Elbette ki bahsettiğim gerçek anlamıyla bir çocuk dünyaya getirmek değil ama süreç olarak bakılınca sancı olarak düşünülünce; içinden çıkan başka şeyler de bu sürece ortak oluyor.
Hani bazen umutsuz değilsinizdir ama durgunsunuzdur..
Durgunsunuzdur ama mutsuz değilsinizdir.
Az gülüyorsunuzdur çünkü çok düşünüyorsunuzdur.
Şimdiye kadar hem çok düşünüp hem de çok gülmeyi becerememişim,bu anlaşıldı :)
Hani bir şeylerin doğru gitmediğini bilirsiniz ama nasıl gitmesi gerektiğini de kestiremezsiniz.
Kimi yollar çok cesaret gerektirir kimisi içinize sinmez..
Kaynak: burada |
Ben şu an ikisini de hissediyorum..
"İş" deyip geçememeye, karşımda işsizler ordusu varken "evet benim işim var, sadece şükretmeliyim" diyememeye başladım.
Asıl mesele hissediyorum ki yaptığım işten ziyade üretmeyişim.. Üretmedikçe de o "üretmenin hazzı"ndan mahrum kalışım.
Evet tembelim ve eve gidince -hele ki yemeği yedikten sonra- hayat yeni başlıyor gibi yapamıyor ve bir müddet sonra kıçımı devirip yatıyorum sağ tarafıma ..
Önceleri daha bir telaş vardı, acele etmem lazım, yetişemiyorum diye, sanki arkamdan kovalayan vardı.
Vardı bence ama o da benden başkası değildi :)
Nicedir; ruhuma aykırı da olsa plan yapmamaya, yapılacaklar listesi oluşturmamaya başladım, biraz sabır gerektiğini kavradım sanırım.
Her doğum sancılı mı geçer, bilmiyorum..
Ama benim "doğum"larım sancılı, o yüzden de umutsuz ya da mutsuz değil sadece durgunum/düşünmedeyim..
"Kendi gelende de hayır vardır" lafını sık sık tekrarlamaktayım..
Ve bu sürecin en güzel katkısı da kendimi mutfak işlerine vermiş olmam oldu sanırım..
Mide dostu oldukları ve akşam 7den sonra (ki bu bazen 8 oluyor) bir şey de yiyemediğim için -şimdilik- kilo da yapmıyor..
* Sancısız doğum da olmazdı heralde değil mi, "doğum" olduğunu bile anlamayabilirdim :)
Ne dersin sessiz okuyucu :)
MUTLU GÜNLER, BOL GÜNEŞLER :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder