Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




20 Ocak 2015 Salı

Bu Aralar / Elif

Baktım ki 10. ay yazısına henüz vakit var, ben de bu ara nasılız anlatayım istedim.
Emekleme ve ilk diş galiba Elif için bir dönüm noktasıymış; aradan geçen 1 ayda neler olduğunu anlayamadım bile, büyüdü maşallah :)
Anane geldi/gitti, 10 gün kalmış oldu yanımızda, bu sefer sahiden de dinlenme imkanım oldu hatta arada derede kalmış işlerimi bile hallettim(çekmece yerleştirmek gibi :) Elif'in oyun vakitleri en kolay başkasına devredebildiğimiz zamanlar, yanında biri olsun yeter yani. Beni aramıyor şimdilik, bu da iyi. Hatta geçen gün karşı komşum çok istedi, kıramadım, 5 dakika seveyim dedi; çok içime sinmese de verdim ama aklım onda tabii. Patates soyuyorum  ama bıçakla patates buluşamadan havada elim kayıyor. Neyse gittim almaya ki ne göreyim Elif'e kıyafet almış Diş hediyesi diye meğerse, onu giydirmiş üstüne :) Utandım ya, sağolsun. Benim zottirik de gülüyor :)
Bu ara yine günlük yürüyüşlere devam edebiliyoruz neyse ki. İkimize de iyi geliyor. Elif'i parka götür ve orada oynayan çocukları izlemesini izle... O kadar dikkatli ki bence hafızaya onları da kaydediyor :) Parkta durmayacaksak da durmayalım ama, yani ben durup iki çiçek bir böcek çektim mi mızıldanma başlıyor.
Diş işleri devam. Bazen çok ağlıyor bazen sakin. Kehribar kolye almayı şimdilik hiç düşünmüyorum çünkü o kolyenin Elif ile ömrünün en fazla 5 dakika olacağını biliyorum. Uykudan önce jel sürüyoruz sadece. Bir ara burun akıntısı da olmuştu, o geçti şimdilik. Ama şunu anladık ki bir bebek diş çıkarıyorsa cidden hassas bir dönemden geçiyor ve bolca sevgi/ilgiyi doğal olarak istiyor. O dönemde açıkçası nasıl uyumuş, ne kadar uyumuş, ne olmuş çok da önemsemedim. Kitaplardaki "rahatsızlığı varsa sandalye pozisyonunuzu 3 numaralı konuma getirin, hani odada olun ama yatağın yanına çok yaklaşmayın" laflarına hiç aldırmayarak(okurken bile gülmüştüm bu cümleye) aldım Elifi kucağıma, oh mis gibi de sarıldım. benim için 10 numaralı konum :)
Diş demişken, tüm bebekler dişlerini gıcırdatıyor mu? Aman yarebbim, o ne o? Ben deli oluyorum o sese, sanki içimde bir parça gıdıklanıyor.
Hala nasıl olduğunu anlamasam da ananenin gözlüğü sağlam kaldı, bu bence çok şaşılacak bir şey. Elif'in tüm o "ver o gözlüğü anane bana" diye el atmalarından sağlam kurtardı kendini gözlük, bravo.
Bu ara en sevdiği oyun "al-ver" Eline aldığı her şey için bunu bıkana kadar yapıyor. Aslında keyifli, ben her aldığımda teşekkür ediyorum, gülüyor o da. Bir de uyku oyuncağı tavşanı uyku öncesi alıp veriyor; o komik oluyor çünkü bunu ayakta yapıyor yani elleri dolu ama tavşan ağzında :) Tavşan olmadan ayağa kalkmam diyor sanırım. yedeği var neyse ki tavşanın da arada yıkanıyor... Uyku arkadaşı güzel bir şey bence. Hani yastığa/yorgana sarılıp yatarız ya bence öyle bir şey :)
Elif oturmuyorsa emekliyordur, emeklemiyorsa tırmanıyordur. Bulduğu en ufak yükseltide-ki bu çoğunlukla benim ama pek ufak olduğum söylenemez- heyecanla tırmanıyor ve ayakta durmak istiyor.
"Gel-gel" gibi bir el hareketi var ki çok neşeli. Canı istediğinde yapıyor ama en çok alkış yapmayı seviyor. hele ki ben kitap okurken sevdiği bölümlerde resmen beni alkışlıyor :))
Kitaplar konusunda aklımda başka bir yazı var ama hep ertelendiği için inşallah Elif büyümeden tamamlayabilirim o yazıyı.
Blogum taslaklarla dolu... yazıya başlanmış bitirilmemiş, başlık atılmış ama içi boş, bir sürü yazılmış ama son hali verilmemiş... aynı benim kafam gibi, dağınık kısacası. Ya da bizim ev gibi hehehe :) Geçen günkü çekmece düzeltme işinden acayip ganimet topladım yalnız, kaybettiğimi düşündüğüm şeyler meğer sadece karışmış bir yerlere.
Çok dedim ama yine diyeyim, annemle o kadar zıtız ki... Misal annem şunu yapar(ki çok faydalı aslında) fazla bir şeyleri dolaba/çantaya mı koydu kaldırdı, içinde ne var diye üzerine kağıt yazar. Yani bir daha bir daha açıp bakmazsın acaba bunda ne var diye. Çok güzel değil mi? Bizim de  fazla eşyalarımızı kaldırdığımız birkaç yer var(köşe/çanta gibi) işte oralara bir giren pişman bir girmeyen :) Annem bu duruma nasıl dayanıyor diyordum ki geçenlerde bana çaktırmadan bir dolabı yerleştirirken yakaladım onu. Önceden olsa -anne olmadan az önce- çok kızardım, şimdiyse gülüyorum sadece, ne diyeyim. Onda hep "ya ben seni nasıl yetiştirmişim" hali var ki ısrarla şunu söylüyorum "bu bir mizaç meselesi"... Ama bomba gibi bir "anane olmak" yazısı kapıda, onda çok eğlendim de daha bitiremedim.
Bir önceki yazımda "sürprüz" demiştim de çok neşeli yorumlar olmuştu, bugün-yarın söylyeceğim ama öyle kocaman bir şey değil yani Avustralyaya falan taşınmıyoruz. Ne yoksa taşınıyor muyuz? yani aslında benim için büyük ama insanlık için küçük bir şey. Yani beklenti yüksek olmasın, "aman bre bu buydu" demeyin :)
Elif gittikçe sarışın oluyor bu arada. Benim bebekliğim sarıymış da babaannem "sarı kelle" dermiş bana, sevgiye bak ne içten :)) Elif ilk bakışta hala ben (evet yanaklar ve yüzün yuvarlaklığı ile babaya bu açıdan benzeme şansı yok) ama detaylarda hep baba gizli. Şirinliği benden zottirikliği babadan yani :P
Bu aylarda belli olur mu bilmiyorum ama Elifte solaklık göstergeleri var. Bizim ailede sadece Çağla solak iken karabalığın baba tarafı tamamen solak denebilir-eğer genetikse bu solaklık- Onu da nereden anladınız derseniz, bir şey uzattığımızda önceliği sol oluyor genelde. Bir de yemeğini genelde sol eliyle yiyor. Kaşığı da çorbasını içerken sol eliyle tutuyor diyeyim de tam olsun :) hehehe yok tabii öyle bir şey, kaşık sadece diş kaşıma aracı.
Peki ben nasılım?
İlginç bir soru, hiç düşünmemiştim :)
İyiyim çok şükür, Ayça gelecek inşallah diye heyecanlıyım(1 ay kaldı), Elif her gün yeni bir şey öğrenirken yanında olmaktan mutluyum, çizerken rahatlıyorum, blogla keyifleniyorum, en önemlisi sağlık olsun zaten gerisi boş...

Ne zaman bilgisayara el atsam bilgisayarım açılmıyor gündüzleri, gece kendi kendine resetleniyor sanırım. Ama malum yarınki mesai beni bekler. Düşündüm de işe geç kalma hatta gitmeme lüksümüz bile varken bebişli mesaide tatil bile yok :) yani dur bir hafta sonu geldi,  en azından 7de uyanayım gibi bir incelik hiç yok. Çok fena bu yeni nesil :) Ama maşallah çok da tatlı değiller mi :)
*Fotoğraf yine "çok yazdım, bu görselle azıcık rahatlayalım" amaçlı :)
E ama bak yine aklıma geldi bu sürpriz, Avustralya mı gerçek olacak yoksa yanımıza Mary Poppins mi gelecek, hadi bakalım bekliyoruz :) (evet, kötüyüm kıhkıh)
Devamını oku »

19 Ocak 2015 Pazartesi

Üçleme: Lokum, Elif ve Kahve

Geçen gün Lokum'u görmeye öhöm pardon kuzenimizi görmeye gittik :) Lokum'un tazecik evinde bir tane de tatlı köpek,kahve olduğunu söylemiş miydim? Başlarda "burası benim evim" olayı yaşanmış galiba ama şu ara "çok acayip iyi" olmasa da iyi anlaşıyorlar.
Önce Lokum'u anlatayım, üst kattaki odada kaloriferin üzerinde yatıyordu, ben gidince -bence- heyecanladı, öpüşüp koklaştık. Onu hep terk etmişiz gibi geliyor ve yeni evi bizim evden daha iyi olsa da kendimi ona karşı suçlu hissediyorum. Sanki alsam gelsem eve ne güzel olur diyorum bir taraftan.Ama diğer taraftan da...falan filan işte.
Gelelim Elif ve Kahve'ye. Bu arada bir gün öncesinde parktayken yanımıza sokak köpeği görünümlü büyük-siyah bir köpek gelmişti, Elif de korkup ağlamıştı, meğerse köpeğin sahibi varmış ve köpek hamileymiş de bebeklerin yanına gidiyormuş. Sahibi neden bunu Elif ağlayınca tee uzaklardan söyledi acaba? Ben de o yüzden kahveyle nasıl anlaşırlar acaba diye meraktaydım. Köpeklerden korkmam ama çok haşır neşir de olmam hani yüzümü yalatamam yani :) Kahve ve Elif sonuç itibariyle müthiş bir ikili oldular bence, ne dersin Tangül? Kahve Elif'in yüzünü yalayacakken yakalandı; Elif de Kahve'nin burnunu ısıracakken :) Bir de Kahve'nin yerinde hiç durmayan kuyruğuyla Elif yüzüne 4-5 darbe aldı hehehe, o an'lar çok komikti. Karabalığın korumacı bir baba olduğu/olacağı da tescillendi. Benim de çoocuunu aç bırakan, altını temizlemeyen ana olduğum bir kez daha gözlerden kaçmadı. Elif'e yemek yedirmeyi unutmuş, çayımı içiyordum :)
Amaaaa en eğlenceli vakitler Kahve'nin kurabiyelerini yedirirken yaşandı. Tangül, Kahve'ye kurabiye verirken Elif de atıldı ve yiyememesine çok bozuldu. Ağzından içeri girmek üzere olanları neredeyse Kahve kapıyordu. Ya nasıl eğlendik anlatamam. İleride bu videoyu görüp Elif de eğlenir mi bilmiyorum tabii ama Kahve'nin oyun ipiyle çekiştirmeleri bizi epey güldürdü.
Çocuklar kesinlikle hayvanlarla bir arada olmalı, onu bir kez daha anladık. Lokum karabalığa hiç pas vermedi :/ ve Elif'e de hiç bulaşmadan ortadan kayboldu :/
Köpek ve bebek cidden kedi ve bebeğe göre daha kolay görünüyor ama tabii en başta köpek beslemenin tüm  sorumluluklarını kabul etmek gerekiyor.
Biz de bir acayip üşengeç iki balık olduğumuza göre en güzeli kendimize kahveli bir köpek bulalım. Ama bir dakika, kuzenler neye yarar köpeklerini paylaşmadıkça :))
Kısacası Tangül, biz size sık sık geliriz artık, sen zencefilli kurabiyeleri hazırla :)

Palyaço çoraplar :)
* Anane gitti :/ İyiydik aslında ama tarzımız da farklı olduğu için komik diyaloglar da yaşanmıyor değildi.
-Elif'in ellerini yemekten önce yıkadın mı?
- Yoo, ben sonra yıkıyorum.
(Annemden "sana hiçbir şey öğretememişim" bakışı gelir :)
Bunları da derleyip bir yazıda yazayım, anane olmak süpper bir şey bence.
** Bu hafta içinde çok acayip bir sürprizim olabilir bu arada..hadi bakalım.
Herkese mutlu geceler, Elif diş sürecinde ve bugün aşı oldu = Yarına duble enerjiye ihtiyacım var :)
Devamını oku »

15 Ocak 2015 Perşembe

"Bazen Sadece" / Çizim

Hani insan bazen "farklı" hisseder ya...
Bu çizim de Oliver ve Olivia'ya gelsin :)


Devamını oku »

14 Ocak 2015 Çarşamba

Bazen Sadece...

Yorgunsundur,
Uykusuzsundur,
Yine yorgunsundur,
Ama mutlusundur :)
Bazen öyledir...

Aklın tatildedir...
Bazen de
Özlüyorsundur,
Hasret çekiyorsundur,
Burnunda tütüyordur,
İşte o çok tüylüdür...


* Dişler, uyku, özlem...derken biraz yoruldum sanırım, şurada kıvrılmadan önce içimi döktüysem gidebilirim :)
Herkese mutlu geceler...
Devamını oku »

12 Ocak 2015 Pazartesi

Sosyal Medya Ebeveynliği

Aklımda ne yazılar var ve benim yatma saatim geldi-geçiyor, bak yine buralardayım :)
İnanılmaz rahatsız olduğum bir konu var, azıcık içimi döküp kaçacağım.
Konumuz "sosyal medya ebeveynliği"... Bu tanımlamayı da -ismini vermeyeyim- bir arkadaştan duymuştum, bu yazıyı okursa ona selamlarımı göndermiş olayım.
Neredeyse böyle bir meslek oldu, farkında mısınız?
geçen gün hiç üşenmedim ve hep ertelediğim "temizlik" işini yaptım, instagram ve twitterda gördüğümde beni rahatsız eden ya da tanımadığım/hayatını da merak etmediğim kim varsa sildim, rahatladım. Oh be :)
bebeğinin kaka yaparkenki videosunu yükleyeni gördükten sonra "yeter artıııık" demiş de olabilirim. Çocuklarımızı seviyoruz ve onlarla ilgili paylaşımlarda bulunmak da hoş bir şey, ona da katılıyorum ancak onlar da birey ve bir özel alanı hak ediyorlar sanki. Çok merak ederek takip ettiğim anneler var ki itiraf ediyorum, çocuklarını görünce daha da mutlu oluyorum. Aklıma ilk gelen de Damla'nın Can'ı ve Esen'in Ali Deniz'i ile Nehir'i :) Bayılıyorum onlara ve maşallah diyerek sevgilerimi gönderiyorum.
Burada yazacaklarımsa bambaşka şeyler...
Kafama takılan konu neden çocuklarımız üzerinden bir "pazarlama" halindeyiz? Anneler neden sadece kendi çocuğunun annesi olmuyor da instagram annesi yok twitter annesi yok bilmem neyin annesi oluyor? Bunu sanırım hiçbir zaman anlayamayacağım. Bana kırılan olmaz umarım yani kırıcı bir şey yazmamaya çalıştım ama... Hesabımı temizledikten sonra sanıyorum ki kurtuldum hepsinden, yok illa bir yerlerde karşıma çıkıyorlar. İnternette herhangi bir konu araştırınca ilk sıralarda karşımıza çıkan ve her konuyu sadece kendileri bilen anneler var ya; işte o grubu ben anlayamıyorum diyordum ki aslında anlayamadığım şey onları her hareketlerinde alkışlayan takipçileri. Yani bir insanın bazı hareketleri iyidir bazıları kötüdür, olabilir... Ancak bu malum annelerin her hareketleri güzel, iyi, makul; ne yapsalar bir olay. Sanki çocuğuyla kahve içmeye gitse "ayyy kahveyi nerede içiyorsunuz, kahvesi ne markaymış peki organik mi?" bıdı bıdılarıyla yorum yazacaklar. Her şeylerini nereden aldıklarını merak ediyoruz. Gözümüzde kooocaman yapıp sanki o anneler insan değilmiş gibi davranıyoruz.
Bir de bunun "baba" versiyonu var ki bence o daha da fena.
Bu insanlara "kanaat önderi" sıfatını veren elbette ki takipçileri.
Benim de "aa ne güzel yapmış" dediğim insanlar var ve burada da aklıma ilk Mutlu eller-semi gelir(sevgilerimi gönderiyorum)
Bu kadar da "siz ne yapıyorsanuz biz de aynısını yapmalıyız" haline gerek yok be güzel kardeşim.
Herkesin ebeveynliği kendine olsun.
Bir de çocuklar üzerinden kariyer yapmak nereye kadar devam edecek bilmiyorum. ilk örnekler nitelik açısından oldukça doyurucu ancak arkadan gelenlerde de şunu gözlemledim: "benim şu kadar aylık çocuğum var, siz bize ürünlerinizden gönderin, bizi her türlü etkinliğe davet de edin, ben de takipçilerime sizi öveyim"...
Bozulacak ekip beni takip etmediği için daha rahat yazdım tabii :)
Bir de şu "takip" lafına alternatif bulmalı, yoksa birbirimizi takipleşmeden bayılacağız :)

Bilmiyorum ki sizler ne düşünüyorsunuz... Konu sadece annelik de değil, başka bir yazıyı da kitap blogları için yazayım, içimde kurt falan kalmasın hem değil mi?
Herkese bol uykulu geceler :)
Bir ara Beypazarında çekmiştim bu çiçekleri :) 
Çok dertlendim ya bari fotoğraf neşeli olsun :)
Devamını oku »

11 Ocak 2015 Pazar

Elif'in Diş Buğdayı :)

Şaka maka Elif'e diş buğdayı yaptık çaktırmadan :)
Ananesi gelince kaynattı buğdayı, nohutu; yanında da renkli leblebi şekeri getirmiş zaten. Hepsini karıştırıp üzerine Uşak usulü susam da ekledik. Aylar önceden Eda'nın Elif için gönderdiği "dişim çıktı" kağıtlarını bulamadığım için kendim yazdım yeniden ve tüm bu oluşumu komşulara dağıttık, onlar da sevindi.

Akşam olup babası gelince de hem fotoğraf çekildik(unutmadan) hem de Elif'e şu meşhur meslek seçimini yaptırdık. Aşçı, Doktor, Ressam, Öğretmen, Mühendis, Yazarlığı temsilen nesneler koyduk önüne bakalım neye doğru emekleyecek diye. Ve videomuzu açtık :) Ben kitaba gideceğinden emindim oysa ki ama hayatında ilk defa görünce resmen koşarak İngiliz anahtarına gitti :) İkinci olarak resim fırçasına üçüncü olarak da "hani belki doktor olurum" diyerek ateş ölçere gitti.. Aklımda müzikle ilgili de bir şey vardı ama onu unutmuşum. Şakası hayali bile güzeldi Elif'in meslek seçimine ortak olmanın. Sonra biraz düşündük Elif ne olmak ister acaba diye? Benim hayalimde bir rock star yatıyormuş meğerse; düşününce fark ettim ama o işin de turnesi çok :)) Kendini mutlu hissedeceği bir mesleği yapmasını çok istediğimize karar verdik. O kadar yani...Tamam peki kabul mühendisliği seçince biraz hayal kırıklığı yaşamış olabilirim :) gönlümde bir yazar ya da bir aşçı vardı galiba. Malum Elif büyüne kadar ben mutfak işlerini ancak çözeceğime göre Elif'in aşçı olması da çok güzel olur doğrusu hehehe :)

Diş şeklinde pasta almadan, çok acayip hazırlıklar yapmadan geçirdik bu süreci de. Darısı 1 yaşına olsun. Temasız dediysek de kutlamayacağız demedik canııım, yine anne-baba-Elif de olsak birkaç balon koyarız herhalde etrafa :P (Bu yazıyı okuyan teyzesi çatladı sanırım :)
Teyzzoşuumuz teee nirelerden bize diş hediyesi göndermiş :)
Eda bakmış ki benden çocuğa hayır yok, kalıcı bir şey yapmayacağım, kendisi bu hediyeyi göndermiş :) Yalnız kağıtlardaki yazım aşırı özenli, onu fark ettiniz mi? Hani bir son dakika işi olduğu neredeyse hiç belli değil :P
Ve gecenin bombası: kaybettiğim kağıtları başka bir şey ararken buldum lakin diş buğdayı geçti, kısmet artık, olmadı 1 yaşında kullanırız çok değişik olur :)
Devamını oku »