Bu konu hakkındaki daha önceki yazılarıma baktım ve giriş aynı, bir şeyler yazmak istiyorum ama yazmaya çekiniyorum.
"Takılma bunlara" deyip geçmeye çalışıyorum ama bazen de yapamıyorum demek ki, neyse umarım kimseyi kırmadan bir şeyler yazıp içimde birikenleri doğruca anlatabilirim.
Sosyal medya konusunda hoşlanmadığım şey, samimiyetsizlik.
İnstagramı yoğun olarak takip ettiğim zamanlar, evde Elifle baş başa olduğumuz, dünyada neler yaşandığını merak ettiğim zamanlardı.
Benim için bir nevi değişiklik oluyordu.
İyiydi, hoştu ama herkes mi güzeldi, her şey mi yolundaydı, bilmiyordum.
Birine bir şey hediye edilmek istenirken asıl amacın hediyeyi vermek değil de, benim duyurumu yapın mantığı olduğunu da çok sonra öğrendim. (neden böyle yapıldığını anlayamıyordum, hala da anlamıyorum)
Zamanla anneliği, bir meslek olarak görenler olduğunu, yaptığı paylaşımlarda sadece iyiyi, güzeli, doğruyu paylaşarak hep anne tavsiyesi verdiklerini gördüm.
Bu yanılgıya zaman zaman kendim de düştüm, düşmüşüm, düşüyorum :)
(Geçen gün bir arkadaş sadece hamile olduğunu söyledi, ben de "bak miden kötü olursa gaviskon al" diye başladım, kız da şaşkınlıkla "yoo kötü değil" dedi. O an bir duraksadım, demek ki yanılgıya böyle düşülüyor :) Kız, benimle sadece mutluluğunu paylaşmış, bana bir soru sormamış etmemiş, hemen niye akıl vermeye çalışıyorsam. Kendime kızdım. Bir daha hamile görürsem o sormadan tavsiye vermek yok.)
Anne olmak bir insanı sadece kendi çocuğunun/çocuklarının uzmanı yapıyor bence;
illa her çocuğun uyku eğitimi alması, emziği bırakması, tuvalet iletişimi kurması(eğitimi dersek yandık :), evde sağlıklı besinler yemesi ve asla çikolata tüketmemesi mi lazım?
Neden?
Çünkü doğru olan bu. (Kime göre?)
Bu yanılgıdan çıkmayı, takip ettiğim anneleri "anne" yönünden ziyade "insan olma" yönüyle takip etmeye başladığımı yavaş yavaş fark ettim.
Öğrenen olmaya çalışırken aslında sadece parmak sallayan ve durmadan şikayet eden öğreten anneler/insanlar gördüm.
Acaba neden sadece kendi yolumuzda yürüyemiyoruz, merak ettim.
Cevabı hala bilmiyorum.
Sosyal medyada anneliğin ötesinde durumlar da gördüm.
Bir insanı ve okuduğu kitapları seversiniz belki ama yaptığı paylaşımlar yoğun reklam içerikli ise bunlardan hoşlanmıyor olabilirsiniz. Bu, doğa değil mi?
Ve bir tercih yapıp "kitaplar güzel ama reklam pek sevmiyorum" deyip kişinin paylaşımlarını görmeyi bırakmanız halinde başınıza geleceklere de hazırlıklı olmanız gerektiğini sosyal medyada öğrendim: "Şok oldum, beni takip etmeyi nasıl bırakırsın? Sen zaten..."
***
Sosyal medyada yaşanılan bazı şeylerin mahalle baskısından farklı olmadığını düşünüyorum.
Bugün dark side'a geçiş günü, yoksa sen daha kutlamadın mı? A-aa!!!
***
Bazen instagrama bir şeyler yüklerken kararsız kalıyorum. "Bunu neden paylaşıyorum ki?" diye.
Bu sorgulama sanırım hiç bitmeyecek :)
Ben bu çekincedeyken farklı zaman aralıklarında baktığımda şunu da görüyorum: sosyal medyada yaşayanlar var :)
"Evleri yok mu acaba?" diye düşünmüştüm.
Sonra aklıma geldi, bir başkası da benim için aynı şeyi düşünüyor olamaz mı?
Olabilir :)
***
Geçen günlerde de sosyal medyada gereğinden fazla vakit kaybettiğimi gördüm. "Timeline" dediğimiz şeyde gerçekten güzel şeyler oluyor, özellikle de yurtdışında çizim yapan bazı isimlerin paylaşımları beni çok mutlu ediyor.
Ancak bu durumun bir boşluk doldurma, sıkıntı giderme halini aldığını ve beni yapmam gereken/yapmak istediğim işlerden alıkoyduğunu üzülerek fark ettim.
Momo'daki Duman Adamlar, kesinlikle sosyal medyaya sızmış durumda.
"Momo" demişken de aklıma geldi.
Ne kadar çok anne kitap tavsiyesi veriyor :)
İlk başta bu durum benim çok hoşuma gidiyordu ve bilmediğim kitapları öğrenmeme vesile oluyordu, yaşasındı.
Ancak şu an öyle değil, paylaşımlar arttıkça gördüğüm şey sadece ne yazık ki fazlaca tüketim oldu.
"Onu da okudum, bunu zaten okudum, şu harikaydı, o benim efsane yazarım" ile başlayan ve biten ifadeler beni yordu.
Kitapların içeriğinden/özünden çok, "ne kadar okuduk" ve "en son çıkanlardan kaç tane okuduk" kısmına takılıyoruz sanki.
"Bakın biz hep kitap okuruz, bakın biz hep doğadayız, aa ama baksanıza kime söylüyorum?" cümleleri duydum :)
O yüzden de ben ilk başlarda Elif ile okuduğum kitapları paylaşırken artık paylaşmıyorum instagramda.
Bunu yazarken de oğluyla/kızıyla "buakşambunlarıokuduk" etiketiyle paylaşım yapan anneleri kasettetmediğimi özellikle belirteyim ama asıl takip ettiğim şeyin kitaplardan ziyade tatlı yüzlü bebeleri olduğunu da yazayım :) Evet onlar kitaplardan çok daha tatlı :)
***
Bebek beklerken bence yaptığım yanlışlardan biri internete ve uzman annelere fazla bakmak olmuş. Bu uzmanlık hangi okulda veriliyor bilmiyorum ama hangi oto koltuğu iyi, hangi kitapları okumalıyız, çocuğumuzla nasıl konuşmalıyız, evde ne gibi aktiviteler yapmalıyız (aa yoksa siz aktivite-siz annelerden misiniz? :) konusunu en iyi onlar biliyordu.
Ben, karnı burnunda halimle mi bilecektim bunları? Peh! :)
Neyse ki Elif doğduktan ve bir zaman geçtikten sonra ben de Elif'in ve kendi anneliğimin uzmanı oldum. Yaşasın!
Bundan böyle aldığım oto koltuğunda, yaptığım yemekte, oynadığım oyunda ve okuduğum kitapta suçluluk duymayacaktım. Duymadım. Duymuyorum.
Bu farkındalığı yaşayabildiğim için çok şükür :)
***
İşin içinde sanallık olunca insanlar normalde söylemeyecekleri şeyleri orada söyleyebiliyor, ortada hiçbir şey yokken tartışabiliyor veya alınganlık gösterebiliyor.
Bazen düşünüyorum, kendimizi çok mu abartıyoruz acaba diye.
Amaç, keyif almak ve mutlu olmaksa en güzeli kendi dünyamızda kendi yolumuzda ve samimi arkadaşlarla olmak değil midir?
***
*Bu konuda şu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.
Devamını oku »
"Takılma bunlara" deyip geçmeye çalışıyorum ama bazen de yapamıyorum demek ki, neyse umarım kimseyi kırmadan bir şeyler yazıp içimde birikenleri doğruca anlatabilirim.
Sosyal medya konusunda hoşlanmadığım şey, samimiyetsizlik.
İnstagramı yoğun olarak takip ettiğim zamanlar, evde Elifle baş başa olduğumuz, dünyada neler yaşandığını merak ettiğim zamanlardı.
Benim için bir nevi değişiklik oluyordu.
İyiydi, hoştu ama herkes mi güzeldi, her şey mi yolundaydı, bilmiyordum.
Birine bir şey hediye edilmek istenirken asıl amacın hediyeyi vermek değil de, benim duyurumu yapın mantığı olduğunu da çok sonra öğrendim. (neden böyle yapıldığını anlayamıyordum, hala da anlamıyorum)
Zamanla anneliği, bir meslek olarak görenler olduğunu, yaptığı paylaşımlarda sadece iyiyi, güzeli, doğruyu paylaşarak hep anne tavsiyesi verdiklerini gördüm.
Bu yanılgıya zaman zaman kendim de düştüm, düşmüşüm, düşüyorum :)
(Geçen gün bir arkadaş sadece hamile olduğunu söyledi, ben de "bak miden kötü olursa gaviskon al" diye başladım, kız da şaşkınlıkla "yoo kötü değil" dedi. O an bir duraksadım, demek ki yanılgıya böyle düşülüyor :) Kız, benimle sadece mutluluğunu paylaşmış, bana bir soru sormamış etmemiş, hemen niye akıl vermeye çalışıyorsam. Kendime kızdım. Bir daha hamile görürsem o sormadan tavsiye vermek yok.)
Anne olmak bir insanı sadece kendi çocuğunun/çocuklarının uzmanı yapıyor bence;
illa her çocuğun uyku eğitimi alması, emziği bırakması, tuvalet iletişimi kurması(eğitimi dersek yandık :), evde sağlıklı besinler yemesi ve asla çikolata tüketmemesi mi lazım?
Neden?
Çünkü doğru olan bu. (Kime göre?)
Bu yanılgıdan çıkmayı, takip ettiğim anneleri "anne" yönünden ziyade "insan olma" yönüyle takip etmeye başladığımı yavaş yavaş fark ettim.
Öğrenen olmaya çalışırken aslında sadece parmak sallayan ve durmadan şikayet eden öğreten anneler/insanlar gördüm.
Acaba neden sadece kendi yolumuzda yürüyemiyoruz, merak ettim.
Cevabı hala bilmiyorum.
Sosyal medyada anneliğin ötesinde durumlar da gördüm.
Bir insanı ve okuduğu kitapları seversiniz belki ama yaptığı paylaşımlar yoğun reklam içerikli ise bunlardan hoşlanmıyor olabilirsiniz. Bu, doğa değil mi?
Ve bir tercih yapıp "kitaplar güzel ama reklam pek sevmiyorum" deyip kişinin paylaşımlarını görmeyi bırakmanız halinde başınıza geleceklere de hazırlıklı olmanız gerektiğini sosyal medyada öğrendim: "Şok oldum, beni takip etmeyi nasıl bırakırsın? Sen zaten..."
***
Sosyal medyada yaşanılan bazı şeylerin mahalle baskısından farklı olmadığını düşünüyorum.
Bugün dark side'a geçiş günü, yoksa sen daha kutlamadın mı? A-aa!!!
***
Bazen instagrama bir şeyler yüklerken kararsız kalıyorum. "Bunu neden paylaşıyorum ki?" diye.
Bu sorgulama sanırım hiç bitmeyecek :)
Ben bu çekincedeyken farklı zaman aralıklarında baktığımda şunu da görüyorum: sosyal medyada yaşayanlar var :)
"Evleri yok mu acaba?" diye düşünmüştüm.
Sonra aklıma geldi, bir başkası da benim için aynı şeyi düşünüyor olamaz mı?
Olabilir :)
***
Geçen günlerde de sosyal medyada gereğinden fazla vakit kaybettiğimi gördüm. "Timeline" dediğimiz şeyde gerçekten güzel şeyler oluyor, özellikle de yurtdışında çizim yapan bazı isimlerin paylaşımları beni çok mutlu ediyor.
Ancak bu durumun bir boşluk doldurma, sıkıntı giderme halini aldığını ve beni yapmam gereken/yapmak istediğim işlerden alıkoyduğunu üzülerek fark ettim.
Momo'daki Duman Adamlar, kesinlikle sosyal medyaya sızmış durumda.
"Momo" demişken de aklıma geldi.
Ne kadar çok anne kitap tavsiyesi veriyor :)
İlk başta bu durum benim çok hoşuma gidiyordu ve bilmediğim kitapları öğrenmeme vesile oluyordu, yaşasındı.
Ancak şu an öyle değil, paylaşımlar arttıkça gördüğüm şey sadece ne yazık ki fazlaca tüketim oldu.
"Onu da okudum, bunu zaten okudum, şu harikaydı, o benim efsane yazarım" ile başlayan ve biten ifadeler beni yordu.
Kitapların içeriğinden/özünden çok, "ne kadar okuduk" ve "en son çıkanlardan kaç tane okuduk" kısmına takılıyoruz sanki.
"Bakın biz hep kitap okuruz, bakın biz hep doğadayız, aa ama baksanıza kime söylüyorum?" cümleleri duydum :)
O yüzden de ben ilk başlarda Elif ile okuduğum kitapları paylaşırken artık paylaşmıyorum instagramda.
Bunu yazarken de oğluyla/kızıyla "buakşambunlarıokuduk" etiketiyle paylaşım yapan anneleri kasettetmediğimi özellikle belirteyim ama asıl takip ettiğim şeyin kitaplardan ziyade tatlı yüzlü bebeleri olduğunu da yazayım :) Evet onlar kitaplardan çok daha tatlı :)
***
Bebek beklerken bence yaptığım yanlışlardan biri internete ve uzman annelere fazla bakmak olmuş. Bu uzmanlık hangi okulda veriliyor bilmiyorum ama hangi oto koltuğu iyi, hangi kitapları okumalıyız, çocuğumuzla nasıl konuşmalıyız, evde ne gibi aktiviteler yapmalıyız (aa yoksa siz aktivite-siz annelerden misiniz? :) konusunu en iyi onlar biliyordu.
Ben, karnı burnunda halimle mi bilecektim bunları? Peh! :)
Neyse ki Elif doğduktan ve bir zaman geçtikten sonra ben de Elif'in ve kendi anneliğimin uzmanı oldum. Yaşasın!
Bundan böyle aldığım oto koltuğunda, yaptığım yemekte, oynadığım oyunda ve okuduğum kitapta suçluluk duymayacaktım. Duymadım. Duymuyorum.
Bu farkındalığı yaşayabildiğim için çok şükür :)
***
İşin içinde sanallık olunca insanlar normalde söylemeyecekleri şeyleri orada söyleyebiliyor, ortada hiçbir şey yokken tartışabiliyor veya alınganlık gösterebiliyor.
Bazen düşünüyorum, kendimizi çok mu abartıyoruz acaba diye.
Amaç, keyif almak ve mutlu olmaksa en güzeli kendi dünyamızda kendi yolumuzda ve samimi arkadaşlarla olmak değil midir?
***
*Bu konuda şu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.