Şaziye-mor kalemlik- benim bir süredir sosyal medyadan(blogundan ve instagram hesabından) takip ettiğim tatlı mı tatlı bir anne. Çokça kitap okuması ve çektiği fotoğraflar/kompozisyonu bende hep merak uyandırmıştı. İkinci sohbeti onunla yapmak istedim. Oldukça samimi olarak verdiği yanıtlar için çok teşekkür ederim ve dayanamayıp -evet bebekler öpülmez ama- Barbaros'a koooocaman bir öpücük göndereyim :)
Devamını oku »
Öncelikle, anne olma maceran/hikayen nasıl başladı?
Hiç beklemediğim bir anda testte çift çubuk görüp şok
olmamla başladı aslında. Bir çocuğum olmalı mı olmamalı mı bunun kesin kararını
verememiştim üstelik. Anne-bebek
bloglarına rast gelip biraz okuduğumda özenirdim sorgulardım kendimi o
kadar. Sürpriz bir hamilelik olmasaydı karar veremezdim, çünkü dünyanın iyi bir
yer olmadığını düşünüyorum çoğu kez. Yani yaşamadığımızı hayatta kalmaya
çalıştığımızı savunurum hep. Bir çocuğum olursa benim gibi yaşamasını
istemezdim. Haftanın altı günü çalış, eve yorgun gel, sabah dinlenmeden hop
yine iş, hayat bu olmamalı. İnsanın hayal kurmaya bile mecali olmuyor.
Kısaca doğum hikayeni anlatır mısın?
Yukarıda bahsettiğim sebepten ben hamileliğimi de hamile
gibi yaşamadım. Tüm hamilelik boyunca bir canlı doğuracağımı aklım, mantığım,
duygum almadı. Bu gerçek. Hiçbir şey hissedemedim. Bu arada ben dört yıldır
falan depresyon hastasıyım(kaygı, duygu bozukluğu ) Dolayısıyla hamileliğimde
ilaç kullanamadığım için depresyonum da beni çok zorladı. Bir canlı hayata
getirecek olmayı düşündükçe kafayı yiyordum, onun başına gelme ihtimali olan
şeyler, yaşayacağı her kötü şeyin benim onu doğurma kararımın bir sonucu
olduğunu düşünmek. Kendimi bu yüzden çok suçladım. Çok ağladım bir çok şeye,
yok yere. Evet tüm hamileler duygu dalgalanmaları yaşıyor ama benimkisi
depresyon kaynaklı idi tüm kötü duyguları uçlarda yaşıyor ve hissediyordum.
pozitif düşünmek gibi, kendini başka şeylere yönlendirmek gibi şeylerle
geçmiyordu. İlaç almalıydım ki sağlıklı bir insan gibi düşüneyim bu da mümkün değildi. Bunun aksine vücudum da hiç bu kadar dinç
olmamıştı, hayatımda uykumu iyi almış olarak daha önce hiç kalkmamıştım.
Depresyon harici hiç sağlık sorunu yaşamadım midem bile bulanmadı diyebilirim.
Doğum hikayeme gelirsek;
Benim hikayem Barbaros’u kucağıma almamla başladı. Çünkü
ancak onu kanlı canlı görmek beni buna inandırdı. Gerçekti ve sağlıklı idi.
Gördüğümde hüngür hüngür ağladım, neden bilmiyorum kendimi tutamadım ve bir
süre durduramadım. Canlıydı, gerçekti,
çaresizdi ve ben ne yapacaktım? Ben
aldığım sorumlulukları gözümde çok büyütürüm ve insanoğlunun bu dünyadaki
alabileceği en büyük sorumluluktu bir çocuk. Ben bu kadar korkak iken buna
nasıl cesaret edebilmiştim. Ona ne verebilirdim.
İlk günler nasıldı; yanında birileri var mıydı?
Olmaz mı? Doğum öncesi bile kendi annem vardı. Doğum sonrası
buna kayınvalidem de eklendi. Türk ailesi olur da 40 ı çıkana kadar bırakırlar
mı lohusayı. Neyse ki benim kırkımı beklemediler. J Şimdiki aklım olsa
asla kimseyi istemem yanımda, eşime yıllık iznini, olmadı ücretsiz izin
aldırırdım. Ki ben depresyonluydum ve daha ilk günlerde bir atak geçirdim.
Yataktan kalkamadım, bebeğimle ilgilenemedim; çünkü görmek sesini duymak
istemedim. Ve maalesef beyin kimyasının duygu ve düşünceleri etkilediğini,
bedene de vurduğunu büyüklere anlatmaya çalıştık dilimiz döndüğünce ama
maalesef pek anladıklarını söyleyemem. Tabi bu bize külfet olarak geri döndü. Haaa bir de eşim ;
gerçek lohusa depresyonuna o girdi işte , çocuğu pek elletmek istemedi,
büyüklerin yapmak istediklerine tüm yüksek sesiyle karşı geldi, sürekli
eleştirdi. Haklıydı ama J
“Sarı ört sarılık olmasın”lar “giydir bebeği üşüyordur”lar(ev 25C) kısacası
evde gelenek ve bilimsel veriler savaş halindeydi ve ben kimseyle değil
kendimle uğraşıyordum.
Barbaros Kaan çok güçlü bir isim. Ailede denizci mi var
yoksa J
Ailede denizci yok ama deniz aşığı, yelkenli ile dünya
turuna çıkmayı hayal eden bir eşim var dolayısıyla Barbaros ismini o koydu.
Barbarosu kucağına ilk aldığında neler hissettin?
Bu soruyu yukarıda açıklamış bulundum, ama kısaca çaresiz,
güçsüz hissettim, onu dünyaya getirmek ile ona en büyük kötülüğü yaptığımı
düşünmüştüm. Hüngür hüngür de bir süre ağladım.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabah baba işe giderken kalkıyoruz genelde, o gittikten
sonra kahvaltı yapıyoruz, balkona çıkıyoruz, oyuncakları ile neredeyse hiç
oynamıyor, tencere, tava, kepçe, mandal vb.gibi ev eşyaları ile vakit
geçiriyor. Kaptan kaba bir şeyler aktarıyor bazen, kitaplardaki resimleri
parmağı ile gösteriyor,ismini söylüyorum, konuşmaya çalışıyorum. Parka çıkmaya
çalışıyoruz her gün. Yemek, uyku, bir şeylerle oyalanma şeklinde devrediyor
genelde.
“annelik baki” yazından çok etkilenmiştim ben. Annelik
sahiden de çalışma hayatının önünde olmalı mı sence? (doğru mu anlamışım)
Aslında bu ne için ve hangi duygu ile çalıştığına bağlı
biraz insanın. Sizi çok tatmin eden, severek çalıştığınız, topluma faydalı
olduğunuz bir işiniz vardır, işinizden vazgeçmekte zorlanırsınız. Ama şükür ki,
ben böyle bir zor karar vermek zorunda kalmadım. İşimi ve mesleğimi sevmiyordum
yaptığım işi de en donanımsız insan bile kısa sürede öğrenir ve yapardı. Benim
işten çıkmam toplum için bir kayıp olmadı. Haa öyle bir işte çalışsaydım da
benim kararım yine işten çıkmak olurdu, çünkü açık olmam gerekirse ailelerimiz
dahil çocuk yetiştirme konusunda güvenebileceğimiz insan yoktu. Bundan maalesef 40 içinde emin olduk. Çünkü
bizim doğrularımıza saygı göstermekten ise kendi doğrularını bize kabul ettirmeye
çalıştılar ve onlara emanet ettiğimizde bizim istediğimiz gibi değil kendi
doğruları ile yetiştireceklerdi. Güvenen işine devam eder ve bunda bir sakınca
görmeyebilir. Her ailenin dinamikleri farklı dolayısıyla kararları da.
Barbaros büyüdükçe birlikte geçirdiğiniz zamanda/yaptığınız
aktivitelerde ne gibi değişiklikler oldu?
Geçmiş zamanı unuttum desem, kucağımda bol bol gezdirdiğimi
hatırlıyorum bir yerde durmuyordu ve etrafı tanıtmaya çalıştığımı, bazen de
nadirdir kendi okuduğum kitabı sesli okurdum sakin durursa.
Katı gıdaya geçiş sanırım biraz gerilerde kaldı. O süreç
nasıldı, hatırlıyor musun?
Meyve ve yoğurtta pek sıkıntı yoktu da kahvaltı bulamacı,
çorba ve hele de o sebze püresinde zorlanmıştık. Yılmadan teklif edilmeli belli
aralıklarla bu hafta yemezse haftaya hepsini bitirebiliyor. Bir yaşından sonra
daha kolay oldu, şimdi sebze hariç her şeyi yiyor ve iştahlı.
Uyku eğitimi verdin mi?
Verdim diyebilirim; o da şöyle aylarına göre uyanık kalma
istatistikleri var, o zaman dilimlerine dikkat ettim, kaçta uyandığına baktım,
1.5 saat uyanık kalma süresi varsa süresi dolunca uyutmaya götürdüm, kucağımda
salladım, ağladığı da oluyordu, direndiği de ama kısa sürede uyuyordu. Bir
rutinimiz vardı kısacası, hemen hemen hep aynı saatlerde uyuyordu çünkü ama
itirazsız uykular yedi- dokuz ay arası düzene girdi tamamen. Şimdi şimdi yine
gündüz uykularına direnç göstermeye başladı (17 aylık) 9 aydan itibaren
sallamıyorum birlikte sarılıp yatıyoruz. Geceleri de bizimle uyuyor.
Çok okuyan/araştıran
bir annesin. Bebek bakımıyla ilgili tavsiye ettiğin kitaplar neler?
Okuduklarım arasında beni en çok etkileyen Adem Güneş’in
Doğal Ebeveynlik kitabı oldu, Tracy hogg ‘dan faydalandım, Harika Çocuk Nasıl
Yetiştirilir ilk aklıma gelenler, çocuk gelişim kitaplarını açıkçası birkaç
aydır el attım onun haricinde Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler kitabı
hep elimin altında idi gerek gördükçe baktım, başım sıkıştıkça da.
Kahveli/kitaplı fotoğraf kompozisyonunu ne zaman görsem çok
mutlu oluyorum. (kendim o keyfi yaşıyormuşum gibi oluyorumJ
)Kitap okumaya nasıl vakit ayırıyorsun demeyeceğim;çünkü insan istediği zaman
vakti kendisi yaratabiliyor. Peki okuma rutinin var mı? Notlar, müzik vs?
Gündüzleri oğlumla birlikte uyuduğumdan genellikle, geceleri
geç saatlere kadar takılıyorum, genelde okuduğum saatler oluyor bunlar. Rutinim
Kitabın yanında kalem, kağıt, veya defter olmazsa olmaz, mutlaka da kahve. Not
almayı çok severim, plan yapmayı, romanlarda bile karakterleri, bağlantılarını
yazarım mutlaka bir kağıda.
Çok eğlenceli bir ajandan var sanırım. Burayı günlük gibi mi
kullanıyorsun? (scrapbooking sanırım adı) malzemelerini nereden alıyorsun?
Ajandalarım var evet farklı amaçlara hizmet eden,
scrapbooking denemelerim de oldu ama hiç birinde süreklilik arz eden olmadı, düzenli
ve istikrarlı değilimdir pek. Heves ederim hevesim geçince ara verir aklıma
gelince devam ederim. Desenli kağıtları internette free printable olanlarından
faydalanıyorum ve pinretestten.
Barbarosla beraber neler okuyorsunuz?
Genellikle tubitak kitaplarını, meraklı minik
dergisini, adımadım setinin aktivite
kitaplarını… maalesef artık okumama izin vermiyor, sürekli parmağıyla resimleri
gösterip ııhh! Diyor. Ve sürekli sayfa çeviriyor. Resimlerle ilgili konuşuyoruz
diyebilirim.
Annelikte en çok hangi konularda zorlandın?
İlk üç ay zorlandım çok, gazdan ağlaması, canının yandığını
görüp çaresiz kalmak, bölük-börçük uykuları. Ama ben onun hayatımda olmasından
çok zorlandım, bencil bir insanım ben alanıma girildiğinde rahatsız
olanlardanım, onun da tüm vaktimi alıp beni alt üst etmesi zorladı beni.
Keyfimden vazgeçip kendimi unutmam, kendimi anneliğe alıştırmam, durumu kabul
etmem 6-7 ayımı aldı. Artık kendime zaman ayıramadığımda, yapamadığım işler
olduğunda gerilmiyorum.
Unutmadan değinmek istediğim bir nokta; Ben oğlumu sadece
birkaç gün emzirebildim ve maalesef formül süt(mama) ile beslenmek zorunda
kaldım. Bu beni en çok üzen konudur, her çocuk anne sütünü hak eder, maalesef
benim oğlum bu konuda şanssızdı, başka seçeneğim olmamasına rağmen bu bende büyük
bir vicdan azabıdır. Sağlık problemimden dolayı ilaca başlamam ile sütü kesmem
gerekti. Bu da beni inanılmaz üzdü, ama mutlu bir annenin formül sütten daha
fazla fayda getireceğine inandığımızdan böyle bir seçim yapmak zorunda kaldık.
Eşim de bu konuda benim yanımda olmuştur ki çok zor bir karardı.
Anne adaylarına neler tavsiye edersin?
Çok iyi düşünün derim, hayatınızı çocuğunuza göre doğmadan
düzenleyin derim, mümkünse yeni doğanla birkaç gün geçirin derim. Hayalleriniz
varsa bunu çocuk doğurmadan gerçekleştirin derim en azından deneyin derim.
Sonra da bunları yapamasanız bile siz o çocuğu
doğurduğunuzda çok mutlu olacaksınız ve ona bu dünyadaki herkesten daha çok
sevecekseniz derim. Artık siz eski siz olmayacaksınız ve kalbiniz, canınız
kendi bedeninizde değil başka bir bedende var alacak derim.
O tavsiyelere ben de katılıyorum :) Samimi röportajın için de ayrıca teşekkür ederim. Dayanamayıp Barbarosu bir kere de öpeceğim yalnız :))
** Bir sonraki röportaj da sanki gazete haberleri mi var ne :)