İnstagramdaki kitap paylaşımlarını ve ikizlerle aktivitelerini görüp profiline hayranlıkla bakıyordum Hazan'ın, derken bir gün "mektup arkadaşım olmak isteyen var mı?" demişti de hemen atlamıştım bu soruya, "Beeeen" diye :) Kitap paylaşımlarımız, çocuklu hayata ilişkin kıkırdamalarımızla geçen sürede farklı şehirlerde olsak da yüz yüze olabilmenin kıyısından dönünce, "ikizlerle birlikte büyümenin sırrı nedir acaba" diye -mecburen- sanal ortamda sordum Hazan'a, hayalimde lokumlu Türk kahvemiz eşliğinde :)
Sevgili Hazan, annelik sohbetlerinde ilk defa ikizler yer alacak, kendi adıma çok heyecanlıyım ve sorularla dopdoluyum :) O yüzden de ilk sorum, "ikiz annesi olmak nasıl bir duygu" olacak. Neler hissettin doğum anından itibaren bir anda iki bebeğin birden sorumluluğunu alınca?
“İkiz annesi olmak” tek bir duyguyla ifade edilebilir mi bilemiyorum aslında. İkizlerime sahip olduktan itibaren o kadar karmaşık duygular denizinde yüzdüm ki boğulmadan şu günlere gelebildiğimiz için şükrediyorum :) Bu yüzden illa ki bir sıfat istersen benden ikiz annesi olmak kesinlikle ‘mucizevi’ derdim! Düşünsene, hayatta şimdiye kadar sahip olduğun her duyguyu artık iki kez deneyimliyorsun. Adımlarını çifter çifter atıyorsun. Kalbin çift çarpıyor!
Annelik maceran nasıl başladı?
Eşim de ben de bebek için bekleme taraftarıydık çünkü deneyimsiz genç anne ve baba olup da bebeğimizi “yanlış” yetiştirmek istemiyorduk; bu yüzden tam 5 yıl bekleyerek bu hakkımızı dibine kadar kullanıp anneanne, babaanne ve dedeleri isyan ettirdik :) Ama sonradan öğrendim ki istersen on çocuk getir dünyaya, yine de ebeveynlik konusunda hep öğrenilecek bir şeyler buluyormuş insan. Çocuk sahibi olma kararımızdan sonra biz bir bebek beklerken (kendimizi hem manevi hem de maddi anlamda buna hazırlamışken) iki bebek geleceğini öğrendiğimizde büyük bir şaşkınlık yaşadık. Fakat aynı zamanda iki tane mini minnacık insan yavrusu kulağa inanılmaz cazip geliyordu. Böylece karnımda iki minik iribaşla annelik maceram başladı :)
Doğum hikayeni anlatabilir misin? (İkizler olduğu için planlı bir sezaryen mi oldu?)
Ne yazık ki yukarıda bahsettiğim cazibe doğum esnasında yaşadığımız bir takım sağlık sorunları (erken doğum, 2 aylık kuvöz dönemi, bu süre zarfında ikizlerimin yaşadığı sağlık sorunları, hayata tutunma mücadeleleri) nedeniyle durum cazibesini yitirdi. Ama yılmadık. Bir tarafta ikizlerimiz diğer tarafta eşim, ben ve bizi yalnız bırakmayan sevdiklerimiz hep savaştık. Öyle ki bebeklerim doğduktan ancak 2 ay sonra onları kucağıma alabildim. Nihayet hastaneden eve çıkma vakitleri gelip de bebeklerimin ılık nefeslerini göğsümde hissettiğim zaman “anne oldum” dedim :)
Karnındaki bebişlerin ikiz olacaklarını öğrendiğinde neler hissettin? İki çocuğunun olması başka bir şey, ikizlerinin olması ise bambaşka olsa gerek.
Sorudaki tespitin çok yerinde olmuş! İki çocuk sahibi olmak ve ikiz sahibi olmak birbirinden çok farklı. Çocukların arasında bir yaş dahi olması büyük farklar yaratabiliyor. Ben ikiz annesi olacağımı öğrendiğimde önce çok korktum tabi. En son 17 sene önce pörtlek gözlü et bebekten başka kucağıma bebek almamışken, kanlı canlı, ağlayan, gaz çıkaran ve ne yazık ki başka derdini anlatma yolu bilmeyen iki bebekle ne yapacaktım? Sonra büyüklerin yatıştırması, okuduğum ebeveynlik kitapları ve en önemlisi birbirinden renkli bebek alışverişleri sayesinde korkumu çabuk atlattım.
İlk günlerde hatta ilk aylarda çok zorlandın mı? Sanırım yanında en az bir kişi daha olmuştur, değil mi?
İkiz söz konusu olunca değil ilk bir yıl en az ilk üç yıl bir kişi daha çelik kuvvet ekibi olarak yanınızda yer almalı ve maalesef ben o kadar şanslı değildim. İlk bir yılda üç bakıcı değiştirdik ve birinci yılın sonunda bakıcısız kaldım. Eşimin ve benim ailelerimiz İstanbul dışındalar; bu süre zarfında destek olmaya çalıştılar fakat ikizler onların gücünü aştı :) Yani zaman zaman ikizlerle yalnız kaldığım dönemler oldu (sinemada tek başınıza korku filmi izlemek gibi bir şey!). Biri uyurken diğeri uyanıp ağlıyor ve kardeşini uyandırıyor. Sonra öbürü uyurken bu sefer diğeri aynı şeyi yapıyor. Biri gaz sancısından apartmanı inletirken diğeri sütü genzine kaçırıp kusmaya başlıyor. Ya da en iyi ihtimalle ikisi aynı anda emmek istiyor :)
Bebek bakımı, çocuk eğitimi başlı başına bir konuyken, ikizlerle hayat apayrı bir dünya olsa gerek. Bu konuda kitap okudun mu? Faydalandığın kaynaklar oldu mu?
Önce annemin ve kayınvalidemin deneyimlerini dinledim uzun uzun fakat şimdi anlıyorum ki tek çocuk hiç çocukmuş, yani deneyimleri çok faydalı olamadı maalesef. Yanı sıra kitaplardan yararlandım tabi ki; Özlem P. Şinik’in (kendisi Sıra Dışı Annelik Derneği’nin kurucusudur) blog yazılarından ve İkiz Anneliği kitabından faydalandım; yanı sıra Çocuğunuz Büyürken Sizi Neler Bekler kitabı da destekçim oldu. İkizler ele avuca gelmeye başladıkça ebeveynlik kitaplarını okumayı da sıklaştırdım.
Bir yazında okumuştum, ikizler aynı giyindikleri için başkalarını kandırabiliyorlar ama beni asla kandıramazlar diye; bir anne kolay kolay kanmaz değil mi :)
Kesinlikle! Aslında Ege ve Deniz (ikizlerimin işte şimdi tanımış oldunuz) ilk yıllarda birbirlerine hiç benzemiyorlardı (zaten çift yumurta ikizleri) fakat son zamanlarda bebeklikten çocukluğa doğru yönelirken yüz hatları, saç renkleri çokça benzemeye başladı. Anaokulunda ilk hafta Ege’ye Deniz Deniz’e de Ege dedikleri çok oldu ve fark ettim ki işlerine geliyorsa arkadaşlarının bu hatasını hiç düzeltmiyorlar ama bundan hoşlanmazlarsa “hey ben Denizim, Ege değil!” diye hemen karşı çıkıyorlar :) Ama dediğim gibi 80 yaşına gelip de gözlerime katarakt inmeden beni kandıramazlar :D
İkizler şimdi 5 yaşında ve sen 5 yıldır onlarla birliktesin. Bu süreçte zorlanmadın mı ya da destek almak istemedin mi?
Çok zorlandım, öyle ki Allahım ben neredeyim, kimim, ne yapıyorum şeklinde hayatı sorguladığım dönemler oldu. Neyse ki ilk 1 yılda bulamadığım bakıcı teyze, ikizler 18 aylıkken çıktı karşıma ve de ikizler 3,5 yaşına gelip de onunla tuvalete gitmez ve onun yaptığı yemekleri yemez ve hatta onunla oyun oynamaz olana kadar da sürdü bu birlikteliğimiz. 3,5 yaşından bu yana (tam 2 senedir) de tek bakıyorum. Neyse ki konuşmaya başladıkları andan itibaren inanılmaz iyi arkadaş olduk, böylece günlerimiz oldukça eğlenceli geçiyor. Hatta kendimize üç silahşörler diyoruz :)
Çok klasik olacak ama bir gününüz nasıl geçiyor? Bolca kitap okuyup parkta koşturup sonra eve gelip bayılıyor musunuz?
Aslında gün içinde neler yaptığımız kış ve yaz dönemine göre değişiyor. Yazları dışarıda daha çok vakit geçiriyoruz: parkta çokça vakit geçiriyoruz, piknik yapıyoruz, top oynuyoruz, bisiklet ya da scooter’a biniyoruz, küçük plastik havuzumuzda yüzüp güneşleniyoruz, gezmelere gidiyoruz; yani daha çok dışarıda vakit geçirip eve gelince bir duş alıp bayılıyoruz. Böyle sayarken çok kolay gözüküyor bu aktiviteler ama inan parka kadar iki bisiklet, bir sırt çantası ve iki çocukla yürümek başlı başına bir olay!
Kış döneminde ise kendimizi entellektüel dünyaya adıyoruz :D Okuma saatleri, etkinlik saatleri, resim çizme, lego, puzzle, kek-börek yapma, ince motor işleri, vs. Artık işin içine bir de anaokulu girdi tabi :)
Elimden geldiğince gününüm büyük bir bölümünü onların hem fiziksel, hem zihinsel hem de duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ayarlamaya ve her türlü işin içine muhakkak bir oyun katmaya çalışıyorum. Böylece yaptıkları işi severek yapıyorlar.
Hep çocuklardan konuşmak olmaz, mutlu bebeğin formülü mutlu anne bu çok açık :) Sen kendine vakit ayırabiliyor musun? Koltukta ayaklarını uzatıp bir "oh" diyebiliyor musun?
ilk üç yıl bunu yapamadım maalesef, banyo yaparken bile kapımda bekliyorlardı çünkü. Ama sonrasında yavaş yavaş bir düzen oturttuk. Artık hobilerime daha çok zaman ayırabiliyorum fakat yine de işin içine bir ucundan onları da dahil ediyorum. Film izleyeceksek Charlie’nin Çikolata Fabrikası ya da Kutup Ekspresi gibi üçümüzün de sevdiği bir film seçiyoruz mesela veya okuma saati düzenliyoruz, böylece 15 dakika bile olsa sağlıklı bir okuma yapabiliyorum :) Gerçi koltuğa uzanıp şekerleme yapabilme seviyesine gelemedim henüz, ikisinden biri muhakkak dürtüklüyor :):) Dediğin çok doğru yalnız; ben kendimi daha huzurlu, mutlu ve enerjik hissettiğimde onların da daha neşeli bir ruh hali içerisinde olduklarını gözlemliyorum; bu yüzden gün bitmeden muhakkak sadece kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum, bu bazen sadece bir dosta bir iki satır yazmak bile olsa :)
Kitap okuma rutinlerini çok seviyorum. Kahvesiz kitap okumuyorsun sanırım değil mi :) Sevdiğin tarz, yazarlar, favori kitapların hangileri? Çevirmen olarak kötü çevrilmiş bir kitabı okumakta zorlanıyor musun?
Kitap okurken elimin altında kahve ya da çay bulunduruyorum, yanı sıra çikolata, lokum, kurabiye gibi eşlikçilere de hayır demiyorum! Özel olarak sevdiğim bir tarz yok aslında, tarzı ne olursa olsun önemli olan kitabın o an beni içine çekebilmesi. Bazen hiç sevmediğim bir kitabı beş yıl sonra elime aldığımda ne de güzelmiş diyebiliyorum mesela. Biraz da ruh halime bağlı yani. Favori yazarlarım olarak Orhan Pamuk, Murat Gülsoy, Sabahattin Ali, Haruki Murakami, Alejandor Zambra, Paul Auster’ı sayabilirim. Daha çok tabi, bunlar ilk aklıma gelenler. Favori kitaplarım o kadar çok ki yine ilk aklıma gelenleri sayayım: Kürk Mantolu Madonna (ig’deki kahveli fotolardan çok önce vuruldum kendisine), Masumiyet Müzesi, Sahilde Kafka, Lütfen Anneme İyi Bak, Ağaçların Özel Hayatı, Beni Bulduğun Zaman ve de illa ki Kumkurdu :) Çevirmen olarak kitap okumak çok zor aslında, aklın sürekli şu şekilde çalışıyor: “acaba burada bu kelime yerine şu mu olsaydı, bu cümlede bir düşüklük mü var, acaba orijinali nasıldı?” gibi. Bu da kimi zaman duraksatabiliyor beni. Ama kitabın içinde kaybolmayı bir kez başarmışsam çevirmen kimliğim okuyucu kimliğime yeniliyor :D
Anne adaylarına ve özellikle ikiz bebek bekleyenlere, acemi annelere neler tavsiye edersin?
Zaman ve sabır diyorum. Bu ikiliye güvenirseniz yeni yol arkadaşınız/arkadaşlarınızla hayat daha güzel olacak! Bir de ne olursa olsun, nasıl yavrunuzu sütünüzle besliyorsanız, bir yandan da ruhunuzu beslemeyi asla ihmal etmeyin. Besili bir anne = besili (mutlu) bir bebek :)
Mutlu Ege ve Deniz'in formülü çok açık, Mutlu anne yani Mutlu Hazan.
Hem çalışıp hem de çocuklara vakit ayırıp hem de kendini unutmamak bence zor olanı. Hazanla konuştukça uykusuzluğum da yorgunluğum da hafifliyor benim. "Bu günler geçici", "baksana ilerisi çok keyifli" mesajlarıyla beni çok mutlu ediyor.
Her fotoğrafında hangisi Ege hangisi Deniz acaba diye tahmin yürütmeye çalışıp arada yanılsam da bu tatlı ikiliyle lego oynayıp, bolca kıkırdayıp Hazanla kahve içeceğimiz an'ı merakla bekliyorum :)
Çok teşekkürler Hazan, güzel arkadaşlığın ve çok değerli sohbetin için...
*Annelik Sohbetlerinin öncesi de burada
Aaa Hazan'ın bloğu varmış ama sanırım artık yazmıyor. Hazan'ı daha yakından tanımak güzeldi. Oyy sayende tanıdığım ve sevdiklerim arasında olan canım Hazan zor tarafını atlatmışsın. 5 yaşından sonrası bence daha kolay. İşi kolaylamışsın yani. Evet çok kitap okumanla imreniyorum sana bir de sürekli yaptığın o hamur işlerinin hayranıyım, bilesin :)
YanıtlaSilİyiki tanımışım sizi kızlar :)
İkizlerin hep kendilerine has bir büyüsü olduğunu düşünürüm...
YanıtlaSilBüyümüş halleri çok sevimli olsa da ilk bir yıl annenin yorgunluğunu üçe dörde katlamıştır muhakkak.
Gülümseyecek nice yıllarınız olsun Hazan, Ege ve Deniz :)
Şu murakami yi okumayan bir ben mi varım? İmkansızın Şarkısı ile başladım ve hiç sevmedim.
YanıtlaSilKolaylıklar diliyorum Hazan.
Bazen uykusuz ve yorgunlukta isyan edecek gibi oluyoru işte tamda o anlarda ikiz üçüz annelerini düşünüyor hemen isyanımı durduruyorum :) çok güzel bir sohbet olmuş
YanıtlaSilBöyle güzel bir sohbet ortamı yarattığın için asıl ben teşekkür ederim Esracım.
YanıtlaSilUzun süredir blog yazmıyorum. Öyle birden bire yazmayı bırakıverdim. Tekrardan yazar mıyım zaman gösterecek. Güzel yorumlarınız için sizlere de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Keşke yaptığım hamurişlerinden size de ikram etme şansım olsa. Bakarsınız bir gün buluşur kahve içip muffin yeriz :))