Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




Gökçe Ateş Aytuğ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gökçe Ateş Aytuğ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2016 Perşembe

Kipri / Dick King Smith

Bazı kitaplar hep gözünüzün önündedir, hatta onu okumuş gibi hissedersiniz ancak kitaplığınızda bile yoktur. Kipri benim için tam olarak bu kategorideydi. Hayykitap'ın tarzını sevdiğim ve pek de hayal kırıklığı yaşamadığım için tüm kitaplarını okumak istiyorum. Çeviri ve editör ekibi benim açımdan 10 numara, bu ekibin hazırladığı kitapları okurken o kadar sade/temiz bir dil ile karşılaşıyorum ki, arkadaşım olsalar teşekkür edesim var :) Bu kitabın çevirmeni Gökçe Ateş Aytuğ'un "Bugün Aşktan Çok Sıkıldım" isimli iki kitaplık serisini okurken de benzer bir zevk yaşamıştım. Şiirsel Taş ise bence gerçekten ismi gibi "şiirsel" çevirilere imza atıyor. Mucizeleri Saymak, bunlardan sadece biri. (Zincir kitabından beklentim daha yüksek olduğundan biraz tereddüt yaşamıştım.)
Canım Feride bana gönderdiği pek tatlı gök kuşağı kartının yanına meğerse Kipri kitabını da koymuş, zarfı açınca hem çok şaşırdım hem de çok sevindim. Hatta bir an "Aa ben bu kitabı okudum" duygusunu hissettiysem de o hissin yanıltıcı olan "Çok okumak istediğin için okumuş olduğunu zannettiğin kitap" olduğunu hatırladım. Oh :)
Tatlı kiprimiz Azmi'yi ben "Pes Etmeyen Tavuk" Hilda'ya çok benzettim. İkisinin azmine de hayranlık duyup , pes etmeye çok yakın olduğum zamanlarda aklıma onları getiriyorum. Bir de Balık var tabii ama onu nedense yazmamışım buraya. Halbuki beni çok etkileyen bir kitaptır.

Şehir merkezinin dışında, müstakil evlerin dip dibe sıralandığı bir sokakta 5-A'da yaşıyor bu sevimli kirpi ailesi. Bulundukları yerde gayet iyiler aslında ama caddenin karşısındaki parkta leziz mi leziz salyangozlar, solucanlar ve sümüklüböcekler var. Tüm bunlara kim "hayır" diyebilir?
Yalnız küçük bir sorun var: karşıdan karşıya geçebilmek (hem de ezilmeden!)
Doğduğu günden itibaren dikenleri henüz yumuşak ve lastik gibiyken bile parlak bir çocuk olacağı belli olan Muzaffer Azmi Azami'nin Menekşe, Manolya ve Mimoza isminde 3 ablası var. Hikayede bu ablalara fazla yer verilmemiş olmasına üzüldüm, keşke onları da dinleyebilseydik :)
Karakter isimlerinin İngilizcesi nasıl bilmiyorum ama azimli bir kirpiye elbette ki Azmi denmesi pek yerinde, "Azami" nin sebebini ise okuyucuya bırakayım.
Bir "kirpi" neden "kipri" olur sorusunun cevabı da çok basit: Fazla merak kediyi öldürür, fazla azim kirpiyi duvara vurur :) (benim uydurduğum bir atasözü)
Azmi bir gün karşıdan karşıya geçmeye çalışırken yuvarlanır, kafasına darbe yer ve konuşması değişir çünkü "şişi kafalanmış"tır :)
"Eminlikle kesinim" ki ben bu kadar azimli olamazdım.
Korkardım bir kere, adımımı dahi atmayacağımı düşünüyorum.
Ama bizim Azmi, ne pahasına olursa olsun tüm riskleri göze alıp karşıdan karşıya geçmenin bir yolunu bulmaya çalışıyor.
"Buluyor mu peki?" derseniz...
1 saatinizi bile almayacak bu kısacık, bol kıkırdamalı, "kafam çok dolu biraz neşelenmem lazım" Kiprisi Azmiyle tanışmanızı ve adını tarihe altın harflerle yazdıran bu tatlı kirpinin macerasını okumanızı öneririm.
* Küçükken kuzenim "Nosey" isminde bir oyuncak kirpi hediye etmişti bana ve uzun yıllar o benim uyku oyuncaklarımdan sadece biriydi (2 numaraydı denebilir), ilk okulda doğum günüm kutlanacağı zaman annem sormuştu "ne'li pasta istersin?" diye, "kirpili" demiştim. İşte tam o an'ı anlatan bir fotoğrafım var, onu da bulunca ekleyeyim buraya :)

Kipri
Özgün adı: The Hodgeheg
Yazar: Dick King-Smith
Resimleyen: Ann Kronheimer
Çeviren: Gökçe Ateş Aytuğ
Hayykitap, 2012, 86 sayfa, karton kapak
Devamını oku »

1 Ağustos 2013 Perşembe

Pes Etmeyen Tavuk : Hilda :)

Ben küçükken damda -teras falan denmez bizim oralarda :) - kümesimiz vardı ve ben sabahları taze yumurtayı oradaki tavuklardan alırdım. Kaç taneydiler hatırlamıyorum ama her gün en az 1 yumurtamız olurdu ve üzerine de benim adım yazılırdı çünkü evin en küçüğü bendim :)
Civcivleri,tavukları ve horozları da hep çok sevdim o yüzden de benimle bir süredir bakışıp duran Hilda'ya daha fazla kayıtsız kalamadım ve "pes etmeyen tavuk" nasıl olurmuş merakla okumaya başladım.


Hilda, Az Toprak köyündeki Biddik Çiftliği'nde yaşayan küçük, kahverengi, çilli bir tavuk. Çok Tepe çiftliğinde yaşayan teyzesini görmeyi çok istiyor çünkü onun daha yeni 5 civcivi olmuş. Ancak aradaki mesafe Hilda'nın yürüyebileceği bir mesafe değil. O da oraya nasıl gideceğini çalı çitin dibindeki her zamanki yerine oturup arpacı kumrusu gibi düşünerek bulmaya çalışıyor.
Onu oraya götürecek bir araç bulması gerekecek ama nasıl? Ana caddeye çıkıyor ve kendini bulduğu ilk aracın içine atıyor. Aman o da ne! Bu bir çöp kamyonu... Ama pes etmek yok!
Ertesi gün kahvaltısını bitirir bitirmez yola koyuluyor ve büyük kırmızı aracın merdivenlerinde yeni bir maceraya atılıyor. Aman o da ne! Bu bir itfaiye aracı ve merdivenin başındaki Hilda'nın kızarmış tavuk olmasına az kaldı.  İtfaiyeci onu son anda fark etti ve evine kadar bıraktı da "itfaiye aracıyla evine kadar bırakılan tavuğa" rastlanılmadığından arkadaşlarına küçük bir hava bile attı :)
Diğer gün yola asfalt döşeyen dozer ile seyahat etmeye kalkışınca kendini asfalta yapışmış buldu. Bu sefer de şoförün yardımıyla yapıştığı yerden kurtuldu ancak eve kötü bir kokuyla gitmek zorunda kaldı.
Az Toprak Okulu öğretmenlerinden Bayan Smith küçük kırmızı, beyaz bir motorsiklet ile selesinde davetsiz bir misafir olduğundan habersiz bir şekilde yola çıktığında Hilda da selenin altında yazan "acemi sürücü" yazısının ne anlama geldiğini düşünmektedir :) Bu keyifli yolculuk da Hilda teyzesine ulaşamadan sonlanır ancak Bayan Smith Hilda'ya nasıl otostop çekeceğini öğretir.


Bu yöntem ertesi gün işe yarar ve çilli tavuk kendini teyzesi ve civcivleriyle kovalamaca oynarken bulur.
Biddik Çiftliğine döndüğünde Hilda kendisiyle ilgili yeni bir şey öğrenir; gurk olmuştur yani kendine bir aile kurmak istemektedir. Çiftliğin sahipleri en çok yumurta veren bu kahverengi çilli tavuğun gurk olmasını istemese, ilk yumurtası kek harcına gitse, Hilda ailesi için uygun, güvenli bir yuva henüz bulamasa da sizce pes eder mi?
Bu kitapta mısır gevreğini çokça seven ve insanlara teşekkür etmek için onlara güzel bir yumurta bırakan çilli, kahverengi, sevimli, azimli bir tavuk ve onun pes etmeme hikayesi var.
Ailesini kurmaya çalıştığı bölümler aslında çok daha uzun ama okumak isteyenlerin merakını öldürmek istemem :)
Bazen kafamıza bir şeyi koyarız ancak çevremizdekiler bizimle dalga geçer ya da şartlar bizi o kadar zorlar ki pes ederiz...
Jill Tomlinson'un 1967'de yazdığı bu hikayedeki tavuk yani Hilda ise pes etmiyor, pek çetin ceviz :)
Paul Howard'ın resimleri de otostop çizimleri gibi oldukça keyifli.
Kitabın çevirisini de Bugün Hayal Kuracaktım kitabından tanıdığımız Gökçe Ateş Aytuğ yapmış.

Kitabın tek sevmediğim tarafı özenerek hazırladığım kitap ayracına ihtiyaç bırakmamasıydı :)
Yazara, çizere,çevirene,HayyKitap'a ve tüm ekibe teşekkürler; çok keyifli bir zaman geçirdim Hildayla.

* Jill Tomlinson'un yazdığı küçük hayvanlar kitapları bir seri aslında. Ben daha önce "Karıncanın Ne Olduğunu Bilmeyen Karıncayiyen" ve "Evine Dönmek İsteyen Kedi" kitaplarını okumuştum. Diğerlerine henüz fırsat olmadı ama laf aramızda Hilda'nın kalbimdeki yeri başka :)


HERKESE ÇOK KEYİFLİ OKUMALAR HATTA EN KISA ZAMANDA PES ETMEYEN TAVUK HİLDA İLE TANIŞMA İMKANI DİLERİM :)

Künye:
Pes Etmeyen Tavuk
Yazar: Jill Tomlinson 
Resimleyen: Paul Howard 
İngilizceden çeviren: Gökçe Ateş Aytuğ 
Yayınevi: Hayykitap
Birinci baskı: Haziran 2013
Sayfa sayısı: 112 



Devamını oku »

18 Ocak 2013 Cuma

Tam da "Bugün Hayal Kuracaktım" :)

Birkaç gün önce bir kitap okudum daha doğrusu kitabın beni kendine çekişine engel olamadım. Kapağında sevimli kediler vardı,ondan mı? Oturup öyle bir solukta okumadım sanırım toplamı iki soluk falan yaptı :)
İşyerinde çok bunaldığım bir anda kendimi öğle arası kahve keyfi yaparken ve "Bugün Hayal Kuracaktım"ı okurken bulmuştum.. Yazarı Gökçe Ateş Aytuğ'un ilk kitabıymış ve Hayykitap tarafından yayınlanmış.
Kitap, toplamda 2-3 saatte geçmesine rağmen sanki koooocaman bir zaman dilimiymiş gibi geliyor çünkü kahramanımız Aslı'nın başına gelmeyen kalmıyor :)
Aklıma hemen kendi çocukluğum geldi.. Ben de kitaptakı gibi ağaçta kedi görmüş, evden bir koşu çıkmış ve süper kahramanlıkla onu kurtarmış falan değilim ama küçükken böyle "kahramanlıkları" hayal ederdim.Başrolde olsam da olmasam da..Hayal kurmayı çok severdim ama sonra aklım hemen başka yöne kayardı, doğru düzgün hayal de kuramazdım. Ben de çizerdim bir şeyler, hani Mavi'nin Mutluluğu yazısında bahsetmiştim, ben de bir şeyler çiziyorum ama gören "kaç yaş çocuğu çizdi bunu" diyor diye..işte hala o cümle değişmedi,neticede ben hayallerimi çizmek/yazmak gibi bir "iş" edinmiştim :)
Aslı'nın çevresindeki Eren Abi, hele ki Yakup Amca çok hoş sarıp sarmalamışlar Aslı'yı..
Sevindiğinde de üzüldüğünde de hemencecik ağlayan hatta bunu fark etmeden yapan bir kız çocuğu bana hiç de uzak değil :)
Kısaca; "Aslı'nın ağaçtan kedi kurtarma macerası" diyebileceğimiz bu kitabı sadece bu kadar-cık zannedenler hakiki Kars kaşarıyla ketenin tadını kaçıracak :)
Kitapta diğer çokça sevdiğim özellik; Aslı'nın ara ara hayvanlardan bahsetmesi.. Kuşlar, balıklar, filler, sincaplar vs.. Çocuktan sevgi taşıyor sanki ama hiç öyle yapmacık da durmuyor..
Utangaçlıkları, patates parmağı, kurabiyeyi öksürmesi gibi detaylar da çok gerçekçi geldi..
Bu kitabı kimler okumamalı? Başkalarına yardım etme konusunda iç sesini dinlemeyip tedbirli davranan ve bunu çocuklarına da tembih edenler / Sevgisini paylaşmak yerine sımsıkı içinde tutmayı övünç sayan / hayal kurmayı matematik formülünden ayırmayanlar.. Bence siz okumayın bu kitabı, bünyeye dokunmasın :)
Kitapta ara ara eğlenceli çizimler de var;

Başka ne söyleyecektim şu an hakkaten unuttum;
Ama ben tam da "Bugün Hayal Kuracaktım" :)

Herkese mutlu günler :)
Devamını oku »