Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




23 Aralık 2013 Pazartesi

Film Önerisi #4: Dirty Dancing :)

Eski bir film aslında. Başka birçok filme de referans olmuş özellikle de dans ile ilgili filmlere. (Bkz:2. film önerisi :)
Biz hayretler olsun ki yeni izledik.
Bir Carlos Sauro değil belki ama keyifli bir film.
Ben en çok kızın babasına "ama sen de beni hayal kırıklığına uğrattın baba" sahnesini sevdim yani orada duygulandım. Gerisi de sizin izlencenize kalsın :)
Fragmanı:

Konusu: 
Bir yaz kampında dans öğretmenliği yapan Johnny Castle, iş dışında kalan vakitlerinde de diğer dansçılarla dans etmektedir. Baby olarak tanınan genç bir kız Johnny'e aşık olur ve onun hem sevgilisi hem de dans partneri olur.
80'li yılların önemli filmlerinden biri sayılabilecek yapım, 1988'de en iyi şarkı dalında Oscar ödülünü 'The Time of My Life' şarkısıyla kazanmış.


İşin içinde nostalji, dans, ilk aşk olunca seyrinin kötü olması pek mümkün değil hele ki başroldeki ablanın o şaşkın halleriyle :)
Müzikleri de oldukça güzel..


HERKESE İYİ SEYİRLER :)
Devamını oku »

20 Aralık 2013 Cuma

Günün Şarkısı: Yamore / Cesaria Evore- Salif Keita

Bugünlerde Ankara soğuk.
Pardon sadece soğuk mu dedim?
Hava bildiğin buz gibi hatta ayaz...
Böyle olunca benim malum yürüyüşler, öğle arası piknik yapma, bankta kedi misali kıvrılma şansım azalıyor.
Güneş de yoksa iç ısıtacak bir şeyler arıyor insan.
Müzik de bunlardan biri elbette.
Günün şarkısı da bu ara çok sevdiğim  Cesaria abladan gelsin:

Şarkı ne anlatıyor, hüzünlü müdür aslında bilmiyorum-yine- ama melodisi hoşuma gidiyor ve hatta güç veriyor, eğlendiriyor :)

Unutmadan;
HERKESE GÜNEŞLİ, MUSMUTLU, HARİKA BİR HAFTA SONU DİLERİM(Z) :)
Devamını oku »

19 Aralık 2013 Perşembe

Pastane Muhabbetleri :)

Öğle arası yürüyüşleri ne kadar çok sevdiğimi ve onlar olmadan günü bitiremediğimi birçok kez söyledim sanırım. Bazen de az yürüyüp kendimi hemen yakındaki pastaneye atıyorum, kitap okumak için. Gazeteleri de oluyor ama gazete okumak benim için açıkçası 5-10 dakikadan ibaret olduğundan ve neyse ki yanımda ruh halime göre birkaç kitap taşıdığımdan boşlukta kalmıyorum. Yanında bazen kahve ama çoğunlukla limonlu çay :) Ara sıra yakın olduğumuz kuzen M. İle buluşup simit-çay eşliğinde sohbet ediyoruz, o da keyifli oluyor..
Ama eğer yalnızsam küçük pastane ortamında yüksek sesle konuşan teyzelerin amcaların dertlerine de ortak oluyorum. Hatta okuduğum kitaba bile odaklanamıyorum. Bunun adı kulak misafirliği midir yoksa başka bir adı var mıdır bilmiyorum ama aklımda kalan pastane muhabbetlerini yazayım:
- Bir grup teyze var ki (yaş ortalaması 70 sanırım) torunlarının fotoğraflarını yanlarında taşıyıp, birbirlerine onlardan bahsediyorlar :)
- Bir grup teyze sadece gelin-damat çekiştirmesi yapıyor :(
- Yine bugün denk geldiğim başka teyze grubu okudukları kitaplardan, gittikleri kermeslerden bahsediyor. "Bende alzaymır yokmuş" diyor biri; öteki "o da bir şey mi hiç fark etmiyorsunuz ben kel oldum diye saçının tepesini gösteriyor."...
Bu teyzeler anladığım kadarıyla birbirlerini zor duyduklarından bağırarak konuşuyorlar.
Geçenlerde bir çift evlerindeymişçesine kavga ettiler ve ne yazık ki yan masamdaydılar; ama arada çay-puğaça ısmarlamayı da unutmadılar :)
Bugün de yine değişik bir gruba denk geldim. Birbirini seven ve evlenmek isteyen bir çiftin aileleri buluşmuştu ama ortada çift yoktu. Onların yerine kız tarafından 3 amca ve erkek tarafından 1 abla ve 1 abi vardı. Olayın özü de şuydu; çocuğun çok güvenilir bir işi ya da mesleği yokmuş ve evlenmeleri mantıklı değilmiş diyen kız tarafını, kardeşimiz  ekmeğini taştan çıkarır diye savunan erkek tarafı vardı.
Bir ara düşündüm acaba ben mi çekiyorum böyle tuhaflıkları kendime diye?
Dinlememek demeyeyim de duymamak için çaba sarf ettim ama yanımda kulaklığım yokken masalar yanyana iken bu durum pek kolay olmuyor.
Yine de okuduğum kitapta ilerleme kaydettim, bravo :)
Garsonu çok kibar ve en sevdiğim tarafı da beni evine gelmişim gibi selamlayan Karadenizli sahibi amca. "Hoşgeldiniz"le başlayan iletişim "Doydunuz mu"ya kadar gidiyor :)
Pastane ortamlarını sırf bu güzel muhabbetlere ortam yarattıkları için bile sevdiğime karar verdim.
Yoksa işin özü 1 limonlu çay mı :)


Sizin var mı pastane muhabbetiniz :)
Devamını oku »

17 Aralık 2013 Salı

Film Önerisi #3: Sense And Sensibility /Aşk ve Yaşam

Kadrosu kuvvetli bir filmi görünce hele ki eski zamanlarda geçiyorsa izlememek için pek bir neden kalmıyor.
Film seçmek bazen zor olsa da izlenebilir, iyi filmler kendini tee uzaktan belli ediyor :)
Bu filmi de geçen akşam öyle merakla, heyecanla genel anlamda da gülümseyerek izledik.
Klasik bir tarzda ilerleyen romantik komedilerden farklıydı.
Albayın(Alan Rickman) oyunculuğunu çok sevdim, duygu durumunu çok iyi veriyordu. ("Yazııık adama bak nasıl da seviyormuş meğerse kızı" gibi tepkilerim olmuş olabilir :)
Neticede hoş bir seyir, güzel manzaralar için "Sense and Sensibility" izlenebilir.
Fragmanı:

Konusu:
Mr.Dashwood yasalar gereği mirasını ilk karısından olan oğluna bırakmak zorundadır. Oğlundan ikinci karısı ve ondan olan kızlarına destek olmasını rica eder. Fakat oğlunun karısı bunun gerçekleşmesini engellemek için elini yapar. Biri tamamen duygularıyla, diğeri de sadece mantığıyla hareket eden iki kızkardeş, 19.yüzyılın erkek egemen ve ahlakçı dünyasında bir de ekonomik sorunlarla başetmek zorunda kalırlar. Tüm toplumsal ve ekonomik baskılara rağmen mantık ve duygu aşkla birleştiğinde, bu iki kızkardeşe güç verecek, onlara mutluluğun kapılarını açacaktır.


HERKESE İYİ SEYİRLER :) - KESTANENİZİ UNUTMAYIN SAKIN - 
Devamını oku »

13 Aralık 2013 Cuma

Günün Şarkısı: Heal ve World ve Michael Jackson ile Tanışma Hikayemiz :) /1 Doğum Günü :)

Öyle bir başlık yazmışım ki yalnız ben gün be gün insanlarla tanışma hikayemi anlatacağım gibi oldu; misal Coşkun Aral.
Günün Şarkısını önceden yazayım, tanışma hikayemiz de ona eşlik etsin :)


Kardeşimle aramda 5 yaş olduğuna göre ki kendisi aslında kardeşim dememe rağmen benden büyük, yani kardeş olan benim. Dolayısıyla ben küçükken o ergenlik zamanını yaşıyordu ve o zamanlarda da Michael Jackson müthiş bir efsaneydi. (Ki hala öyle) Ama benim için teee dünyanın öbür ucundaki Adam'dı ve biz onun müziklerini dinliyorduk. Dinlemek iyi hoştu da kardeşim bu müzikleri sürekli dinliyordu. Evdeki kaset çalarda annemle babam işten eve gelene kadar Michael vardı. Ben ödevlerimi de bu müziklerle yapıyordum. Neredeyse hiçbir şey anlamıyordum ama kardeşim o dönem Hazırlık okuduğundan ve İngilizceye yatkın olduğundan bana arada anlamlarını söylüyordu, kandırdığından şüphelendiğim bazı şeyler de vardı tabii ( Mesleğine dinlediği müziklerin katkısı olmuş olabilir bu arada, İngilizce öğretmenliği yapıyor :)
Derken okullarındaki yıl sonu gösterinde kardeşim "Black or White" adlı şarkıyı arkadaşlarıyla sahnede canlandırdı/oynadı/söyledi. Ben ondan daha çok heyecanlanmıştım. Hayatımıza bir Michael girmişti ki... Çıkacak gibi durmuyordu. Ve bir gün İstanbula geleceğini öğrendik konser için. O zaman Pepsi -ne karşılığında hatırlamıyorum- çekilişe katılma şansı gönderiyordu konser biletleri için. Ve inanmayacaksınız ama bilet kardeşime çıktı!!! Hatta bize Michael kasetleri ve T-shirtleri bile göndermişlerdi. Annemle babam çalışıyorlarken kardeşimle kim gidecekti? Ben değil tabii :) Neticede bilet gidebilecek olan birine, annemin bir öğrencisine verildi. Kardeşim üzüldü sanırım (bak oraları tam hatırlamıyorum) ama konser de iptal oldu diye aklımda kalmış.
Kasedin en sonundaki "Heal The World" şarkısını da ben ayrıca seviyordum. Hem en sona atılmış gibiydi hem de duygu yüklü geliyordu.(Ki öyleymiş!)
O yüzden de günün şarkısı bugün doğum günü olan canım kardeşime gitsin :)
Daha çok Lokum çıkmış ama olsun, pek severler birbirlerini :)
Bunu yazmazsam çatlarım.. Bizim ailede genetikte mi Michael var bilmiyorum ama kuzenim Çağla'nın tammmmm bir Michael Jackson hayranı olduğunu da söylemeden geçmeyeyim...(Hayatı yüzmeyle geçen hani)

İşte böyle sevgili okur. Ne zaman bir Michael duysam aklıma o küçükken bıkmadan dinlediğimiz (itiraf edeyim bana bazen gına geliyordu) şarkıları ve kardeşim, son zamanlarda da Çağla geliyor.
Senin var mı sevdiğin/unutamadığın bir şarkıcı ya da sen Michael ile tanışmış mıydın onu da sorayım :)

HERKESE MUTLU HAFTA SONLARI, GÜZEL DİLEKLERLE DOLU DOĞUM GÜNLERİ BİR DE MÜMKÜNSE ÇİLEKLİ PASTALAR DİLERİM(Z) :)


Devamını oku »

12 Aralık 2013 Perşembe

Kokuları Saklayabilseydik :)

Aslında müthiş olurdu. Gelişmiş teknoloji ile günümüzde bu projenin ne kadarı yapılabiliyor bilmiyorum ama benim bahsettiğim kişinin hafızasına attığı görüntüler kadar kokuları da atması.
Tabii ki istendiğinde geri çağırarak :)
"Koku" kitabını okumadan çok önce de düşündüğüm bir şeydi bu aslında ama kitabı okuduğum zamanlarda inanılmaz etkilendiğimi de söylemeden geçmeyeyim. Hala okumamış olanlara bolca tavsiye, filmi kesinlikle aynı lezzet değil.
Kokuları saklayabilseydik öncelikle elbette güzel kokuları saklardık belki ama daha da güzeli, hatırlamak istediğimiz anıların kokusu olurdu sanki.
Koku ve hafıza arasında da müthiş bir bağlantı varmış, yani siz üzümlü kurabiye kokusu aldığınızda aslında bu kurabiyeyi hep yapan anneannenizin evi ve o mutlu anılar gözünüzde canlanır, ona çağrışım yaparmış.
Anılarımdan hangilerini seçerdim şimdi onları hatırlamak zor ama yağmur sonrası toprak kokusu ve denizin müthiş tuzlu kokusu benim favorim olurdu herhalde.
Bir de annemin sevdiğim yemeklerinin kokusu :)

Kaynak: burada
Aklıma enfes yemekler, içecekler geliyor ama ne sizi ne kendimi boş yere üzmeyeyim diye yazmıyorum.
Yoksa şimdi taze çekilmiş bir kahvenin yanında fırından yeni çıkmış havuçlu cevizli kek de güzel giderdi hani :)

Sahi sizin var mı hafızaya atıp da geri çağırmak istediğiniz kokular?(İnsaflı şeyler paylaşın ama abartmayın olur mu :)

HERKESE GÜZEL GÜNLER, BOL GÜNEŞLER :)
Devamını oku »