Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




11 Ekim 2017 Çarşamba

İnsanları Tanımak / Anlamak?

İş yerine geldim ve gözümden uyku akarken kaç gündür aklımda olan satırları yazmak istedim.Yazmasaydım içimde patlayacaktı durumu kısacası :) Kahvemi de söyledim, oh mis!
Bu başlık nereden çıktı onu özet geçeyim; iş yerinde eşimle ikimizin beklediği bir durum var ve onun bir türlü olmama hali var. (Buraya kadar her şey normal) Yalnız bu "olmama" hali de bir türlü kesinlik kazanmıyor yani olay bir "oluyor" sonra bir bakmışsın ki "olmuyor" hale geliyor. Bu gelgitler de haliyle bizi yıpratıyor. Her şeyin hayırlısı olsun demekten ve beklemekten başka yapacak bir şey yok... Diye düşünürken bu süreçte insanları biraz daha tanıdığımı fark ettim. Nasıl mı? Cevap alt satırlarda. Önce biraz kendimden bahsedeyim :)
Başkasını tanıyabilmek ve anlayabilmek için sanırım önce insan biraz da olsa kendini tanıyabilmeli, otomatik olarak yapılan davranışları neden yaptığını çözümlemek mesela veya kendine biraz dışarıdan bakabilmek, farkında olmak ve sonunda da (Tüten'i anayım burada) kendine özşefkat gösterebilmek. Eskiden yani blogda bahsettiğim gibi Tütenle çalışmadan önce olaylara-kişilere daha farklı yaklaşırdım, kendimi de başka bir yere koyardım (bazen iyi bazen kötü) ama şimdi biraz daha hırpalamadan ve objektij yorumlar yapmaya başladım, bu da insana kendini başlı başına iyi hissettiriyor-muş :) Bir de sosyal psikolojide başladığım yüksek lisansımı bitirseydim tutmayın beni derdim ahahaha. Ama yok, bu işin okumayla o kadar da ilintili olmadığını kanıtlayan örnekler varken oraya hiç girmeyeyim.
Gelelim insanları tanımak kısmına...
Hani derler ya birini tanımak için onunla tatile gideceksin veya yemek yiyeceksin diye. Belki eskiden böyleymiş ama şimdilerde (hele ki işyerinde) bir insanı tanımak için farklı şeyler gerekiyor. Mesela çıkarlarının çatışması veya aynı projede çalışmak...Bizim şu anki durumumuzda ise bahsettiğim "olma/olmama" halinin zaten duyulması üzerine yapılan yorumlardan ve insanlardan bir şey istediğinizde verdikleri cevaplardan öyle kendini belli ediyor ki.
Bu sürecin bana /bize en büyük katkısı o yüzden insanları tanımak oldu diyebilirim. Öncesinde 2.5 yıl kadar aynı odayı paylaştığım birinin bir şey sorduğumda cevap olarak "Aa arkadaşım beni bekliyor, hadi görüşürüz." dediğine de tanık oldum, "Bir şeye ihtiyacın olduğunda bana söylemezsen darılırım" diyen birine yine bir şey sorduğumda "el elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış" misali ilgilendiğine de şahit oldum. Bazılarında gerçekten hayal kırıklığı yaşadım bazılarına şaşırmadım ama çok şükür ki olayları ve yaşadıklarımızı içselleştirmedim. Sadece insanları tanıdığımı fark ettim. Sadece sohbet ettiğin biri zaten hep "iyi"dir ve bu durum herhangi bir şeyi genellemez.
Diğer bir taraftan kendi adına üzülse bile senin sevineceğini bildiği için can-ı gönülden bizim için sevinenler de oldu. Ve çok alakasız olacak ama geçen gün canım çekti diye bir şoför abi koşarak nar aldı, ayıkladı ve getirdi bana. Bu açıdan bakınca hayat "denge"sini kuruyor.
Pema Chödrön'un kitabında sıklıkla aklıma gelen ifade zaten, "iyi" veya "kötü" diye bir şeyin olmamasıydı. Yani yaşanan şey sadece "olan", ona etiketi biz takıyoruz. Kişi bazında düşünecek olursak da "bana kötülük yaptı" diyemiyorum. Olan'ı olduğu haliyle izlemeye çalışıyorum. Bunu yapmak, o kadar kolay değil. Çünkü yılların alışkanlığı var. Son aylarda bu sebeple hamilelik süreci haricinde bu gelgitle de uğraştığımızdan olsa gerek kendimi biraz zihin yorgunu hissediyorum. Neyse ki beni sadece "olduğu haliyle" dinleyecek tatlı arkadaşlarım var ve sıklıkla bana uzaktan da olsa sarıldığını hissettiğim insanlar. Bu enerji öyle güzel toparlama yaşatıyor ki insana.
Normalde, yaşadığım olaylara tepkim daha çok "Allaha havale etmek" şeklinde olsa da geçen gün ilk defa bir olay sonrasında "Hakkımı helal etmiyorum." dedim. Nasıl canım yanmışsa... Bir taraftan üzgün hissediyorum ve dolu dolu ağlamak istiyorum; diğer tarafta ailem ve şu an en çok karnımdaki tatlı bebiş için kendimi toparlamaya çalışıyorum. O ara hissettiklerimin tarifini yapmam zor. Ama bunu da yaşamak gerekiyor aslında değil mi? Yani hayat, tüm bu AN'ların toplamından oluşmuyor mu? "Shenpa'dan kaçmak istiyoruz" bu ifadeyi de çok seviyorum, kitaptan aklımda kalanları bir toparlasam iyi olacak sanırım :)


Birkaç gündür aklımda olanlar ile buraya yazdıklarım biraz farklı oldu. Yazı dili gerçekten bambaşka. Ben de yazarken kendimi tanıyor ve zihnimi temize çekiyorum :)
Kısacası, olan bitene bir etiket yapıştırmazsak ve girdaba kapılıp gitmezsek; hayat sadece olduğu haliyle ve belki de sadece olması gerektiği gibi AKIYOR. İçindeki balıkları görmek ve onlara gülümsemek de bize kalıyor.
Kendimizi ve insanları tanımak da bir SÜREÇ; tek bir doğru da yok. Resmin bütünü sanırım daha çok şey anlatıyor...
Bunları unutursam arada bana hatırlatın olur mu :)
Devamını oku »