Bu kitap daha çıkar çıkmaz gözüme çarptı çünkü kapak görseline bayıldım ve nedense içindeki hikayeyi de çok seveceğime dair bir şeyler hissettim ama kitabı satın alıp okumam neredeyse 1 yılı buldu. İlk satırları önceden okuduğum için çok fazla hayal kırıklığı beklemiyordum ama ilk 50 sayfa o kadar "ortalama/hatta onun altında" geçti ki, şaşırmadım desem yalan olur. Okuyorum ama hani şöyle çorba karıştırırken veya tuvaletteyken elime almak isteyecek derecede sabırsızca değil. Öyle, satırlarda göz gezdiriyor gibi okuyorum. Sonra ne oldu bilmiyorum, beni aldı bir heyecan.
"Ee sonra ne olmuş?" diye diye ve aslında kitabın en başında sonunu bildiğimiz halde bir merakla okudum. Ve bu kitap 2016 ile 2017'nin arasında arafta kaldı. Ben ilk başta savsaklayarak okumasaydım 2016'nın kapanış kitabı olabilirdi ama o zaman karabalığın 31 aralık günü mesaiye gideceğini bilmiyordum. Hal böyle olunca Elif de gece 12'ye 10 kala uyuyunca kitabın son 100 sayfası 2017'ye kaldı :) Goodreads için bu "2017"demek olsa da kitap bence hala arafta.
Kitaplarla ilgili bir şeyler yazarken neden bu kadar detaya girdiğimi merak eden varsa, cevabı benim de bilmediğimi belirteyim.
Yani sadece hikayede şunlar oldu bitti demek yerine neredeyse Big Bang'ten başlamam bazen bana da tuhaf gelse de sanki bu haliyle tam ve bütünmüş gibi geliyor. Yani ortada bir öncesi ve emek var :)
Bak hala lafı uzatıyor!
Lola ve Mathias İspanya'da küçük ve minik bir kitapçı dükkanı işletirlerken onları gizlice takip eden ve raflara kitap bırakıp sonra da bunları satın alan Alice'ten habersizdirler. Bir gün Alice ve Lola tanışıp sohbet etmeye ve beraber Patiska Saçlı Kız isimli anı kitabını okumaya başlarlar. Bu kitapta yer alan Rose Tomlin yoksa Alice midir? Bunu neredeyse en başından beri biliriz ancak Lola durumu anlayamaz. Farklı bir oyun içerisinde geçmiş yaşamlara ve Dünya Savaşlarına ve en nihayetinde İspanya İç Savaşı'na tanık oluruz. Hepsi birbirinin içerisine geçmiş bu hikaye beni zaman zaman hüzünlendirse de içerisinde kendime ait bu kadar çok anekdot bulacağımı düşünmüyordum. O yüzden de şaşırdım.
Rose'un etkileyici bir hikayesi var, muhtemelen bir Latin yazsa daha da etkileyici olurmuş, bu haliyle yüzeysel geçilmiş bile denebilir. Kitapta yer alan Henry yaptığı iş tamamen farklı olsa da (yazar-çevirmen) bana karabalığı anımsattı.
Kitapta beni en çok etkileyen, Rose Tomlin'in kendini ait hissedeceği bir aile, kişi veya bir şeyi arayışı oldu. Bunu da Henry'nin omzunda buldu, bu kısım evet çok romantikti.
Tam bu noktada "neden sadece kendi başına olmaya çalışmadı veya bu ona yetmedi?" denebilir ama bebekliğinden beri farklı ailelerde ve yetimhanelerde büyümüş biri için o gerçek sıcaklık, nasıl bir değerdedir, sanırım yaşamadan bilmek zor.
Rose'un gayrimeşru bir çocuk olması ve babasının kim olduğunu bir süre sonra öğrense de annesini oldukça sonra öğrenmiş olması ve anne-kız ilişkisinin gelgitleri bana Iza'nın Şarkısı'nı ve canım Etelka'yı anımsattı.
"Bir zamanlar hayat bizimdi." Lola'nın kurduğu bir cümle ve umarım biz de bu cümleyi kurmak zorunda kalmayız, okurken bile içim sızladı.
Bu kitapta ayrıca pek çok yazar ve kitap ismi de not ettim. Bilmediğim kelimeleri sözlükten bulup not aldım ve bunları yeni kitap defterime not etmeye başladım. Böyle bir defteri satın almayacağımı biliyordum çünkü yeni bir şey almak gereksiz olacaktı, lakin canım Yasemen'in gönderdiği Jip ve Janekeli defter o kadar cuk oturdu ki bu iş için. Defterle beraber uyuyabilirim :)
Hikayede Coco Chanel ve Pablo Picasso da vardı, geçen yüz yıla ait dönem kitaplarını ve anı yazılarını daha çok okumak istiyorum.
Son olarak kitabın çevrisinin, redaksiyonun ve kapak görselinin çok başarılı olduğunu söylemeden geçmek istemedim.
Müzik bilgim pek olmadığı için Debussy'i tanımıyordum, bu kitapla öğrendim, şuradan eserlerini dinleyebilir ve son cümlenin tadını çıkarabilirsiniz:
"...sadece hayatta olmanın verdiği mutlulukla" 💗
Devamını oku »
"Ee sonra ne olmuş?" diye diye ve aslında kitabın en başında sonunu bildiğimiz halde bir merakla okudum. Ve bu kitap 2016 ile 2017'nin arasında arafta kaldı. Ben ilk başta savsaklayarak okumasaydım 2016'nın kapanış kitabı olabilirdi ama o zaman karabalığın 31 aralık günü mesaiye gideceğini bilmiyordum. Hal böyle olunca Elif de gece 12'ye 10 kala uyuyunca kitabın son 100 sayfası 2017'ye kaldı :) Goodreads için bu "2017"demek olsa da kitap bence hala arafta.
Kitaplarla ilgili bir şeyler yazarken neden bu kadar detaya girdiğimi merak eden varsa, cevabı benim de bilmediğimi belirteyim.
Yani sadece hikayede şunlar oldu bitti demek yerine neredeyse Big Bang'ten başlamam bazen bana da tuhaf gelse de sanki bu haliyle tam ve bütünmüş gibi geliyor. Yani ortada bir öncesi ve emek var :)
Bak hala lafı uzatıyor!
Evde gerçekten Türk kahvesi bitmiş, tek içimlik kahvelere sarıldım :) |
Rose'un etkileyici bir hikayesi var, muhtemelen bir Latin yazsa daha da etkileyici olurmuş, bu haliyle yüzeysel geçilmiş bile denebilir. Kitapta yer alan Henry yaptığı iş tamamen farklı olsa da (yazar-çevirmen) bana karabalığı anımsattı.
"Sakin, dürüst ve sabırlı."
Tam bu noktada "neden sadece kendi başına olmaya çalışmadı veya bu ona yetmedi?" denebilir ama bebekliğinden beri farklı ailelerde ve yetimhanelerde büyümüş biri için o gerçek sıcaklık, nasıl bir değerdedir, sanırım yaşamadan bilmek zor.
Rose'un gayrimeşru bir çocuk olması ve babasının kim olduğunu bir süre sonra öğrense de annesini oldukça sonra öğrenmiş olması ve anne-kız ilişkisinin gelgitleri bana Iza'nın Şarkısı'nı ve canım Etelka'yı anımsattı.
"Bir de keşfetmeye çalıştığımız şeyin hayatın kendisinden başka bir gizem olmadığını."
"İlk kez dudak dudağa değil, bakışlarla öpüşülür."
"Alışkanlık, yaratıcılığın en büyük düşmanıdır."
"Gerçeklik, hele ki size sırtını döndüğünde çok ama çok kırılgan bir şeydir."
"Sonra aileyi düşündüm, sevgi ve uzlaşmazlığın bir arada bulunduğu o dar çemberi."
"Yaşam değişken bir şeydir ve bizler de onunla beraber değişiriz."
"Barış değildi kutladığımız, savaşın yokluğuydu."
"...deniz uzanıyor, gözleri kadar mavi ve derin."
"Bence mutluluğun da uyuşturucu gibi bir etkisi var; seni uyuşturuyor ve uyandığın zaman artık pek de bir şey hatırlamıyorsun."
"Bir şeylerle meşgul olduğunda hayat daha basit oluyor."
"Kontrol kaybı nedir, biliyordum, kontrolü yeniden ele geçirmek nasıl bir şeydir, biliyordum. Yaşamayı öğrenmiştim."
"Bir zamanlar hayat bizimdi." Lola'nın kurduğu bir cümle ve umarım biz de bu cümleyi kurmak zorunda kalmayız, okurken bile içim sızladı.
Bu kitapta ayrıca pek çok yazar ve kitap ismi de not ettim. Bilmediğim kelimeleri sözlükten bulup not aldım ve bunları yeni kitap defterime not etmeye başladım. Böyle bir defteri satın almayacağımı biliyordum çünkü yeni bir şey almak gereksiz olacaktı, lakin canım Yasemen'in gönderdiği Jip ve Janekeli defter o kadar cuk oturdu ki bu iş için. Defterle beraber uyuyabilirim :)
Hikayede Coco Chanel ve Pablo Picasso da vardı, geçen yüz yıla ait dönem kitaplarını ve anı yazılarını daha çok okumak istiyorum.
Son olarak kitabın çevrisinin, redaksiyonun ve kapak görselinin çok başarılı olduğunu söylemeden geçmek istemedim.
Müzik bilgim pek olmadığı için Debussy'i tanımıyordum, bu kitapla öğrendim, şuradan eserlerini dinleyebilir ve son cümlenin tadını çıkarabilirsiniz:
"...sadece hayatta olmanın verdiği mutlulukla" 💗