Kitapları çok seviyorum ve kendimce belli aralıklarla kitap almaya çalışıyorum.
Ödünç kitaptan nefret ediyorum çünkü kitapların altını üstünü çizmeden yanına notlar almadan okuması çok zor geliyor. (Evet Uçan Sınıf'ı da hala bu yüzden okuyamadım-Çağla bu not sanaydı)
Ama belirli bir bütçeyle de her kitaba yetişmek oldukça zor.
İnternetteki indirimler resmen can kurtarıcı.
Hediye olarak bana kitap alan arkadaşlarımı ise daha çok sevdiğim doğrudur :)
Bir de -her ne kadar ülkemizdeki hali beni sinir etse de- kütüphaneler var.
Ankara'daki kütüphanelerden sanırım daha önce bahsetmiştim; şurada, burada ve orada :)
Ders çalışmak istiyorsanız Bilkent iyi bir tercih.
MK yani Milli Kütüphane (işyerime de yakındı, her öğlen oradaydım desem abartmış olmam)'de kitapları görmüyorsunuz :) Onlar sizi görüyor diyeceğim ama o da değil... Önce katalogdan aradığınız kitabın numarasını mesai saatlerinde görevli amcaya veriyorsunuz. Sonra bekliyorsunuz. O görevli amca gidip içeriden aradığınız kitabı getiriyor. O içerisi nasıl bir yer hep merak etmişimdir. Dolayısıyla da oradan pek kitap almadım. Ama çalışma odalarını çok kullandım. Bir de gazete/dergi okuma salonunda çokça vakit geçirdim. Kızılay'daki Adnan Ötüken Kütüphanesi'nin de çocuk bölümünün yaş ortalamasını yükseltmiş olabilirim :)
Bu şimdi bahsedeceğim diyalogsa bambaşka bir kütüphaneden, bize yakın ama hangisi olduğunu söylemeyeyim, kişileri ifşa etmeye gerek yok.
Geçtiğimiz yıl kayıt olduğumuz bu kütüphanenin çocuk bölümünden az da olsa faydalanmıştık. (Buradaki "k" aslında karabalığın ben daha çok kitap alabileyim diye yaptırdığı kayıt oluyor :)
Elif'in ilk doğduğu zamanlarda gittiğimde çok da istediğim gibi bir kitaba rastlayamamıştım. (Zaten aklım hep evdeydi, "ya uyandıysa" diye :)
Geçenlerde kütüphane kartlarımızı yine buldum. Çünkü "azıcık dağınık" olan 2 balık evinde her zaman bir şeyler kaybolur ve genelde de alakasız bir yerlerden çıkar.
Hazır anane de gelmişken ve Elif'in uykusu var ama uyumaya niyeti yokken kütüphaneye gidelim dedik.
Giriş katta bulunan çocuk kitaplarının olduğu oda/salon neyse ki klimalıydı :) Ben kitapları genelde 3'er 5'er seçerim, sonra aralarından eleme yaparım. Bu arada görevlinin orada bulunduğum süre zarfında sadece telefonuyla ilgilendiği, arada güvenliğe laf yetiştirdiği ama oldukça dağınık duran kitapların yüzüne bile bakmadığını bilmem söylememe gerek var mı? Var mı?
Ben kitaplarımı seçtim. Şahane bir şekilde Kumkurdu'mu buldum, gözlerimden çıkan yıldızlar kesinlikle bu geceyi aydınlatmaya yetecek, onu biliyorum :)
"Kişi başı 2 kitap alabiliyoruz değil mi?"
"Yok, sadece 1 kitap."
"Bu yeni bir uygulama mı; daha önce 2 kitap alıyorduk."
"Yoo, yeni değil. Çocuğunuz 15 günde 2 kitabı bitirecekse vereyim hadi." ("hadi" ??!!)
"Bitirir :)" "Ben kendime alacağım zaten."
"??!!!..."
Kartlarımızı uzattık, kaydımızı bekledik.
"Bu kartların süresi geçmiş."
"O ne demek?"
"Kitapları veremem. Kartları üst kattan yenileyin"
"Peki."
Bu arada kartlarımızı yırtıp atar.
Biz üst kata çıkarız.
Orada "tammm bir memur amca" vardır.
"Nüfus cüzdanınızla fatura lazım."
"Biz yeni kayıt değiliz ama, sadece yenileme."
"Olsun, lazım. Eski kartlarınız nerde ki?"
"Onu aşağıda yırttılar."
"Siz niye aşağıdaydınız ki? Orası çocuk bölümü."
"Oradan kitap aldık." (karşımdaki başka bir adam da gülüyor bu arada)
"Ama orası 12 yaşa kadar. Ondan sonrası yetişkin kitaplarını istiyor."
"Ben kendim okuyorum kitapları."
"Çocuk kitaplarını mı? Neden ki?"
"Bilmem. Seviyorum."
O karşımdaki adamdan başka bir cümle: "Benim kızım 12 yaşında, bak yetişkin kitaplarından okuyor."
Ben de içimden "İyi, aferin ne güzel ona. Ben de 10 yaşındayım aslında da büyük gösteriyorum" :) diye geçirdim, keşke de deseydim, ne derlerdi acaba.
Kütüphane görevlisi "O yırttığınız kartları getirin, hadi yapayım kaydınızı neyse" ("hadi", "neyse" ??!!!)
Çok şükür kaydımız yapıldı, kitaplarımıza kavuştuk.
Görevli amcalara kız(a)mıyorum çünkü sanırım onlar da işini yapıyor.
Ya da öyle bir şey.
Son bir diyalog da şöyleydi:
"Yeni kitaplar gelmiş. Ne zaman geldi?"
"Bilmem. Ara ara geliyor" :)
Devamını oku »
Ödünç kitaptan nefret ediyorum çünkü kitapların altını üstünü çizmeden yanına notlar almadan okuması çok zor geliyor. (Evet Uçan Sınıf'ı da hala bu yüzden okuyamadım-Çağla bu not sanaydı)
Ama belirli bir bütçeyle de her kitaba yetişmek oldukça zor.
İnternetteki indirimler resmen can kurtarıcı.
Hediye olarak bana kitap alan arkadaşlarımı ise daha çok sevdiğim doğrudur :)
Bir de -her ne kadar ülkemizdeki hali beni sinir etse de- kütüphaneler var.
Ankara'daki kütüphanelerden sanırım daha önce bahsetmiştim; şurada, burada ve orada :)
Ders çalışmak istiyorsanız Bilkent iyi bir tercih.
MK yani Milli Kütüphane (işyerime de yakındı, her öğlen oradaydım desem abartmış olmam)'de kitapları görmüyorsunuz :) Onlar sizi görüyor diyeceğim ama o da değil... Önce katalogdan aradığınız kitabın numarasını mesai saatlerinde görevli amcaya veriyorsunuz. Sonra bekliyorsunuz. O görevli amca gidip içeriden aradığınız kitabı getiriyor. O içerisi nasıl bir yer hep merak etmişimdir. Dolayısıyla da oradan pek kitap almadım. Ama çalışma odalarını çok kullandım. Bir de gazete/dergi okuma salonunda çokça vakit geçirdim. Kızılay'daki Adnan Ötüken Kütüphanesi'nin de çocuk bölümünün yaş ortalamasını yükseltmiş olabilirim :)
Bu şimdi bahsedeceğim diyalogsa bambaşka bir kütüphaneden, bize yakın ama hangisi olduğunu söylemeyeyim, kişileri ifşa etmeye gerek yok.
Geçtiğimiz yıl kayıt olduğumuz bu kütüphanenin çocuk bölümünden az da olsa faydalanmıştık. (Buradaki "k" aslında karabalığın ben daha çok kitap alabileyim diye yaptırdığı kayıt oluyor :)
Elif'in ilk doğduğu zamanlarda gittiğimde çok da istediğim gibi bir kitaba rastlayamamıştım. (Zaten aklım hep evdeydi, "ya uyandıysa" diye :)
Geçenlerde kütüphane kartlarımızı yine buldum. Çünkü "azıcık dağınık" olan 2 balık evinde her zaman bir şeyler kaybolur ve genelde de alakasız bir yerlerden çıkar.
Hazır anane de gelmişken ve Elif'in uykusu var ama uyumaya niyeti yokken kütüphaneye gidelim dedik.
Giriş katta bulunan çocuk kitaplarının olduğu oda/salon neyse ki klimalıydı :) Ben kitapları genelde 3'er 5'er seçerim, sonra aralarından eleme yaparım. Bu arada görevlinin orada bulunduğum süre zarfında sadece telefonuyla ilgilendiği, arada güvenliğe laf yetiştirdiği ama oldukça dağınık duran kitapların yüzüne bile bakmadığını bilmem söylememe gerek var mı? Var mı?
Ben kitaplarımı seçtim. Şahane bir şekilde Kumkurdu'mu buldum, gözlerimden çıkan yıldızlar kesinlikle bu geceyi aydınlatmaya yetecek, onu biliyorum :)
"Kişi başı 2 kitap alabiliyoruz değil mi?"
"Yok, sadece 1 kitap."
"Bu yeni bir uygulama mı; daha önce 2 kitap alıyorduk."
"Yoo, yeni değil. Çocuğunuz 15 günde 2 kitabı bitirecekse vereyim hadi." ("hadi" ??!!)
"Bitirir :)" "Ben kendime alacağım zaten."
"??!!!..."
Kartlarımızı uzattık, kaydımızı bekledik.
"Bu kartların süresi geçmiş."
"O ne demek?"
"Kitapları veremem. Kartları üst kattan yenileyin"
"Peki."
Bu arada kartlarımızı yırtıp atar.
Biz üst kata çıkarız.
Orada "tammm bir memur amca" vardır.
"Nüfus cüzdanınızla fatura lazım."
"Biz yeni kayıt değiliz ama, sadece yenileme."
"Olsun, lazım. Eski kartlarınız nerde ki?"
"Onu aşağıda yırttılar."
"Siz niye aşağıdaydınız ki? Orası çocuk bölümü."
"Oradan kitap aldık." (karşımdaki başka bir adam da gülüyor bu arada)
"Ama orası 12 yaşa kadar. Ondan sonrası yetişkin kitaplarını istiyor."
"Ben kendim okuyorum kitapları."
"Çocuk kitaplarını mı? Neden ki?"
"Bilmem. Seviyorum."
O karşımdaki adamdan başka bir cümle: "Benim kızım 12 yaşında, bak yetişkin kitaplarından okuyor."
Ben de içimden "İyi, aferin ne güzel ona. Ben de 10 yaşındayım aslında da büyük gösteriyorum" :) diye geçirdim, keşke de deseydim, ne derlerdi acaba.
Kütüphane görevlisi "O yırttığınız kartları getirin, hadi yapayım kaydınızı neyse" ("hadi", "neyse" ??!!!)
Çok şükür kaydımız yapıldı, kitaplarımıza kavuştuk.
Görevli amcalara kız(a)mıyorum çünkü sanırım onlar da işini yapıyor.
Ya da öyle bir şey.
Son bir diyalog da şöyleydi:
"Yeni kitaplar gelmiş. Ne zaman geldi?"
"Bilmem. Ara ara geliyor" :)
Kütüphanedeki Aslan, sahi neredesin kuzum?*