Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




olmadıkolağanüstü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
olmadıkolağanüstü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2013 Çarşamba

Kahvenin Yanında Ne Gider; Sohbet Mesela :)

Bu bloga giriş cümlem buydu sanırım. "Kahvenin yanında" da neler gitmez ki aslında değil mi?
Bu arada son günlerde midemdeki asit güzelliğinin katkılarıyla kahve içemiyor olmam da bir ironi midir ya da annemin Türk kahvesi bağımlısı olması(bu da literatüre geçsin, böyle bir bağımlılık da var :) Ama en çok da "sohbet" yakışır kahvenin yanına sanki.. İşte öyle bir sohbet olsun bu da.Bir yerden gelmesi ya da bir yerlere gitmesi gerekmesin , önemli olan yol'un kendisi olsun :)
Zaten evcimen bir yapım olduğunu daha önce söylemiştim sanırım ama bu aralar -nedense- evde daha çok vakit geçirmek istiyorum. İş-ev arası kendimi başka başka gönderdiğimden falan değil aslında ama hani kafan çok doludur ve yapacakların /yapmak istediklerin hep evdedir-ya.. Tabii bunda işyerinde "olmadıkolağanüstü"* sıkılmanın da (*Clarice Bean'e sevgilerle :) etkisi yok mudur? Vardır elbet.. Olmaz mı?
Tam şu sırada Joy Fm'de çalmaya başlayan şarkı da eşlik etsin bize;

Doya Doya itiraf edersem belki kendime de iyi gelir; sevmiyoruuuuum bu işi, işyerini, insanları, saygısızlıkları, sigara içilmesini, otorite kurmaya çalışmalarını, arkandan iş çevirmeye kalkmalarını, küçücük olayları kocaman yapıp canını sıkmalarını, servise binmeyi, servisteki gereksiz muhabbetleri, serviste hala sigara kokmasını, doğru düzgün çay bile içememeyi, aslında kimseye güvenememeyi, kimseyle sır paylaşamamayı, sohbet edecek güvenilir birilerinin olmamasını, bugün söylediklerinin yarın önüne gelmesini, efendi görünmeyi, alttan almak zorunda olmayı, sorun çıkmasın diye hep "evet" demeyi, kendimi ifade edememeyi, iş boyu saatime bakıp iç geçirmeyi, havaya bakıp "dışarıda olmak vardı" demeyi...............................
Sevdiklerimi de yazayım;
Kendimce doya doya yaşadığım öğle aralarını, her gün aklıma eseni yemeyi, aklıma esen yere yürümeyi/oturmayı, bazen sadece yürümekse bazen sadece oturmayı kitap okumayı ya da öylece boş bakıp düşünmeyi..
Sanırım sadece öğle aralarını seviyorum :) O da büyük bir nimet benim için aslında, kıymetini de hep bilmeye çalışıyorum.
Bazen düşünüyorum, sorun nerde, diye.. Ki bu da saçma geliyor bazen, nerdeyse nerde, sanki elimde sihirli değnek var, onu düzelteceğim :)
Ama çoğu zaman "suç"luyu da başkası saymıyorum, kendime bakıyorum. Ki ben bunu çok fazla yapıyorum.. Kendimi "normal" bulmuyorum bir defa. O neyse artık, onu da bilmiyorum. Yalnız bu topluma "uygun" elbise olmadığımı biliyorum; çünkü ben ya taşıyorum ya da eksik kalıyorum.. Sanılmasın ki depresyonda falanım :) Değilim de öylece düşünüyorum ve ben sanırım yazdıkça rahatlıyorum :) "Uygun" olmadığım için de çokça şükredip mutlu oluyorum, bu bir nimet benim gözümde, belki satranç tahtasıdır önümüzde oynanan ve biz de o gerçekten "yukardan bakabileniz"dir, olamaz mı? İnsanlara yukarıdan bakmak, küçük görmek anlamında değil elbette bu, sadece parçaya bütünden bakabilmek ya da tam tersi :) "Uygun" olmayanlar anlamıştır ki zaten beni..
İşimi o zaman neden değişirmiyorum, mu? Bana bunu mu sordunuz? Hala sormadınızsa da sorun lütfen,bu soru çok hoşuma gidiyor, beni kendime getiriyor,silkeliyor,çamaşır ipinde az biraz havalandırıyor,velhasıl bu soru çok hoşuma gidiyor :) Belki bir gün cevap bile veririm .
Kafam dağınık ve unutkanım falan demiştim önceki yazılarda sanırım, hatırlayan olursa, işte bu yazı da şöyle başlamıştı değil mi, "evde olsak ne güzel olurdu" :)
İşte buraya diğer bir şarkı eşlik etsin, daha önce de yer vermiştim;

Evde olsam ne yapardım?
Öncelikle;
-Pijamalar giyilir,
-Sevgiliye öpücük kondurulur :)
- Evdeki zıpır kedi uyuyorsa daha az, uyumuyorsa daha çok sevilir :)
- Mutfakta demleme bir bitki çayı ve ona eşlik edecek incir,badem,ceviz hazırlanır
- Çalışma odasına gidilir ve "burası niye hep dağınık" diye iç geçirilir :)
- Yanı başımdaki kütüphanedeki kitaplar sevilir,
- Masadaki okunmayı bekleyen kitaplara üzülen bir ifadeyle bakılır
- Ruh halime göre kütüphaneden bir kitap seçilir
- Ayaklar itinayla uzatılır, geriye yaslanılır
- Kitaba gömülünür
- Evdeki Lokum'un kendini "ben de burdayım" demesiyle kendine gelinir
- Hava güzelse dışarıda koşturan çocuklara ve güneşe bakılır,
- Apar topar giyinilir
- Bisikletimin olmamasına hayıflanılır :(
- İtinayla Koşulur ,zıplanır, dışarda güneşlenilir :)
Eğer eve gidince benim mutfakta yiğidime mantı açacağımı, birikmiş çamaşıra el atacağımı, ütüye göz ucuyla bakacağımı düşünenler varsa... Yok, ben onlardan değilim :) Henüz olmadım :)

Not: Umarım çok depresif bir yazı olmamıştır, olduysa da olmuştur, yapacak da bir şey yoktur, bu da böyle olsundur :)

HERKESE BOL GÜNEŞLİ, ŞEN KAHKAHALI, KEYİFLİ GÜNLER DİLERİM :)
Devamını oku »