Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




5 Ocak 2016 Salı

Şaşkınlıklarım & Dağınıklıklarım & Unutkanlıklarım & Tuhaflıklarım :)

Bana artık normal gelen bazı özelliklerimin başka insanlarla karşılaşınca pek de normal olmadığını zaman içerisinde anladım.
Herkesin eminim vardır böyle huyları.
Ben de bir süredir kendiminkileri not ediyordum, buraya da yazmış olayım.
- Kışı palto giyebildiğim için seviyorum çünkü paltomun ceplerine dünyayı sığdırabiliyorum. İçinde hiç kullanılmamışından pek az kullanılmışına kadar geniş bir yelpazede peçeteler, kim bilir ne zamandan kalma alışveriş fişleri, kurum kimliği, eldiven, Elif'in tokası, bozuk para (toka ve paranın aynı yerde durduğunu annem duymasın :) , kağıt parçası, kalem, sap,yaprak, vs. şeyler oluyor ki son zamanlarda Gonca sayesinde dudak koruyucusunu bile buraya koyuyorum.
Mont alırken illa ki kapşonlu ve cepli olmasına çok dikkat ederim ve bir montu sevdiysem o beni bırakana kadar ben onu bırakmam.
Bir de şunu yapıyormuşum: sadece ilk düğmemi ilikliyormuşum, karabalık devamlı hatırlattığı için gerçi artık 2.yi de ilikliyorum.
Dışarı çıkınca önüm açık diye üşüdüm diyelim, önümü kapatmak benim aklıma gelmiyor, gelse de şunu düşünüyorum: "yeterince üşümüşümdür zaten, daha ne kadar üşüyebilirim ki?" :)
- Aynı şekilde giydiğim ayakkabıları da "tam" giyememe gibi bir durumum var. Botumun fermuarı genelde yarım çekilmiştir ya da spor ayakkabımın bağcığı yarım açıktır gibi. İlla böyle yapayım diye değil ama sanırım bir şeyi "tam" yapınca içim sıkılıyor,komik :)
- Kıyafette uyum yakalamak benim oldukça zorlandığım konulardan biri. Yazın rahat oluyor hafta sonları kot ve t-shirt ile ama kışın... Dışarıda çantası, ayakkabısı, kemeri, saç tokası aynı ton (renk de değil, ton) olan insanlar görüp şaşırıyorum. "Bunu nasıl yapabiliyorlar, nasıl denk getirebiliyorlar ki?" diye ama çok uzağa gitmeme gerek yok, Edoş da böyledir (bkz: birbirimize hiç benzemediğimiz kardeşim :) Mesela bugün(31 Aralık) hani yeni yıl havası olsun diye HIMYM Ted'in kırmızı çizmelerinden giyeyim dedim. 5-6 yıl önce almıştım ve bu benim onu 3. giyişim :) Onu giyeceğim ama çıplak ayakla giyemem. Uzun zamandır da biliyorum ki evde sadece mor ve kahverengi çorabım var.(haftalardır böyle, bir git al kendine çorap değil mi?) Derken bir de baktım, hiç açılmamış siyah çorabım var, yaşasın! (marie kondo görse benim çekmecelerimi sanırım ağlar) Neyse bir şekilde uyum yakalabilmiş ve çizmelerimi giyebilmiş olmanın mutluluğundayım :)
Dolabıma baktığımda kıyafetlerin tek tek fena olmadığını ama bir araya gelince pek de ahenkli görünmediklerini fark ediyorum. Kırmızı ve yeşil bence güzel oluyor ama her zaman değil galiba.
Yıllar sonra üniversiteden tanıdığım biriyle karşılaştığımda "beni hatırladın mı bilmiyorum gerçi" demiştim de verdiği cevabı hala hatırlıyorum: "kış boyu kırmızı kadife pantolonun üzerine fıstık yeşili (Aslı aklıma sen geldin :) kazak ve mor palto giyen birini unutmak mümkün mü?" Hııııııı... O ben miydim? Kıyafet konusunda rahatlık takıntım var doğru. Bir kıyafeti giyebilmemin ilk şartı onun rahat olması. Boğazlı, batan, dar bir şey olmayacak, içinde nefes alamam yoksa. Ayakkabı seçimlerimde kriterim de şu: "Ev terliği kadar rahat olmalı". Karabalık benimle alışveriş yapmaktan nefret ediyor bu yüzden. En güzel alışveriş, tarzınızı bilen ve alışverişi seven/bilen birine kendinizi teslim edip soyunma kabininde beklemek oluyor. Bu yüzden Eda ve KKK sizlere teşekkür borçluyum. Canım kardeşim, bana geldiğinde neyse ki "şu şununla giyilir" kombinlerimi de yapıyor ki çok uğraşmayayım.
- Kıyafetlerin ve bir takım şeylerin ismi bende tam bir yün yumağı. Bot ve çizme, jaluzi ve jakuzi, şiyonyer ve çekmece, deodorant ve parfüm, palto ve mont... Hangisinin hangisi olduğunu öğrensem de yine unutuyorum.
Hatta november ve october'ı ısrarla karıştırdığım için anne ve yavrusu sistemi uygulamaya çalıştım, yok olmadı, her halükarda karışıyor. Ne yapmalı buna Edoş :)
- İnsanların isimlerini de karıştırıyorum. Yüzlerini asla unutmuyorum, sebebini az sonra yazayım. Bir arkadaşımın eşinin adı Pınar, ona ısrarla Burcu diyorum.
Kendimi en kötü hissettiğim olay ise geçen gün sevgili Züleyha'nın oğlu Civan'ın doğum gününü kendimce kutlamaya çalışırken ona ısrarla "Cenk" demem :(
İsimleri hafızamda tutmak için eşleşme yapmaya çalışıyorum.
"Merhaba ben Ayşe" dedi diyelim birisi, Ayşe = babaannemin adı = severim = yaşlı birini hatırla (hatırlama kodu) , kızı tekrar gördüğümde bu kodu anımsarım, tanıdığım yaşlı da çok olmadığından Ayşe'yi seçebilirim :)
Biraz karmaşık gibi en kolay bu yöntemi buldum.
- Yönleri de şaşırırım ben. Bu konuda takdir edilesi bir annem var. İlk defa girdiği bir ortamın neredeyse koordinatlarını çıkarabilir. "Biraz önce yanından geçtiğimiz okul güneybatıda kalıyor Esra" gibi. Benden cevap: "Okuldan mı geçtik?"
Coğrafya derslerini çok aşırı severdim, Nilo sana göz kırptım burada sen anladın, "Haritada Kaybolmak" kitabını da çok sevdim ama benim bu yön şaşırma halim bir türlü geçmedi.
"Rüzgar kuzeybatıdan esiyor bu gece" (Annem)
"Esmesi iyi oldu, sıcaklamıştık." (ben)
- Öncelik/sonralık işleri de tam net değil kafamda. Diyelim ki yemek yapacağım, ben önce malzemeleri çıkartıyorum, tencereye koyuyorum. Aklıma geliyor bu işte bir eksiklik var diye. O ara bunu önceden de yaşadığımı anımsıyorum, aklıma yağ ve salça geliyor.
İşte tam da bu yüzden 2-3 farklı yerde hazırlanıp pişirilen yemek tariflerini yapamıyorum, kafam çok karışıyor.

- Ben tam bir "çürük meyve seçicisi"yim. Sırf bu özelliğimden dolayı pazarcıların/marketteki manav görevlisinin beni çok sevdiğini fark eden karabalık seçimleri kendisi yapıyor.
Bana bir kasa harika elma verin ve içine (diplere de olabilir) 2 adet çürük koyun, iddia ediyorum, ilk 5 seçimimde onları bulabilirim. Bunu oranlamaya çalışamadım ama iyi bir rakam değil mi?
-Meyve ve sebzelerde çürük bulduğumda eskiden yerlerine bırakırdım şimdi "ama onları kimse almayacak, yalnız kalırlar mı" duygusuna kapılıp üzülebiliyorum. Amelie'deki manavın içli çırağını benden iyi kimse anlayamaz :)
- Rakam demişken... Matematik hakkında 3,5 yıllık blog hayatımda derli toplu bir yazı yazmamış olduğum için link veremedim ama ben bu konuda sahiden fenayım.
7+8'i şöyle buluyorum: 7+7+1 =15 :) Önemli olan da doğru sonucu bulmak değil mi zaten?
Dört işlem ve çarpım tablosu konusunda biraz fazla kötüyüm, ilkokulda özel ders aldığım kıvırcık Hüsniye Öğretmene (matematik öğretmesi haricinde hala çok severim onu, annemin kadim dostu) karabalığın tanıştığında "Esra hala dört işlemi parmakla sayarak yapıyor" demesiyle duyduğum utancı anlatamam. Bu konuda ona hala küsüm :)
Riko ve Oskar kitabını okuyanlar beni daha anlayacaktır, biri bana matematiksel bir şey sorduğunda kafamda bingo topları dönüyor.
"Hesap 62 tl, siz bana 80 lira verdiniz, para üstü de..." Gerisini duymuyorum bile. Eskiden Riko'nun dondurmacıda yaptığı gibi beni kandırmasınlar diye para üstünü sayıyor numarası yapardım artık yapmıyorum. Birkaç sefer itiraz ettim çünkü, onlarda da haksızdım :( (en temizi kredi kart)
bir de hep aklımda olan sayılar var:
144  = ilk okul numaram = 12*12
17 = doğum tarihim = asal sayı
9 = elifin doğum tarihi = karekökü var = 3
Karekök, üslü sayılar, havuz problemleri ve bilinmeyenli denklemleri çözebilmek için yıllar içinde nasıl bir yöntem geliştirdiğimi yazsam sanırım matematiği iyi olanlar ağlar :)
- Matematikle ilgili midir bilmiyorum ama gramaj hesabı da yapamam ben. Diyelim marketten 150 gramlık bir şey aldım, bunu nasıl bir kavanoza koyacağımı bilemem. Ya boşluk çok kalır ya da
- Küslük demişken bazen birine küsüyorum, o bunu bilmiyor, sonra kendi kendime o kişiyle barışıyorum :) "Öyle demek istememiştir zaten", "Benim iyiliğimi düşündüğü için öyle dedi" (Gonca :P )
- Saçlarım konusunda da annemden yıllarca duyduğum şu cümle beynime kazındı: "Esra, saçlarını tara" Biraz kişiliksiz bir saç tipim var. Nemli bir yerdeysek hop kabarır,dalgalanır; Ankara gibi kuru bir havadaysak aşağı doğru eğime geçer, geçerken arada asilik yapanlar olur o yüzden de bu saç tipinin ne yapmak istediğini kimse anlayamaz. "Acaba yataktan kalmış hali mi?" "İştekiler bence bundan şüpheleniyorlardır :)
Fotoğrafın sahibi Memede sevgilerle :)
- Tuhaf bulduğum ama içimin cız etmesini engelleyemediğim bir diğer şey ise, yeni yıldan önce "mutlu yıllar" dendiğinde "o zamana kadar bir daha görüşmeyecek miyiz ki?" diye hüzünlenmem. Çok yakınlarınla görüşürsün tabii ama marketteki amcayla, posta görevlisiyle zaten niye görüşesin değil mi? Öyleyse o hüzün duygusu ne? Onu çözemedim.
- Unutkanlığım zaten var ama şimdi yazacağım anıyı her hatırlayışımda acayip gülüyorum.
Bir gün KKK'ye gitmiştik, onun odası acayip neşeliydi, her yerde bir şeyler olurdu, kitaplığında bir biblo gördüm ve dedim ki "Biblo da hiç sevmem, ne gereksiz bir şeydir, öylece durur hani ne yapacağını da bilemezsin..." Merve sessiz bu arada. Ben devam ediyorum,
"Böyle saçma bir şeyi kim aldı ki sana?"
"Sen..."
"Heeeeeeee" :)
- İçtiğim içecekleri neden bilmiyorum ama hep yarım bırakıyorum. Özellikle de neskafeyi. Sanki bardağın sonunu görmek istememe-yaşanmışlığın devam etmesinden hoşlanma gibi bir halim var ama israfı da sevmem :)
- Alışverişten pek anlamam. Mesela perde alışverişi tam bir karmaşa benim için. Kenarlara konulan koyu perdelerin ismini hatırlayamadım şimdi, perdeci amca bize sorduğunda "ne için kullanacağız ki onları" dedik. "Süs" dedi. Ben "kalabalık yapar, sıkılırız" dedim. Benim bakış açımla perde aldığımızda eski usul güneşlik denilen kapatıcı ile normal bir tül yeterli oluyor, perdeciler de beni sevmiyor :) Bir de "enini boy yapmak" ve "kaç metre gider" hesabı var. Ben anlamıyorum :)
- Çok makyaj yapmış birinden korkmak... Birini bu halde görünce başka yöne bakmaya çalışıyorum. "Kendini neden gizliyor ki" diye de düşünüyorum bazen.
- Diyelim birinin başına güzel bir şey geldi, ben ona tam olarak ne diyeceğimi bilemeyebiliyorum. Aynı şekilde oda arkadaşı gittiği için üzülen birine "Hayırlı olsun" da diyebiliyorum. Hediye verdiğimde teşekkür eden birine "afiyet olsun" demem gibi :)
- İsimleri unutuyorum ama yüzleri unutmuyorum demiştim ya. Onun sebebi de şu, kişileri duygularla geri çağırıyorum, bunda da pek yanılmıyorum :)
Diyelim biriyle karşılaştım, burnum koku alıyor = sen bunu bir yerden tanıyorsun = nereden tanıyor olabilirim = bana bir şey öğretmişti, sevmiştim ben onu = ama anlattığı konu gıcıktı = yıllar önce gittiğim dershanedeki matematik öğretmeni = bingo :)

Böyle de bir yazı oldu
Bu başlığı baz alıp kendi tuhaflıklarını yazmak isterlerse bu mime Aslı-Ebygale, Ülkü- 2 Çocuklu Hayat ve Mutlu Keçi'yi davet edeyim :)

*Bonus: Gülçin'in "15 dakika" önerisi hoşuma gitti, bir deneyeceğim :)



27 yorum:

  1. çok güldüm ya çoğu yerde kendimi gördüm :) bende acaba birtek benim paltomun cepleri bukadar dolumu diye kendime sorardım tek değilmişim rahatladım :) he birde herkesin ismini unuturum ya yıllarca hergün gördüğüm müsterime adı Kıvanc ken Erdinç dedim ama cidden erdinç ismi ona daha cok yakısıyordu :)))) Son birşey bende yön kavramı sıfır hal böyle olunca adres bulmamda çok zor oluyor :) sevgilerr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayy gerçekten öyle, adres bulmak tam bir zulüm bana da. Ne neresiydi, sağ ne taraftaydı sokak mı burası yoksa cadde mi derken vakit geçiveriyor, belki tüm balıklar böyledir ne dersin? :)

      Sil
  2. Canım Esra aslında mimler genelde derli toplu olur ordan burdan anlatıp konuyu yine uzun bir yazı kıvamında yazmışsın çok keyifliydi okumak ;)
    Senin tarafından mimlenmek güzel şey ;) Malum bizde vakit çok (anladın sen onu) müsayit olduğum en kısa zamanda yapacağım mimi
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabiii ki Ülkü, ne zaman müsaitsen,(anladım ben onu) :))

      Sil
  3. Dün konuştuklarımızı unut !! Mizah mı yazsan :) Bildiğin sesli güldüm :))
    Pek çok da benzerlik buldum. Manavlar beni de sever misal. Civan'la hiç takılmadık yalnız bilesin daha unutulmaz bir anı oldu.
    Bu arada yazmakta zorlanıyorum çünkü hâlâ bibloya gülüyorum ;))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum ki mizah mı yazsam :P Ben şimdilik blog yazayım sanki :)
      Bibloya ben de çok gülerim, Civan'ı ve seni çoook öperim :)

      Sil
  4. Bu tarz senin dostum :) seni sen yapan guzel ozellikler bunlar ;) okudukca bunlari beraber yasarkenki hallerin geldi gözümün önüne :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geldi değil mi? Ehehehe canlı görmek daha farklı ama değil mi? :)

      Sil
  5. Hehe enini boy yapmaya çok güldüm :) Enini boy yapınca hesaplı oluyor ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla mı? Oyy matematiğim de kötü ya zaten, ondan anlayamamışımdır :)

      Sil
  6. yer yer kendime de rastladım.. çok tatlısın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, bence sen daha tatlısın :)

      Sil
  7. heheheh çok güldüm ve çok eğlendim. Evdeki biblo olayı da bombastik :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değilm mi? O biblo duruyor mu ya ahahha :)

      Sil
  8. Ben de simleri hiç hatırlayamam

    YanıtlaSil
  9. HAhahahaah! ilahi Esra! Ne zamandır gelmemiştim buraya, gelir gelmez harika bir yazı okuttun bana.
    Ben de üzerime alınabilir miyim? Alışveriş meselesinde ben de saçmalayabiliyorum. En dertli olduğum kısım o. Belki yazarım bu konuda bişeyler :)
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş gelmişsin Banu :) Son zamanlarda senin blog çok aktif, pek keyifli oldu bu misafircilik :) Alışveriş meselesini haydi durma yaz yaz yaz :P

      Sil
  10. Esra yaa. Ne guzel bi yazi olmus:) keyfim yerine geldi.. perde olayi basta bir cok tuhafliklarimiz benziyor.. o kenardaki sus perdelere fon deniliyor ve dusunsene sadece sus:)) yillar once evlenirken gittigimiz tulcu boyle dediginde beni bir gulme almisti, zavalli esim cok utanmisti:) kiyafetler ayakkabilar esyalar ve hatta meyveler konusunda da cok benzerligimiz.varmis, nasil tatli tatli gulumsettin.. ben oyuncaklar konusunda bazen degisik davranabiliyorum.. mesela yeni bir oyuncak geldi eve gidip eskileri teselli ediyorum.. ay neyse blog yazmiyorum yorumda doktum.icimi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, senin yazın da beni güldürdü ama ne yazık ki ismini göremedim :(
      Perde konusu benim en bomba anlamadığım konudur aslında ev dekorasyonunda :P

      Sil
    2. Bu benmisim yahu:)) gece gece ne dusmus cenem:))

      Sil
  11. Özlem Yiğitaslan
    İlahi Esra, sabah sabah çok güldüm; bütün uykum açıldı:)).
    Sen daha söylemeden aklıma Rico geldi zaten. Ve seninle şahsen tanışmayı bir kere daha arzuladım. Biblo olayina hala guluyurum. Ben bu konuda tam tersiyim. Aldığım hediyeyi görünce üzerinden ne kar geçse de tanırım. Ama son zamanlarda insanları nerden tanıdığım animsayamadigim anlar oluyor. Ve hiç bozuntuya vermeden gayet de güzel muhabbet ediyorum. Eşim nerden tanıyorsunuz, kim diye sorduğunda hatirlayamadigimı söylüyorum 😂😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ehehehe Özlem, o da güzel, sohbet et ama kim olduğunu hatırlama :)
      Rikoyu okurken de aydınlandım zaten, aa iyiymiş bile dedim :P

      Sil
  12. Ya super olmus, bayildim bu yaziya acayip icten♡♡♡ Yalniz Esra mantonun ilk dugmesi konusunda seninle ayni manyiktayiz bende tek dugme iliklerim ve aman zaten usudum der digerlerini asla iliklemem:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler canım Ayşe :)
      Üşürüm de iliklemem önümü ehehehe :P

      Sil
  13. Bu yazınızı yüzümde kocaman tebessümle okumuştum. Ama yorum yazmamışım. Yazım dilinizi çok beğendim. Belki biraz geç buldum ama; sizi bir süredir takip ediyorum. Buralarda olduğumu belirteyim dedim sadece. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, çok teşekkürler.
      Wordpressleri açamıyor, okuyamıyorum kusura bakmayın :( Yoksa içinde kedi ve kitap olan her blogu okumaya can atarım :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...