Kitap siparişlerim geldiğinde resmen kendimle mücadele veriyorum ya da kitaplar kendi arasında tartışıyor bilmiyorum, "önce beni okuyacak", "haayııır, beni" şeklinde sesler duyuyorum :)
kendimce bir liste yapıyorum ve sonra okuyacaklarımı kitaplıktaki "sonra okunacaklar" rafına diziyorum keyifli oluyor. Çöplük de onlardan biriydi hatta elimde gayet de güzel bir kitabım vardı bile. Kitaplıktan geçerken "oku beniii" diye seslendiğini hep duymazdan geldim. Ama baktım olmuyor pes ettim. Kitap resmen beni mıknatıs gibi kendine çekti.
yazarın diline, zekasına, kurgu gücüne, hayal dünyasına hayran kaldım. Zihnimde o kadar net görüntüler oluşmuştu ki tam da o günlerde filminin olduğunu öğrendim. henüz izlemedim, hem merak ediyorum hem de "acaba kitap tadında mı bıraksam" diyorum.
Kitabın bence en çarpıcı tarafı benim gözümde "mucizevi" olan bir şeyi "soğukkanlılıkla" anlatmış olması ve benim kitabı okurken heyecandan kalp atışlarımı duymuş olmam. Güm! Güm Güm Güm! Gümmm! şeklindeydi sanki...
Kapağına bakınca "çöplükte yaşayan 3 oğlanın başından geçen bir hikayeye benziyor" diye düşünmüştüm. Kitabı okuyunca bu hikayeyi ne kadar küçümsediğimi fark edip utandım.
Kitap gerçekten de bir çöplükte başlıyordu ve hikayede 3 oğlan vardı. Burası doğru ama oldukça eksik.
Hikaye devamlı olarak farklı kişilerin ağzından anlatılıyor ve bunu o kadar güzel kurgulamış ki yazar hikayede hiçbir kopukluk yok.
Görmediğimiz, bilmediğimiz bir dünyada meğer neler yaşanıyormuş diye kalakaldım kitap boyunca.
Manila'daki bu çöplüğe gidecek olsam sanırım ben de aşık olur ve gönüllü olarak orada kalmak isterdim. peki bunu yapabilir miydim? Sanmıyorum.
Hikayenin ne kadarı gerçek bilmiyorum, yazarın son notunda aslında açıklayıcı bir bilgi var ama yine de kafam karışık.
Bundan sonra okuduğum kitaplarla ilgili yazacağım yazılar hakkında bir karar aldım:
vaktim olmadığı için detaylıca yazamayacağımdan burada birçoğunu paylaşmıyordum :/ Yani ya hep ya hiç demiş oluyordum. Şimdiyse şöyle bir orta yol buldum: Kitap biter bitmez aklımda kalanları, çoğunlukla duygularımı, azıcık da hikayeyi anlatıp ortadan kaybolacağım :) Çünkü buraya da yazmazsam iyice unutuyorum. En son okuduğum kitabı hala yazamadım "Mucizeleri Saymak".
O yüzden de "Çöplük" ne anlatıyor derseniz:
"Çöplükte ne bulacağınızı asla bilemezsiniz" cümlesiyle başlayan arka kapağından alıntı yapabilirim.
Raphael, Graco ve Jun-Jun çöplükte yaşayan 3 arkadaş. Bir gün çöplükte içi para dolu bir çanta bulurlar. O günden sonra hayatları değişir çünkü polis de bu çantanın peşindedir çünkü çantada sadece para yoktur, ülkenin kaderini değiştirecek bir harita ve anahtar da bu çantadadır.
Hikayenin başlarında çocuklarının devamlı olarak "kaka" bulmalarına çok üzülmüştüm. hele Jun-Jun'un farelerle yaşadığı yer tüylerimi ürpertmişti. meğerse çok daha çarpıcı hikayeler beni bekliyormuş.
Neredeyse her satırda heyecan, şaşırma, hüzün, inanamama(şaşırmadan farklı bir tür bu), isyan etme gibi değişik duyguları bir arada yaşadım.
En sevdiğim karakter Jun-Jun, Kahya ve Olivia oldu galiba.
Hikayenin sonunda kendimi sorguladım: "Ben böyle bir şeyi yapabilir miydim?" "Cesaret edebilir miydim?" Yok, yapamazdım :/ Ama bu cesarete sahip insanların var olduğunu bilmek (kurgu bile olsa ki bence değil) bana umut verdi.
Filmi izlemek konusunda hala kararsızım ama yazarın tüm kitaplarını okumazsam çatlayabilirim. "Okula Dönüş" ve "Yaşam Tehlikelidir" kitaplarının Roald Dahl "En komik kitap" ödülüne aday olduklarını okudum, kaçırmamam lazım :)
Künye:
Çöplük
Andy Mulligan
Çevirmen: Arif Cem Ünver
Tudem Yayınları, 216 sayfa
Devamını oku »
kendimce bir liste yapıyorum ve sonra okuyacaklarımı kitaplıktaki "sonra okunacaklar" rafına diziyorum keyifli oluyor. Çöplük de onlardan biriydi hatta elimde gayet de güzel bir kitabım vardı bile. Kitaplıktan geçerken "oku beniii" diye seslendiğini hep duymazdan geldim. Ama baktım olmuyor pes ettim. Kitap resmen beni mıknatıs gibi kendine çekti.
yazarın diline, zekasına, kurgu gücüne, hayal dünyasına hayran kaldım. Zihnimde o kadar net görüntüler oluşmuştu ki tam da o günlerde filminin olduğunu öğrendim. henüz izlemedim, hem merak ediyorum hem de "acaba kitap tadında mı bıraksam" diyorum.
Kitabın bence en çarpıcı tarafı benim gözümde "mucizevi" olan bir şeyi "soğukkanlılıkla" anlatmış olması ve benim kitabı okurken heyecandan kalp atışlarımı duymuş olmam. Güm! Güm Güm Güm! Gümmm! şeklindeydi sanki...
Kapağına bakınca "çöplükte yaşayan 3 oğlanın başından geçen bir hikayeye benziyor" diye düşünmüştüm. Kitabı okuyunca bu hikayeyi ne kadar küçümsediğimi fark edip utandım.
Kitap gerçekten de bir çöplükte başlıyordu ve hikayede 3 oğlan vardı. Burası doğru ama oldukça eksik.
Hikaye devamlı olarak farklı kişilerin ağzından anlatılıyor ve bunu o kadar güzel kurgulamış ki yazar hikayede hiçbir kopukluk yok.
Görmediğimiz, bilmediğimiz bir dünyada meğer neler yaşanıyormuş diye kalakaldım kitap boyunca.
Manila'daki bu çöplüğe gidecek olsam sanırım ben de aşık olur ve gönüllü olarak orada kalmak isterdim. peki bunu yapabilir miydim? Sanmıyorum.
Hikayenin ne kadarı gerçek bilmiyorum, yazarın son notunda aslında açıklayıcı bir bilgi var ama yine de kafam karışık.
Bundan sonra okuduğum kitaplarla ilgili yazacağım yazılar hakkında bir karar aldım:
vaktim olmadığı için detaylıca yazamayacağımdan burada birçoğunu paylaşmıyordum :/ Yani ya hep ya hiç demiş oluyordum. Şimdiyse şöyle bir orta yol buldum: Kitap biter bitmez aklımda kalanları, çoğunlukla duygularımı, azıcık da hikayeyi anlatıp ortadan kaybolacağım :) Çünkü buraya da yazmazsam iyice unutuyorum. En son okuduğum kitabı hala yazamadım "Mucizeleri Saymak".
O yüzden de "Çöplük" ne anlatıyor derseniz:
"Çöplükte ne bulacağınızı asla bilemezsiniz" cümlesiyle başlayan arka kapağından alıntı yapabilirim.
Raphael, Graco ve Jun-Jun çöplükte yaşayan 3 arkadaş. Bir gün çöplükte içi para dolu bir çanta bulurlar. O günden sonra hayatları değişir çünkü polis de bu çantanın peşindedir çünkü çantada sadece para yoktur, ülkenin kaderini değiştirecek bir harita ve anahtar da bu çantadadır.
Hikayenin başlarında çocuklarının devamlı olarak "kaka" bulmalarına çok üzülmüştüm. hele Jun-Jun'un farelerle yaşadığı yer tüylerimi ürpertmişti. meğerse çok daha çarpıcı hikayeler beni bekliyormuş.
Neredeyse her satırda heyecan, şaşırma, hüzün, inanamama(şaşırmadan farklı bir tür bu), isyan etme gibi değişik duyguları bir arada yaşadım.
En sevdiğim karakter Jun-Jun, Kahya ve Olivia oldu galiba.
Hikayenin sonunda kendimi sorguladım: "Ben böyle bir şeyi yapabilir miydim?" "Cesaret edebilir miydim?" Yok, yapamazdım :/ Ama bu cesarete sahip insanların var olduğunu bilmek (kurgu bile olsa ki bence değil) bana umut verdi.
Filmi izlemek konusunda hala kararsızım ama yazarın tüm kitaplarını okumazsam çatlayabilirim. "Okula Dönüş" ve "Yaşam Tehlikelidir" kitaplarının Roald Dahl "En komik kitap" ödülüne aday olduklarını okudum, kaçırmamam lazım :)
Künye:
Çöplük
Andy Mulligan
Çevirmen: Arif Cem Ünver
Tudem Yayınları, 216 sayfa