Damla'yı blogundan uzun zamandır tanıyordum, "keşke gerçek olsa" diyerek ne demek istediği üzerine uzun süre kafa yormuşluğum var :) Yazıları o kadar neşeli o kadar komik ki sanki karşımda benimle sohbet ediyor gibi geliyor-du. Ben de bu sohbeti buraya taşımaya karar verdim:
Damla Merhaba,
Öncelikle “damlanın plakları”ndan biraz bahsedebilir misin? Neler
yapıyorsun bu plaklarla :)
Merhaba Esra’cım, plak
sevgim çocukluk yıllarıma dayansa da son 4-5 yılda bu kadar su yüzüne çıktı
diyebilirim. Sahafları geziyorum , antika pazarlarında antikacılarla ahbap
oluyorum, deli pazarlıklar yaparak yeni plaklara sarılıyorum. Ayrı bir dünya
onlar benim için. İflah olmaz bir mutluluk duyuyorum o plak cızırtısında ve
beni yazmaya teşvik ediyor. Ve inanmayacaksın belki ama çoğunlukla dinlemeye kıyamıyorum.
Çünkü dinledikçe eskiyen bir şey onlar , bebeklerim gibi bakıyorum her birine :)
Benim
gibi plakseverler vardır belki diye de blogumda her Cuma bir “Damlanın Plakları”
bölümü yapıyorum.
Annelik maceran nasıl başladı?
Annelik
maceram çok erken yaşta başladı. Can’ı kucağıma aldığımda 19 yaşındaydım ve
etrafımdaki herkes yaptığım en büyük çılgınlık olduğunu düşünürken ben hayatta
yaptığım en doğru şeyi kucağımda tutuyordum.
Doğum hikayeni anlatabilir misin?
Can
planlı bir bebek olmasa da ben hamile olduğumu öğrendiğim andan beri iki şeyden
emindim.
1 1) Bu bebek erkekti.
2 2) Ben bu bebeği sezaryen ile
dünyaya getirecektim.
Bu
kesin kararım sebebi ile doktorların beni ikna etmesi çok zordu. Zaten
sonrasında istesem de sağlık sebebi ile normal doğum yapamayacağım belli oldu.
Doğuma
az bir süre kala İstanbul’da yalnız başıma doğum yapmak istemediğimden
annemlerin yanına Didim’e gittim. Doktor değişimi sebebi ile çok sıkıntılar
yaşadım. Tam 41 hafta 3. gündeyken bir doktorun muayenehanesine ağlayarak salıp
doğurt beni demişliğim vardır- ayrı bir hikayeye konu olabilir- . Neyse ki
sağlıkla kavuştuk.
İlk günlerde zorlandın mı; yanında birileri var mıydı?
Annemlerin yanında 45 gün kaldım
ve evime döndüm. İlk günler çok kolaydı , ev kalabalık bebek elden ele dolaşıyor
vs. Evimize döndüğümüzde de bu böyle
devam etti. Can çok uslu , uykuyu seven , ağlamaya üşenen ve sürekli gülen bir
bebekti :) Çok şanslıydım.
Can kocaman oldu artık :) Sence çocuklar büyüyünce işler
biraz daha zorlaşıyor mu yoksa sadece şekil mi değiştiriyor? Sanırım artık
uykusuz kalmıyorsundur :)
Can
gerçekten kocaman oldu Esra. Aslında biz anne-oğul kocaman olduk. Can
doğduğunda 19 yaşındayım demiştim ya hani , bizim ev her zaman bir panayır
alanı bir şenlik meydanıydı. Hepimiz çocuktuk, Can büyürken bizi de büyüttü.
Evet,
büyüdükçe işler çok daha zorlaşıyor. İlk önceleri yemek düzeni ,uyku düzeni,
aşılar vs. Gibi dertler varken şimdilerde iyi bir birey
yetiştirme çabasının yanında doğru okul , doğru arkadaşlar , doğru kararlar ,
doğru seçimler derken kafayı sıyırmamak elde değil.
Uyku demişken… Sahi, uyku konusunda zorlanmış mıydın?
(Uykusuzluk, Can’ı uyutma vb.)
Annesini
ilk 6 ay 1 saat bile uyutmamış bir bebek olarak en korktuğum şeydi uykusuzluk!
Bu konuda Can’a minnettarım. Gece 21:30 da yatırırdım
ben Can’ı sabah 06:20 de uyanırdı.
Geceleri uykusunda beslerdik :)
İstanbul'da yaşayanlara bu soruyu sormadan geçemiyorum.
Büyük şehirde yaşamak çocuk büyütmek açısından avantaj mı yoksa dezavantaj mı
sence?
Büyük şehirde
çocuk büyütmenin bir dezavantaj olduğunu asla düşünmüyorum. Sadece yeşile
hasret çocuklar büyüttüğümüz için çok çok üzülüyorum hepsi bu.
Ek gıda-tuvalet-2 yaş krizleri hepsini yaşadın. Hangilerini
daha çabuk atlattın, hangilerinde zorlandın?
Esra,
burada yazdıklarım sebebi ile anneler benden nefret edebilirler ama ben
fazlasıyla rahat bir anne olduğumdan sanırım çocuğum da çok rahat bir çocuktu.
Yemek
konusunda iştahlı bir çocuğum vardı. Ne ek gıdaya geçişte ne de sonrasında hiç
zorlanmadım. Bu yüzden pratik bilgiler de veremem. Sadece asla bir çocuğun
peşinden elimde kaşıkla koşmadım ,koşmam. Siz annesi beslemediği için açlıktan
ölen çocuk duydunuz mu?
Tuvalet
konusu en korktuğum ve en zorlanacağımı düşündüğüm şeydi. Yaz aylarıydı Can’ı 2
ay anneannesi ve ninesinin yanına bırakmam gerekti. Can eve döndüğünde o büyük
sorun hallolmuştu. Anneanneme minnettarım!!!
2 yaş krizleri < 10 yaş
krizleri
Saçıma
dokunma bozulacak , şunu giymem , bunu
takacağım , o çantayı kullanmam, oraya gitmem , o arkadaşımdan nefret ediyorum,
hayır o dündü bugün en sevdiğim o , okul neden var , tatile kaç gün kaldı , her
şey neden bu kadar sıkıcı.... Uzar gider vallahi
Çocuk eğitimi konusunda faydalandığın kitaplar oldu mu yoksa
annelik içgdüsü sence çocukları büyütmek için yeterli mi?
Kitaplar
her alanda başvurduğum en büyük yardımcılarım olmasına rağmen çocuk yetiştirmek
konusunda en güvenilir kaynaklar olmadığına inanıyorum. Annelik içgüdüsü ,
çevresel faktörler, diğer annelerin deneyimleri , doktorlar bana çok daha
faydalı oldular. Hala da oluyorlar.
Can ile beraber neler yapıyorsunuz, nasıl vakit
geçiriyorsunuz?
Aslında
bu soruyu “Can ile beraber neler yapmıyorsunuz” olarak değiştirsek cevap vermek
çok daha kolay olacak.
Anne
olduğumda yaşımın küçük olmasının tek dezavantajı etrafımdaki hiçbir
arkadaşımın anne olmamış olması ve dolayısı ile Can’ın okula başlayana kadarki
arkadaşlarının hep yetişkinler olmasıydı. Bu da ona bizimle yapabilecekleri
konusunda sınır tanımamayı öğretti. Hem
iyi hem de kötü belki ama biz sosyal yaşantımızda bir tek gece hayatımıza Can’ı
dahil etmiyoruz. Geri kalan tüm etkinliklerimizde Can da her zaman bizimledir.
Can ile ne kadar süre vakit geçirebildin tam bilmiyorum
aslında ama kreş zamanı gelene kadar onunla beraber evde olmayı tercih eder
miydin?
Çalışma
hayatına dönmem gerektiğinden Can kreşe başladığında tam 19 aylıktı. Ve ben
gece saat 22:00 den önce eve dönemiyordum , zor zamanlardı.
Çalışma
hayatım normale döndüğü ilk gün akşamüstü eve geldiğimde Can’ın şok olmuş
suratını ömrümce unutamam. O günden sonra hep düzenli saatleri olan işlerde
çalışmaya çok ama çok özen gösterdim.
Bir
annenin hayatını çocuğuna adamasının yanlış olduğunu düşündüğüm kadar ,beraber
geçirilecek zamanın kısıtlı olmasının da çok yanlış olduğunu düşünüyorum.
Annelik kocaman bir denge tahtası değil de ne ki?
Sana da sormak istiyorum; ‘sence anne kime denir?’
Anne
; kayıtsız şartsız sevebilendir ve seveceği insanı doğurması gerekmez.
“Can olmadan yap(a)mam” dediğin neler var? (tatil, gezme,
yeme, okuma vs.)
Can
doğduğundan beri nereye gitsem ne yapsam o bana ayak bağı değil yol arkadaşı. Benim
“Can olmadan yapmam listem “çok kabarıktır bu yüzden.
Ama
onun gözünden bakarsan ilk aklıma gelen “asla”larından biri tiyatroya gidemem!
Tiyatroyu çok sevdiği için onsuz
gittiğimde çok üzülüyor.
Siz çocuk kitaplarını da birlikte okumaya başladınız
sanırım. (darısı bize) Evde “ilk kim okuyacak bu kitabı” yarışı oluyor mu? Bir
de ne tür kitapları seviyorsunuz?
2
sene öncesine kadar okumalarında benim de ona yardımcı olmam gerektiğinden
–yorulup sıkılmasın diye- itiraf ediyorum benim de okumaktan zevk alabileceğim
kitaplar seçmeye özen gösteriyordum.
Şimdilerde
kendi kitaplarını kendi seçiyor ve merak ettiklerimi ondan önce-sonra okuyorum.
Bazı kitaplarını sevmiyorum ama yine okuma şevki solmasın diye tepki
vermiyorum.
Her
erkek çocuğu gibi macera kitapları tam bizim tarzımız :D
Can ileride nasıl biri olsun/olmasın istersin?
Sadece
ve sadece vicdanlı biri olsun istiyorum. Bunun için çabalıyorum , umarım
başarırım.
Anne adaylarına ve taze annelere neler tavsiye edersin?
Annelik
bir meslek değil, çocuğunuz da sizin çevrenize sunmanız gereken bir proje
değil. Rahat olun , mutlu olun ve en önemlisi kulaklarınızı ben dahil herkese
kapatın :)
Katıldığın için çok teşekkürler.
Davetin
ve soruların için çok teşekkür ederim Esra’cım. Cevaplarımdan da
anlayabileceğin gibi ben pek örnek anne sınıfına girmiyorum, öyle bir sınıf var
mı gerçi onu da bilmiyorum.
Bildiğim
tek şey anne olmanın mutlak bir aşkı garantilediği....
Sevgili Damla, senin tavsiyene uymayarak bu sohbetten kendim için bir dolu not aldım. "Ben rahat olursam bebeğim de rahat olur" gibi :) "Mikemmel annelik" kavramına zaten hiçbir zaman inanmamıştım, "örnek anne"lik de bana göre değil, o yüzden bu sohbet inan çok hoşuma gitti. Ankarada olsaydınız, Can ile kitap sohbeti yapma şansımız olurdu. "Keşke gerçek olsa" belki de bu demektir, ne dersin :)
Tatlı oğlunu ve seni öperim...Maceralı kitapların ennn heyecanlı yerinde buluşmak üzere :)