Annem geçen sene bizi yazlığa beklerken bizim arayıp gelemeyeceğimizi söylediğimizde ne kadar bozulduğunu ama ardından sebebini söylediğimizde de ne kadar havalara uçtuğunu daha önce söylemiştim.
Annemin ilk torunu oldu Elif.
O kadar çok eşya, kıyafet vs aldı ki annem "anneee yeteer" demek zorunda kaldık :)
Tüm öğretmen arkadaşlarının torunları vardı ve toplantıda herkes torununun fotoğrafını gösterip ondan bahsediyordu. Anneminse boynu bükük kalıyordu ne yapalım.
Derken Elif doğdu.
Annem elinde olsa 40 gün 40 gece şenlik ateşiyle falan kutlama yapardı bence :)
Bir de duygularını çok fazla ifade etmeyen bir insan olduğu (başak burcu) düşünülecek olursa torun sahiden bambaşka bir şeymiş, onu anladık.
"Kuzumun kuzusuuuu" diye seviyor annem Elif'i. İyi de annemin beni hiç "kuzum" diye sevdiğini hatırlamıyorum :) Yani sevdiğini hep bilirim ama... Neyse kıskanmayalım :)
Geçenlerde sordum: "Torun sevgisi nasıl bir şey?" dedim, ki bir süredir görmüyor Elif'i.
"Kuş olup uçmak ve Elif'in yanına konmak istiyorum" dedi. :)
Daha önce annemin kuş olmak istediğini de duymamıştım. Neyse yok canım ben hiç kıskanmıyorum bu lafları :)
Sonra ben kendimi düşündüm.
"Anne olmak nasıl bir şey acaba" diye. Hatta bunu yolda yürüyüş yaparken Elifle tartıştık, ben ne desem Elif güldü ama bence anne olmak: "Bolca mutluluk, bir garip hem huzur hem de huzursuzluk(ya ona bir şey olursa endişesi), dolu dolu geçen günler,yorgunluk, uykusuzluk gibi birçok şeyi barındırıyor. Terazinin dengesi hiç aynı kalmıyor.
Geçen gün annemle teyzem geldi ve ben annemin asansörden çıkıp Elif'in yanına koşuşunu videoya aldım. Hani bir insanı uzuuun zamandır tanıyorsanız o kişiyle ilgili "her şeyi" bildiğinizi düşünürsünüz ya tüm mimikleri vs. İşte o yalanmış, olsa olsa "hemen hemen her şeyi"ni bilebilirmişiz. Annemin Elif'e koştuğu an'lardaki yüz ifadesi kesinlikle benim kayıtlarımdan çıkmadı çünkü... Yok öyle bir heyecan, sevgi yumağı yüz ifadesi.
Bugünlerde de "balım sultan" diye seviyor :)
***
Son aldığım karar neticesinde blogumdaki taslakları temizliyorum. Ya siliyorum yazdıklarımı ya da üzerine ekleme yapıp yazımı tamamlıyorum. Ve ben bu yazıya tam 24 Kasımda başlamışım :) Yani yukarıdaki yazıda yer alan "geçen yaz" ifadesi aslında 2 sene önceyi kastediyor. Ara ara eklemeler yaparım diyordum ama olmadı. "Anneanne olmak" da aklıma hep annemin bizi ziyaret ettiği zamanlarda geliyor.
Annem 20 Şubatta ikinci kez annneanne oldu ve o gün bugündür iki torun arasında mekik dokuyor diyebilirim. Bize geldiğinde "Ayçaa, ayçaa" diyor, Adanada da "Elifi çok özledim" deyip duruyormuş. Ayça ve Elifin arası 1 yaş bile yok, 10.5 ay :) Annem ne yapsın değil mi?
Elif ilk torun olduğu ve şu ara hareketleriyle kendini daha da çok sevdirebildiği için önde gidiyor ama tatlı balık Ayça bu arayı hemen kapatır bence. Ben de yeğenimi çok özlüyorum yeri gelmişken yazayım dedim.
Bu yazıya başlarken de aklımda olan en net şey, annemde gördüğüm değişimi yazmaktı. Ben tanıdığım "anne" figürünün sınırlarının ne kadar genişleyebildiğini annem ile görmüş oldum. Çünkü kendisi öğretmen emeklisidir(maşallah 41 yıl çalışmış), disiplinlidir, kuralcıdır.
Geçtiğimiz haftalarda Elifin ateşi 39.5 olduğunda annemi aramak istemesem de tabii ki konuştuk ve öğrendi durumu. "Hemen atlayıp gelebilirim" dedi :) Bu konuda değişen bir şey yok aslında. Ben de ne zaman hasta olsam bana da aynı şeyi söyler. "Yok gelme" dedik ama biliyorum aklı bizde kaldı, devamlı aradı Elifi sordu.
Daha önceki görüşmelerinde de Elif anneme hep sıcak davranırdı ama bu son gelişinde durup durup anneme ve teyzeme sarılmaya başladı. Hele ki annem...
Annem acaba ne zaman disiplin gösterecek acaba Elife diyordum ki, o da bu gelişine kısmetmiş :) Son aylarda Elif cidden birçok şeyi ağlayarak elde etmeye ya da istediği olmayınca kendini yere atıp ağlamaya başladı. Karabalık bu konuda bence daha tutarsız ama ben -anasının kızı- kendimi daha katı buluyorum. "heyt, höyt" demiyorum çoğu zaman (sabrım taşmadıysa) sadece yokmuş gibi davranıyorum. özellikle de yemek yerken. Normal bir şekilde yemeğimi yemeye devam etmeye çalışıyorum. Aksi halde çok zorlanıyorum. Annem ve teyzem de bu durumu çoktan fark ettiler ve sonunda -işte o beklediğim hamle :P - annem disiplin uygulamalarına başladı. Yaşasın! İşte özlediğimiz anne :) Şaka bir yana annem konusunda şanslı olduğumu düşünüyorum. Torunlarını sever ama gereksiz bir şımartma vs asla yapmaz. (bence istese de yapamaz :) Bir de bizim uygulamalarımıza pek ters düşmemeye çalışır. "Bırak ağlasın" dediğimde gidip kucağına almaz. (bence bu iyi bir şey) Bu hafta ise annemin Elif'e "ağlayarak değil ama..." diye başlayan cümleler kurduğunu duydum. Evet duydum bu cümleleri.
Konuyu yine dağıttım ben değil mi? Annemden bahsedecekken Elife kaydım. İş yerinde de böyleyim. Biri bir şey söylüyor, ben konuyu Elife getiriyorum farkında olmadan. Sanırım özlüyorum çok.
Ben annemin annesi olsaydım nasıl olurdu, geçen gün bunu düşündüm. Anneannem de Allah rahmet eylesin, ben tanıyamadım, çok disiplinli biriymiş. Annemler babalarından hiç korkmazlarmış ama annelerinden çok çekinirlermiş. Bu düşünce de şundan dolayı geldi aklıma: Çocukta var olan öze anne-babanın ne kadar etkisi oluyor diye. Çünkü ben anneme hep "beni yurttan aldınız değil mi?" derdim. O da "doğum yaptığımı bilmesem, buna ben de inananırdım" derdi. Ki hala da öyle. Yani biz ana-kız olarak çok acayip farklıyız. Elife baktığımda da bunu görüyorum. Benden çok farklı bir çocuk. İnsan elbette bir kopyası olsun istemiyor ama Elifin baskın mizacında zaman zaman zorlandığımı itiraf ediyorum.
Sonra da şunu düşündüm: "ben anneanne olsam..." Buradan bakınca bunu hayal etmek biraz zor ancak Allah kısmet ederse onu da yaşarım umarım. Çok merak ediyorum insanı evladından ayrı olarak toruna karşı bambaşka yapan nedir diye.
Anne olmak birebir sorumluluk ve uykusuzluğu da beraberinde getiriyor ancak anneanne olunca sorumluluk yerini sevme-okşamaya mı bırakıyor, o yüzden mi sabrı daha çok acaba?
Annemin kızı olmak da güzel ama annemin torunu olmayı da isterdim açıkçası. Bu yazının devamı da gelir gibi :)
Bir de anneme sorayım bakalım, kimin çocuğu kimin torunu olmak istermiş. Zira bir başak burcu olarak benim balık dağınıklıklarım ve unutkanlıklarımdan çok çekti :)
***
Vay be ne yazıymış, bu da üçüncü eklemesi :) Bir üstteki paragraf da 2-3 hafta önce yazılmıştı, yayınlayamamıştım nedense. Tatil dönüşü son halini vermek gerekmiş demek ki :)
Özeti de aşağıdaki fotoğrafta saklı, anane kucağı ananenin elini tutmak hep çok kıymetli :)
Devamını oku »
Annemin ilk torunu oldu Elif.
O kadar çok eşya, kıyafet vs aldı ki annem "anneee yeteer" demek zorunda kaldık :)
Tüm öğretmen arkadaşlarının torunları vardı ve toplantıda herkes torununun fotoğrafını gösterip ondan bahsediyordu. Anneminse boynu bükük kalıyordu ne yapalım.
Derken Elif doğdu.
Annem elinde olsa 40 gün 40 gece şenlik ateşiyle falan kutlama yapardı bence :)
Bir de duygularını çok fazla ifade etmeyen bir insan olduğu (başak burcu) düşünülecek olursa torun sahiden bambaşka bir şeymiş, onu anladık.
"Kuzumun kuzusuuuu" diye seviyor annem Elif'i. İyi de annemin beni hiç "kuzum" diye sevdiğini hatırlamıyorum :) Yani sevdiğini hep bilirim ama... Neyse kıskanmayalım :)
Geçenlerde sordum: "Torun sevgisi nasıl bir şey?" dedim, ki bir süredir görmüyor Elif'i.
"Kuş olup uçmak ve Elif'in yanına konmak istiyorum" dedi. :)
Daha önce annemin kuş olmak istediğini de duymamıştım. Neyse yok canım ben hiç kıskanmıyorum bu lafları :)
Sonra ben kendimi düşündüm.
"Anne olmak nasıl bir şey acaba" diye. Hatta bunu yolda yürüyüş yaparken Elifle tartıştık, ben ne desem Elif güldü ama bence anne olmak: "Bolca mutluluk, bir garip hem huzur hem de huzursuzluk(ya ona bir şey olursa endişesi), dolu dolu geçen günler,yorgunluk, uykusuzluk gibi birçok şeyi barındırıyor. Terazinin dengesi hiç aynı kalmıyor.
Geçen gün annemle teyzem geldi ve ben annemin asansörden çıkıp Elif'in yanına koşuşunu videoya aldım. Hani bir insanı uzuuun zamandır tanıyorsanız o kişiyle ilgili "her şeyi" bildiğinizi düşünürsünüz ya tüm mimikleri vs. İşte o yalanmış, olsa olsa "hemen hemen her şeyi"ni bilebilirmişiz. Annemin Elif'e koştuğu an'lardaki yüz ifadesi kesinlikle benim kayıtlarımdan çıkmadı çünkü... Yok öyle bir heyecan, sevgi yumağı yüz ifadesi.
Bugünlerde de "balım sultan" diye seviyor :)
***
Son aldığım karar neticesinde blogumdaki taslakları temizliyorum. Ya siliyorum yazdıklarımı ya da üzerine ekleme yapıp yazımı tamamlıyorum. Ve ben bu yazıya tam 24 Kasımda başlamışım :) Yani yukarıdaki yazıda yer alan "geçen yaz" ifadesi aslında 2 sene önceyi kastediyor. Ara ara eklemeler yaparım diyordum ama olmadı. "Anneanne olmak" da aklıma hep annemin bizi ziyaret ettiği zamanlarda geliyor.
Annem 20 Şubatta ikinci kez annneanne oldu ve o gün bugündür iki torun arasında mekik dokuyor diyebilirim. Bize geldiğinde "Ayçaa, ayçaa" diyor, Adanada da "Elifi çok özledim" deyip duruyormuş. Ayça ve Elifin arası 1 yaş bile yok, 10.5 ay :) Annem ne yapsın değil mi?
Elif ilk torun olduğu ve şu ara hareketleriyle kendini daha da çok sevdirebildiği için önde gidiyor ama tatlı balık Ayça bu arayı hemen kapatır bence. Ben de yeğenimi çok özlüyorum yeri gelmişken yazayım dedim.
Bu yazıya başlarken de aklımda olan en net şey, annemde gördüğüm değişimi yazmaktı. Ben tanıdığım "anne" figürünün sınırlarının ne kadar genişleyebildiğini annem ile görmüş oldum. Çünkü kendisi öğretmen emeklisidir(maşallah 41 yıl çalışmış), disiplinlidir, kuralcıdır.
Geçtiğimiz haftalarda Elifin ateşi 39.5 olduğunda annemi aramak istemesem de tabii ki konuştuk ve öğrendi durumu. "Hemen atlayıp gelebilirim" dedi :) Bu konuda değişen bir şey yok aslında. Ben de ne zaman hasta olsam bana da aynı şeyi söyler. "Yok gelme" dedik ama biliyorum aklı bizde kaldı, devamlı aradı Elifi sordu.
Daha önceki görüşmelerinde de Elif anneme hep sıcak davranırdı ama bu son gelişinde durup durup anneme ve teyzeme sarılmaya başladı. Hele ki annem...
Annem acaba ne zaman disiplin gösterecek acaba Elife diyordum ki, o da bu gelişine kısmetmiş :) Son aylarda Elif cidden birçok şeyi ağlayarak elde etmeye ya da istediği olmayınca kendini yere atıp ağlamaya başladı. Karabalık bu konuda bence daha tutarsız ama ben -anasının kızı- kendimi daha katı buluyorum. "heyt, höyt" demiyorum çoğu zaman (sabrım taşmadıysa) sadece yokmuş gibi davranıyorum. özellikle de yemek yerken. Normal bir şekilde yemeğimi yemeye devam etmeye çalışıyorum. Aksi halde çok zorlanıyorum. Annem ve teyzem de bu durumu çoktan fark ettiler ve sonunda -işte o beklediğim hamle :P - annem disiplin uygulamalarına başladı. Yaşasın! İşte özlediğimiz anne :) Şaka bir yana annem konusunda şanslı olduğumu düşünüyorum. Torunlarını sever ama gereksiz bir şımartma vs asla yapmaz. (bence istese de yapamaz :) Bir de bizim uygulamalarımıza pek ters düşmemeye çalışır. "Bırak ağlasın" dediğimde gidip kucağına almaz. (bence bu iyi bir şey) Bu hafta ise annemin Elif'e "ağlayarak değil ama..." diye başlayan cümleler kurduğunu duydum. Evet duydum bu cümleleri.
Konuyu yine dağıttım ben değil mi? Annemden bahsedecekken Elife kaydım. İş yerinde de böyleyim. Biri bir şey söylüyor, ben konuyu Elife getiriyorum farkında olmadan. Sanırım özlüyorum çok.
Ben annemin annesi olsaydım nasıl olurdu, geçen gün bunu düşündüm. Anneannem de Allah rahmet eylesin, ben tanıyamadım, çok disiplinli biriymiş. Annemler babalarından hiç korkmazlarmış ama annelerinden çok çekinirlermiş. Bu düşünce de şundan dolayı geldi aklıma: Çocukta var olan öze anne-babanın ne kadar etkisi oluyor diye. Çünkü ben anneme hep "beni yurttan aldınız değil mi?" derdim. O da "doğum yaptığımı bilmesem, buna ben de inananırdım" derdi. Ki hala da öyle. Yani biz ana-kız olarak çok acayip farklıyız. Elife baktığımda da bunu görüyorum. Benden çok farklı bir çocuk. İnsan elbette bir kopyası olsun istemiyor ama Elifin baskın mizacında zaman zaman zorlandığımı itiraf ediyorum.
Sonra da şunu düşündüm: "ben anneanne olsam..." Buradan bakınca bunu hayal etmek biraz zor ancak Allah kısmet ederse onu da yaşarım umarım. Çok merak ediyorum insanı evladından ayrı olarak toruna karşı bambaşka yapan nedir diye.
Anne olmak birebir sorumluluk ve uykusuzluğu da beraberinde getiriyor ancak anneanne olunca sorumluluk yerini sevme-okşamaya mı bırakıyor, o yüzden mi sabrı daha çok acaba?
Annemin kızı olmak da güzel ama annemin torunu olmayı da isterdim açıkçası. Bu yazının devamı da gelir gibi :)
Bir de anneme sorayım bakalım, kimin çocuğu kimin torunu olmak istermiş. Zira bir başak burcu olarak benim balık dağınıklıklarım ve unutkanlıklarımdan çok çekti :)
***
Vay be ne yazıymış, bu da üçüncü eklemesi :) Bir üstteki paragraf da 2-3 hafta önce yazılmıştı, yayınlayamamıştım nedense. Tatil dönüşü son halini vermek gerekmiş demek ki :)
Özeti de aşağıdaki fotoğrafta saklı, anane kucağı ananenin elini tutmak hep çok kıymetli :)