldır küldür kafama bile olsa atlar) Sonrasında da göbeğime yatıp tatlı tatlı mırlayışını hiç unutamam :)

Şimdilik Lokum köşesinde olanlar bunlar. O bizi nasıl görüyor acaba merak ediyoruz.
Yalnız ikimiz de Lokum'un bir gün bizimle ciddi ciddi konuşacağını düşünüyoruz (anlamlı dinleyişlerinden) :))

HERKESE TATLI PATİLİ, MUSMUTLU, KEYİFLİ HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

20 Kasım 2013 Çarşamba

Bu kediler çok akıllı çok :)

Geçenlerde yine bir öğle arası yürüyüş yaparken gölgeden gittiğimi ve gayet de üşüdüğümü fark ettim. Hemen yolun karşısına geçip güneşin tüm nimetlerinden faydalanayım, d vitaminlerimi depolayayım derken güneşte mayışmakta olan 1 kedi gördüm, utanmasam yanına çimlerin üzerine kıvrılacaktım :) Sanki yıllardır Lokum'u köşe bucak güneş ararken gören ben değildim..Niye şaşırdım bilmiyorum. Lokum da öyle, günün tüm güneş ayarlarını bilir ve her saat belli odaların belli köşelerinde güneş banyosunu yapar.
Bu kediler çok akıllı çok!
Banyosunu kucağımda yapıyor :)
Daha önce bahsetmiştim sanırım midemle ilgili reflü benzeri bir şikayetim var, o yüzden de her şeyi yiyemiyorum. Ama doktora gitmeden önce maş. midem kötü de olsa tam bir öğrenci zihniyetiyle yemek buldum yiyeyim diye düşünüyordum :) Sonra endoskopi,doktorla konuşmalar neticesinde az ve sık yemem gerektiğinde karar kıldık. İşte o günlerde Lokum gözüme daha bir farklı gelmişti. Biz ne kadar mama verirsek verelim hatta ıslak mamada bile (arada verdiğimiz ve onun hüüppp diye yuttuğu yoğurtlar tabii ki hariç) azar azar yiyordu sıpa. Nee yoksa o düzgün beslenmenin sırrını benden önce mi çözümüştü?
Bu kediler çok akıllı çok!
Yer kapmaca sanırım Lokum'un bizimle oynamaktan en çok hoşlandığı oyun.Önüne yün yumağı versek bu kadar sevmez herhalde. Ne zaman ki biz oturduğumuz yerden kalkıyoruz ama bu süre 5 saniyeliğine de olabilir, uyuyor numarası yapıp aslında gözleri yarı açık bizi izleyen Lokum anında gelip yerimizi kapıyor onra da böyle şaşkınlık pozu veriyor :)
Bu kediler çok akıllı çok!
Eskiden hemen her Pazartesi günü Lokumla anlaşma yapmaya çalışırdım; evde ben kalayım işe benim yerime sen git diye. Şimdiye kadar hiç yanaşmadı bu duruma. Ben de üstelemedim bunalmasın diye. Ta ki kış mevsiminin o engiiin havasından etkilenip yataktan çıkmakta zorlanana kadar. Şimdi yine her gün anlaşma yapmak için ona dil döküyorum ama beni dinleyip şu pozu verdiğine göre cevabı hala hayır :(
Bu kediler çok akıllı çok!
Sanırım Lokum ve bizim maceralarımız hiç bitmeyecek, arada unutmadan yazayım istiyorum :)
* Hatta daha önce şöyle bir yazıda "kedi gibi olmak istiyorum" bile demişim :)
Siz ne dersiniz bu kediler çok mu akıllı? :)

HERKESE TATLI PATİLİ, GÜNEŞLİ GÜNLER :)

Devamını oku »

8 Kasım 2013 Cuma

1 Kitap 1 Mektup'ta Bu Kez Soruları Lokum Sordu, BDK Banu ve Kedimiyo Yanıtladı :)

Bir Dolap Kitap ile nasıl tanıştığımızı ve neden konuşamadığımızı oldukça detaylı bir şekilde yazmıştık. BDK Banu'su geçtiğimiz aylarda Hayykitap'tan çıkan pek sevimli bir kitap doğurdu yani yazdı :)
İçinde kediler, Moli ile Olaf ve bizim için evin 2. kedisi olan Kedimiyo var. Hal böyle olunca Banu'ya soruları bu kez Lokum sormak istedi (çok sıkıştırma dediysek de dinletemedik :) :

Lokum ciddiyetle kitabı inceliyor :)
Sevgili Banu,
Sana kocaman merhaba :) Bizimle ilgili bir kitap yazmışsın, geçen gün okudum. Hatta bu kız ne kadar çok şey biliyormuş diye de düşünmedim değil. Bunu düşünürken bıyıklarım bile titredi :) Böyle bir kitabı yazmak nereden aklına geldi? Yoksa sen, yolda karşılaşınca durup bizi sevmeden geçmeyenlerden misin?
Kitabın kahramanı olan sevimli çocuklar Moli ile Olaf uzun zamandır hayatımdalar. Hatta Bir Dolap Kitap'tan önce bile varlardı. Zaman içinde zihnimin içinde büyüyüp geliştiler. Onların nasıl çocuklar olduklarını, neyi merak edip, nelerle ilgilendiklerini düşünüp duruyordum. Onların merak ettiklerini fasiküller halinde bir araya getireyim dedim. Sonra bir gün Kedimiyo diye bir karakter ortaya çıktı. Moli ve Olaf'ı Kedimiyo ile tanıştırınca ilk kitabın konusu da belli oldu: Kediler. 

Bizimle ilgili bu kadar bilgiye nereden eriştin? İtiraf et, yoksa oturup bizi mi izledin?
Evet, sizi çok izlerim. Çocukluğumdan beri pek çok kedi dostum oldu. Bunların bir kısmıyla aynı evi paylaştım. Sokakta kedilerle karşılaşınca selamlaşmadan geçmem. Siz kedileri seviyorum; sizi gözlemeyi de öyle.

Evde Kedimiyo’dan başka arkadaşım var mı? Yeri gelmişken sorayım, Kedimiyo bize gelip kalabilir mi?
Ne yazık ki sadece kağıt üzerindeki Kedimiyo ile arkadaşım şu sıralar. Evde kedimiz yok. Çünkü benim geçmişte kısmen tedavi edilen kedi alerjim yine hortladı. Eşim Yıldıray'ın durumu daha feci. Bir de bahçeli bir evimiz olmadığı için evde hayvan beslemeyi doğru bulmuyoruz. Onların özgürlüğünü ksıtılıyormuşuz gibi geliyor. Hem kedi yerine artık bir bebeğimiz var. Şimdilik o bütün vaktimi alıyor zaten.

Düştüğümde kaç ayağımın üzerinde olduğunu hiç saymamıştım. Ama kitabını okuyunca öğrendim. Bu kitabının birçok arkadaşıma kendilerini tanımaları için de başvuru kitabı olacağını düşünüyorum. Peki ya siz insanlar, siz düşünce kaç ayağınızın üzerine düşüyorsunuz?
Şansılıysak iki ayağımızın üzerine düşmeyi başarabiliyoruz. Şanslı değilsek ayak, kol, kafa, sırt... Farklı yerlerimizin üstüne düşüp kendimizi sakatlayabiliriz. Biz, sirkte çalışmadığımız sürece, asla siz kediler kadar atletik olamayacağız.

Süt ile ilgili yazdıkların hiç hoşuma gitmedi. Ben de sütü çok seviyorum ama kimse bana –zararlı olabilir diye- süt vermiyor. Neyse ki yoğurdu daha çok seviyorum. Ve ondan arada da olsa yiyebiliyorum. Yoğurdu su ile karıştırmadan yememde bir sakınca var mı? Varsa da kulağıma fısıldasan yeter. Yer yemez üzerine bir güzel su içerim ben :)
Aman Lokumcum süt içme sakın. Biz insanların yavrularına da bol süt içirirler, ama ben bunu da doğru bulmuyorum. Süt, onu üreten hayvanın yavrusu için yararlıdır, başkası için değil. Ama yoğurdu afiyetle yiyebilirsin sanırım. Bu konuyu bir araştırayım.

Kaynak: burada
Kitabında yazmamışsın ama saç kurutma makinesi ve süpürge gibi neresinden ses geldiğini anlamadığım bu aletlere sinir oluyorum. Sahi bunlar olmadan insanlar yaşayamaz mı?
Hi hi hi. Yaşayamazlar. Gerçi yaşayanları var. (Mesela biz.) Ama süpürgeyi az kullandığımız için evimiz pis (!). Saçımızı kurutmadığımız için de zaman zaman sinüzit oluyoruz. Tozlu bir evde yaşamaktansa, birazcık şu gürültüye katlanabilirsin bence.
Bu arada sen kulak tıpası takmayı düşünmez misin? (Hiç düşünür müyüm kıhkıhkıh :)

Benim bıyıklarım çok kaşınıyor. Her türlü bilgisayar kenarında kitap köşesinde ve kapıların çıkıntılarında bıyıklarımı kaşıyorum. Bildiğin başka “bıyık kaşıyıcı” var mı?
Zımpara kağıdını bir dene. Ama daha iyi bir yöntem biliyorum. Sahibinin seni seven elleri.

Bir de ben bazen evde çok sıkılıyorum. Kendimi uzaklara atmak istiyorum. Kitabında gördüm. Ben de “gemi kedisi” olmak istiyorum. Bunun için ne yapmam lazım?
Öncelikle bir liman bulmalısın. Limana gelen gemilerden birini gözüne kestir. Yük gemilerinde işler daha zor olabilir. Ama bir yolcu gemisini seçersen, seni sevecek birilerini mutlaka bulacağına eminim. Kimselere görünmeden gemiye girmeyi başarırsan, gemi limandan ayrılana kadar kuytu bir köşede saklanırsın. Sonra da ver elini uzak diyarlar!

Moli ve Olaf, Kedimiyo ile birlikte merak etmeye devam edecekler mi? Ben de çok meraklıyımdır. Bir sonraki gezinizde limonata içerken ben de size eşlik edebilir miyim :)
Tabii ki edecekler. Onların merakı hiç bitmez. Tıpkı siz kediler gibi her yere burunlarını sokabiliyorlar. Şaka bir yana, Moli ve Olaf'ın soruları devam ediyor. Yakında ağaçlarla ilgili sorularına yanıt arayacaklar. Limonata demişken, kediler ekşi sever mi? (Ekşi miiii??? Sarı limon ekşisinden bahsediyorsan,lütfen o benden uzak olsun :)

Seni çok sevdim ben. Benim sorularıma cevap verdiğin için de teşekkür ederim.
Seni, Yıldıray’ı, Tayga’yı koooocaman yalarım, tatlıca patilerim.
Ben de senin kulaklarının arkasını, göbeğini kaşırım sevgili Lokum. İyi mırlamalar...
                                                                              ***
Valla ne desem bilemedim. Lokum hemen kaynaşmış Banuyla halbuki yabancılara karşı çok mesafelidir (aa aynı ben :) Bu işte Banu'nun ve Kedimiyo'nun parmağı/patisi olabilir elbette :)

"Kediler hep dört ayak üstüne mi düşer" kitabıyla ilgili BDK'nın radyo programını dinlemek veya İyi kitap'ta yer alan yazıyı da okumak isteyebilirsiniz tabii :)

29 Kasım 2013 tarihine kadar "Kedilerle ilgili en çok merak ettiğiniz şey nedir?"  sorusunu yanıtlayarak  bu yazının altına yorum bırakabilirsiniz. Yapacağımız çekilişle 1 kişiye "Kediler hep dört ayak üstüne mi düşer" kitabını ve 1 mektubu göndereceğiz. (Mektubu Lokum yazabilir :)


Lokum'un keşfettiği yerlerden dört ayağı üstüne düşme maceralarını da anlatmak isterdik ama o başka yazının konusu olsun. "Lokum halleri"ni merak ederseniz burayı okuyabilir, birbirinden şahane Moli ile Olaf, Dedikodulu Evler ve Kedimiyo çizimlerini almak isterseniz Banu'nun Bobin Dükkanını ziyaret edebilirsiniz. (Kedimiyoları lütfen bitirmeyin, bize de saklayın :)

HERKESE BOL PATİLİ, MUSMUTLU GÜNLER :)
Devamını oku »

5 Kasım 2013 Salı

Lokum'un Arkadaşı Şirin :)

Evde kedi ile birlikte yaşamanın bir dolu güzel tarafı var. Aklıma gelen tek kötü şey bir yere gittiğinizde bu sevimli arkadaşınızı nereye bırakacağınızı bilememeniz oluyor.Bunun kötü olması,onun sorumluluğunun da elbette sizde olması.Öylece evde bırakıp gidemiyorsunuz. Neyse ki biz ev hayatını seven bir çiftiz ama arada şehir dışı ziyaretlerimiz de oluyor. Bir seferinde Lokum'u evde tek başına bırakmıştık,gün aşırı eve arkadaşlarımız, kuzen, kardeş kim müsaitse geldi baktı sevdi ama gittiler neticede :( Ve eve geldiğimizde Lokum'u çok perişan bulmuştuk. Kediler yalnızlığı sever ama bir yere kadar. Tüylerini temizlememiş tam tersine sinirinden kabartmıştı. O durumu 15-20 gün sürdü. Ne kadar üzüldüğümüzü anlatamam. İnsanın içi sızlıyor. Başka bir şehir dışı ziyaretinde bir dolu kedinin kendilerine ait kutulu odacıklarının olduğu bir yere bıraktık. Arada dışarı çıkartacaklarını söylemişlerdi ama geldiğimizde bizim kuzu inanılmaz içine kapanmıştı, mutsuzdu. Bu duruma yine çok üzüldük. Ben her seferinde bırakırken 3 posta ağlıyorsam aldığımızda 5 posta ağladım.
Ta ki...
Lokum için en uygun tatil yerini bulana kadar. Bu sefer süre de kısaydı,1 hafta. Meğer aradığımız yer kendi veterineriymiş, burnumuzun dibi yani :) Ben bu ayrılığı kaldıramayacağım diye gitmedim, evden ağlamaya devam ettim.. Arada arıyorduk "iyi mi" diye,veteriner de arkadaşıyla gayet iyi anlaştığını söyleyince de elbette "ya dönünce evi beğenmezse" telaşına kapıldım ben.(Yok, insana yaranmak mümkün değil :)
Veterinerin kendi kedisi olan Şirin ile ilk karşılaşmaları şöyle olmuş:


1 haftanın sonunda Lokum'u gayet keyifli, mutlu bulduk. Resmen tatil yapmış, gezmiş, dolaşmış, yeni insanlarla tanışmış. Arkadaşıyla çabuk kaynaşmışlar ve veteriner ikisini genelde başbaşa bırakmış. Bizimkinin çok geveze olduğunu söylediğinde de şaşırmıştık ama eve geldiğinde anlattıklarına inanamadık. Yok yani Lokum bildiğin konuşmaya başlamış :) Acaba biz onunla çok konuştuğumuz için mi garibim "bari ben susayım" demiş, bilmiyorum. Şimdi maşallah susturabilene aşk olsun. Rahatsızlık vermiyor bu durum hatta öyle mır mır'ları var ki arada küfür mü ediyor onu bile çözdük :)
Sağolasın Şirin kardeş diyecektik ki; dün akşam hayırdır rüyamda Şirin'i gördüm. Bizim eve geliyormuş, artık bizim evde kalacakmış... Bu fikre aslında soğuk değiliz ama eve şimdilik 1 geveze kedi yeter mi ne :P


* Lokum'un "Kedimiyo" arkadaşı ile ilgili pek güzel haberler için de az kaldı,sürprizi kaçırmayın :)
Devamını oku »

2 Kasım 2013 Cumartesi

Lokum Halleri :)

Aklıma geldikçe yazayım, unutmayayım istiyorum bu Lokum hallerini. İlerde ona anı olsun, okudukça gülsün diye değil de keyif aldığımız, mutlu olduğumuz an'ları hep hatırlayalım diye..
* Evde tek başına karanlıkta kalmışsa : Biz eve geldiğimizde -zaten illa ki kapıda karşılar bizi- ışığı açtığımız anda gözler mahmur ve anında söylenmeye başlar, biz onu şöyle tercüme ediyoruz: "Nerde kaldınız, hani çok geç kalmayacaktınız, ışığı niye açık bırakmadınız, karanlıkta kaldım ben, mır mır mır, bak size çok kızdım haberiniz olsun, ne bakıyorsun öyle alsana beni kucağına, (kucağa alınınca) tamam şimdi barıştık,öpeyim biraz sizi ama bir daha yapmayın, mır mır mır :)
* Çaktırmadan mobilya/koltuk tırlamamışsa: Anında "Lokum!" diye kızılacağını bilir ve tavşan misali koşarak kaçar ve bir süre saklanır(süre kısadır genelde) sonra saklandığı yerden çıkar ama yanına gelmek için uzaktan masum bakışlar fırlatır " ne yaptım ki ben" bakışları, yavaş yavaş yine gelir yanına "yok yok bir daha yapmayacağım" demeye çalıştığını düşünmek isteriz ve usulca oturur yanımıza.


* Evde balık/tavuk/et pişiyorsa:  Kokuyu alır almaz koşarak gelir, bu onun "benim payımı unutmayın haa" bakışıdır :) Yemeğe oturduğumuzda önceleri kapıdan kendini hatırlatıyordu, şimdilerde masaya kadar yaklaşıp  mırrr mırrr diyerek payını istiyor. Neyse ki biz de ona eziyet etmeyip önce ona minik payını veriyoruz. Yediği gibi kendini temizlemeye uzak bir köşeye gidiyor. Bazen "teşekkür" bakışı da olsa fena olmazdı diyoruz ama...
* Saklandıysa: Kendi istemediği müddetçe onu bulmak neredeyse imkansız. Hani küçücük evde minicik bir kedi en fazla nereye saklanabilir ki diyorsun, ama o an yanılıyorsun çünkü aklına bile gelmeyecek yerler keşfediyor :)
* Kucak kuşu Lokum: Kucakta gezmeyi çok sevdiği gibi yattığında senin üzerine uzanmayı da pek seviyor..Onun hırlamaları da eğlenceli oluyor aslında.
* Tuvaleti temizlenmemiş/yemeği konmamışsa: Sanırım her kedi gibi oldukça asabi oluyor,haksız da sayılmaz heralde.. Yoksa biz evde niye varız değil mi :)
* Kitap, dergi, gazete okuduğumuzda: İlla ki kitabın köşelerinde bıyıklar kaşınır ve belli bir müddet okuma süreci baltalanır :)

Kısaca, evde kedili olma hallerini ve Lokum'u pek seviyoruz.
Sizin kediniz neler yapıyor? Nelere kızıp nelerle mutlu oluyor :)

HERKESE MUTLU HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

21 Haziran 2013 Cuma

Kedili Bir Evde Yaşamanın Kuralları :)

Sanırım ilk kural; "her an her şeye hazırlıklı olmak"tan geçiyor :) Bir kedinin -ki bizimkisi uykucu olmasına rağmen- evin hangi köşesinden hangi zamanda çıkacağı belli olmuyor.
Kedileri belli bir kurallar çerçevesine sokmak çok doğru bir şey değil; yaptığımın ne kadar yersiz olduğunun da farkındayım.. Ama hani olur da bir gün bu yazıya evinde kedi beslemeye karar vermek üzere olan biri okursa belki bir nebze faydası olur :)
Belli başlı kurallar:
- Evin gerçek sahibinin kedi olduğunu unutma, sen sadece onun izin verdiği ölçüde evde takılan bir misafirsin.
- Kedini sakın ama sakın aç bırakma
- Tuvaletini şartların ne olursa olsun sıklıkla değiştir
- İçtiği suyun temiz olmasına dikkat et
- Seninle sadece kendisi istediğinde oynar
- Misafirlerle iyi geçinecek diye bir şart yok.
- Hatta bizimkisi gibi misafirden hiç hoşlanmayan bir tür ise evde en son isteyeceği şey davetsiz misafirlerdir
- Gecenin bir vakti üzerine ani bir atlamayla uyandırılmaya hazır ol
- Bilgisayar başında rahatça vakit geçirmeyi unut
- Bilgisayarların sıcaklığında uyumayı seven kedilerin yine izin verdiği ölçüde dokunabilirsin klavyelere
- Evin belli noktaları evdeki kedinin bıyık kaşıma noktalarıdır; buna okuduğun kitap da dahil..
- Komşularının senden çok kedini tanıması çok normal; tüm gün camdan dışarı bakarken onunla göz göze geliyorlar..
- Bir kedi gerçekten - ama gerçekten- saklanmışsa onu bulmana imkan yok


- Evde bir kedi ararken mutfak dolaplarının üstüne ve çamaşır makinesinin altına bakmayı unutma
- Gündüzleri uyumayı geceleri de koşturmayı severler; hele ki tam senin uykunun en tatlı yerinde evde manevra yapamayıp duvara toslayabilirler
- Her daim sizi gülümsetebilirler :)

- Ona alıştıysan; unutma ki o da sana ve eve alışmıştır.
- Evden göndermek gibi "kötü" bir düşüncen varsa bir kere daha düşün; sokaklar onun için çok acımasız olabilir.
- Ve son olarak; sokaktaki dostlarımız için 1 kap su/yiyecek bırakmak zor bir şey değil :)

Belki sizin de kediniz vardır ve evdeki kurallar yukarıdakilerden bambaşkadır; paylaşmaya ne dersiniz?
Ya da köpeği/kuşu/kaplumbağası/balığı olanlar; peki ya siz nerdesiniz :)

HERKESE KEYİFLİ HAFTA SONLARI, TATLI PATİLER :)
Ek:
- Bir kedi her zaman sağlıksız yiyeceği keşfeder ve yememeyi tercih eder
- Bir kedi rahatsızlandığınızda ya da bir sıkıntınız olduğunda sizin yanınızdadır :)
Devamını oku »

29 Mayıs 2013 Çarşamba

BUİKA Konseri :)

Hiç sormuyorsunuz, o kadar laf ettin de BUİKA konseri nasıl geçti diye :)
Son anlarda gitmesem mi acaba diye aklımdan geçirmişliğim olsa da konserden yaklaşık 1,5 saat önce konser mekanındaydık. Malum park yeri sorunu, bileti alma vs. uzun sürebilirdi ve tabii ki ben sabırsızdım :)
Konserin MEB Şura salonunda yapılmasının verdiği alakasızlık ve tuvaletlerin kadınlara yetmeyip benim erkekler tuvaletinde ihtiyacımı gidermem dışında konser SÜPERDİ.
Hatta İNANILMAZDI, BÜYÜLEYİCİYDİ, HARİKAYDI, MUHTEŞEMDİ  desem daha doğru olur.
Buika tam 1,5 saat sahnedeydi, ara vermeden söyledi.
Pardon "söyledi" mi dedim.
Yanlış söylemişim.
Buika şarkı söylemiyor.
Buika şarkıyı yaşıyor :)
Kaç şarkıyı "yaşadı" bilmiyorum ama ben ve salondakiler yalnızca 1 şarkısını biliyor olmamıza rağmen(yeni albümün tanıtımı olduğundan) yeni şarkılarını da pek sevdik.
Her şarkının sonunda "Teşekkürler" diyen Buika'nın sempatik tavırları, alçakgönüllü cümleleri ile keyifli bir akşam geçirdik.
"Hani bana" diyen de Lokum oldu tabii ki :)
Lokum ve Buika bakışı :)

Devamını oku »

23 Mayıs 2013 Perşembe

Behiç Ak ve Lokum :)

Bir önceki yazıda belirttiğim gibi büyük bir heyecanla gittim imza gününe.
Hatta bir ara gitmemeyi bile düşündüm çünkü kendimi tanıyorum, kesin saçmalayacaktım..
Ve evet öyle de oldu.
Çocuklarla birlikte Behiç Ak'ı bekledik ve nihayet geldi gülümseyerek.
Etkinlik başlamadan kitabevinde dolandığını gördüm ve bir cesaret gittim yanına.
"Merhaba" dedim, elimi uzattım. O da gayet sıcak "merhaba" dedi. "Nasılsınız" dedim, "iyi" dedi ama benden soru bekler bir hali vardı.. Ben de bombayı patlattım ve aklıma gelen ilk soruyu sordum; "Sevim Ak nerede, onu hiç göremiyoruz etkinliklerde?".............
"Yok aslında Sevim geliyor sık sık etkinliklere" dediyse de ben kendimden emin "yok yok gelmiyor buralara" dedim ve daha fazla uzatmadan uzaklaştım ortamdan..
Halbuki sormak istediğim sorularım vardı :(
Derken etkinlik başladı.
Buradan kitabevine sesleniyorum; oturma düzeni/ses düzeni ile ilgili diğer etkinlikler için lütfen notlar alın, tek bir mikrofon bir yazarda bir çocuklarda gidip gelmesin..
"Behiç Ak" kısmının dışında dikkatimi çeken şey; devlet okulu öğrencilerinin daha bir laf dinler ve muhlis halleri oldu,onları pek sevdim.
Özel okul öğrencileri ve öğretmenleri birbirlerine bağırmaktan bir şey anladılar mı bilmiyorum..
Neticede hoş sorular vardı yazara yöneltilen;
* Severek mi yazıyorsunuz? Nasıl yazıyorsunuz? İnsanların beğenilerine göre mi yazıyorsunuz? Yazar olmaya ne zaman başladınız? Nasıl yazar oldunuz? Neden yazarlık mesleğini seçtiniz? Yazar olmak nereden aklınıza geldi? Siz neden kitap yazmak istediniz? Çocukları sevdiğiniz için mi çocuklar için yazıyorsunuz? 
B.A.: Aşağı yukarı hepsine benzer şeyler söyledi Behiç Ak, çocukluktan itibaren günlük tutmayı sevdiğini ve zamanla yazdığı/çizdiği şeylerin aslında "kitap" olduğunu fark ettiğini ve çocuklar için yazmanın ona mutluluk verdiğini..
* En sevdiğiniz kitap?
B.A.: En sevdiğim kitabım yok, eğer öyle olsaydı yazmaya devam edemezdim. Ama hepsini seviyorum.
* Kitap yazarken hangi duyguyu kullanıyorsunuz? (40 yıl düşünsem bu soru aklıma gelmezdi..)
B.A.: Tüm duyguları :)
* Konuları nereden düşündünüz? Yazdıklarınız gerçek mi yoksa uydurma mı? :)
B.A.: Gündelik hayattan esinlenmeler.
* Küçükken kitap okumayı sever miydiniz?
B.A.: Evet, çok.
* Sevim Ak sizin neyiniz oluyor?
B.A. : Küçük kardeşim.
* Yazarlığın en çok hangi yönünü seviyorsunuz?
B.A. : Yeni bir şeyler bulmak ve bunu edebiyatla buluşturmak. Kendi oluşturduğun dünyada yaşayabilmek.
* Kaç yaşındasınız?
B.A. : Söyler miyim :)
* Kitap yazmak size ne hissettiriyor?
B.A. : Mutluluk..

Evet, kitabımı Lokum için imzalattım
Zihnimde canlandırdığım Behiç Ak'a çok daha fazla gülümseme katan, çocukları olduğu kadar büyükleri de kahkahalara boğan ve hoş bir gün geçirmemi sağlayan  yazara ve bizi yazarla buluşturan kitabevine teşekkürler..

* Söyleşiden eksik/yanlış aktarmalar olmuşsa affola..
** Kedilerinin adını sordum Behiç Ak'a ama beni duymadı :)
*** Sırada bekleyemem diyen ben, kooocaman bir sıra bekledim Behiç Ak için :)

HERKESE KENDİ GÜLÜMSETEN ÖYKÜSÜ İÇİNDE MUTLULUKLAR DİLERİM :)
Devamını oku »

21 Mayıs 2013 Salı

Kütüphane(miz)deki Aslan :)

Kütüphaneleri ne çok sevdiğimi ve şansıma 3 kütüphaneye de yakın olduğumu ama aslında kitaplara dokunabildiklerimi sevdiğimi söylemiştim.
Bir gün yine kütüphanedeyken çok keyifli bir kitaba rastladım; "Kütüphanedeki Aslan" diye.
Kaynak: burada
Okudum, okudum, okudum.
Hayallere daldım gidiyordum ki "kütüphanedeki aslan" uyandırdı beni :)
Okuduğum kitaplarla ilgili çok detay bilgi vermemeye çalışıyorum ki okuyacak olanlara da içinde sürprizler kalsın.
Ama illa ki tüm hikayeyi öğrenmek isterim derseniz BDK'nın yazısına, başka kimler ne demiş derseniz de bu hoş iki yazıya ; buraya ve buraya bakabilirsiniz.
Kitap Tudem Yayınları'ndan çıkmış. Michelle Knudsen yazmış Kevin Hawkes da resimlerini yapmış.
***
Bir gün kütüphaneden içeri bir aslan girer ve hikaye böylece başlar. Aslan kimdir, nereden gelmektedir nereye gitmektedir, kütüphanede ne işi vardır; bu soruların cevabı yok. Dahası bu soruların önemi de yok. Çünkü aslan o kadar güzel bir şekilde kütüphaneye uyum sağlar ki çocuklar ve dahi biz ona hemen oracıkta sımsıkı sarılmak isteriz :)
Kütüphanedeki belli kuralları ben de önemsiyorum ama herhangi bir kuralın sorgulanmadan ve her durumda uygulanmaya çalışılmasına anlam veremiyorum.
Burada da "sessizlik" kuralı var ve Bayan Tatlıhava yani kütüphane müdürü bu kuralı çok önemsiyor. Ancak işler her zaman "olması gerektiği gibi" gitmeyebiliyor.
Bay Vızvız da bir hikayede olması gerektiği kadar gıcık/vızvız/sinir bozucu ki diğerlerinin tatlılığı daha bir ortaya çıkıyor. Ön yargıları aslında hepimizden farklı değil. Yani sevmediğimiz karakter özelliklerini -bazen- kendimizde de gözlemlediğimiz için de gıcık kapıyor olabiliriz değil mi?
Aslanın bir müddet ortalarda olmadığı an'lar var ki, çocuklar okurken ne düşünürler/hissederler bilmiyorum ama ben "nereye gitti, bak küstürdüler gitti, keşke hemen gelse" vb. duygusal an'lar yaşadım, itiraf edeyim.
Aslanın en çok hoşuma giden tarafı da çocuklara kitap okuması ve verilen işleri hiç gocunmadan yapması oldu.
Bir de şu cümle:
Aslana sarılmalık bir sahne daha :)
BDK'nın yazısında belirttiği bir  hususa katılıyorum; Bayan Tatlıhava'nın mizacına kol kırılması pek gitmemiş, ayağı kırılsa durumunu(kıpırdayammasını) daha iyi anlatabilirmiş.
Yine de "Kütüphanedeki Aslan" gerek çizimleri/resimleri gerekse tatlı hikesiyle birçok kez okunmayı hak ediyor.
Gerçekten de "Her kütüphaneye bir aslan lazım!" diyoruz ve bizim aslanla sizi baş başa bırakıyoruz :)
Gezgin Kedi Lokum :)
HERKESE KİTAPLI GÜNLER, MUTLU HAFTALAR :)
Devamını oku »

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Tanıdığım en yaratıcı "kedi çizer": Ezgi Keles :)

Sosyal medya sayesinde tanıdım onu, birkaç çizimini çok sevdim, bazılarına bayıldım.
Çevremde kedi seven kimi tanıyorsam söyledim adını.
Sadece kedi çizimleri yok elbette Ezgi Keles'in ama benim dikkatimi en çok yaratıcı kedi çizimleri çekmiş :)
Sonra bir gün bu kedili kartların satışını da yapmaya başladığını duyunca hemen-elbette ki birkaç gün sonra:) - sipariş verdim.
Ve dün geldiler.
Merakla ve heyecanla bekliyordum zaten kargoyu ancak eve gidince görebildim onu :
Lokum benden daha çok sevmiş olacak ki pembe kurdelayla oynadı durdu :)


Ve anlamaya çalıştı çizimdekilerin kim olduğunu :)

Bize koooocaman bir de sürpriz göndermiş sevgili Ezgi Keles, utandık, mahçup olduk, çokça sevindik :)
Sağ üsttekinde neredeyse benim adım yazıyor :)
Ezgi Keles kim ki derseniz; http://ezgikeles.blogspot.com/
Facebook sayfası var mı derseniz; https://www.facebook.com/EzgiKelesIllustration
E peki nereden satın alabilirim derseniz de ; http://ezgikelesillustration.sopsy.com/

Sol üsttekinin adı -yanlış hatırlamıyorsam- "in a relationship" idi, aynı biz ve Lokum :)
"Empty bowl" ise tıpkısının aynısı bir Lokum. Hatta boş kaseye bakmakla kalmayıp çeşitli hareketlerle uyarıyor zaten :)

* Kartları çok sevdik ama kitap ayıraçları da olursa hemen alır -yine tabii birkaç gün sonra :)- kitaplar arası tura sokarız onları :)

Ezgi Keles'e sevgiyle yaptığı , bol emek harcadığı her halinden belli olan bu eserler ve hediye için çokça teşekkürler :)

HERKESE BOL KEDİLİ KARTLAR, MUTLU GÜNLER :)
Devamını oku »

27 Nisan 2013 Cumartesi

Kedi Fobisi ve Lokum'la Tanışma Hikayemiz :)

Fobisi olan var mıdır bu yazıyı okuyanlar arasında ama benim uzuuuuuun uzuuuuun yıllar yani yaklaşık 20 sene etrafımdakiler için bile azaba dönen bir kedi fobim vardı :)
Şimdi bunu gülerek anlatsam da o zamanlar hayatımı kabusa çeviriyordu çünkü biliyorsunuz ki kediler her yerde :)
Benim kedi fobim, peluş kediye dahi dokunamamak, çöpün yanından geçememek(içinden kedi fırlayabiliyor), yolda yürürken kedi görmüşsem çığlık atarak oradan uzaklaşmak ve yanımdakilerin kolunu morartmak şeklindeydi. Yazınca daha iyi anladım ki ben fena bir vakaymışım :)
Elbette ki çocukluğuma dönecek olursak cevabı bir ayna gibi uzanır karşımızda ..
3 yaşlarında falandım,ailecek yürüyüş yaptığımız bir yerde ben mola vermiş bir yere oturmuştum,yanıma kedi gelmiş ve ben fark etmemişim. kedi o an bana hiçbir şey yapmadı ama aniden gördüğüm için onu,ikimiz de korktuk birbirimizden. ve ben korkuyu kedi ile bağdaştırmanın ilk düğümünü atmış oldum.sonra, ortaokuldayım, kafamda pizza kutusu çöpün yanından geçiyorum, çöpün içinden bir kedi üzerime atlamasın mı !! O atlasın ben de ikinci düğümü atayım :)
Üniversitedeyken arkadaşlarla ev tutmuştuk, her şey güzeldi yalnız bir sorun vardı; apartmanın tüm katları dolaşan siyah ve hareketli bir kedisi vardı ve biz onunla karanlıkta başbaşa kalmak zorunda idik,elektirik gidince. İyi ki bayılmamışım da çığlığıma komşular çıkmıştı,beni kediden kurtardılar :)
Derken gel zaman git zaman benim için hiçbir tehlike arz etmeyen masum bakışlı kedilerden bile korkar olmuştum..
Sonra bir gün hayatımın bu şekilde ne kadar zor olduğunu fark ettim.
Bahar gelir yaz gelir ben dışarıda bile oturamam kedi gelir diye hep içeride oturuyorum kafelerde..
Ve ben psikologa gittim,iyi ki de gitmişim..
Görüşmelerimizden sonra ilk olarak ses de çıkaran minik bir peluş kedi aldık,ona dokunma anımı hala hatırlıyorum.. sonra onu çantamda falan taşıdım.
yoldaki kedilere süt/yoğurt bırakıp kaçmaya başladım :)
bir gün tamamen kendiliğimden oldukça sakin ve yumuşak duran bir kediye; mekan da ayasofyanın tuvalet girişi :) bayağı yaklaştım yani elimi uzatsam dokunacaktım ama yapamadım..
veeeee sonunda kendime dokunabileceğim bir garfield buldum, gittiğim bir kursun kedisiydi ve sadece kaloriferde takılıyordu. ondan bana zarar gelmeyeceğini anlayınca önce dürtmek sonra da başını okşamak maksadıyla dokundum.
YUPPPPİİİİİİİ :)
Bir kaç veterinere gidip durumumu anlattım ve sahipsiz bir kediyi eve almak istediğimi söyledim ama şartlarım vardı.
Alışamazsam geri verecektim ve dünya tatlısı,yumuşak ve oyun sevmeyen bir kedi istiyordum.
Gel zaman git zaman Lokum'la karşılaştık.


Zaten ilk gördüğüm anda küçük Emrah bakışından zararsız olduğunu anlamıştım.
Kucağıma vermek istediler;yok artık dedim daha değil..
Ve kısırlaşma ameliyatından sonra eve geldi Lokum.
İlk gün çok korktu durmadan su içti ve kustu,saklandı.
Ben de doğal olarak ağlayarak yapamayacağımı ve evde bir kedi istemediğimi söyledim..
Kalorifer önündeki minderde otururken usulcacık geldi kucağıma Lokum ve yerleşti.
Ben daha ne olduğunu anlayamadan uyudu öyle :)
Zaten tüyleri de kooocaman olduğundan pofuduk bir şeydi.
Eve geldiğinde 6 aylıktı, şimdi 3 yaşını doldurmak üzere.
Nerdeeeeen nereyeeee..
Okuldan arkadaşlarım telefonda söyleyince inanmıyorlardı evde kedimin olduğuna, kucağımda fotoğraflarıyla gönderince bile inanamayanlar oldu desem yeridir :)
Bu satırları yazarken bir ara su almaya kalkmıştım,geldiğimde Lokum yerimi kapmıştı-her zamanki gibi-sonra onu kaldırınca anladım ki oturduğum minderi ısıtmış, sağolsun :)
Lokumun maceraları bitmez,ben daha da uzatmayayım :)
Lokumun kendini anlattığı blogu : lokumunbiyiklari.blogspot.com burada beni çekiştirip duruyordu :) çok çekiştirmesin diye onu da bu bloga dahil ettik.
Hani arada "Çilli" diye çekiştirdiği kişi benim yani, şaşırmayın.
Onun bakış açısı beni çooook güldürüyor,paylaşmak da hoşuma gidiyor..

*Kedi fobisi olup da bu yazıyı okuyanlara tavsiyem; vazgeçmeyin :)
** Yavru kediden korkarken sokak köpeklerinin arasına karışabiliyordum, evet işte ben öyle manyağım :)

HERKESE BOL PATİLİ, KEYİFLİ BIYIKLI GÜLÜMSEMELER, BOL GÜNEŞLER :)


Devamını oku »

31 Mart 2013 Pazar

Televizyonsuz Bir Yaşam Mümkün :)

Bizim evde televizyon yok :) Çok da mutluyuz :) Ama bu hikaye nasıl başladı önce oraya gidelim..
Daha önce söylemişimdir belki televizyonlu bir evde büyüdüm..( sanki aksi mümkünmüş gibi) :) Pazar günleri "Bizimkiler"i büyük bir heyecanla bekler, ailecek izlerdik.. Perihan Abla, Fiko (Süper Baba), Hababam Sınıfı,"Bana bir masal anlat baba.." hep o zamanlardan yadigar benim için.. Onları da hep sevgiyle hatırlıyorum..
Sonrasında da yani üniversite/yurt/ev hayatı vb. televizyon hayatımda hep vardı..Ve ben hep olacağını düşünüyordum.. Ta ki..."televizyonsuz bir yaşam mümkün" diyebilene kadar..
Yıllarca televizyon izlemiş biri olarak, niyetim televizyon izleyenleri eleştirmek ve hatta küçümsemek hiç değil .. Sadece; belki bir yerlerde bizim gibi televizyonun kendilerini hapsettiğini fark eden ve bu diyardan çıkmak isteyip de cesaret edemeyenler vardır;kim bilir :)
Televizyonun olmadığı bir evde yapılabilir sınırsız yaşam mecrasından birkaç örnek;
- Elektrik gidince sohbete başlarız ya hani, bu kez ışıklar yanıyor ve aslında başka şeyler de yapabiliyorken SOHBET edebiliriz :)
- Muhteşem ev oyunları var;Jenga,Tabu,Tombala vs..
- Hayallere dalmak için vesile olan dünya'lar var mesela;
- Hızlıca yaptığımız/yediğimiz yemekleri daha keyifli hale getirmek de olabilir :)

- Ya da güzel bir film eşliğinde yenen patlamış mısır:)
- Ne kadaaaar zamandır ertelediğimiz hobilerimize vakit ayırabilir hatta sevdiklerimize armağan edebiliriz :)
Bu seneki doğum günü hediyemiz :)
- Benim yeni yeni keşfedip, eşime benden daha düzgün yaptığı için sinir olduğum malum ORİGAMİ var :)
- Ve de en sona sakladığım, aslında hiçbir şeyin ikamesi olmayan ama evde mutlulukla yapabileceğimiz çok önemli başka bir şey de var :)
Çocuk Kitaplarımın bir-Can- kısmı :)
Aslında tüm bu saydığım aktivitelerin dışında kendimi daha özgür hissetmem de var.. Çünkü kim ne dersin desin, evlerde baş köşelere konan Tv, çok da sadece "haber" ve "belgesel" izlemek için olmayabiliyor..
Ben kendimi hipnotize olmuş hissediyorum çoğunlukla..
Kanallar arası gezerken iradem dışında takılıp kaldığım yerler var-dı..
Şimdiyse kendi seçimlerim var :)
Unutmadan, sevimli ve tatlı bir "Lokum" da bu hayata hemen adapte olmanızda birebir..
Google'la Yoga yapıyor :)

Bu arada "Nerdesin Fiko?" 
"Sen olsaydın izler miydik HIMYM,Big Bang Teori ya da Shameless.." :)

HERKESE,  KEYİFLİ VAKİTLER, BOL KİTAPLAR, ÇOKÇA MISIR PATLATMALAR, HOŞÇA SOHBETLER DİLERİM :)
Devamını oku »

2 Aralık 2012 Pazar

Keyifli Bir Çekiliş Haberi :)

Sevgili Lokum, karikatürlerini çok sevdiğim Semra Can'ın kitabını hediye ediyor;


Katılmak için buraya bir tık :)
Devamını oku »