Guido Sgardoli'ye Mart ayında kaldığım yerden devam ettim denebilir. İlk kitap yani "Böcekler İçin İlk Yardım Merkezi"ni ikinci kitaba göre çok daha az sevdim. Bunda acaba YKY'den çıkmış olmalarının payı var mı diye düşündüm ne yazık ki. Son dönemde YKY'den çıkan kitaplarda görsel nitelik ön planda ancak nicelik konusunda maalesef tereddütteyim. Editör okuması özellikle ilk kitapta farklı bir koku bırakacak kadar kendini hissettirdi. Sgardoli'yi okumuş olmayı sevdim ancak ilk kitap çok daha güzel işlenebilirdi. (detaylı da yazmıştım aslında)
İkinci kez okudum, niyetim diğer 3 kitabı da tekrar okumaktı ama olmadı. "Çubuk Makarna Düğümü"nü ilk okuduğumda daha çok eğlenmiştim açıkçası (konuyu bilmediğimden belki de) ama ikinci okumayla da hatırlamış oldum. McCall Smith'in "Bir Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu" kitabını henüz okumadım ama çok acayip merak ediyorum."Abur Cubur Serisi" ise okumaya yeni başlamış 7-8 yaş grubuna ince sayfasıyla güzel bir alternatif.
Tam bir hayal kırıklığı kitabı! Bu cümleyi kurmak istemezdim ama "parama yazık oldu" diyeceğim bir kitap. Resimli neşeli günlükleri -kaliteli ise- çok severim. "Sevgili Salak Günlük/ Altın Yayınları" gibi. (kitabı okurken bir şey içmeyin, burnunuzdan çıkabilir) Bu kitap da Tudem Yayınevinden çıktığı için ve birkaç olumlu eleştiri okuduğum için almıştım. Bu kadar "komik" bir kitaptan (!) nasıl bu kadar çok sıkılabildim ben de anlamadım. Çevirisini de pek özenli bulmadım. Neden bilemiyorum ama kitabı gördükçe içim sıkılıyor diye kitaplıkta uzak bir yere koydum :)
Bir gün içerisinde (bölünmeden) okuyabildiğim için kendimi mutlu ve şanslı hissettiğim bir kitap. Latin Edebiyatının tarzına ben hala alışamadım. Ancak bu kitap güzel bir başlangıç/alışma evresi oldu benim için. Kısacık bir hikayeyi herkese tavsiye ederim. Merak duygusunu hiç kaybetmemesi (anne nerede-geri dönecek mi) kitabı oldukça diri tutmuş. Ve bu heyecanın yanına pek güzel flashbackler, içsel yolculuk yerleştirilmiş. Kapak tasarımı çok daha güzel olabilirmiş :)
"Ben ve Sen" tesadüfen yine İtalyan Edebiyatı'ndan bir örnek oldu. Burada daha detaylı yazmıştım diye lafı uzatmayayım, genel olarak kitabı sevdim.
"Bir Anne Dile" kitabını "Sabine Ludwig" ile tanışmak için ve İletişim Yayınlarına güvendiğim için aldım. Bu kitap konusunda biraz kararsızım. Konusu, çevirisi, editi oldukça güzel. Sadece hikaye özellikle bazı yerlerde bana fazla uzamış (hatta sünmüş) geldi. Kendi anneliğimi de sorguladım tabii bu arada :) "Höngürdek Susie" ile kendimi çok yakın buldum. 9-10 yaş üstü çocuklar bence çok sever, içinde macera var, ebeveynlik sorgulaması var (vampir, hayalet, dinozor yok ama :P ) ve cümleler tertemiz. (son dönemde insanın arayıp da bulamadığı)
Burada detaylı yazmıştım. Bu kitabın çıkışı nasıl olmuşsa gözümden kaçmış, sağolsun Akça söyledi. Roald Dahl kalp ben :) Dönüp dönüp okurum ben bu kitabı. RD Sevenler zaten ASLA kaçırmamalı :)Alice'i 2. kez hatırlamak için okudum. Farklı bir çeviri ile okuyup kıyas yapmak isterdim aslında. Güzel bir klasik Alice ama benim favori klasik çocuk kitabım değil :) Yine de unuttuğum yerleri hatırlamak güzel oldu.
Bu kitabı detaylıca bloga yazmam lazım ama bu cümleyi kurup da uzun yazamadığım onlarca kitabı düşününce şuraya kısacık da olsa yorumumu yazmak istedim. Kitap KKK hediyesi, sağolasın kıvır :) Yıllar önce Eda ile tiyatro oyununu izlemiştik ve kitabı olduğunu da bilmiyordum.
İletişim Yayınlarının bu tarz kitaplarını seviyorum, Hatice Meryem'in diğer kitaplarını da merak ettim açıkçası. Kitapta farklı senaryolarla (ortalama 2 sayfada) koca ve onun eşi olma durumları anlatılmış. Bazıları güldürdü bazıları düşündürdü bazıları da hüzünlendirdi. Biraz feminist bir yaklaşım da var içinde ama Türk toplumunda kadının yerini şöyle bir düşünce kitapta yazılanlara itiraz edemiyorsunuz. Keyifli bir okuma oldu benim için.
Bu kitabı sahaftan almıştım ve neden bilmiyorum düşük bir beklentiyle başladım kitaba. Güzel notlar alabileceğimi de düşünmemiştim. Okul hayatındaki "zorbalık" üzerine güzel bir hikaye. Özellikle 10-12 yaş grubu kızların ergenliğe geçiş, marka giyme telaşı, kendini arama halleri, arkadaşlık kurma çabalarını sade bir dil ve akıcı bir hikaye ile anlatmış Ayfer Gürdal Ünal.
Benim için hayalkırıklığı olan kitaplardan biri de "Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu" oldu. Domingo yayınlarının da tarzını seviyorum aslında ama her kitapla zevkimiz tutmuyor demek ki. Bu kitabın oldukça yaralayıcı bir hikayesi var ancak kitap bana bu "acı" duygunun haricinde pek de bir şey hissettirmedi. Karakterlerden herhangi birine karşı sempatik bir tavır da takınmadım. Ayrıca bu kitap Elif'in uyku eğitimi sürecinde elimde fazladan duran bir kitap olarak da kaldı. Aydede ninnisi yerine bu kitabı okumamı istedi Elif. Bel altı cümleler çok olunca ben de okurken kararsız kaldım. Şu ara tam bir papağan modunda olunca kreşe gidip "değişik" cümleler kurmasından da çekinmiş olabilirim tabii :)
Kitapta çocuklarını trafik kazasında kaybeden bir babanın (ev hanımlığı yapıyor, eşi çalışıyor) hayatta tutunamama hallerini okuyoruz. En son yaptığı iş olan "hasta bakıcılığı"nda tanıştığı bir çocuk ile yolculuğa çıkarlar ve yol boyunca hayatlarına yeni birileri girer. neden bilmiyorum kitabı "amaçsız" buldum. Bu kitapla ilgili farklı yorumları olanlar da lütfen yazsın :)
Bu kitap hakkında burada ne yazsam eksik kalacağı için kitap yorumuma saklıyorum zihnimdekileri. Kısaca değinecek olursam, Steinhöfel'in bu kitap ile Riko ve Oskar serisine de çalım attığını söyleyebilirim. (ya da emin değilim bu konuyu hala düşünüyorum) Farklı konular ve kulvarlar ama bu yazar ile sohbet edebilmeyi ve beslendiği mecranın neresi olduğunu öğrenmeyi çok isterim. (tam 5 yıldızlık bir okumaydı benim için)
Nöstlinger'i zaten severim, "Curcuna Evi"ni de merak ediyordum ama bir günde su gibi akacağını tahmin etmemiştim. Marie ve büyükannesine bayıldım. Nöstlinger'i bence tüm çocuklar sevecektir. Arka arkaya Alman Edebiyatı okuyunca o kültüre dair bir şeyler oluştu kafamda, o açıdan da geçen ayki İtalya Edebiyatı gibi bu ay (Mayısta) Almanlarla devam edecek gibi duruyorum. Curcuna Evi'nin bu şamatasını sevmeyecek çocuk olduğunu da düşünmüyorum. Ama nedense benim favorim hala "Aklından Düşünceler Geçen Çocuk" ve " Alev Saçlı Kız". Nöstlinger sahiden de çok muzır ve muzip bir yazar. Steinhöfelde de Nöstlingerde de anne veya babalar (çoğunlukla anneler) hep ders peşindeki kuralcı tipler, çocuklar ise sadece çocukluklarını yaşamak veya eğlenmek peşinde :) Her iki yazar da çocuk karakterlere karşılaştıkları olaylarda pes etmeme ve mücadeleye devam etme konusunda müthiş destek oluyorlar. (Riko mesela harikaydı)
Mayıs Ayı okumalarında görüşmek üzere :)
Ocak-Şubat 2016 okumalarım şurada
Mart 2016 okumalarım şurada
(2015 okuduğum kitaplar da işte burada :)
Bereketli bir ay olmuş :)
YanıtlaSilDarısı Mayısın başına...
Şu farklıyı bende okumak istedim ve not ettim...
Öyle olmuş gerçekten, ben de yazınca fark ettim, Farklı çok Farklı :))
SilHatice Meryem'in tüm kitaplarını okudum, en güzelinin bu olduğunu söyleyebilirim :)
YanıtlaSilSen diyorsan kesin öyledir Nurşen Abla, not ettim :)
SilNe güzel bir post olmuş yine... :) bir önceki postta yapıtığım yorumu eksik bırakmışım, burada tamamlayayım: 7 yaşındaki kitap kurduma doğru kitapları seçmeme yardım ettiğin için de seni severek takip ediyorum... Bu arada bu okumaları da oğlumun kitap ajandasına not ettim. Sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, yorumunuzla mutlu oldum :)
Sil