Bu kitap, kesinlikle sonraya bırakılacak, bir ara yazarım diyebileceğim bir kitap değil.
Bu kitabı okumadan önce "güzel kitapları filme çekseler keşke" dediğim çok olmuştur. (sevmeyeceğimi bile bile) Ama bu kitabı okurken ve kitap bittikten sonra nedense şunu hissettim: "Yooo hayır, bu kitabı filme çekmesinler, bu haliyle kalsın" Uzun zamandır güzel bir film izlemedim ve şaşılacak derecede bunun eksikliğini de hissetmedim. Fark ettim ki bu ara okuduğum kitaplar -evet ikisinin de yeri ayrı ama- beni öyle doldurmuş ki. Bazı kitaplar için "iyi, güzel, hoş, okuyun" yazıyorum ama bu kitap için ne desem bilmiyorum. Sanki ne yazsam eksik kalacak. En son bu hissi Hayalperest ile yaşamıştım. Ondan da çok etkilenmiştim.
Enginar Kalpler kitabını muhtemelen BDK'da görüp listeme almıştım, geçen gün göz göze geldiğimizde içimde bir kıpırdanma yaşattı ve elimdeki kitabı bırakıp ona geçtim.
Ben daha az hüzünlü bir kitap sanıyordum ama hüznün beni bu kadar mutlu edeceğini hesaba katmamıştım. Çok ağlayacağımı düşündüğüm bir hikayeyi okuyamıyorum son zamanlarda, "Bülbülü Öldürmek", "Pal Sokağının çocukları", Son Kara Kedi" buna en güzel örnekler (ne yazık ki)
Mira ile tam 12 yaşına girdiği doğum gününde tanışıyoruz ve o gün regl oluyor. 3 kardeşin en büyüğü olan Mira'nın 9 yaşında Krish adında bir erkek kardeşi ve Laila adında yerinde duramayan 10 aylık bir kız kardeşi var.(aynı Elif) Büyükannesi Josie de hikayenin başlarında onlarla birlikteydi ancak sonra rahatsızlığından ötürü hastaneye yatması gerekti. Mira oldukça çekingen ve utangaç bir kız, okula en yakın arkadaşı Millie'nin elini tutarak gidiyor mesela. Ancak okuldaki yazarlık semineri onun tüm yaşamını değiştirecek gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Hocaları Pat Print bana hep Gönül Öğretmen'i anımsattı. İnsanın hayatında gerçekten iyi bir edebiyat öğretmeni olması ne büyük bir şans. Yazarlık seminerinde 4 kişiler: Mira, Millie, Ben ve Jide Jackson (JJ).
Bu kitapta anlatılan sadece, Mira isminde bir kızın 11 yaşından 12 yaşına girerken hayatına giren yeni insanlar, yaşanan değişimler, büyükanne Josie'nin hastalık süreci, ilk aşk ve ilk regl :) Ama kitabın tamamını okuyup bitirdikten sonra bu yazdıklarım sadece bütünün bir parçası gibi kalıyor. İçi o kadar dolu ki "Enginar Kalpler"in.
"Pek çok insan büyüdükçe kalplerinin etrafına sert kabuklar örer. Laila gibi küçük bebekler başlangıçta hassas ve sevecendirler. Başkalarına kolayca güvenirler. Ama yavaş yavaş kendilerini korumayı öğrenirler ve yıllar geçtikçe kalplerinin etrafındaki katmanlar sertleşir. Şuna bak, enginarın dışındaki kabuklar yenemeyecek kadar sert. Fakat enginarın kalbine doğru, katmanlar giderek narinleşiyor. Kabuklar incinmemizi engeller. Bu nedenle insanlar, kalplerine kimsenin dokunamayacağını bilerek ortalıkta rahatça dolaşırlar. Elbette bazı insanların elinden başka türlüsü gelmez. Onlar asla kendilerini korumayı öğrenemezler. Bu hayır da olabilir, şer de."
İlginçtir kitap bitince ağlayamadım. Öylece dondum kaldım. Normalde içinde ölüm olan kitapları bu kadar heyecanla (yemek yerken ve Elifle yerde emeklerken okudum kitabı) okuyamam, irkilirim, huzursuzlanırım. Ama bu kitapta öyle hissetmedim.
Mira ile o kadar benziyoruz ki, sanki kendi 11-12 yaşlarıma döndüm. İlk regl olduğumda neler hissettiğimi hatırladım, çok tuhaftı. Matematik benim için de şu cümlelerle ifade edilebilir :"Bense uzunca bir süre yanıtı düşünsem bile sayılara bakar bakmaz kafamın içinin bomboş olduğunu hissediyorum." Okulda yaşadığı zorbalığın bir benzerini ben ilkokuldayken yaşamıştım. 5,5 yaşında başladığım okulun ilk 3 senesi özel bir okulda geçmişti(sınıflar 20 kişilikti), 4 ve 5. sınıfları ise oldukça kalabalık bir devlet okulunda okumuştum. (sınıflar 65 kişilikti ve 3'erli oturuyorduk sıralara) O kalabalık sınıfta kendimi küçücük hissediyordum, Gökçe isminde bir kız vardı ve hep onun elinden tutma ihtiyacındaydım ilk günlerde özellikle. Herkes bana uzaylıymışım gibi bakıyor ve öyle davranıyordu. Derken bir gün bir sözlü sırasında -sınıfta herkesin önündeyken- cevabı biliyor ama sesim çıkmıyorken benimle yine dalga geçildiğini duydum. Ne olduysa o an oldu ve ben birden sınıfa doğru patladım :) Sonra da utandım, oturdum ağladım. (O an eteğimin altından bir şey görünmediğini umuyordum sadece :) Çocuk aklı, çocukluk diyoruz belki ama insanı çok etkileyen şeyler bunlar. Hep diyorum ya ben pek konuşamam ama yazarım diye. Telefonda da öyleyimdir, belki karşımdaki daha konuşacaktır ama ben onu rahatsız etmişim gibi "hadi görüşürüz, selamlar" deyip kapatırım :) Evde kimse yoksa bile selam söyleyebilirim yani.
Laf nereden nereye geldi, kısacası Enginar Kalpler kitabından çok etkilendim ve Mira ile aramızda çok büyük benzerlikler olduğunu düşündüm.
Biraz araştırınca kitabın devamı olduğunu ama henüz Türkçe'ye çevrilmediğini öğrendim, yıkıldım. Londra'ya gitmesi yakın bir arkadaşımı aradım ve sana bir siparişim var dedim, "çocuk kitabı mı" dedi :) İngilizcemi sırf bu kitapları daha rahat (sözlüksüz mesela) okuyabilmek için geliştireceğim, valla bak.
* Kelime Yayınları'nın ne harika kitapları varmış ve ben neden bu kadar geç haberdar oldum, bilmiyorum.
Kitabı okurken belimin ağrısını unuttum, Jide Mira'yı öptüğünde nasıl heyecanlanmışsam "hiii, öptü!" dedim yüksek sesle ve o an Elif öpücük attı :)
Bana beni anlatan ve bunu yaparken yüreğime dokunan kitapları seviyorum.
Eksik oldu, çok seviyorum...
Enginar Kalpler
Özgün Adı: Artichoke Hearts
Yazan: Sita Brahmachari
Çeviren: Meral Karamuk Uğurşan
Yaş grubu: 12+
Kelime Yayınları, 2012, karton kapak, 288 sayfa
Devamını oku »
Bu kitabı okumadan önce "güzel kitapları filme çekseler keşke" dediğim çok olmuştur. (sevmeyeceğimi bile bile) Ama bu kitabı okurken ve kitap bittikten sonra nedense şunu hissettim: "Yooo hayır, bu kitabı filme çekmesinler, bu haliyle kalsın" Uzun zamandır güzel bir film izlemedim ve şaşılacak derecede bunun eksikliğini de hissetmedim. Fark ettim ki bu ara okuduğum kitaplar -evet ikisinin de yeri ayrı ama- beni öyle doldurmuş ki. Bazı kitaplar için "iyi, güzel, hoş, okuyun" yazıyorum ama bu kitap için ne desem bilmiyorum. Sanki ne yazsam eksik kalacak. En son bu hissi Hayalperest ile yaşamıştım. Ondan da çok etkilenmiştim.
Enginar Kalpler kitabını muhtemelen BDK'da görüp listeme almıştım, geçen gün göz göze geldiğimizde içimde bir kıpırdanma yaşattı ve elimdeki kitabı bırakıp ona geçtim.
Ben daha az hüzünlü bir kitap sanıyordum ama hüznün beni bu kadar mutlu edeceğini hesaba katmamıştım. Çok ağlayacağımı düşündüğüm bir hikayeyi okuyamıyorum son zamanlarda, "Bülbülü Öldürmek", "Pal Sokağının çocukları", Son Kara Kedi" buna en güzel örnekler (ne yazık ki)
Mira ile tam 12 yaşına girdiği doğum gününde tanışıyoruz ve o gün regl oluyor. 3 kardeşin en büyüğü olan Mira'nın 9 yaşında Krish adında bir erkek kardeşi ve Laila adında yerinde duramayan 10 aylık bir kız kardeşi var.(aynı Elif) Büyükannesi Josie de hikayenin başlarında onlarla birlikteydi ancak sonra rahatsızlığından ötürü hastaneye yatması gerekti. Mira oldukça çekingen ve utangaç bir kız, okula en yakın arkadaşı Millie'nin elini tutarak gidiyor mesela. Ancak okuldaki yazarlık semineri onun tüm yaşamını değiştirecek gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Hocaları Pat Print bana hep Gönül Öğretmen'i anımsattı. İnsanın hayatında gerçekten iyi bir edebiyat öğretmeni olması ne büyük bir şans. Yazarlık seminerinde 4 kişiler: Mira, Millie, Ben ve Jide Jackson (JJ).
Bu kitapta anlatılan sadece, Mira isminde bir kızın 11 yaşından 12 yaşına girerken hayatına giren yeni insanlar, yaşanan değişimler, büyükanne Josie'nin hastalık süreci, ilk aşk ve ilk regl :) Ama kitabın tamamını okuyup bitirdikten sonra bu yazdıklarım sadece bütünün bir parçası gibi kalıyor. İçi o kadar dolu ki "Enginar Kalpler"in.
"Pek çok insan büyüdükçe kalplerinin etrafına sert kabuklar örer. Laila gibi küçük bebekler başlangıçta hassas ve sevecendirler. Başkalarına kolayca güvenirler. Ama yavaş yavaş kendilerini korumayı öğrenirler ve yıllar geçtikçe kalplerinin etrafındaki katmanlar sertleşir. Şuna bak, enginarın dışındaki kabuklar yenemeyecek kadar sert. Fakat enginarın kalbine doğru, katmanlar giderek narinleşiyor. Kabuklar incinmemizi engeller. Bu nedenle insanlar, kalplerine kimsenin dokunamayacağını bilerek ortalıkta rahatça dolaşırlar. Elbette bazı insanların elinden başka türlüsü gelmez. Onlar asla kendilerini korumayı öğrenemezler. Bu hayır da olabilir, şer de."
İlginçtir kitap bitince ağlayamadım. Öylece dondum kaldım. Normalde içinde ölüm olan kitapları bu kadar heyecanla (yemek yerken ve Elifle yerde emeklerken okudum kitabı) okuyamam, irkilirim, huzursuzlanırım. Ama bu kitapta öyle hissetmedim.
Mira ile o kadar benziyoruz ki, sanki kendi 11-12 yaşlarıma döndüm. İlk regl olduğumda neler hissettiğimi hatırladım, çok tuhaftı. Matematik benim için de şu cümlelerle ifade edilebilir :"Bense uzunca bir süre yanıtı düşünsem bile sayılara bakar bakmaz kafamın içinin bomboş olduğunu hissediyorum." Okulda yaşadığı zorbalığın bir benzerini ben ilkokuldayken yaşamıştım. 5,5 yaşında başladığım okulun ilk 3 senesi özel bir okulda geçmişti(sınıflar 20 kişilikti), 4 ve 5. sınıfları ise oldukça kalabalık bir devlet okulunda okumuştum. (sınıflar 65 kişilikti ve 3'erli oturuyorduk sıralara) O kalabalık sınıfta kendimi küçücük hissediyordum, Gökçe isminde bir kız vardı ve hep onun elinden tutma ihtiyacındaydım ilk günlerde özellikle. Herkes bana uzaylıymışım gibi bakıyor ve öyle davranıyordu. Derken bir gün bir sözlü sırasında -sınıfta herkesin önündeyken- cevabı biliyor ama sesim çıkmıyorken benimle yine dalga geçildiğini duydum. Ne olduysa o an oldu ve ben birden sınıfa doğru patladım :) Sonra da utandım, oturdum ağladım. (O an eteğimin altından bir şey görünmediğini umuyordum sadece :) Çocuk aklı, çocukluk diyoruz belki ama insanı çok etkileyen şeyler bunlar. Hep diyorum ya ben pek konuşamam ama yazarım diye. Telefonda da öyleyimdir, belki karşımdaki daha konuşacaktır ama ben onu rahatsız etmişim gibi "hadi görüşürüz, selamlar" deyip kapatırım :) Evde kimse yoksa bile selam söyleyebilirim yani.
Laf nereden nereye geldi, kısacası Enginar Kalpler kitabından çok etkilendim ve Mira ile aramızda çok büyük benzerlikler olduğunu düşündüm.
Biraz araştırınca kitabın devamı olduğunu ama henüz Türkçe'ye çevrilmediğini öğrendim, yıkıldım. Londra'ya gitmesi yakın bir arkadaşımı aradım ve sana bir siparişim var dedim, "çocuk kitabı mı" dedi :) İngilizcemi sırf bu kitapları daha rahat (sözlüksüz mesela) okuyabilmek için geliştireceğim, valla bak.
* Kelime Yayınları'nın ne harika kitapları varmış ve ben neden bu kadar geç haberdar oldum, bilmiyorum.
Kitabı okurken belimin ağrısını unuttum, Jide Mira'yı öptüğünde nasıl heyecanlanmışsam "hiii, öptü!" dedim yüksek sesle ve o an Elif öpücük attı :)
Bana beni anlatan ve bunu yaparken yüreğime dokunan kitapları seviyorum.
Eksik oldu, çok seviyorum...
Enginar Kalpler
Özgün Adı: Artichoke Hearts
Yazan: Sita Brahmachari
Çeviren: Meral Karamuk Uğurşan
Yaş grubu: 12+
Kelime Yayınları, 2012, karton kapak, 288 sayfa
"Eğer birine söyleyecek iyi bir şeyiniz yoksa hiçbir şey söylemeyin daha iyi."