Kafamı toplayıp bir şeylere odaklanamıyorken kendimi kütüphanenin önünde buldum; illa da Julia'yı aradım(daha önce hakkında güzel yazılar okumuştum). Bir pazar klasiği olarak bol köpüklü muzlu sütümü de aldım yanıma(kahve diyeceğimi sandınız değil mi :P )
Kitaplar konusunda ne yazık ki çok ama çok seçici olduğumdan bahsetmiştim sanırım. Çok korkacağım ya da üzüleceğim çocuk kitaplarını da okuyamıyorum. Hoş, artık okuduğum kitapları "yetişkin kitapları" ya da "çocuk kitapları" diye ayırmıyorum;onlar benim için sadece "sevdiğim kitaplarım".
Hala okuduğum kitabı anlatmaya geçmediğime ve lafı dolandırdığıma göre bu kitabı çok ama çok sevmiş olmalıyım (kendime ipucu)
Julia bir süredir hastanede yatan minik bir kız çocuğu. Hastalığının ne olduğunu bilmesek de odasından dışarı çıkmasına kesinlikle izin verilmediğini biliyoruz. Bu aşamaya gelmeden önce hastane koridorunda tanıştığı mavi eşofmanlı ve fularlı Bruno isminde bir arkadaşı var. Hastaneden çıktıklarında Bruno'nun evinin bahçesindeki meyvelerden toplayıp pazarda satacaklar :) (bu hayali çok sevdim) ve yeni meyve ağaçları dikecekler. Julia'nın harika ötesi tatlı mı tatlı bir büyükbabası var, ona kağıttan uçaklar, kutular, zıplayan kurbağalar yapmayı öğretiyor. Babasının hep acil işleri olduğundan vaktinin çoğunu büyükbabasıyla geçiriyor. Annesi çok sık gelemiyor çünkü evde ikiz kardeşlerine bakması gerekiyor. Kitabın en sevdiğim kısmı hastanede olan bir çocuğun kaybetmediği heyecanı...Son günlerde hastanede olmasam da ben de yatarak vakit geçirdiğim için olsa gerek ayrı bir sempati duydum Julia'ya :)
Hasta odasında yalnız başına sıkılırken bir anda harika bir arkadaş edinir; Pofuduk Yastık! Gündüzleri Pofuduk uyuduğundan ancak geceleri rüyalarda buluşmaya başlarlar. Sevgili Arkadaşı Bruno'dan ise bir süredir ses çıkmamakta mektuplara cevap gelmemektedir. En son annesiyle gönderdiği mektupta hastanenin haritası ve odaları arasındaki yolu kırmızı kalemle çizmiş hatta 181 numaralı (sondan da aynı okunduğuna göre şanslı bir oda numarası bu) odaya hazine sandığı çizmiştir;yoksa o hazine Julia mıdır :)
Julia sonunda Pofuduk'u da kandırır ve yakalanmayı göze alarak Bruno'nun odasına ziyarette bulunmaya karar verir. Niyeti kendi yaptığı kutunun içindeki 2 tane kiraz çekirdeğini vermektir...
"Çocuk aklı" deyip geçiyoruz ya bazen. O akılda saflık ve iyiniyetten başka bir şey yok halbuki. İki tane kiraz çekirdeği için neleri göze alıyor bu sevimli kız.
Yazar bu kitabı "Büyükannem Teressa'ya ve daha mutlu olmayı hayal eden tüm çocuklara" adamış. Kitaptaki harika hemşire Teressa aynı adı taşıyan büyükannesi demek ki.
Julia ve Bruno nerede karşılaşır, neler yapar, kiraz çekirdekleri ağaç olur mu; buraları anlatmayacağım. Merak eden olursa kitabın heyecanını bozmak istemem.
Normalde de bol aksiyonlu rüyalar gören biri (benim gibi) için hastayken enteresan yolculuklar yapmak oldukça keyifli aslında.
Ben de kendi pofuduk yastığıma bir daha bakayım;belki o benimle konuşuyordur da ben büyüdüğüm için onu duymuyorumdur;kimbilir :)
*Hastalara acil şifa, memlekete biraz yağmur ...
** Kitapla ilgili sevgili Hintcevizinin ve Bir Kitap Lütfen'in de yazılarını okumak isteyebilirsiniz.
HERKESE GÜZEL GÜNLER, TADI DAMAĞINIZDA MUTLU PAZARLAR :)
Sevgili Esra, bende bir teşekkür mesajın var. Ayrıca, blog adreslerine "tr" eklentisi nedeniyle kaybolan izleyici listenizi geri getirmek için Sis'in blogundan yararlanabilirsiniz, ben yaptım oldu. Link aşağıda:
YanıtlaSilhttp://kitap-evi.blogspot.com.tr/2014/01/blogger-destek-6-izleyiciler-widgetini.html?showComment=1390338454281#c1271787047995040233
Şimdi gördüm mesajı..Çok teşekkürler :)
SilTr eklentisi olduğunun farkında bile değildim, düzelttim çok sağolun. Ne kadar faydalı bir siteymiş Sis'in blogu :) Mutlu günler tabii bir de..