Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




7 Nisan 2014 Pazartesi

Elif'e Sağlıkla Kavuşmaya Az Kala (İnş.) :)

Son yazılar biraz daha "ha geldi ha gelecek" şeklinde oluyor sanırım.
Kontrollerimiz 2 günde 1'e düştü.
Bende hem heyecan hem duygusallık had safhada.
Rutin olarak bakılan dopplerde bile ağlayacaktım, neden bilmem.
Elif de heyecanlı mı acaba, hep bunu düşünüyorum.
Keşke bilim ilerlemiş olsa ve içerideyken neler hissedebildiklerini anlayabilsek.
Tüm gün konuşuyorum onunla, en çok da onu ne kadar sevdiğimizi söylüyoruz.
Son haftalardaki kontrollerden sonra canım sıkkın oluyordu, pek gelişme olmadığı için.(insan bu evrede her şey yolunda diye şükretmeli aslında)
Ama 40.haftanın 2. perdesinden beridir bana daha farklı bir rahatlama geldi.
Eninde sonunda kavuşmayacak mıydık kızımıza? Millete kulak asmamaya başlayalı da neyse ki 1 hafta oldu; bu da bir gelişme.

Gerçekten bu süreçleri yaşamam gerekiyormuş, onu fark ettim.
Hani insan içindeyken anlamaz ya bazı şeyleri, olaydan uzaklaşınca görüntü daha netleşir.Sanırım bu da o hesap.
Hiçbir zaman kendimi şartlandırmamış olsam da gönlümden geçen hep normal doğumdu ama belli bir haftadan sonra kendimi sezaryene de hazırlamıştım.
Şu an doğum şeklimiz hala belli değil. Doktorum da -kadının resmen gözlerinden okuyabiliyorum- o kadar çok istiyor ki normal doğum yapmamı. Sezaryen ihtimalini ben sordukça o geçiştiriyor,ona o zaman bakarız diyor. Bu hallerini gerçekten çok seviyorum. Bir kez daha gerçekten "doktor ilgili olsun" dedim.
Elifin sağlıkla dünyaya gelmesinin onun için de ne kadar önemli olduğunu anlattı. Bugün yine içimden sarılmak geldi doktorumuza.
42. haftayı beklemeyi kendisi teklif etse biz kabul etmeyecektik; o yüzden de kararımız inşallah Elif'e bu hafta içinde kavuşmak yönünde.
Bence en önemlisi doktoruna güvenebilmek. Ben de gerçekten tecrübesine, samimiyetine, sıcaklığına, bilgisine güveniyorum doktorumuzun.
Kontrol sonrası kendimi yine bir kitapçıya ve kahveciye verdim (meyve suyu içiyorum gerçi :) Evde olup kurmaktansa dışarıda en sevdiğim yerlerde olmak bana daha bir huzur veriyor.
Bir de aklıma gelmişken hurma yiyip yürüyüş yaptım (hatta bir arkadaşımın tavsiyesiyle ananas yedim) ve "ne yapılabilir"i araştırdım. Sanırım son haftalara gelince hamile kişisi internetten en çok "doğum nasıl doğal yollarla başlatılabilir"bunu araştırıyor. İnanılmaz komik ve bir o kadar saçma bilgilere rastladım.
Sanırım bazen "olacağı varsa olur" lafına da inanmak lazım.
Hani sen elinden gelen bir şeyler varsa yap (yürüyüş gibi) ama kendini de helak etme; buna gerek yok.
Yani ben böyle düşünüyorum ama farklı düşünenlere de saygı duyarım çünkü bu herkesin kendi düşünce yapısı ve özeli.
Buraya sadece doğumla ilgili bir şeyler yazdığım için sanmayın ki sadece o an'a odaklandım.
Hayallerimde keyifli emzirmeler, kitap okumalar, parklarda koşmalar var.
Güzel şeyler düşünmeye devam etmek istiyorum.
Başka ne yazılar yazarım, ne zaman yazarım tabii ki bilmediğim için "bizim için dua edin olur mu?" diyip bu yazıyı da bitiriyorum.

HERKESE (U)MUTLU, GÜZEL, NEŞELİ, NİSAN BAHARI KIVAMINDA GÜNLER :)

Devamını oku »

5 Nisan 2014 Cumartesi

40.hafta / 2.perde

40. haftanın 2 perdeden oluşacağını hiç düşünmemiştim. Hatta 40. haftayı tamamlayacağımı da sanmıyordum, kızımız Mart ayında gelir diye düşünmüştük (biz de mart doğumluyuz diye mi acaba :P ) Ama işler hiç de planladığımız gibi olmadı, Nisan geldi. İyi ki de geldi. Seçimler geçti, çiçekler açtı ve güzel bir bahar havası kendini göstermeye başladı, yaşasın.
Bugün çok şükür tam 40 haftalık olduk. Şimdilik hala beklemedeyiz çünkü Elif canı ne zaman isterse o zaman gelsin diye anlaştık. 
Geçen yazımdan sonra gelen destek mesajları için çok teşekkürler, kendimi çok çok daha iyi hissettim.
Hatta benim için 2. perdenin -şimdilik- zihinsel süreci de değişti.

Zamanından ve şeklinden ziyade "Neeaaay Elife kavuşmaya az mı kaldıııı" şokundayım. Bunu yeni idrak etmem de ayrı bir komedi tabii. Kızım belki de bunu hissetmiştir :) İnsan hamileliğe o kadar alışıyor ki yeri geliyor hamile olduğunu unutuyorsun. Dün mesela kapının girişine çocuklar seksek oyunu çizmişler; taş atıp 1'lerden başlayasım geldi. Doktor kontrolü sonrası açık havadaydık, o da iyi oldu.
Evde olmayı genel olarak sevsem de tam da bu ara dışarıda yürüyüş yapasım, kırlarda termoslu piknik hazırlığında olasım var.
Elifle konuşmaya devam ediyoruz. Bugün hatta annem dedi ki "bak seni parklara götüreceğiz, çiçekleri seveceğiz ama koparmayacağız,onlar dalında güzel" :) Dedim anne mesajı burdan mı vemeye başladın :)) Hani öğretmen ya, bir yerden başlayayım diyor herhalde :P
İkinci perdede daha çok inşallah sağlıkla kızımıza kavuşacak olmanın heyecanı var. Böyle bir heyecanı daha önce yaşadığımı hatırlamıyorum. Hani insan hayatındaki başka şeylere de seviniyor tabii ama bu durum çok farklı bence.
Emzirme dönemi için süt arttırıcı yiyecek-içeceklerden aldık, hazırlıklar tamam.(tavsiyesi olanlar lütfen yorumda yazsın)
Kendimi zihinsel olarak hazırlamaya çalıştım önümüzdeki sürece.
Bir dahaki kontrol 2 gün sonra ve inşallah haftaya en geç bugün gibi Elifi sağlıkla kucağımıza almış oluruz. (42. haftayı beklememe kararı aldık)
Bizim kızımız da böyle muzipmiş işte ne yapalım değil mi? Zaten yüzünü de (hemen hemen) hiç göstermedi; tamamen sürpriz yani...
Doğum sonrası/loğusalık/bebek bakımı/emzirme ile ilgili güzel tavsiyelerinizi bekliyorum.
Okuduklarımdan sonra ilk yapacağım şey içgüdülerime güvenmek olacak.
Bir de -neyse ki öyle biri değilim ama- mükemmel olmaya çalışmayacağım.
Mutlu anne = mutlu bebek hem değil mi :)

HERKESE GÜNEŞLİ, GEZMELİ, HARİKA HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

3 Nisan 2014 Perşembe

Çalışan Hamileler için Sağlıklı Ana&Ara Öğünler

İşyerine giderken uzun bir süre öğle yemeğimi evden götürdüğümü söylemiştim; sebebi tamamen midemin başka yemekleri kabul etmemesiydi çünkü midem çok hassastı. Hatta birkaç önerim bile olmuş :)
Durum böyle olunca hamilelikteki geçişte pek de zorlanmadım.
Tek sorun insanın üşengeç yaradılışlı olması :)
O yüzden de hem sağlıklı hem pratik olanları yapmaya çalıştım.Kabul ediyorum kimi zaman kısır bir döngüdeydim ama en azından yürüyüşlerde zorlanmayacak kadar hafiftim. Bazen de pastanede keyifteydim tabii :)

Öncelikle şunu da belirteyim; bu menü tamamen benim mideme uygun hazırlandığından "az kalorili olma" gibi bir derdi hiç olmadı :) Her şey tamamen duygusal yani, aklınıza yatarsa diye yazmak istedim.
Kahvaltı:(saat:7-7.30) (dilerseniz aç iken 1 kaşık pekmez)
3 Dilim çavdar ekmeği
1 haşlanmış yumurta
Beyaz peynir / kaşar
reçel/bal
1 bardak portakal/mandalina suyu

Ara Öğün: (Saat: 10-10.30)
1 elma veya
Muz ve süt (kısaca muzlu süt) veya
Ihlamur ve ceviz/badem/fındık
Öğlen:(saat: 12-12.30)
Bulgur pilavı
Sebze yemeği ( kabak, ıspanak, kereviz, pırasa vb.) veya
Kuru bakliyat (mercimek, nohut, kuru fasülye)
Yoğurt
Ara Öğün: (saat: 15-15.30)
1 çavdarlı tost/ayran veya
Marullu/ semizotlu salata veya
1 meyve
Akşam yemeği:(18-19)
Sebze yemeği/ızgara köfte/balık
Bulgur pilavı/bazen makarna
Yoğurt
Akşam Sefası :) (canınız ne zaman isterse)
1 tabak meyve (elma, kivi, Trabzon hurması, çilek, muz, mandalina benim yediklerim)
Arada az yağlı/tuzsuz patlamış mısır (kendime torpil)

Kısa Kısa Notlarımdan:
*Bence asıl unutulmaması gereken günlük su içimi. O da 2.5-3 litre olduğunda ben kendimi daha iyi hissediyorum.
*Yemekleri akşamdan hazırlamak işin en kolayı çünkü sabahları daha da zor oluyor.
*Çantamda mutlaka siyah kuru üzüm&badem&ceviz&fındık&kayısı vb. taşıdım ki ani kan şekeri düşümlerinde hemen ağzıma atıvereyim :)
*Saatlere çok da takılmamak lazım ama en azından 2 saate bir bir şeyler yemek de lazım diye düşünüyorum.
*Ben bu programa %100 uymadım elbette;%80-85 uydum diyebilirim. Bazı günler canım sadece simit bazense sade kumpir yemek istedi; ben de kendimi zorlamadım.
*Burada güzel olan suyunu, yağını, temizliğini bildiğin bir şeyler yemek. (hele ki salatalarda)
*Bir de tavsiyem kendinize sevimli iki kap ve çatal/kaşık alın; her gün onlarla taşımacılık yapın :)
*Önerisi olan varsa yorum kısmına yazsın lütfen. Çünkü diyetisyen vb. olmadığımdan bu liste oldukça öznel.
*Şunu da söylemem lazım; bence en önemlisi sevdiğin şeyleri yemek ya da yediğin şeylerden mutlu olmak :)
Bu demek değil ki fast-food yensin(ki onlar insanı zaten mutlu etmiyor) ama tavsiye edilen her şeyi de yemeye çalışmak insanı bazen sıkıyor.
*Balık konusunda da -seviyorsanız- tavsiyem: somon :)
*Çalışıyorsanız ve vaktiniz çok olmuyorsa çavdar ekmeğine beyaz peynirli sandviç bile dışarıda yemek yemekten daha iyidir.

HERKESE SAĞLIKLI & LEZİZ YEMEKLER & MUTLU GÜNLER :)

Devamını oku »

Sevgili Oksitosin :)

Doktor olmadığım için tıbbi bilgiler yazıp kafa karıştırmaya gerek yok.
Oksitosin hormonu mutlu olduğumuzda beyinde salgılanan bir horman olup; ilginçtir ki hem aşık olduğumuzda hem de doğum eylemi sırasında kendini gösterirmiş.
Bir de doğumdan hemen sonra "ten tene temas"ın sebebi annenin oksitosin salgılaması ve rahmin çabuk toparlanmasıymış.
Oksitosin ile hurma meyvesinin arasında bağlantı var sanırım; okuduğum kaynaklarda da çok bilimsel olmasa da bu tarz bilgiler var; ben de neyseki hurmayı sevdiğimden her gün yiyorum. Ve cidden kan şekerim düşünce ya da yürüyüşten önce yediğimde çabucak toparlanıyorum.
                                                                                 ***
Sevgili Oksitosin;
Adını ilk duyduğumda "oksijen" karışımı bir şey zannetmiştim; meğerse sen bir tür "hormon"muşsun :)
hayatımıza hoş geldin diyecektim ama sen hep buralardaymışsın da bizim haberimiz yokmuş.
Bugünlerde nerelerde olduğunu bilmiyorum ama mutlu olduğum her an yanımdasın gibi geliyor. O yüzden de sana "sevgi hormonu" deniyormuş.
Umarım hayatımızda bolca olmaya devam edersin; yüzerken/yürürken/emzirme döneminde/kitap okurken/Pazar kahvaltılarında /deniz kenarında/Elifle beraberken... kısaca bizim hep hayatımızda ol,olur mu?
Bu ara belki birazcık daha fazla ortalarda görünüp doğum konusunda bize yardım edebilirsin :)
Hani belki :)

                                                                               ***
Dünkü "40. hafta" yazısına hiç de beklediğim alakasız tepkiler gelmedi; hatta genelde "yerini sevmiş annesi" dendi; mutlu oldum.
Oksitosinle ilgili yazıyı da aklıma gelmişken yazayım dedim yoksa dünden beri çok şükür daha rahatım.
Sürecimiz sağlıkla olsun, kolaylıkla ve güzellikle gelsin;
Biz bekleriz oksitosini de Elifimizi de :)

Devamını oku »

2 Nisan 2014 Çarşamba

Saftirik Greg'in Günlüğü: Ah Kalbim :)

Önce bu kitabın bana geliş hikayesini kısaca anlatayım. Saftirik Greg ile ben önceki yıllarda kuzenimden aldığım bir kitabı sayesinde tanışmıştım, sevmiştim de ama kendime almak aklıma gelmemişti :) Geçen seneki doğum günümde annem bana özel bir şey olsun diye hediye olarak "çocuk kitabı" almak istemiş. Ama ne alacağını bilememiş; kitaplığımda ne var ya da ben neyi severim bilememiş. Gitmiş bir kitapçıya ve ben kızıma kitap almak istiyorum ama okudu mu ya da sever mi kararsızım; ne tavsiye edersiniz demiş. Onlar da beni kaç yaşında düşündülerse artık "size en son çıkan Saftirik Greg kitabını verelim; tüm çocuklar bunu seviyor" demişler :) Aradan 1 sene geçti ve ben kitabın jelatinini bile açmamıştım. Hep inandığım bir şey varsa "kitabın da bir okunma zamanı" olduğudur. Yani kitaplığımı dolduruyorum ama okuyamıyorum desem de kimi zaman, bilirim ki bugün ya da seneye :) okuyacağım onları...
Saftirik Greg'in bu kitabı serinin 7. kitabıymış ama ben öncekileri okumadığım için bir kopukluk yaşamadım.
Bu kitapla ilgili söylenebilecek en güzel söz harika vakit geçirdiği ve her çocuğun mutlaka okumaktan keyif alacağı.
İçinde sadece yazı yok, sayfalarda yazılara eşlik eden oldukça neşeli çizimler de var.
Bu bile okumayı çok da sevmeyen bir çocuğa cazip gelecektir.
Bu çocuğun başına gelenler gerçekten pişmiş tavuğun başına gelmez :) Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumak istiyorum. Komik günlükler "Sevgili Salak Günlük", "Clarice Bean" gibi insana harika vakitler yaşatıyor.
Bir de ben utanmadan yanına film izliyormuş gibi mısır patlatmış olabilirim :)
40. haftayı güzelleştirmenin ve aslında hayatın her an'ından keyif alabilmenin bir yolu bence aşağıdaki fotoğrafta gizli; ne dersiniz?

Devamını oku »

40. Hafta

Bu yazıyı yazsam mı yazmasam mı çok kararsız kaldım. Bazı cümlelerim çevremdekileri kırar mı incitir mi acaba dedim ama yine de yazmak istedim. Geriye dönüp baktığımda hep mutlu, umutlu şeyler hatırlamak istiyorum ama bir parça içimi de dökebilirim herhalde burası kişisel bir blog olduğuna göre...
Çok şükür ki sağlıkla geldik bugünlere,birkaç gün sonra tam 40 haftalık olacağız. Tabii zaman ne gösterecek onu da bilmiyorum ama ben yine buradan bakınca neler görüyorum onları yazayım:
Daha önceki yazılarımda da söylemiştim aslında her şeyden önemlisi kişinin zihninin ferah olması, huzurlu olması. İyi bir doktor seçimi, sağlıklı beslenme (onu daz yazdım, yayınlamayı unuttum bak şimdi geldi aklıma), güzel aktivitelerle vakit geçirme vs.

Peki 40'a gelince neler oluyor?
Kim ne derse desin bir taraftan bebeğin hareketlerini güzelce hissettiğiniz müddetçe sakin kalmaya çalışıp aynı zamanda bu son günleri bekleyen o meraklı telefonlara hem de defalarca cevap vermeye sabırlı olmak anlamına geliyor-muş.
Bazıları tahmini doğum süresini 2 hafta sonraya veriyormuş, ilk duyduğumda anlayamamıştım ama şimdi "ah kafam" diyorum :)
Nankörlük de yapmayayım şimdi bu kadar çok sevenimiz olduğunu bile bilmiyordum yani iyi ki güzel insanlar var. (orası ayrı)
Bir de ne dediğini bilmeyen insanlar var ya... İşte onlara söyleyecek çok şeyim var da ben yine susuyorum. Geçen gün bir arkadaşım "susmamak lazımmış yoksa insanın içinde kalıyormuş" demişti bana. Çok haklı. Herkesin tarzı farklıdır ya kiminin cevabı hemen ağzındadır kiminin mideden gelir... İşte benimki herhalde ayaklarımdan falan geliyor; yukarı pek çıkamıyor çünkü :)
Kendimle ilgili gözlemlediğim şey,1 temel çekirdeğimin olduğu. Ona direk bir etki/tepki olmadığı müddetçe susmakla/kabullenmekle yetiniyorum ve ara ara kendime de zarar veriyorum. Ama o çekirdeğe en ufak bir taş gelse aslan kesiliyorum. Ortam yok herhalde.. Gerçi bu durumu da hayatta 1-2 defa yaşadığımdan olsa gerek insanlar bana/bize "ne sakinsiniz" derler. Bu iyi bir şey değil belki de. Yani yine sakin kalıp insanlara cevap da verebilmek lazım ama her zaman olmuyor.
İnsanlar iyi niyetli olduklarından ve arayanları tabii ki sevdiğimden ben de konuşmak istiyorum. Yalnız son günlerde iyi niyetin boyutunun biraz patavatsızlığa döndüğünü gördüm, üzüldüm.
Son dönemece inşallah geldiğimiz şu günlerde kimsenin kalbini asla kırmak istemiyorum, o sebepten de bol kitap/biraz yürüyüş/ "sağır olmaya çalış esra", "elifi düşün esra" cümleleriyle geçiriyorum.
Bir bebeğin "vaktinde" gelmek istemesinde acayip olan nedir???
Ben ki gerçekten kendimi sabırsız zannederdim-belki hala öyleyim-ama benden de sabırsız çıkıp beni de panik yaptırmaya çalışan/sanki bir şeylere "geç kalmışız" izlenimi veren arkadaşlara/dostlara/çevreme şaşırıp kalıyorum.
Elif de bu durumdan etkilenmesin diye onunla sürekli konuşuyorum; "canım yavrum, sen istediğin/hazır hissettiğinde sağlıkla gel" diyorum... Bundan daha mantıklı bir şey gelmiyor aklıma.
Bu yazı da başta dediğim gibi biraz iç dökme oldu; bozulan olduysa da oldu...
"Doğum yaklaştıkça hamile kişisi neler hisseder?" demiştim; şimdi de 40. haftanın bir genel özetini yapmış oldum.
Bana sorarsanız çok şükür her şey gayet yolunda/sağlıklı/güzel :)
İşte bu yüzden de sadece "bana sormak" lazım; ben de yazınca anladım :))

HERKESE SABIRLI/GÜVENLİ/İYİNİYETLİ/GÜZEL/NEŞELİ/GÜNEŞLİ GÜNLER :)


Devamını oku »