Neredeyse "tembelliğin tarihi"ni yazacağım az sonra, inanamıyorum. (Neyse ki annem okumuyor :)
1. Yemek:
Ev işleri deyince ilk sırada Maslow amcanın da piramidinde olan "beslenme" geliyor bence. Çünkü yemek yemek zorundayız. Bu konu birçok ev gibi bizim evde de "bu akşam ne pişirsek" sorunsalı olarak karşımıza çıkıyordu. Eskiden daha merkezdeydik ve gelsin dürümler gitsin pideler diyebiliyorduk. Şu ara bize yakın sadece bir pizzacı ve hazır burgerci var. Çok eskiden olsa mutlu olabilirdim ama midemdeki rahatsızlıklardan beri mecburi sağlıklı yaşama geçmiş bulunuyorum(z). yani yemek işinden kaçmanın yöntemi eve sipariş değil, hatta hiç değil. Bir defa hem mideye hem bütçeye zarar. En büyük yardımcımız, canımız gibi sevmemiz gereken şey buzluğumuz :) Bizim buzluğa sağolsun anneler geldikçe yemek koyar gider. O yüzden de dolabın o köşesini çok severiz ama bu sadece "yedek" olması açısından önemli. Yani her gün de buzluktan yemek yenmez değil mi? Son zamanlarda yapmaya çalıştığımız şey de haftalık yemek listesine uymak oldu. haftanın hangi günü ne yiyeceğimizi et mi sebze mi balık mı yoksa tavuk mu, biliyoruz ve haftalık alışveriş de ona göre yapılıyor. Şu ara hayatımdaki en hazır yemek sanırım balık :) somon için ekstra hiçbir şey gerekmiyor, fırına koy ve pişmesini bekle. Yanına da mutlaka baharatlı patates küpleri. Elif de bu yemeğe ortak olduğundan beri patates tüketimi arttı bizim evde :) Diyeceğim o ki, yemek yapmaktan kaçınılmaz ama yemek yapmak size de bana/bize olduğu gibi zor geliyorsa işin pratiğine kaçmalı. Mesela geceden 1 bardak (hatta yarım da olur) kurufasülye sıcak suya konur, ertesi gün fasülye, salça, az su, az yağ ve 1 tüm soğan ile düdüklüde 40 dakikada pişirilir. işte sana mis gibi yemek :) düdüklü tencereyi son birkaç yıldır kullanabiliyorum ve diyorum ki "o ne kolaylık o" :) bir de annemin meşhur bir lafı var: "bir evde patates her zaman olacak"... o kadar çeşitli bir şeyler hazırlanabiliyor ki kendisinden. Ben sadece 2-3 çeşit yapabiliyorum.
yemek tariflerinde 3 farklı kaplarda bir şeyler hazırlanacak sonra onlar uygun ısıda birleşecek gibi şeyler yazıyorsa o tarifi okumam bile :) yani ördek yatağında tavuk sosuyla hazırlanmış mantarlı kestaneli dana rosto da yemeyivereyim :) eğer böyle bir yemek varsa :))
2. Temizlik: Eskiden ne güzeldi, etraftaki kirleri hiç görmezdim. şimdiyse Elifle beraber yerde emeklerken görüyorum ki Elif'in şıp diye ağzına atabileceği bir dolu şey mevcut. Amanın! Ennn büyük ve detaylı temizlik için iki abladan yardım alıyorum, onu yazmazsam olmaz. Bu çok ekonomik değil kabul ediyorum ama ayda bir bizim evin böyle bir silkelenmeye kesinlikle ihtiyacı oluyor. Onun haricinde çok zeki olduğumuz için salon ve koridor halılarını değiştirmek için Elif'in emeklemeye başlamasını bekledik!!! Sadece öyle denk geldi tabii ama o ne toz o! Aman yarabbi... Bu ara mecburen iki günde bir süpürge/vileda ile takılıyoruz. Ama normalinde yani halılardan kaynaklı toz olmasa haftada 1 süpürge/toz alma/ vileda benim için yeter de artar bir temizlik :) Kısacası "görmüyorum/duymuyorum". Lokum evde varken de rahattık çünkü tüm tozu/tüyü onun üzerine atıyorduk. Lokum gitti ve anladık ki canım tüylüm bizden temizmiş :)
3. Ütü: Hala en sevmediğim ev işlerinden biridir kendisi. Ütü ile ilgili daha önce bir yazı yazmıştım burada, bir nevi rahatlama/kafa dağıtma aracı olarak düşünülebilir. Mi? :) Bazen evet bazense değil. O gün çok yorgunsam hiçbir ütüyü gözüm görmez benim. Bu arada sadece Elif'in çamaşırlarını (yumuşak olsun diye) ve gömlek gibi cidden ütü isteyen şeyleri ütülüyoruz. Yani nevresim, çorap, çarşaf vb. şeyler benim gözümde "ütülenmeli" kategorisine hiç girmedi. Annem ziyaretlerinde ne bulduysa ütülüyor gerçi :) Hep diyorum bu temiz/titiz annenin evladı böyle olmamalıydı :)
Çamaşır, bulaşık ve evin genel toparlanması tamamen kişiye özel. Bulaşık makinesini de "tık" sesi duyduğum an boşaltmam, önce bir buharı çıksın ve ben müsait olayım değil mi :)
Kısacası ben -biliyorum ki- birçoğunuza göre daha az düzenli ve temizim ama benim de elimden gelen bu. Yerdeki her şeyi, dolaplardaki her lekeyi görürsem -ki ben cidden görmüyorum, kafam çok dolu ondan mı acaba?- ortada ne çizimler kalır ne blog ve tabii ne de ben.
"Mutlu anne" olalım değil mi ama?
Şu lafı da kim demişse kendisini öpesim geldi, bu lafı hatırlayınca rahatlıyorum :)
* Başka ev işi var mıydı hatırlayamadım, demek ki yapmıyorum :)
** Son okuduğum kitabı-çizgi/roman yazmak için sabırsızlanıyorum ancak Elif -yeniden mi diş sürecinde yoksa geniz etinden mi bilmiyorum- gündüzleri oldukça zor ve az uyuyor; bu da geçer elbet. Ankara oldukça karlı, karı normalde severim ama Elif'in kar tulumu küçüldüğü için dışarı çıkışlarımız bundan etkilenecekse şimdilik karı daha az seviyorum :)
Süpersin Esra :) Tam da benim kafadasın ;) Bence de en asgari ne yetiyorsa yaşamak için o kadarını yapıyorum. Yapabilir miyim daha fazlasını elbette ama yapmıyorum çünkü ben böyle, bu kadarıyla mutlu olabiliyorum, çünkü bana daha çok zaman kalsın istiyorum.
YanıtlaSilYani aferin sana Esraaa :))
Öperim çok çok
ne hoş bi ben değilmişim tembel olan :))))
YanıtlaSildur yaaa tembel demeyelim lutfen kendimize vakitsizlikten hep bunlar dimi ama :)
YanıtlaSilYemek yapmak benim için büyük bir zevk ama ütüden nefret ediyorum :(
YanıtlaSilbence tembellik degil bu:) hepimiz ayniyiz ben temizlik yapmayi sevmen yani yapamam ki gucum kuvvetim yetmiyor hele ki cam silmek sacmalik ( (iyi ki anneler okumuyor) ablalar sagolsun:)sonra yemek listemiz de ayni firinda balik tavuk, tarhana corbasi kurufasulye nohut, et sote kofte ve tabiki derin dondurucu iyi ki var:) zaten vakit yok ki daha bulasik makinesinde dizilmeyi bekleyen tabaklar, kurutmalikta ki camasirlar ( hep unuturum bu arada)aman varsin evimiz tozlu bi dolu utumuz olsun biz ailemizle saglikli mutlu olalim da gerisi onemli degil:))
YanıtlaSil