Olsun, ben unutmadan aklımdakileri yazayım da varsın acele olsun.
Öncelikle ülke ve dünya gündemi ile ilgili iki kelam edesim var. Haber izlemiyor halimle bile birçok şeyden haberim oluyor. Bu durum iyi mi kötü mü tartışılır tabii. Neyse konumuz o değil.
Ankaradaki ilk patlamadan sonra "korku" gelmiş ve yüreğimin ortasına yerleşmişti ama o zaman bu kadar sıklıkla tehdit altında yaşayacağımızı bilmiyorduk. Safmışız belki. Sonra çeşitli yerlerden haberler gelmeye devam edince işin rengi değişti ve yüreciğime yerleşen korkunun esiri olmaya başladım(k). Metroyu sık kullanmasam da arada biniyorum ve her seferinde gözlerim etrafı tarıyor, "şüpheli" var mı diye. Ne yapacağım acaba? Göz göze gelsem ne diyeceğim? Allah korusun tabii ama neticede birileri ölüyor ve bu birileri hep masum insanlar oluyor. Ülke, din,dil ayrımı zaten yapmıyorum. Dünyada yaşanan herhangi bir olay için de aynı hislerle üzülüyor ve bir süre kabuğuma çekiliyorum. Sonra geçen gün yaşanan bir olaydan sonra şunu düşündüm: Yaşanması gereken yaşanıyor sadece. Biz de tanık oluyoruz en basit ifadeyle. Evet bu bilgi yeni değil ama benim aydınlanmamı sağladı. Bu korku hissi ile yaşamak kolay değil elbette ama kendimizi eve kapatacak halimiz de olmadığına göre, tedbirimizi alıp gerisini bırakacağız sanırım. Her şeyin bizim elimizde olmadığını/olmayabileceğini görüyoruz ve bu belirsizlik hali bizi düşündürüp yıpratıyor. İşte o aydınlanmadan sonra şunu düşündüm. Ya bundan sonrası bembeyaz, temiz ve güzel bir sayfa ise? Belki bu inanca tutunmak istedim. Öteki türlü olduğunda insanın cinnet geçirmemesi veya depresyona girmemesi işten bile değil. Dünya genelinde bir değişim & dönüşüm var. Tam bu noktada akıl sağlığımızı ve ruh dengemizi koruyabilmek için bilinçli olarak bir şeyler yapmalıyız gibi hissettim. "meli/malı" da bu ifadenin tadını kaçırdı biraz ama olsun, demek istediğimi ancak böyle anlatabildim. Yani bir şeylerden vazgeçmek yerine yaşamaya devam etmek ve bizi an'a bağlayan ne varsa onları yapmak. Zarar gören kişiler için dua etmek, yardım toplamak veya bir şeyler yapmak... Zihnimde şekillenen pek fazla şey olmadı bu satırları yazarken ama "pasif bir kabullenicilik"ten çıkmak gerektiğini gördüm. Hiçbir şey yapamıyorsak başımızı göğe kaldırıp bulutlara gülümsemek ve şükretmek de insana kendini iyi hissettirebilir.*
Şimdi bambaşka bir konuya geçiyorum.
Bazen Olur Öyle bu gidişle seri olacak gibi duruyor. İlkini buradan okuyabilirsiniz.
Yeni yaşadıklarımı da madde madde yazayım:
- Adanadayız. Elif'i kuaföre götüreceğiz, bir planlama yaptık sabah kısaca. Karabalık bizi bırakacak, yeri tam bilmediğimiz için de kuaföre yakın bir yerde kuzen bizi karşılayacak. Annem o ara sordu, "Eda gelmiyor mu?" diye, ben de "Hiç haberleşmedik, bir fikrim yok, sanırım gelmeyecek." dedim. 5 dakika sonra kapı çaldı (ki evden çıkmış olsaydık Eda beni ne yapardı bilmiyorum) Eda gelmiş, bizi kuaföre götürecekmiş. Şaşırdık tabii. "Sana akşam mesaj attım ya." dedi, ben de "Görmedim o zaman" diyordum ki, "Cevap verdin sen de, tamam dedin hatta" deyince, tüm bakışlar bana çevrildi: Kafam dalgın olamaz mı ya Allah Allah :)
- Hala Adanadayız. Bir mekandan çıkarken annem evin anahtarını bana ver-miş. Yaklaşık 5 dakika sonra ben panikle: "Bu anahtar da ne, kimin bu, benim değil ki?" diye irkildim. Kuzenim sakince "Annen az önce sana verdi, sen de tamam dedin ya" dedi. Ama o bilgi bende yok!
- İş yerindeyiz. Işıkları kapatıp yerime geçmişim. Ve ardından kurduğum cümle: "Elektirikler gitti, inanmıyorum!" oldu. Oda arkadaşım şaşkınlıkla "Işıkları sen kapattın ya" dedi. O bilgi de bende yok!
- İş yerindeyiz. Koordinatörüm bir evrak istedi ve ne hikmettir ki ben de hatırlıyorum, yakın tarihli bir şey bu. O da öyle dedi zaten. Ama ben sistemde ısrarla bulamıyorum. Neredeyse 3 ay da geriye gittim ve tüm evraklara tek tek baktım. "Bulamadım" dedim. Çok şükür ki hala benden bezmemiş koordinatörüm sakince "Gel beraber bakalım" dedi, eskiye dönük gittiğimiz ilk evrak yani sadece geçen haftaki evrakta aradığımızı bulunca benim surat kıpkırmızı. Neyse ki kızmadı kendisi :)
- Bir de son dönemde mail, mesaj vb. şeylere cevap verdiğimi sanıyorum ama vermemiş oluyor-muşum. Kızmayın veya küsmeyin bana, bilerek yapmıyorum çünkü :)
Bunları not almışım, not almadan unuttuklarım da varsa bilmiyorum, unuttum çünkü :)
Baktırdım B12'im de iyi, bir ara iğne de vuruluyordum ama şimdi çok şükür ki iyi.
Aklım nerede? Veya o kayıp halkalar nerede bilmiyorum.
Önceden olsa kendime kızardım bu durumdan dolayı ama şimdi kızgınlık hissetmiyorum.
"Olur öyle şeyler" diyorum.
Bazen de fıstık yapıyorum kendime, geçiyor.
:)
Görsel şuradan |
Akıl fikir kalmadı hiç birimizde. Her gün can korkusu ile nasıl olsun zaten. Artık terör bile sıradanlaştı ne yazık ne yazık :(((
YanıtlaSilSıradanlaşma kısmında ne yazık ki katılıyorum :(
SilEsra çok alemsin yaa :)
YanıtlaSilSana ve sevdiklerine bir zararı olmadıkça olsun öyle arada yaa.
Komik oluyor okumak ;)
Arada da gülelim diye yazdım zaten, sağolasın Burcucum :)
SilHamile olabilirsin belki :)
YanıtlaSilBen hamileyken varlığımı unutuyordum :)
Hahaha :)
Öperim.
Kesin değilim :) Kızsal günlerde olduğum için oldukça eminim ahahaha :P
SilBir de hamileyken düşün beni :)
Korkular hepimizde var.Geçen hafta İstanbul'a gittik. Havaalanında herkesten kuşkulandım kafamda senaryolar yazdım.Ya patlama olursa falan.Hepimizin psikolojisi çok kötü etkilendi bu olaylardan.İnşallah herşey düzelir.Umut ediyoruz.
YanıtlaSilBazen olut öyle durumları bana da bir ara çok oluyordu.Benim de kan değerlerim çok iyi çıktı.Ama sanırım kafam bişeylerle meşgul olduğundan basit konuları çok önemsemiyordum.Şimdi geçti mesela.
O tedirginlik ne yazık ki hep var, büyük şehirde bunu daha da çok hissediyor insan ne yaızk ki...
SilBendeki unutkanlıklar daha fena. Sen yine ucuz kurtarıyorsun bence :)
YanıtlaSilAyy sen de yazsana :)
SilBir kaç gündür düşünüyorum, çokça hemde...
YanıtlaSilDüşünmemeye çalışıyorum sonra da... Cinnet hali bundan sonrası biliyorum...
Umut etmeye devam etmek lazım, unutmamak ama devam etmek...
Garip hallerdeyim anlayacağın...
Öpüyorum seni, elektrikleri bir daha kesme olur mu :)))
Tamam tamam kesmem :)
SilUmut etmeye çalışmak değil de umut etmek daha pozitif geliyor.
Çalışmanın baskısı bile umudu bitirebiliyor ne yazık ki...