Farklı konu başlıkları ile karşındayım blog, yazdıkça yazıyorum bu ara ama nereye? Dur hepsini anlatacağım sırayla veya aklıma geldikçe :)
Normalde bu hafta işe başlayacaktım ama yarın hastane işlerim olunca bu 3 günü evde geçirdim. İlk iki gün biraz ortaya karışık geçti, hem kendime vakit ayırdım hem de ev işi yaptım ama bugün tamamen benimdi. O yüzden de adı HEDİYE GÜN. Dedim ki kendime canın bugün ne yapmak istiyorsa sahiden sadece onu yap. Kahvaltımı 9 olmadan bitirdiğim için akşam evinsanları 6da gelene kadar mutfağa yayıldım. Çalışma masamın üstü kalabalıktı ve toplamaya üşendim :) Mutfak da daha serindi yani asıl sebep buydu desem inanın. Masadaki her şeyi kaldırıp bir güzel yayıldım. Sonra fotoğrafta da gördüğünüz şahane bilgisayarımı açınca gördüm ki -yine- bana veda etmeye karar vermiş. İnanılmaz can çekişiyor, yedekleyip reset atılması için bir yere versem iyi olacak çünkü şu an yazdığım karabalığın bilgisayarının sesinden neredeyse açtığım müziği duyamayacağım. O kadar ateşli ki zaten altını muhakkak boş bırakıyoruz, neyse iş görüyor ya ona bakalım.
Pazartesi günü acayip bir zinciri kırdım blog ve bunun o an farkında bile değildim. Ne zincirmiş yahu!
Bizim ailede "mükemmeliyetçi" kişi annemdir, bunu da herkes bilir, dolayısıyla annemin üzerine zaten yapışık olan bu meziyetin (!) bende de olabileceği aklımın ucundan bile geçmiyordu. Nasıl mükemmelim ama ahahaha :P Neyse baktım ki yapmayı ertelediğim işlerim altında üşengeçlikten farklı bir sebep daha var: "Ya güzel olmazsa? Ya şununki bununki gibi olmazsa? Ya istediğim gibi yapamazsam?" Ayy bu ne menem bir şeymiş ve ben bunun farkında bile olmadan yıllar geçip gitmiş iyi mi? İyi değil tabii ama zararın neresinden dönsek kar, 32 yaş da fena sayılmaz.
Sosyopix'ten bir süre önce çıktı almıştım (1 sene olmuş olabilir) ve onları yaklaşık 2 sene önce ibekingden aldığım albüme yapıştıracaktım. Eylem basit. Ancak iki ayrı parça da bana bakıyordu ki yapmadım. Bu hafta pazartesi -nereden geldiyse Allah razı olsun- bana bir ilham geldi, dur dedim önce şu işi yapacağım ve günümün büyük bölümünde minnak fotoları albüme yapıştırıp yanlarına bir şeyler yazdım.
Aklımdaki gibi oldu mu?
Hayır.
Şununki bununki gibi oldu mu?
Hayır.
Yaparken eğlendim mi?
Çok acayip.
Yine yapar mıyım?
E ne duruyorum :)
Sonra yavaş yavaş tutulup kaldığım mükemmeliyetçilik zincirini kırmaya başladım.
Salı günü et yemeği pişirmeye kalktım hem de kayınvalide usulü. Et pişerken ciddi anlamda vejeteryan olmayı düşünmedim değil. Ölmüş de olsalar yazık değil mi dedim, yaptığım eziyete bak şu canlıya. Yıllardır "yok ben hayatta yapamam" dediğim şeyi bir Salı öğleden sonra 40. kez yapıyor gibi (hadi 39 olsun) yapmayayım mı?
Hiiyyyaaaaa kim tutar beni :)
Ya da çok açılmayayım da tutun siz yine beni.
Özellikle kitap yorumları konusunda beni tutan şey buymuş yahu, vakitsizlik de işin cillop gibi bahanesi.
"Ya aklımdakini tam olarak aktaramazsam?" diye diye yazmayı ertelediğim o kadar kitap birikti ki göz göze gelmeye gözüm yok, o derece. İyi bakalım belki bundan sonra bu kadar tartıp biçmem yazmadan önce ve yazmak için kendimi rahat bırakırım.
Ve diğer bomba gelişme; yeniden günlük tutmaya başladım. Amanın içimde neler birikmiş öyle, yazdıkça çok daha iyi hissettim ve ardından bir de annelik defteri tutmaya başladım. Nereye kadar gider'ine şimdi takılmayayım, ben bu rahatlama gazıyla epey yazarım gibi.
Dün okuduğum "Anneliği Like Et" kitabından aldığım notları da yazdım hatta deftere. Kitabın ismine çok takıldım ve neyse ki yazarına da sordum, cevap gelince sizinle de paylaşırım.
İşte böyle derken geldik mi bugüne...
Hediye gündü bugün. İnsanın hayatında senede 1 kere bile olsa yapması gerekiyor bence. Evde kimse yok ve ev işi yapman gerekmiyor ve çok şükür hasta da değilsin. Ballı lokma tatlısı değil de nedir?
Bugün yaptığım en büyük şey yazmaktı.
Sanki yazmalara doyamadım da bak buralara taştım :)
Ve son birkaç gündür okuduğum kitap; Mavi Orman...
Bana öyle güzel kapılar araladı ki, kitapla ilgili bir şeyler yazar mıyım bilmiyorum ama bendeki etkilerini yazarım veya zaten satır aralarından siz anlarsınız. Kitap bitmesin diye okumak istememekle her an boşluk olsa da kitabıma gömülsem gel-giti vardır ya hani, tam oradayım, basmayın üstüme :)
Yine yeniden görüşmek üzere canım blog,
Özlemişim seni :)
Çalışma masan içiöi açtı. Evdeki erkek egemen toplum beni giderek esareti altına alıyor. Daha süssüz, daha renksiz oluyorum giderek 😆
YanıtlaSilHediye günler süper oluyor...ben öyle günlerde şaşkoloz oluyorum anaaam napcem şimdi diye panikliyorum ahaaaa :)
YanıtlaSilhttp://loveandsmile.wordpress.com/
Yenilenmek, yeni kararlar, başlangıçlar çok güzel :)
YanıtlaSil