Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




ay ay Elif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ay ay Elif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2015 Perşembe

Elif 1.5 yaşında :)

Elif ile ilgili en son "11 aylık" yazısı yazmışım, gerisi yok. Ne ayıp bana.
O zamandan beri kuzum büyüdü. Yaşını doldurmadan Avusturya gezisine gittik.
1. yaş kutlamaları ana-baba-bebe şeklinde geçecekti ama buna anane ve babaanne razı gelmeyince onlar da katıldı aramıza. Daha önce dediğim gibi beni "tema" deyince kaşıntı tutuyor. O yüzden bizimkisi "casual" diyebileceğimiz türden bir partiydi. Abim de gelmişti(kuzenim) ve biz oldukça minik bir toplulukla Elif'in mumunu üfledik :)  Bir sürü balonu vardı ve Elif onlarla coştu, mutlu oldu. Elif arıları çok sevdiği için pastasını son dakika kararı ile birine yaptırdık ve cidden hayatımda yediğim en güzel (ve en değişik) yaş pastayı yedim.

Süsleri Eda, aylaaar önceden göndermişti :)
Elif'in 1. yaşının ardından zaman o kadar hızlı aktı ki, 6 ay nasıl geçti sahiden pek bir şey anlamadım. Öncelikle ev değişikliği yaptık. Bebekle beraber taşınmanın ne kadar zor olduğunu görmüş olduk. Haziran sonu gibi yani Elif 14,5 aylıkken kreşe başladı. Onunla beraber hastalıklar, ilk ateşler, ne yapacağını şaşırmalar da geldi :)
Kuzeni Ayça ile tanıştıktan sonra tatilde onu biraz sıkıştırdı ama bence ileride çok iyi arkadaş olacaklar :)
Kreş sürecinde uzun bir süre "Elif bugün kaç kişiyi ısırdı" durumunu yaşadık. Hala "Peri" deyince çocuk kolunu ısırıyor, biz öpüyoruz.
13 Eylül gibi yani tam 17 aylıkken "Anne" demeye başladı. O gün bugündür devamlı "an-ne" diyor, pek şeker.
Elif'in doğduğu günden beri favorisi baba kişisi. Ortamda o varsa başka kimlerin olduğunun pek önemi yok. Babasıyla oynarken beni de sormaz zaten. Hani acıkırsa o vakit :)
Elif, son birkaç haftada dil atağı yaşıyor galiba. Konuştuğumuz her şeyi anladığını fark ediyorduk ama arka arkaya kelimeler kuracağını beklemiyorduk. İşin aslı ben Elif biraz daha geç konuşur diye düşünmüştüm, neden bilmiyorum. Gerçi bunlara konuşmak deniyor mu, o konuda bilgim yok ama Elif "anne al", "üt(süt) bitti", "pişi pişi(kedi) gitti" gibi cümleler kuruyor. Bir de arada bir şeyden korkunca  "kogktum" diyor, çok komik oluyor.
Yürümeye başladığı andan itibaren (13.5 aylık) kesinlikle arabasına oturmuyor. O arabayı neden aldığımızı hala düşünüyorum. Çocukları pusetlerinde gezerken görünce cidden çok imreniyorum. Bizimki her yere saldıran bir pozisyonda olunca birimiz sadece (baba) Elifle oluyor, kalan kişi de (ben) alacakları apar topar alıp çıkıyoruz bulunduğumuz yerden.
Ek gıda konusu çok şükür sandığımdan kolay oldu, bunda belki dişlerin tek tek gelmeyip mısır patlağı gibi patlamasının da etkisi oldu, bilmiyorum. (Devamını da burada yazmıştım)
Geçen gün iş yerinden biri durduk yere "Elif için üzülüyorum" dedi. "Hayırdır" dedim. "Evde televizyonunuz yok" dedi. Yorum bile yapamadım valla,güldüm. Yorum yapacak olsam "üzülmeyin, muhtemelen sizden iyi halde" derdim. Televizyon yok ama kurtarıcı müziği "mini mini" var, bence fazla izliyor ama napalım :/
Ek gıdaya güzel geçtik ama Elif'in yemek yeme alışkanlığı biraz tuhaflaştı.Kreşle beraber çatal ve kaşıksız yemek yemez oldu ki bu benim hiç işime gelmese de bir açıdan da rahat. Döküp saçması şimdiye kadar hiç sorun olmamıştı, şimdi de hiç sorun değil. Sadece sofradaki her şeyin tadına yer döşemesi bakmak istemiş miydi, soran yok :) Neyse ki halımız falan yok. "Normal" standartlarda Elif aslında oldukça az yiyor ama sıklıkla yediği için bunu tolere edebiliyor galiba. (Bu arada ben hala yoğurdu evde yapmıyorum,Pelin'ime sevgilerimi göndereyim :)
Banyosu konusunda da en büyük sıkıntı banyonun bitmiş olabileceğini anlayamıyor olması. "Bitmeyen banyo yapsınlar arkadaş!" mottosu bizim kapıda yazılı mesela :)
Lafı daha ne kadar döndürebilirim bilmiyorum, uykuya gelmemek için. Allah sağlık versin ama bence biz Elif'in doğduğu ilk aylarda -kolik hariç- daha iyi uyuyorduk. Kolik haricinde çünkü tek ağlama sebebi açlık oluyordu. "Şimdi neye ağlıyorsun gülüm balım?" diyorum ve çoğunda onunla beraber ağlıyorum da ama beni sallayıp cevap veren olmuyor. Farklı uyku metodları denedik, olmadı. Şimdi yer yatağında, saç kurutma makinesiyle,bazen ayağımızda bazen de kucağımızda uyuyor. Son haftalarda uykuya geçtiği saat 2.5,3,4,5 gibi şahane rakamlar ki kendileri "a.m."denilen sabahın bir körüne denk geliyor. "Diş, büyüme atağı, gaz, acıkma, kötü rüya,üşüme/terleme, geniz eti şüphesi, alerji" gibi şeylere baktık ama yok sanırım Elif gülmek kadar ağlamayı da seviyor. Sadece uyumuyor olsa sanırım kendimi daha az kötü hissederdim. Lakin bu kadar çığlıklarla ağlayan ve ne yapsak durmayan bir bebeğe dua edip sevgi göstermeye çalışmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Kaçta yatarsa yatsın sabah uyandığı saat değişmiyor. Sabah da hiçbir şey olmamış gibi uyanıyor. "Gece boyu ağlayan zaten komşunun çocuğu" diyorum ben bazen.
1,5 yaş yazısında biraz serzeniş de oldu ama gerçekler bunlar. Hep diyorum Allah önce sağlık versin. Ama şu uyku(suzluk) işine de bir çözüm olsa... Aslında düşününce uyuması değil de beni doğduğundan beri fazla fazla ağlıyor oluşu üzüyor.
Şu yazıma denk geldim az önce, böyle bir şey yazdığımdan bile haberim yok.Hani google'da denk gelse "aa ne iyi bak biri iyi bir şey yazmış"diyeceğim.
Kim bilir belki de bu yazının ikincisini yazmamın vakti gelmiştir.
Bu arada "iki yaşına gelince geçiyor" denilen hiçbir şeye inanmıyorum. Tüm çocuklar ve gelişimleri öyle farklı ki...Elif şimdiye kadar o kalıpların hiçbirine girmedi.
Biraz zottirik bir kız sanırım bizimki :)
Elifle beraber yürümeyi, koşmayı, parkta dolanmayı, onu serbest bırakmayı, ona "hayır" dememeyi, onunla kitap okumayı, okuduğumuz kitapları canlandırmayı seviyorum.
Doğduğu an'ı hatırlıyorum da gözlerimin ta içine bakmıştı o ıslak haliyle,o an anlamalıydım onun uykuyu hiç sevmeyeceğini değil mi :)
Varlığı en büyük şükür sebebimiz,iyi ki doğmuş ve bizi gıdıklamış minik bal peteğim & sarı papatyam :)



* Ayın 9'unu bekleyemeden yayınlıyorum yazıyı da, unutmayayım diye :)
**Elif kreşte nasıl uyuyor peki sorusuna istinaden cevap veriyorum, hazır mısınız? Öğretmeni Elif'i yatağına koyuyor, kitap okuyor, saçını okşuyor ve Elif çoğunlukla aralıksız olarak uyuyor. Öğretmeni bunu ara ara söylüyor ve ben her seferinde ağlamak istiyorum... :)



Devamını oku »

13 Haziran 2014 Cuma

2. ay :)

Ben bu yazıyı yazana kadar 3. ay olur mu diye korktum bir ara ama :) Sonunu getirebilirsem, 2 ay neler yaşadık/yaptık/yapıyoruz paylaşayım.
Öncelikle teee eskilere gidecek olursak son haftalarda sabırsızlık, heyecan vs hepsi ortaya karışık duygular içerisindeydim(k).
Sonra bir gün -9 nisan- Elif'e kavuştuk :)
Derken tanışma ve kaynaşma sürecimiz oldu.
Ve hemen ardından "ben sizi gıdıklamaya geldim" diyen kolik ağlamaları.
Bence biz yeterince gıdıklandık hatta gülmekten kırıldık :) ama sağolsun koliğin etkisi azalsa da- ya da biz alıştık bilmiyorum- hala "kriiiiiiiz" anlarımız var. Olsun, Elif sağlıklı olsun yeter. Cidden.
Bu ayki rutin doktor kontrolümüz o kadar şenlikli geçti ki ne biz doktoru duyabildik ne de doktor bizi. Hatta doktor "inşallah bir sonraki ay görüştüğümüzde sizi daha rahatlamış görürüm" dedi. Ben de gayet sakin-ama kucağımda Elif cidden kıpkırmızı olmuş ağlamaktan- "e tüm bebekler böyle değil mi?" dedim. Doktor da "yooo, sizinki huysuz" dedi. "Sensin huysuz" dedim çıktım ama sanırım o ağlama sesinde beni duymadı :) Enfeksiyondan şüphelenip rutinde olmayan bir idrar tahlili istedi. Çok şükür bir şey çıkmadı. 2. ay aşılarımız için gittiğimiz aile hekimimiz ve hemşiremizle daha bir ayrı muhabbet oldu. Bahsetmemişsem önceden hemen belirteyim ki bizim aile hekimimiz hem cilt doktoru hem jinekolog hem çocuk doktoru hem... O kadar bilgili, ilgili biri ki. Ve hep mi doğru tespitler yapar. Daha minicikken Elif (şimdi maş. büyüdü kızımız 2 aylık oldu :) kolikten ve laktozdan şüphelenmiş, bizi bir nebze rahatlatan gaz damlasını vermişti. O ara çocuk doktorunun eli armut mu topluyordu, sormayın. Biz sormadık.
İşte orada aile hekimi 11 yaşında bir oğlu olduğunu ve kolikten çoook çektiklerini anlattı.
Şu meşhur "kolik bebek-üstün zeka" muhabbeti de oldu. Evet gerçekten çocukları üstün zekalıymış ki bu Türkiyede gerçekten zor bir süreç. Ben zaten "amman yarabbim" modundayım. Zira benim bu ortalama IQ'um ile Elifin ilerlemesi zaten zor :)
Bu iki aya dair hatırladığım en komik anlardan biri de kargoyu aldığım görevlinin-ki daha önce defalarca gelmiştir- bana giderken "hanımefendi yanlış anlamayın da 18 yaşını doldurdunuz değil mi?" demiş olmasıydı. "İçerde bebem uyuyor benim" diyecektim(ne alakaysa) demedim güldüm. Sanırım üzerimdeki pijama takımı ve uykusuz göz altlarım sayesinde-ve tabii dağılmış saçlarla- lise öğrencisi gibi duruyordum :))
Son haftanın bizim için en şahane ve dahiyane buluşu kesinlikle sling oldu ama onu bu yazının arasına sıkıştırmayayım; ayrı bir yazıda paylaşayım. Halimize güler misiniz ağlar mısınız siz karar verin.
- Enn baştaki doktor kontrolümüzde yan koltukta kendinden emin bir kadın ve kucağında da bebesi vardı. Elif'e bakıp "ay çok miniiiik, kaç günlük" falan demişti. Sonra da "bizimki 2 aylık oldu, ağlama vs her şey geçti. merak etme 2 ayda hepsi geçiyor, çok rahatlıyorsun" dediğinde sihirli cümleler kurmuş meğerse zihnimde. O değil de inanmışım abla meğerse ben sana.Fena kanmışım...

2 ayda neler öğrendim(k)
- Banyoyu çok seven Elifin banyodan çıkınca bir acayip ağlamasına alışıp onu zaman zaman ayakta giyidirmeyi öğrendik. Yani birimiz kucağında Elifi sakinleştirirken diğeri giydiriyor :)
- Burun temizleme işinin oldukça hassas olduğunu, Otribebe'nin bu işi çözdüğünü
- Omzunda gaz çıkışına bakarken halının üzerinde olmaman gerektiğini, parkedeki kusmukların daha rahat temizlendiğini :)
- Kakanın, şiddetine bağlı olarak bazen sırttan bazense saçlardan temizlenebildiğini...O kadar diyeyim :)
- Elif'in ağlarken de maşallah diyeyim pek tatlı olduğunu ve artık o ağlarken -umarım bize ilerde kızmaz ama- ona gülebildiğimizi
- Anneannae ve babaannenin her daim elinde yelekle gezebildiğini.
- Elif'in bere/başlık takılmasından hiç hoşlanmadığını
- Emzirme örtüsünün harika bir icat olduğunu :) Dışarıda çok işe yarıyor.
- Kucağında bebesi varken bir şeylere uzanmak istediğinde anne kişisinin ellerinin uzayabildiğini :) Yalan yok, cidden gördüm.
- Ev tipi ana kucağının da en az sling kadar ne harika bir şey olduğunu.
- Sabahları Elif'in üzerindeki tost kırıntılarının benimle bir alakası olmadığını :)) Sadece tost olsa iyi, resmen ne yemişsem o da nasipleniyor.
- Banyodan çıkan Elif'e hemmen en acilinden bez bağlanması gerektiğini
- En sevdiği oyuncağın kaplumbağalı çıngırağı olduğunu :)
- Hayatımızda duyduğumuz en güzel seslerin Elif'in "guk"ları ve "zort"ları olduğunu :)
- Zamanın bazen tam 5'e 5 kala durmasını istediğini :) Yok yok şaka, Elifle hayat cidden çok keyifli. Sadece masumca uyuyan bir bebeğin saat 5 dedi mi ağlayarak uyanmasını anlayamayabiliyoruz bazen :)
- Saç kurutması makinesi sesinin bize vız gelip tırıs gittiğini artık hiç işe yaramadığını
- Açık havaya sakinleşsin diye çıkarılan Elif'in daha çok ağlayabildiğini :)
- Anne ve baba olarak bizlerin -bilmiyorum bir daha ne zaman olur- kendiliğimizden uyanma gibi bir lüksümüzün olmadığını
- Emzirirken ya da uyuturken kısaca Elifli hayatta aynı zamanda kitap okuyabileceğimi keşfettim :) Bak bu süper oldu. Tamam onunla sohbet etmek de harika ama bazen ikimiz de sessizlik istiyoruz :)
- Elif'e her gün şarkı söylüyoruz ve kitap okuyoruz; bence günün en bir keyifli anlarından biri de bunlar.


Kısaca Elifli 2 ay bence oldukça şahane. Ondan çok şey öğrendik/öğreniyoruz. Kolik gerçekten sabır isteyen ve zaman zaman sınırları zorlayan, pesss dedirtecek yerde birden insana ekstra güç verdirten bir süreç. 
Bakalım kısmetse 3. ayda bizi neler bekliyor.
Ne dersiniz?

HERKESE GÜNEŞLİ, DONDRMALI, ÇİMLERDE UZANMALI TATİLLER :)

Devamını oku »