İstanbul Kitap Fuarından sonra herhangi bir fuara gitmedim, Ankara'daki kitap fuarına da ilk 3 yılında gitmiştim (AKM'deki) ve beni tatmin etmemişti.
Bu sene ATO'da düzenlenen 10. Ankara Kitap Fuarına ise oldukça düşük bir beklentiyle gittim, öyle olunca da çok mutlu ayrıldım. (işin sırrı buymuş demek)
Etkinliklerin, katılımcıların bir hayli yetersiz olduğunu fuar sayfasına bakınca görmüş, "acaba gitmesem mi" diye de düşünmüştüm ama sahafların gayet iyi olduğunu Selcen'den duyunca içime bir heyecan ateşi düştü.
İlk gün fuarın kapanmasına 1 saat kala gidebildiğimiz için ben sadece sahaflara bakabildim. Hatta içlerinde kayboldum da denebilir. Çoğu İstanbul'dan gelmişti, Ankara'da olanlarının da kartını almıştım (sanırım kaybettim)
İkinci gidişimde ise öğle arası vakti olduğundan yine kısıtlı ve koşturmacalı idi ama yine de sevdim, lojistik destek için Fatma sana teşekkürler :)
En bomba diyalogumu İletişim Yayınlarında yaşadım.
Çocuk kitaplarının olduğu bölüme bakarken uzun süredir aradığım, baskısı olmayan bir kitabı görüp "hiiii" dedikten sonra dilim tutuldu, konuşamadım. Görevli kız belki şaka yapıyorum sanıp güldü ama ben o ara sözcükleri bellekten geri çağırmaya çalışıyordum. "Ah bir konuşabilsem" diye diye kekelemeye başladım. (Bu durum ben çok heyecanlanınca birkaç sefer daha başıma geldi) (*Bulduğum kitaplardan biri Ördek, Ölüm ve Lale bu arada) Belki baskısı biten diğer kitaplar da vardır diye "Yamuk Okul" serisini sormaya çalıştım. "Hani...bir okul var... yamulmuş...çocuklar ters duruyor" gibi saçmalayarak anlattığım kitabı görevli anlayamadı, o ara deriiiin nefes alıp kendime gelecektim ki aradığım başka kitapları görüp kendim yamuldum iyi mi :)
Yetişkin edebiyatı tarafına doğru giderken Elif yanıma geldi, kucağımda kıpırdanan bebemle fuarın kapanmasına 5 dakika kala İletişim Yayınevini gezdim. Kafamı kaldırınca "Levent Cantek" olduğunu tahmin ettiğim birini gördüm. "Aaa uzun bir Levent Cantek"miş deyip konuşmak için yanına doğru yöneldiğimde yanaklarım çoktan heyecandan kızarmıştı. Kitaplarından, editörlüğünden konuşmak isterdim ama tüm bunların yanında ağzımdan dökülen "Blogunuzu okuyorum, çok seviyorum" deyiverdim. E Yuh! Blog ne yahu? Cantek de sağolsun tuhaf bir şey demeyip sadece teşekkür etti. O ara blogdan kitaplara geçebilecekken ben ne yaptım? "Kasa şu taraftaydı değil mi?" diyerek göz temasından kaçıp arkama bakmadan oradan uzaklaştım. (paramı ödedim tabii) Benim şu "this is zemin"ime bir çözüm bulsak fena olmayacak.
Yeri Beyoğlunda olan Kurgu Sahaf'ı İstanbulda olanlara tavsiye ederim. Çocuk kitaplarını depoda tutuyorlarmış, sanırım o depoda hazine var :)
Harika kartpostalları da vardı fuarda. Soldaki kartpostalın kenarında "Selanik Rıhtımı" yazdığını da eve gidince gördüm, vay memleket de dedim hani :)
2016 kitap hedeflerimden biri de yeni kitap almamaktı. (Fuardan aldığım kitaplar 50yi geçmiş, yut o lafı Esoş)
Daha çok vaktim olsa sanırım tüm sahaflardaki nitelikli çocuk kitaplarını yer yutardım :)
Buna da şükür tabii.
Kartpostallardan yepyeni hikayeler kazandım, belki bir gün buraya da yazarım, diğerleri gibi...
Biz de Ankara'da yaşarken kitap fuarına gitmiştik 3 sene önceydi sanırım ve mutsuz ayrılmıştık.Bu sene İzmirdeki fuara gidemedim ama gidenler beğenmemişti.Dediğin gibi beklentimiz çok olduğu için sanırım beğenemiyoruz.İyi okumalar:)
YanıtlaSilAynen katılıyorum, zihnindeki ve gerçekte olanlar çok farklı oluyor. Bu sene o yüzden benim için fuar harikaydı :)
SilAdanadaki fuar cok zayifti malesef ve insanlar bilincsizce bir alisveris merkezini dolasir gibi gezmeye gelmislerdi...keske ankda olsam dedigim anlardan biriydi yani...
YanıtlaSilAdana'ya yine en azından Tüyap geliyor; biz ne yapalım :))
Sil2016'da (gerçi henüz 20 gün oldu ama) sadece 10 kitap almayı başardım, bunlardan dördü ikizlerindi, onları saymazsam henüz 8 kitap almış bulunarak rekor kırıyorum :D
YanıtlaSilOooo süpersin, birbirimizi az kitap alma konusunda gaza getirsek diyeceğim ama :P
Sil