Böyle bir hakkımız var mı acaba?
Pek yok aslında.
Çoook acayip devrilmedikçe çoğu anne hastalığını ayakta geçiriyordur diye tahmin ediyorum.
Evde 3. bir kişi yoksa, baba kişisi ne yapsın, hangisine yetişsin değil mi :)
18 ayda ilk defa ben bu hakkı doya doya yaşadım. Çok şükür öncesinde daha hafif geçiriyordum hastalıkları (soğuk algınlığı vs.) Geçen hafta pazar günü Elifte başlayan burun akıntısı elbette ki bağışıklık sistemi diplerde gezen beni bulmakta zorlanmadı. Salı günü iş yerinde oldukça kötüydüm. Ertesi gün aile hekimine gidince 2 gün rapor verdi. Evdeki iş birikimini düşününce çok sevindim. "Heyoo işleri hallederim" diye. Kağıda yazmadım ama kafamda şahane bir liste yaptım. Öncelikle kahvaltıyla başladım.
Çarşamba günü için niyetim ütüyü bitirmekti ama baktım ki değil ütüyü kolumu bile kaldıramıyorum, içtiğim ilaçların da etkisiyle devrilip uyumuşum. O gün bir de şöyle bir şey oldu. Bana gönderilen mektuplar elime ulaşmayınca apartman görevlisiyle görüştüm, hafiye edasıyla "Ben bir bakınayım etrafa, bulursam getireyim" dedi. Meğer bizim posta görevlisi A bloktaki kutuya atıyormuş. Toplamış geldi, aman ne kadar sevindim. Ve aynı zamanlarda kendime de "anne çorbası" yapmıştım. İkisinin mutluluğu beni motive etti :)
Ama... İkinci gün tüm bunların acısını çıkardım. Önce ütüyle başladım. Evde artık "Elifi ben uyutmayayım ne olur, ütü yapayım" cümleleri duyuluyor :) Ütü madem hayatımızın bir parçası. Ben de kendisini keyfe dönüştürmeye karar verip yanına müzik açıyorum, bir de neşeli bir fincana kahve koyuyorum.
O gün işlerin çoğunu bitirdim ama akşam yeniden kötü oldum tabii. Cuma günü işe gittiğimde pestil gibiydim. Bugün Perşembe yani aradan 1 hafta geçti, ben hala hastayım :( Burnum akıyor ısrarla.
Geriye dönüp bakıyorum, aslında işler her zaman olur(du), ikinci gün dinlense miydim? Hem evet hem hayır. Mutfaktan çoraplar, bizim odadan patatesler çıkıyordu evdeki taşıyıcı Elif sayesinde. Bu açıdan içim açıldı, bir dolu şeyi de attım, kafam ferahladı. Lakin şööyle ayağımı uzatıp kitabıma da gömülsem fena olmazdı :)
Kısacası, bir annenin "hasta olma hakkı" teoride varmış gibi dursa da pratikte aslında böyle bir şey yok-muş.
*Özlem, Pelin ve Gonca'ya bana ısrarla "iş yapma, sakın kalkma, yat dinlen" dedikleri ve ben onları dinlemediğim için sevgilerimi göndereyim :)
Devamını oku »
Pek yok aslında.
Çoook acayip devrilmedikçe çoğu anne hastalığını ayakta geçiriyordur diye tahmin ediyorum.
Evde 3. bir kişi yoksa, baba kişisi ne yapsın, hangisine yetişsin değil mi :)
18 ayda ilk defa ben bu hakkı doya doya yaşadım. Çok şükür öncesinde daha hafif geçiriyordum hastalıkları (soğuk algınlığı vs.) Geçen hafta pazar günü Elifte başlayan burun akıntısı elbette ki bağışıklık sistemi diplerde gezen beni bulmakta zorlanmadı. Salı günü iş yerinde oldukça kötüydüm. Ertesi gün aile hekimine gidince 2 gün rapor verdi. Evdeki iş birikimini düşününce çok sevindim. "Heyoo işleri hallederim" diye. Kağıda yazmadım ama kafamda şahane bir liste yaptım. Öncelikle kahvaltıyla başladım.
Çarşamba günü için niyetim ütüyü bitirmekti ama baktım ki değil ütüyü kolumu bile kaldıramıyorum, içtiğim ilaçların da etkisiyle devrilip uyumuşum. O gün bir de şöyle bir şey oldu. Bana gönderilen mektuplar elime ulaşmayınca apartman görevlisiyle görüştüm, hafiye edasıyla "Ben bir bakınayım etrafa, bulursam getireyim" dedi. Meğer bizim posta görevlisi A bloktaki kutuya atıyormuş. Toplamış geldi, aman ne kadar sevindim. Ve aynı zamanlarda kendime de "anne çorbası" yapmıştım. İkisinin mutluluğu beni motive etti :)
Ama... İkinci gün tüm bunların acısını çıkardım. Önce ütüyle başladım. Evde artık "Elifi ben uyutmayayım ne olur, ütü yapayım" cümleleri duyuluyor :) Ütü madem hayatımızın bir parçası. Ben de kendisini keyfe dönüştürmeye karar verip yanına müzik açıyorum, bir de neşeli bir fincana kahve koyuyorum.
O gün işlerin çoğunu bitirdim ama akşam yeniden kötü oldum tabii. Cuma günü işe gittiğimde pestil gibiydim. Bugün Perşembe yani aradan 1 hafta geçti, ben hala hastayım :( Burnum akıyor ısrarla.
Geriye dönüp bakıyorum, aslında işler her zaman olur(du), ikinci gün dinlense miydim? Hem evet hem hayır. Mutfaktan çoraplar, bizim odadan patatesler çıkıyordu evdeki taşıyıcı Elif sayesinde. Bu açıdan içim açıldı, bir dolu şeyi de attım, kafam ferahladı. Lakin şööyle ayağımı uzatıp kitabıma da gömülsem fena olmazdı :)
Kısacası, bir annenin "hasta olma hakkı" teoride varmış gibi dursa da pratikte aslında böyle bir şey yok-muş.
*Özlem, Pelin ve Gonca'ya bana ısrarla "iş yapma, sakın kalkma, yat dinlen" dedikleri ve ben onları dinlemediğim için sevgilerimi göndereyim :)