Başlığı yazarken bir an isimler hiç bitmeyecek gibi geldi :) Selcen ile aslında BDK'tan tanıyoruz birbirimizi ama sanırım bu durumun ikimiz de farkında değildik. Konu çocuk kitapları olunca er ya da geç karşılaşma ve kaynaşma oluyor elbette ki. Selcen'in instagram profiline bakarken "ne tatlı bir kızı var.", "galiba 2 iki kızı var.", "inanamıyorum, selcen'in 3 çocuğu var" diye giden cümleler kurmuştum. Hepsi de birbirinden tatlı gülümsüyordu ancak 3 çocuklu hayat acaba nasıldı, kafamda bir dolu soru ile Selcen'in kapısını çaldım.
Devamını oku »
Selcen Merhaba,
Biliyorum annelik hakkında konuşacaktık ama ilk sorum çocuk
kitaplarından. Senin ennnn sevdiğin çocuk kitapları hangileri?
Hmmm zor bir soru :)
hepsi desem :) kitapçıya gidipte çocuk kitapları bölümüne uğrayınca kendimden
geçiyorum :) ama şöyle bir düşününce ilk aklıma gelenler; Küçük Prens, Büyük
Sözcük Fabrikası, Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk, Harry Potter serisi,
Kızıl Ağaç, Değirmenler Vadisi, Şuşu ve Üçtekeri
Annelik maceraların nasıl başladı ve devam etti?
Annelik maceram 6 yıl
önce Çağla'nın doğumu ile başladı. Şimdi düşününce nasıl da acemiydim. Talihsiz
bir bakıcı deneyimimiz olmuştu. Sonra bakıcılara olan güvenimi kaybedince
hayatımıza kreş girdi. Çağla 2 yaşına geldiğinde Damla aramıza katıldı.
Damla'ya 4 ay ben baktım, 4 ay anneanne ve dede baktı sonra Damla'da ablası ile
kreşe başladı. Tam düzenimizi oturttuk derken Mehmet Efe Bey aramıza katılmaya karar
verdi. Damla'ya uygulanan formül Mehmet Efe'de de tekrar etti. Bir hafta sonra
Mehmet Efe'de kreşe başlayacak şimdilik onun telaşı içindeyiz :)
Doğum hikayelerini anlatabilir misin?
Aslında doğumlarımın
hepsinde (sonuncusu hariç) eğlendim diyebilirim :) bence çok farklı, keyifli
deneyimlerdi. Yalnız geriye dönüp bakınca ben çok cahilmişim. Çağla'da iken çok
okudum ama tek yönlü okumuşum. Modern tıbbın sunduğu hizmetleri sorgulamak hiç
aklımdan geçmemiş. Tek bildiğim normal doğum yapmak istiyordum ama doğal doğum
nedir hiçbir fikrim yoktu. Çağla'da 40. haftam dolduğunda doktorum bebeğin çok
büyüdüğünü artık daha fazla beklemek istemediğini söyledi ben de tamam dedim.
Tası tarağı topladık sabah 8'de gittik hastaneye, suni sancı takıldı, NST'ye
bağlandım, arkadaşlarım geldi gitti, hatta çok yakın bir arkadaşım, eşim ve ben
otururken hemşire beni kontrole gelmişti o sırada da karnım sertleşmişti ve
NST'de 120'li rakamlar görünüyordu. Ben de bizimkilere dönüp "bakın Çağla
poposunu dikince bu alette sayılar yükseliyor" demiştim. Hemşire bana
bakıp "popo değil o doğum sancısı o rakam da sancının şiddeti"
dediğinde hepimiz şaşırıp kalmıştık. Acı eşiğim biraz yüksekti, o yüzden
epidural için kateteri taktılar ama ilacı vermediler. Dayanamazsam anestezi
uzmanının hemen geleceğini söylediler. Ama bilmedikleri bişey vardı anestezi
uzmanına ağzıma geleni saymıştım. Çünkü o kateter denen şeyden çok korkuyordum
ve kadıncağıza bu doğumun en sevimsiz karakterinin o olduğunu söylemiştim.
Zaman ilerledikçe sancılar dayanılmaz olmaya başladı, hemşire düzenli
aralıklarla gelip kontrol ediyordu, annem, Ahmet hep yanımdaydılar. Sancılar
dayanılmaz olduğunda anestezi uzmanı çağırıldı ama söylediklerimin etkisinden
mi işi olduğundan mı bilmem bir saat geç geldi. Şimdi düşünüyorum da keşke hiç
gelmeseymiş. Saat 4 civarında doktor artık ıkınmaya başlamamı söyledi ve gitti.
Ahmet ile ben de bu işin nasıl olacağını bilmediğimizden kendimizce bir yöntem
geliştirdik. NST'deki sancı 90'lara çıkıncaya kadar ben kendimi tutuyordum,
sancı 90'ı geçince ıkınmaya çalışıyordum, ama bi terslik vardı bu iş böyle çok
zor oluyordu, doktor gelince siz ne yapıyosunuz dedi yok öyle şeyler uydurmayın
sancı başlayınca ıkınmaya başla dedi. Biz de halimize gülüp tamam dedik. Bir
süre sonra doktor gelip tamam doğum başlıyor dedi, karanbolde annem de yanımda
kaldı,tüm olaylar boyunca annem dibimde Ahmet ise karşımdaydı. Sanıyorum üçüncü
ıkınmamda doktor ve Ahmet'in sakın bırakma geliyor diye bağırdıklarını
hatırlıyorum ben de bi güç bırakmadım ve işte o an herşey bitti, inanılmaz bir
rahatlama, bir ağlama sesi... Bu muymuş? Bu kadar mıymış? diye düşündüğümü
hatırlıyorum. Çağla'nın ilk muayenesi yapıldı, üzeri giydirildi ve benim
kucağıma verildi. Çağla emerken doktor da kendi işlerini tamamladı. Çağla 3900
gram doğdu, doktorum Çağla iri olduğu için epizyo uyguladığını söyledi.
Hastanede 1 gün kaldıktan sonra eve geldik.
Damla'da ise 38. hafta
bitiminde rutin kontrolümüze gittik, 13 dakikada bir sancım geliyordu. Doktor
istersen hastanede kal sana belli olmaz dedi ama ben istemedim, daha Ahmet ile
açık havada kahvaltı yapacak, kitapçı gezecektim. Kahvaltı yaparken sancılar
belimden gelmeye başlayınca işkillendik, kitapçı gezmeyi iptal edip eve gittik.
Hastane çantamızı hazırladık, sonra da açtık bir film izledik, sancılar hala 13
dakikada bir geliyordu ama sıkıntı vermiyordu tek hissettiğim karnımın şişip
inmesiydi. Biz de ikinci bir film daha açtık, onu da izledik saati akşam üzeri
5 yaptık. Doktoru aradım gel artık dedi. Çağla'yı en yakın arkadaşlarımıza
bırakacaktık ama doğum olur mu olmaz mı bilemediğimizden onlara da haber
vermemiştik sadece ne olur olmaz Çağla'ya da bir sırt çantası hazırlamıştık.
Kreşten Çağla'yı alıp hastaneye gittik hemşire NST'ye bağlayacaktı doktorum
gerek yok dedi, muayene etti ve 4 cm açıklık var hemen doğum odasına gidiyorsun
dedi. Ahmet alelacele Çağla'yı aldı arkadaşımızın evine bırakmaya gitti, ben de
doğum odasına. Olaylar o kadar çabuk gelişmişti ki... Annemi aradım başladım
ağlamaya, annem hemen otobüse biniyorum sabaha yanında olurum dedi ama doğum
odasında tek başıma öyle bir korku sardı ki... Arkadaşımı aradım doğuruyorum
yanıma gelir misin dedim. O da şaşkın eşi ile birlikte hemen geldiler... Bana
yine suni sancı takıldı, yine kateter takıldı ve yine epidural verilmedi. Doktorumun
hakkını yemeyeyim bence epiduralsiz yaparsın dedi ama ben cesaret edemedim.
Kateteri takalım duruma bakarız dendi. Yakın arkadaşlarım yine yanıma
koşmuşlardı, sağolsunlar hep yanımdaydılar, sancı çekerken yalnız değildim. Akşam 8:30 civarı sancılar şiddetini
arttırınca epidural verildi ben de rahatladım. Doktorum gece 12 gibi Damla
gelir ben kafeteryaya gidiyorum dedi biz de televizyonu açtık Kavak Yelleri
izliyoruz, saat 9 civarı karnımda bir gariplik aşşağı doğru inanılmaz bir baskı
oldu, hemşireye söyledim doktorum geldi ve sakın ıkınma ortalığa doğuracaksın
dedi. Yatak hemen doğum yatağına çevirildi, arkadaşım dışarı alındı, Ikınmaya
başladım, ilk ıkınmamda doktor beş dakikaya doğar dediğinde inanmadım. İkinci
ıkınmamda galiba yapamayacağım, bu sefer olmayacak derken yine Ahmet ve
doktorumdan sakın bırakma sesleri yükselmeye başladı ve ben tam bu iş olmayacak
derken Damla'da dünyaya merhaba dedi. Bu sefer epizyo yoktu, epidural son yarım
saat takılmıştı.
Mehmet Efe'de ise
durumlar farklı gelişti. Doktorum ile konuşmuştum ve herşeyi ile doğal doğum
istiyordum, suni sancı, epidural, epizyo hiçbirisi olmayacaktı ama hayat benim
için çok farklı bir senaryo hazırlamıştı. 35. hafta civarı Mehmet Efe'nin
boynuna kordon dolandığını öğrendik. Her şeye rağmen belki çözülür diye 40.
haftanın sonuna kadar bekledik ama olmadı. Mehmet Efe 4200 gram olmuştu
boynunda da kordon vardı, doktorum ben risk almak istemiyorum dedi ben de tamam
dedim sonuçta ilk iki çocuğumda yanımda olan doktorumdu ona güveniyordum. 40. hafta
bitiminde sezeryane alındım ama o kadar çok korktum ki doğuma ayık girdim ama
doğum sırasında tamamen uyutuldum. Ahmet'in anlattığına göre Mehmet Efe'nin
boynuna kordon üç kez dolanmış. Bizim tosuncuk 4200 gram doğmuş.
Çenem düştü yalnız
anlattıkça anlattım :)
Çağla’nın doğumunda belki daha yalnızdın (bilmiyorum) ama
sanırım diğer doğumlarda yanında birileri olmuştur. İlk günlerde, aylarda en
çok hangi konularda zorlandın?
Üç çocuğumda da üç haftadan sonra tek başımaydım
diyebilirim. Çağla'da acemilik zorladı, Damla'da Çağla zorladı, Mehmet Efe'de
ise sezaryen zorladı :)
Çağla (5,5 yaş), Damla(3,5 yaş) ve Mehmet Efe(6 aylık)’nin
aynı anda bir şeyler istediği mutlaka oluyordur. Bu durumlarda ne yapıyorsun?
:) Şimdilik annem, babam yanımda o yüzden bir şekilde
hallediyoruz. İki hafta sonra gidiyorlar o zaman neler olacak yaşayıp göreceğiz
:)
Bebeklerdeki gaz problemi mi yoksa 2 yaş krizleri mi :)
Seçmen gerekse hangisini tercih ederdin? Ve yeri gelmişken tecrübelerinden
faydalanmak isterim. 2 yaş civarı bizi neler bekliyor, neler yapsak bu süreç
daha az hasarlı geçer?
2 yaş krizini tercih
ederim sanırım. Gaz problemini Mehmet Efe'de tecrübe ettim pek fena bir şeymiş.
Küçücük bebek morarırcasına ağlıyor hiç bişey yapamıyorsunuz pek fena... İki yaş
krizi de kötü elbet ama gaz daha bir fena... Çağla'da iki yaş krizi ile
Damla'nın bebekliği çakıştığından mı bilmem daha fenaydı ama Damla'nın iki yaş
krizi pek olmadı ya da ablasının 4 yaş krizinin yanında güme gitti bilemiyorum
:) 2 yaş civarı krizlerde pek mümkün olamasa da anne babanın sabırlı ve sakin
kalması işe yarıyor sanırım. Bir de çocuğun üstüne gitmemek, ağlamak istiyorsa
ne yaşamak istiyorsa o duyguyu yaşamasına biraz izin vermek... Tabi kastım
burada çocuğu bırakalım sabaha kadar ağlasın değil ama az bir süre, 5 dakika
mesela çocuğa izin vermek. Şu hep söylenen çocuğa seçenek sunun o seçsin
muhabbeti de her zaman olmasa da işe yarıyor... Korkutmak gibi olmasın ama ben
en çok 4 yaştan çektim bu arada :)) her çocuk farklı tabi :)
Seninle yolumuz BDK ve çocuk kitapları sayesinde kesişmişti.
Çocuklara kitap okumaya ne zaman başladın? Şimdi ne sıklıkta kitap okuyorsun?
Ve kızların favori kitapları hangileri?
Çağla ile 14-15
aylıkken başladık, Damla ile 2 yaş civarı, Mehmet Efe ile şimdilerde başladık
ama ne olur nasıl devam eder, eder mi bilemiyorum...Kızlarla genelde her akşam uyku öncesi okumaya
çalışıyoruz, hafta sonları gündüzleri de okuyoruz, onun dışında kızlar yatmadan
önce yataklarında kitapları ile kendileri de vakit geçiriyorlar. Kızların
favorileri sürekli değişiyor Damla bu ara Minik Tohum'a takmış durumda, Çağla
bana benim sevdiğim kitapları okuturken babasına klasik masalları okutuyor,
canım çok sıkkınsa mesela Shaun Tan'ın kitaplarını seçiyor falan :) Favori
kitaplarını yatağının başucuna ayırıyor ve bu kitaplar hep değişiyor :)
Kardeş kıskançlığı sizin eve de uğradı mı? O durumlarda
neler yapmıştın, yapıyorsun?
Oyyy uğramaz olur mu?
Şimdilerde Damla'yı esir almış durumda mesela :) Mehmet Efe'yi deli gibi
kıskanıyor... Ne yapıyoruz? Mehmet Efe'nin her işine onu dahil ediyoruz, bezini
getiriyor, alt değiştirme bezini seriyor, kremini sürüyor falan, onun dışında
da çocuğun elinden tüm oyuncakları alıyor içimiz gitse de ses etmiyoruz
olabildiğince... Çağla artık kıskançlığını sesli olarak dile getiriyor beni de
sev diyor gidip seviyoruz :) Bi kucağımda Mehmet Efe emerken diğerinde de
kızlar oluyor onları kucaklıyorum. Şu anda evde dengeler değişik, Çağla'nın
Mehmet Efe ile arası çok iyi ama Damla'yı kıskanıyor, Damla ablasına hayran ama
Mehmet Efe'ye kıl falan :)
Bildiğim kadarıyla iş hayatına da döndün. Bu kararı vermek
zor oldu mu? Çocuklar kreşe mi gidiyor? Mehmet Efe’yi slingde görmüştüm bir
ara. Onu da sen mi işe götürüyorsun :)
Üç çocukta da 4 ay
sonra işe döndüm. Hem hepsine aynı davranmak istedim hem çalışmam gerekiyordu
hem evde olsam daha az mutlu olurdum. Süt izinlerimi öğle yemeği tatili ile
birleştirip çocuklarımla öğle arasında 2,5-3 saate yakın birlikte oluyorum iyi
geliyor hem onlara hem de bana. Hem iş yerinde verimimi de arttırıyor. Çocuklar
kreşe gidiyor, Mehmet Efe'de bir hafta sonra başlayacak. Sling benim artık
vazgeçilmezim :) üç çocukla baş edebilmek için birini kendime bağlamam gerekiyor
:) eee evde yemek, çamaşır, bulaşık gibi işleri de yapmak lazım :)
Çalışmıyor olmayı tercih eder miydin?
Bilemiyorum, bazen çok
içim gidiyor, bazen de yok diyorum benim için çalışmak daha iyi.
Evlatlar arasında sevgi/ilgi ayrımı yapamaz anneler, derler.
Diğer taraftan da ilk göz ağrıları hep olmuştur. Ne dersin?
İlk göz ağrım yok
gerçekten :) yani annenin yeni bir çocuğu olunca sevme kapasitesi de katlanıyor
sanırım :) çocuklarımı kesinlikle eşit sevmiyorum ama şu çocuğumu daha çok
seviyorum da diyemem hepsini farklı seviyorum, Çağla'ya olan sevgim farklı,
Damla'ya olan farklı, Mehmet Efe farklı karşılaştırılabilir bir şey değil
sanırım :)
Bebek bakımı hakkında kitaplar okudun mu, okuyor musun?
Önerebileceğin kitaplar var mı?
Uzun zamandır
okumadım, okumak isterdim ama kısıtlı olan kitap okuma zamanımda öncelik hep
başka kitapların oluyor :) çocuklarımı okumaya çalışıyorum bir de diğer blogger
annelerin yazdıklarını :)
Üçüncü çocukta anne/baba çok daha rahat davranıyor,
diyorlar. Bu söze katılıyor musun?
Evet, kesinlikle.
Çağla'nın her şeyini problem ederdik yemedi, uyumadı, çiş yapmadı. Oysa ki su
akıp yolunu buluyor bazen tek gereken çocuğa biraz zaman tanımak oluyor...
Üç çocuklu hayatta evde otorite kurmak zor oluyor mu?
Olmaz mı? Mehmet Efe
ilk doğduğunda evde bir otorite boşluğu oluştu ve kızlar dibine kadar
faydalandılar bu durumdan. Şimdilerde yeniden olayları kontrol altına almaya
çalışıyoruz :)
Dışarı çıkarken ya da tatile giderken yanınızda kaç çanta
oluyor :)
Geçen sene 7 aylık
hamileyken sadece hafta sonu kalmak üzere çadır kampına gittik ve arabanın
bagajı ağzına kadar doldu :) ya hava sıcak olursa ya çok soğursa derken derken
valiz sayısı artıyor...
Gerçekten de merak ettiğim bir soru: kendine vakit
ayırabiliyor musun?
Eh diyelim :) bakış
açımı değiştirdim biraz :) mesela kızlarla kitap okurken ya da bale gösterisine
gitmişsek bu zamanları kendime vakit ayırmış sayıyorum :) ya da bir parkta
kızlar oyun oynarken kocamın omzuna beş dakika yaslanmışsam bu da kendime
ayırdığım vakit oluyor :)
Uyku konusunda zorlandığınız zamanlar oldu mu? Uyku
eğitimini gerektirecek bir "uykusuzluk" yaşadınız mı :)
Anneler belki bana kızacak ama Çağla'yı ayağımda sallayarak uyutuyordum sonra 1
yaş civarı Çağla istemedi bu durumu, bir süre sırtına masaj yaparak, bir süre
şarkı söyleyerek uyuttum sonra da dedim uyku eğitimine başlamalı, 2 ay
uğraştım, her akşam belli bir rutin denedim, kitabını okudum biraz elini
tuttum, ışığını kapatıp çıktım, başlarda çok ağladı sabretmeye çalıştım, 2 ayın
sonunda belli bir gelişme kaydettik sonra Çağla çok hasta oldu, geceleri ateşi
çıktı ben de ayrı odalarda yatmaya korktum, ateşi yükselir ve ben farketmezsem
diye yanımda yatırdım, kaydettiğimiz bütün gelişme sıfırlandı,sonra 2.
hamilelik derken yok ya dedim uyku eğitimi falan vermiyorum zaten kardeş de
geliyor, her akşam kitabımızı okuduk sonra da sarılıp uyuduk. Damla doğduğunda Çağla
babası ile uyumaya başladı. Çağla 3 yaşına geldiğinde evin en büyük odasında
babasının liseden kalma genç odasını Çağla için süsledik, babasının bütün
eşyalarını çıkarttık, Çağla'nın kitaplarını yerleştirdik, dolap kapaklarına ve
çekmecelere Çağla'nın seveceği sticker'lardan yapıştırdık en son da Çağla ile
gidip yatak örtüsü beğendik. Yatak örtüsünü de yatağına örttüğümüzde dedik bu
oda artık senin ve sen artık kendi başına yatacak kadar büyüdün. Geçiş çok
kolay oldu, Çağla odasını çok sevdi ve her akşam kitabını okuyup ışığı kapatıp
çıktık :)
Damla ise ablasına göre çok farklı bir çocuk, daha inat ve
hacıyatmaz denen türden :) 1.5 yaşına kadar o uyuyana kadar yanında yatıyordum
ve tabiki ben de onunla birlikte uyuyakalıyordum. Hayat kalitem baya düşmüştü.
Çağla kendi odasında yatmaya başlayınca Damla'yı da alıştıralım dedik. Önce
Damla'nın yanında yatmak yerine o uyuyuncaya kadar yanında oturmaya başladım
çok itiraz ettiyse de kararlı durmaya çalıştım, yanında oturmama alışınca
odanın başka yerinde oturmaya başladım, yavaş yavaş odanın dışına çıkmaya
çalıştım bi ara o uyuyuncaya kadar koridorda yürüyordum :) sonra zamanla o da
tek başına uyumaya alıştı. Ama hala uyku konusunda çok başarılı değiliz. Damla
uyumamak için her yolu deniyor. Önce su içiyor sonra çiş diyor sonra öpücem
diyor sonra yarın ne günü diye soruyor sonra tekrar başa dönüp su diyor... Bazı
akşamlar Damla'yı dokuzda yatağa gönderiyoruz ama uyuduğu saat gece onbir
buçuğu bulabiliyor. Damla'yı uyutmak için çelik gibi sinirlere sahip olmanız
lazım :) çocuk uykuyu sevmiyor...
Tuvalet iletişimi/eğitimi (bu konu bana henüz yabancı
olduğundan, adını tam koyamıyorum) hakkında bilgi ve tecrübelerini paylaşabilir
misin?
Tuvalet eğitimine iki kızımda da 2 yaşını bitirdikten sonra
başladım, kreşe gittikleri için kreş ile birlikte başladık. Çağla'da tuvalet
eğitimine başlamaya biz karar verdik, bezi çıkarttık 1 hafta içerisinde de
gündüz tuvalet olayını çözdük, geceleri kuru kalkma olayını halletmemiz ise 3-4
ayı buldu. Damla 2 yaşını doldurduğunda ise bezi kendisi takmak istemeyerek
eğitimini başlatmış oldu. Damla'nın da gündüzlerini halletmek kolay oldu ama
geceleri kuru kalkmada zorlandık. Gece bez takmaya devam ettik, sabahları da
"aaaa kim takmış bu bezi ah babası" diyerek suçu babasına atıp bezi
çıkardık. Geceleri bez kuru kalana kadar bu yöntemle devam ettik sonra bezi de
bıraktık. Mehmet Efe'yi yaşayıp göreceğiz :)
“Yemedi, uyumadı, düştü, hastalandı” vs. hangi aşamadan
sonra daha rahat karşılanmaya başlanıyor?
İkinci çocuktan sonra
:) ilkinde her şey ilk kez yaşandığı için onun her şeyi hep sizin için yeni
oluyor ve panik havası devam ediyor :)
İkinci/üçüncü çocuğu düşünen/planlayan annelere neler
tavsiye edersin? Tabii acemi annelere ve anne adaylarına da önerilerin varsa,
mutlaka yaz :)
Bir çocuk bir çocuk
iki çocuk çok çocuk demişler ya çok doğru cidden :) iki, üç çocuk kolay değil
insana kafayı yedirtiyor, sadece çocuklarla değil aralarındaki ilişkilerle de
uğraşıyorsunuz ama diğer taraftan da çok keyifli. İnanılmaz bir emek
veriyorsunuz zaman zaman yeteri kadar ilgilenemediğiniz için kendinize
kızıyorsunuz ama sevgisi, tadı da çok ayrı bambaşka :)
Annelik bambaşka
insana farklı bir bakış açısı getiriyor, çocukluğunda hesaplaşamadığı yönleri
ile barışmasını sağlıyor, büyütüyor ama küçültüyor da :) içindeki çocuğa daha
bir korkmadan sahip çıkmasına olanak sağlıyor, ne biliyim bence çok güzel bir şey
baksanıza üç çocuk doğurduğuma göre :)
Katıldığın için çok teşekkürler.
Ben çok teşekkür ederim :)
Annelik sohbetlerine katılan diğer anneler bozulmasınlar ama 3 çocuklu hayatı -bence- başarıyla götüren sevgili Selcen, "kahramanımsın" :) Bu sohbetten aklımda kalan en önemli şey "çok fazla takılmamak" gerektiği, sanırım bu da zamanla oluyor. İnsan daha önce yaşamadığı bir konuda "rahat" olamayabiliyor. Hele ki söz konusu olan çocuklarımızsa.
Maşallah diyeyim öncelikle, Selcen'in 3 çocuklu hayatı depresif cümlelerle anlatmaması, yaşadıklarını olduğu gibi anlatması ve gözlerinin içinin gülmesi bana mutluluk verdi. Zor günler yaşayabiliriz elbette ama bunu nasıl göğüslediğimiz (de) oldukça önemli.
Buraya yazmazsam da çatlarım, sevgili Selcen, belki Eymirde belki Arkadaş Kitabevinde ama inanıyorum bir gün tanışacağız ve o gün için şimdiden özür diliyorum; Çağla, Damla ve Mehmet Efe'yi görüp seni unutabilirim :)
Ne diyeyim, iyi ki BDK var :)