Günün Mutluluk sebeplerini yazmaya başlayalı ne kadar olmuş bilmiyorum(bakmadım) ama 16. maddeye kadar geldiğime göre epey sebep birikmiş, ne mutlu bana :) Ve çok şükür diyeyim öncelikle.
Arkadaşlarımla başlayayım çünkü daha önce bu kadar tatlı insanlarla arkadaşlık kurmamıştım.
Beni en çok şaşırtan posta Filizden gelendi sanırım. İçinden o kadar çok şey çıktı ki, her birine ayrı mutlu oldum. Ama en çok Eylül'ün benim için yaptığı resme.
Filiz ben sana "Fareler ve İnsanlar" kitabını okumadım demiştim ama yanılmışım, üniversitedeyken ödünç alıp okumuştum ama tamamen unutmuşum, seçimin çok iyi oldu. RD Amcanın kitaplarındaki Hemingway etkisiyle tanışmak istiyordum. Sanırım tüm kitaplarını "Yazar seçkisi" ile okuyacağım.
Bu yazıda kronolojik sıra yapmadım ama yapsaydım ilk sırada Damla ile buluşmamız olurdu. "Keşke Gerçek Olsa" isimli blogu var diye ona hep takılıyordum, "ah bir yüz yüze görüşsek, keşke gerçek olsa damla" diye. İstanbula gidebileceğimi sanmıyordum ki... Damla, Can'ın okul gezisi ile Ankaraya geleceğini söyledi. Ve biz buluştuk. Ve ben çok mutlu oldum.
Aynı günlerde Şirin'in mektubu ve Ayça'nın hediyesi ulaştı, o gün hangisine bakacağımı şaşırmıştım. Şirin'in mektubundan Alice çıktı, Ayça'nın kargosundan ise "Cimcime" :) Tam ortadaki sarı kartta ise Şirin'in benim için yaptığı tatlı çizim var. Bu arada hala geç değil, hemen Dünyalı Dergi alın ve pek neşeli çıkartmalarıyla ve konularıyla eğlenin.
Geçtiğimiz gün ise Özlem'in kartları kişisel posta sistemiyle geldi, Harry Potter sistemi :) Ne komik olurmuş değil mi Özlem, hazır Londradayken :) Onları paylaşmayayım ama her birini çok aşırı sevdiğimi belirteyim. Hele bir tanesi var ki... (Yok yok demeyeceğim)
"Doğa" konusunda ayrı bir yazı var aklımda aslında ama onu yazana kadar "benim ağacım"ı paylaşmak istedim. İş yerinden bir ağaç. Şimdi yaprakları gitti tabii. Üzerindeki filtre oldukça az.
Son haftalarda ben biraz "tatil" yaptım aslında çünkü annem ve teyzem geldi, birkaç hafta kaldılar. Bu sürede ne yemek düşündüm ne de çamaşır. Anne tatili başka ne olabilir ki zaten :) Onların dün dönüşüyle de "anane gitti" diye gezinen Eliftrişko yüreklerimizi dağladı... Evcek üzgünüz, ne yapalım bu kadarı bile çok güzeldi.
Annemler gelmemiş olsaydı muhtemelen Ocak ayını bulabilecek kart hazırlama işlemim de hızlanmış oldu, onları da ayrıca yazayım. Ama hazırlarken çok mutlu oldum ki 4. postayı hazırlık sürecim bitmedi :)
Çalışma masamda değişiklik yapmak istiyordum ki... Yaptım ve oldu. Tam olarak hayalimdeki değil ama ona çok yakın. Hiçbir şey yapmasam bile masamda oturmayı, etrafı izlemeyi, kalemlerimle oynamayı çok seviyorum. Bu fotoğraftan sonra bile-iki günde- oldukça değişti hali, ara ara ekleyeyim buraya :)
Ve geleyim günün bombasına, adı bile var: Yırtık Gömlek Şoku!
Bugün iş yerindeyken oda çok sıcak oldu ve üzerimdeki hırkayı çıkartayım dedim. (demesem iyiymiş) İlk başta bir tuhaflık hissetmedim zaten o ara Akçayla mesajlaşıyoruz, bir şeylere gülüyorduk. Derken tuhaf bir soğukluk geldi, bir de baktım ne göreyim...
Odayı 3 erkek ile paylaştığım için "aa bakın gömleğim yırtılmış" diyemedim tabii, olay içimde patladı. Hırkayı bile giyemedim o an, şaşkınlıktan. Tam o ara birkaç arkadaşıma fikir sormuştum ki, şahane yorumlar geldi. Ben de böyle bir şey görsem, "hayırdır, köpek mi kovaladı?" derdim. Şahane bir insan dedi ki "güve yemiş olabilir, bence sabun koy dolabına", mantıklı. Ama bir tanesi de var ki, insan arkadaşının bu durumuna biraz üzülür değil mi? Yok! Mesaj aynen şöyleydi:
Bugün deşansıma kalorifer oldukçaiyiydi ve ben hırkamı defalarca çıkarma hamlesi yapıp son anda vazgeçtim. "Yoo terlemedim..Ben mi? Aa çok iyiyim. Kızarmak mı? Allıktır o" :)
Öğle arası tesadüf karabalıkla buluştuk, ona sana bir şey göstereceğim dedim, anlamadı ilk başta. Sonra resmen mesajda arkadaşımın yazdığı tepkiyi verdi iyi mi? "Ahahaha naaptın sen?" "Bilmem, canım sıkıldı da üstümü yırttım!!!" Hatıra pozu da çekildik.
Peki bu an neden "mutluluk sebebi" oldu? Çünkü aklıma harika bir fikir geldi. Kumaşı çok sevdiğim için gömleği atmaya kıyamadım. Aklımdakini yapabilirsem ayy çok harika bir şeyler olacak:)
Diğer mutluluk sebebim ise son zamanlarda açmayı akıl ettiğimiz trt3 klasik radyo.Benim tahminlerim neredeyse hep yanlış çıkıyor. "Aa bu kesin Mozart" (değil), "Bu bence Aida operası"(değil) Opera demişken, eskiden izlemeye giderdik ve çoook severdik.En sevdiklerim de Aida(ilkim), La Boheme,V. Murat. 4 yavrulu kıvırcık kuzenimi andım radyoyu dinlerken, "ben operayı izleyemiyorum, dinlemek daha güzel, tombik ablalardansa zihnimde karakter canlandırmayı seviyorum" demişti. Radyoda dinleyince anladım, sana hak verdim Tangül, arşivindeki tüm operaları istiyorum o yüzden :)
Bu yazıyı birkaç gündür yazdığıma göre olayları güncellemek gerek :)
15te bir "biriktirip getiren" postacımız bugün uğramış, harika kartlarıma ulaştım ama elime geçmeyen mektubumun (hazan) peşine ayrıca düşeceğim.
Canım Aslı ve Çanakkale'den iki arkadaşım Özlem ve Serranın pek tatlı kartlarına da ulaşmış oldum. Serra'nın kartındaki "kırmızı balon" hikayesini ve benim neden yeni yıl kartlarının içine kırmızı balon koyduğumu ayrıca yazayım.
"Bana bir şey olmaz" edasıyla içtiğim Adana usulü kaynarın etkisiyle başım ve migren tepinmeye devam ederken fark ettim ki yatsam fena olmayacak.
Yoksa benim daha yazasım vardı yahu :)
En çok aklımda kalan, birine sevdiğini göstermenin en güzel yollarından birinin, onun için "bir şey yapmak" olduğunu görmüş olmam. Mavi bir dantel veya kırmızı bir balon... Özünde hep sevgi var :)
Çok şükür...
Devamını oku »
Arkadaşlarımla başlayayım çünkü daha önce bu kadar tatlı insanlarla arkadaşlık kurmamıştım.
Beni en çok şaşırtan posta Filizden gelendi sanırım. İçinden o kadar çok şey çıktı ki, her birine ayrı mutlu oldum. Ama en çok Eylül'ün benim için yaptığı resme.
Filiz ben sana "Fareler ve İnsanlar" kitabını okumadım demiştim ama yanılmışım, üniversitedeyken ödünç alıp okumuştum ama tamamen unutmuşum, seçimin çok iyi oldu. RD Amcanın kitaplarındaki Hemingway etkisiyle tanışmak istiyordum. Sanırım tüm kitaplarını "Yazar seçkisi" ile okuyacağım.
Bu yazıda kronolojik sıra yapmadım ama yapsaydım ilk sırada Damla ile buluşmamız olurdu. "Keşke Gerçek Olsa" isimli blogu var diye ona hep takılıyordum, "ah bir yüz yüze görüşsek, keşke gerçek olsa damla" diye. İstanbula gidebileceğimi sanmıyordum ki... Damla, Can'ın okul gezisi ile Ankaraya geleceğini söyledi. Ve biz buluştuk. Ve ben çok mutlu oldum.
Aynı günlerde Şirin'in mektubu ve Ayça'nın hediyesi ulaştı, o gün hangisine bakacağımı şaşırmıştım. Şirin'in mektubundan Alice çıktı, Ayça'nın kargosundan ise "Cimcime" :) Tam ortadaki sarı kartta ise Şirin'in benim için yaptığı tatlı çizim var. Bu arada hala geç değil, hemen Dünyalı Dergi alın ve pek neşeli çıkartmalarıyla ve konularıyla eğlenin.
Geçtiğimiz gün ise Özlem'in kartları kişisel posta sistemiyle geldi, Harry Potter sistemi :) Ne komik olurmuş değil mi Özlem, hazır Londradayken :) Onları paylaşmayayım ama her birini çok aşırı sevdiğimi belirteyim. Hele bir tanesi var ki... (Yok yok demeyeceğim)
"Doğa" konusunda ayrı bir yazı var aklımda aslında ama onu yazana kadar "benim ağacım"ı paylaşmak istedim. İş yerinden bir ağaç. Şimdi yaprakları gitti tabii. Üzerindeki filtre oldukça az.
Son haftalarda ben biraz "tatil" yaptım aslında çünkü annem ve teyzem geldi, birkaç hafta kaldılar. Bu sürede ne yemek düşündüm ne de çamaşır. Anne tatili başka ne olabilir ki zaten :) Onların dün dönüşüyle de "anane gitti" diye gezinen Eliftrişko yüreklerimizi dağladı... Evcek üzgünüz, ne yapalım bu kadarı bile çok güzeldi.
Annemler gelmemiş olsaydı muhtemelen Ocak ayını bulabilecek kart hazırlama işlemim de hızlanmış oldu, onları da ayrıca yazayım. Ama hazırlarken çok mutlu oldum ki 4. postayı hazırlık sürecim bitmedi :)
Çalışma masamda değişiklik yapmak istiyordum ki... Yaptım ve oldu. Tam olarak hayalimdeki değil ama ona çok yakın. Hiçbir şey yapmasam bile masamda oturmayı, etrafı izlemeyi, kalemlerimle oynamayı çok seviyorum. Bu fotoğraftan sonra bile-iki günde- oldukça değişti hali, ara ara ekleyeyim buraya :)
Ve geleyim günün bombasına, adı bile var: Yırtık Gömlek Şoku!
Bugün iş yerindeyken oda çok sıcak oldu ve üzerimdeki hırkayı çıkartayım dedim. (demesem iyiymiş) İlk başta bir tuhaflık hissetmedim zaten o ara Akçayla mesajlaşıyoruz, bir şeylere gülüyorduk. Derken tuhaf bir soğukluk geldi, bir de baktım ne göreyim...
Odayı 3 erkek ile paylaştığım için "aa bakın gömleğim yırtılmış" diyemedim tabii, olay içimde patladı. Hırkayı bile giyemedim o an, şaşkınlıktan. Tam o ara birkaç arkadaşıma fikir sormuştum ki, şahane yorumlar geldi. Ben de böyle bir şey görsem, "hayırdır, köpek mi kovaladı?" derdim. Şahane bir insan dedi ki "güve yemiş olabilir, bence sabun koy dolabına", mantıklı. Ama bir tanesi de var ki, insan arkadaşının bu durumuna biraz üzülür değil mi? Yok! Mesaj aynen şöyleydi:
Neyse ki seviyorum kendisini :) |
Öğle arası tesadüf karabalıkla buluştuk, ona sana bir şey göstereceğim dedim, anlamadı ilk başta. Sonra resmen mesajda arkadaşımın yazdığı tepkiyi verdi iyi mi? "Ahahaha naaptın sen?" "Bilmem, canım sıkıldı da üstümü yırttım!!!" Hatıra pozu da çekildik.
Yırtık daha da derin aslında ve bunu görmeden giyebilmişim sabah, vay be :) |
Diğer mutluluk sebebim ise son zamanlarda açmayı akıl ettiğimiz trt3 klasik radyo.Benim tahminlerim neredeyse hep yanlış çıkıyor. "Aa bu kesin Mozart" (değil), "Bu bence Aida operası"(değil) Opera demişken, eskiden izlemeye giderdik ve çoook severdik.En sevdiklerim de Aida(ilkim), La Boheme,V. Murat. 4 yavrulu kıvırcık kuzenimi andım radyoyu dinlerken, "ben operayı izleyemiyorum, dinlemek daha güzel, tombik ablalardansa zihnimde karakter canlandırmayı seviyorum" demişti. Radyoda dinleyince anladım, sana hak verdim Tangül, arşivindeki tüm operaları istiyorum o yüzden :)
Bu yazıyı birkaç gündür yazdığıma göre olayları güncellemek gerek :)
15te bir "biriktirip getiren" postacımız bugün uğramış, harika kartlarıma ulaştım ama elime geçmeyen mektubumun (hazan) peşine ayrıca düşeceğim.
Canım Aslı ve Çanakkale'den iki arkadaşım Özlem ve Serranın pek tatlı kartlarına da ulaşmış oldum. Serra'nın kartındaki "kırmızı balon" hikayesini ve benim neden yeni yıl kartlarının içine kırmızı balon koyduğumu ayrıca yazayım.
"Bana bir şey olmaz" edasıyla içtiğim Adana usulü kaynarın etkisiyle başım ve migren tepinmeye devam ederken fark ettim ki yatsam fena olmayacak.
Yoksa benim daha yazasım vardı yahu :)
En çok aklımda kalan, birine sevdiğini göstermenin en güzel yollarından birinin, onun için "bir şey yapmak" olduğunu görmüş olmam. Mavi bir dantel veya kırmızı bir balon... Özünde hep sevgi var :)
Çok şükür...