Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




kıskanmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kıskanmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2013 Cuma

Kıskanmak ya da Başkaları Adına Mutlu Olmak :)

İnsan olmanın öz'ünde sadece iyi huylar olduğuna çok da katılmıyorum.
Neden?
"Kötü" olmadan "iyi"yi görebilmenin, onu seçebilmenin ve varlığına şükredebilmenin güçlüğünden.
O yüzden de her insanda biraz -minicik de olsa- "kötü" diyebileceğimiz huylar vardır -bence-.
Başkası hakkında kötü düşünmemek/ başkasının kötülüğünü istememek/başkasını kıskanmamak vs. güzel şeylerdir de gerçek hayatta yeri nedir bilmiyorum.
Böyle yazıyorum ki az sonra içimdeki "kötü"leri dökünce kendimi savunacak bir şeyim olsun elimde :)
Hem öyle hem değil aslında..
Birkaç zamandır kafamı meşgul eden bir konu vardı; kıskanmak.
Geniş bir kavram elbette ki bu da ama burada bahsettiğim eşi/sevgiliyi duygusal olarak kıskanmaktan ziyade bir başkasını-kim olursa- herhangi bir konu hakkında kıskanmak. Maddiyata dayalı şeyler de değil bunlar.
Bilmece gibi konuşmaya başladığımı fark ettim..
Sanki tabu kelimeler varmış da ben o yüzden böyle yarım yamalak anlatıyormuşum gibi oldu :)
Daha açık konuşmak gerekirse son zamanlarda bazı konularda bazı insanları kıskandığımı fark ettim.
İlk etapta reddettim bu duyguyu, "ben kötü biri değilim" dedim, "kıskanmam ben"..
Yoo, ben bal gibi de kıskanıyordum.
Bunun için elbette kendime kızdım "ne kadar kötü birisin" diye, "başkasını kıskanmak da neymiş" .. (az önce kötü biri olmadığını savunan aynı kişi değil sanki :)
Bir süre bastırdım hatta bu duyguyu..
Sonra baktım hala benimle bari tanışayım dedim onunla, hazır buralara kadar gelmişken :)
Bana anlattıklarından sonra "çok da kötü biri" olmadığıma "insansı" taraflarımın olabildiğine karar verdim. Kendimi mi kandırdım bilmiyorum :)
En çok neleri kimleri ve neden kıskandığımı düşündüm.
Sorguladım.
Bir daha düşündüm.
Süzgeçten geçirdim.
Ortaya kabaca şöyle bir tablo çıktı;
- Maddiyatla ilgili bir şeyleri kıskandığım yok-muş, çok şükür. Şunun evi bunun arabası demiyormuşum hatta pek de önemsemiyormuşum, sevindim :)
- Sevdiklerimin sevgisini başkasıyla paylaşmak bana azıcık, birazcık dokunuyormuş. İlgiyi değil de sevgiyi ve sevginin gösterilmesini, önem verilmeyi seviyormuşum :)
- Ama en çok da sevdiği işi yapanları kıskanıyormuşum... Bu hususta çok iyi cümleler kuramayacağım. Hatta işini severek yapanlara da gıcığım :) Bir şeyleri değiştirmek kendi elimde değilmiş gibi davranıp aslında kendi elimde olduğunu ama cesaretimin az olduğunu fark ettiğimden beridir kendime de gıcığım.. Emek vermek isterken nereden başlayacağını bilememek, en azından bir yerlerinden başlayamamak, mikemmel yapacağım derken ortaya hiçbir şey çıkaramamak.. Evet işte dertliyim bu konularda. Bu hususları bir yudum su gibi yapabilenleri en azından benim gibi emeklemeden koşmaya çalışmamalarını minik de olsa adım atabilmelerini kıskanıyormuşum, bak söyledim rahatladım :)
- Bir sebepten görüşmediğim arkadaşlarımın iyi haberlerini alınca onlar adına mutlu da olabiliyormuşum.. Bu duyguyu hissetmek de güzel bence.
Kısaca; kendimle mücadele verdiğim, beni "kötü" insan yaptığını düşündüğüm kıskançlık duygusuyla da tanıştım, anlattıklarını dinledim, kimine hak verdim kimine içerledim ama bastırmadım-şimdilik-
"Kıskanmak" ya da "başkasının adına mutlu olabilmek" iki uç değil-miş, onu gördüm.
İnsan bir başkasını iyi huylu da kıskanabilirmiş,
Hayatta her şey bizim için var-mış,
Çünkü öz'ünde İnsanmışız :)
İnsanız :)
Kaynak: burada
* Kısa bir anekdot;
Üniversitede 1. sınıftayken sağlık sebebi nedeniyle sınavımın kötü geçtiği bir hocaya mail atmıştım, durumumu anlatıp bir konuda yardım istemiştim(not değil) ama uzun süre cevap gelmedi hocadan. Neticede benim için kötü olan bir sonuç oldu, hocayla ilgili de kötü düşüncelere kapılmıştım ki.. Bana uzun süredir hastanede yattığını, ameliyat olduğunu, bir şeyler yapmak için geç kaldıysa çok üzgün olduğunu belirten bir mail göndermişti. Kafamdan aşağı inen sıcak suyu hala hatırlıyorum.. Sonrasında da hocanın yanına gidip - en azından bu maili için- teşekkür etmek istedim ama gidemedim, gitmedim, olmadı.. 4. sınıftayken bir akşam vakti yokuş yukarı tırmandığım sırada - ve de lapa lapa kar yağıyordu- bu hocayı gördüm, yavaş yavaş aşağıya iniyordu. Benim kalbim küt küt atmaya başladı. Konuşmak istiyordum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum. Derken bir cesaret yanına gidip durumumu hatırlattım ve teşekkür ettim maili için. Bana sadece gülümsedi ve dönüp gitti. Giderken de şu cümleleri fısıldadı; "İnsanız hala, çok şükür" ...

Bu "insanız hala " lafını  da şükretmeyi de hiç unutmadım..
Şimdi kıskanmayla ilgili bir şeyler düşünürken de aklımda bu anekdot var.

HERKESE, BAŞKALARI ADINA DA MUTLU OLABİLECEĞİ, ADI KISKANMAK DA OLSA İNSANSI DUYGULARIYLA BARIŞABİLECEĞİ, ŞÜKÜR DOLU GÜNLER/ HAFTA SONLARI DİLİYORUM :)

Devamını oku »