Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




28 Ocak 2015 Çarşamba

Çizimler (Çocuk Kitapları)

Bu ara sevdiğim çocuk kitaplarından çizim yapmaya çalışıyorum kendime eğlence niyetine. Eğlenirken de çok şey öğreniyorum aslında, yeni anladım. Her çizerin tarzı farklı, noktası virgülü hissiyatı her şeyi farklı ve bunu yeniden yorumlamak da cidden hem zor hem keyifli.
Çizdikçe instagrama koyup "bu kitabı ilk hatırlayan"a minik bir hediyem olacak yazıyorum. Ki, yalan değil :) kısa bir süre sonra minik bir kitap ayracı gönderiyorum o kişiye.
Bunlardan biri de Eric'ti, belki bir ara hikayesini buraya da yazarım.


Diğerini ise bilen olmadı. Belki ben çok benzetemedim ama soldaki resim aslında kitabın kapağı :) Demek ki bilen/gören olmamış bu kitabı, henüz.
Yorum olarak kitabın ismini yazan olursa minik bir kitap ayracı gönderebilirim.
Yalnız bu kitap ayracı işi gözünüzde büyümesin, oldukça basit el emeği, benim çizimlerimden oluşan kağıt/kartondan oluşma bir şey :)

Keçeli ve kuru kalemlerimi çok seviyorum. Keşke tüm günüm onlarla birlikte geçse diyeceğim ama o zaman da Elifle olan vaktimden çalmış olurum, onu da istemem. Zaten Elif uyuduğunda ve acil olan tüm işleri yaptığımda bazen 20 bazense 40 dakika benim oluyor, özel oluyor. An'ların tadını çıkartmak lazım :)
* İnstagram hesabım: 2balik, oradan da diğer resimleri görebilirsiniz. Hesabım kapalı, sadece "gerçek" kişilerle iletişim kurabilmek için. Reklamcılar, "takipçi sayısını arttırmak isteyenler", yolunu şaşıranlara hesabımı açmıyorum.
Devamını oku »

23 Ocak 2015 Cuma

Dost Mu Düşman Mı?

- Birinin dost mu düşman mı olduğu nasıl anlaşılır? diye sordu Zackarina.
- Vallahi, yemek gibi, dedi Kumkurdu. Tadına bakmak gerekir.
- Olmaz ki, dedi Zackarina. İnsanların tadına bakılmaz ki.
- Öyle, ama gözlerinin içine bakabilirsin, dedi Kumkurdu. O zaman her şey anlaşılır.
***
Ah be Kumkurdu, keşke her şey öyle basit olsa. İnsanlar gözlerindeki dostluğu/düşmanlığı da gizleyebiliyor artık, biliyor musun? "Yok yok ben o kadar saf biri değilim" diyorsun. Yine de 5463. kez aynı hatayı yapabiliyorsun. Muhtemelen Zackarina benden daha şanslı. En azından hala çocuk ve o çocuk masumiyetini kaybetmeden insanların gözlerinin içine bakacak cesareti var. Bu, güzel bir şey olsa gerek...
Toslamadan önce ben ve en sevdiğim yazar
* Bu yazı da böyle olsun, burada dursun, yine çok güvendiğim birilerine safça yaklaşacak olursam önce Kumkurdu'nun yanında alacağım soluğu, ilk tavsiyesine uyup belki de insanların tadına bakmayı hatırlarım...


Devamını oku »

21 Ocak 2015 Çarşamba

"Kitaplık Kurdu" ve "Hamilelik Günlüğü" :)

Ne zamandır aklımda olan bir şeydi, sonunda bugün yaptım ve başka mecralarda paylaştığım yazılarıma link verdim.
"Kitaplık Kurdu" ile sevgili Leylak Dalı ile tanıştım, çocuk kitapları hakkında yazayım dedim ve sağolsun bana "Perşembeleri senin o halde" dediler :) İlk başta düzenliydim aslında ama sonlara doğru yazıların arası seyrekleşti, derken site kapandı :/ Oradaki yazılarıma link verdim, okumak isteyen olursa.
Bir diğeri de hamilelik günlüğüm. Onun için biraz geç kaldım biliyorum ama sevgili Tanla beni her hafta nazımla sözümle baş üstünde ağırladı, ona da yeniden teşekkür edeyim.
İkisi de sağ tarafta "iletişim" kısmının hemen altında.
Görselleri büyütemedim, ben bu blog işini hala neden tam kıvıramadım anlayamıyorum :)
* Burcu, sen beni "bilgisayar mühendisi" zannetmiştin ya, bu görsellerden sonra bilgisayarla hiç alakam olmadığını anlamışsındır sanırım.
** Görsellerin nasıl büyütüleceğini bilen varsa söylesin :) Lokum yavrum gariban kaldı oracıkta...
Mutlu geceler herkese

10 numara kitap ve 100 numara Lokum :)

Devamını oku »

3 "Tatlı" Kişi ve Hediye Kitap

Geçtiğimiz haftalarda "takas kitap" etkinliği düzenlemiştim.
Katılım o kadar çok oldu ki ne yapacağımı şaşırdım :)
Çekilişe gerek kalmadı çünkü 3 kişiydik.
"Tatlı" olanlarsa diğer iki kişi böyle bir etkinliğe katıldıkları için, ben değilim yani :)
Arzu ve Edanın blogları da şahane, okumak isterseniz; şurada ve buradalar
Kısacası biz sessiz sedasız kendi aramızda listelediğimiz kitapları takas ederken benim elimde yine-hala- kitaplar kaldı.
Hani olur da "aa ben önceki yazıyı görmemiştim, şu kitabı çok isterim" diyen olursa ona da seve seve gönderirim.
Karışıklık olmasın diye yorum yazanlardan değil de mail yazanlardan ilk olanları seçeceğim, daha adil olur sanırım.
Son katılım: 25 Ocak Pazar.
Katılan olmazsa bu kitaplar kütüphane yolcusu, yani "takas" değil; "hediye" kitap olarak düşünün bu kitapları.
Kargoyu alıcı ödemeli göndereceğim, ilk defa :/ Umarım ayıp olmaz... O durumun da kusuruna bakmayın olur mu?


Devamını oku »

Günün Sürprizi : Elif, Bir Dolap Kitap'ta :)

Geçen yazımda "sürpriz" bir şeyden bahsedince bir ara Avustralya lafı da geçmişti de heyecanlanmıştım.
Biz -henüz- Avustralya'ya gidemedik ama Elif, Bir Dolap Kitap'a gitti :)
Söyleyebileceğim çok şey var ama en güzeli özü: Teşekkürler BDK ve tüm çekmeceler :)
Yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
İşte sürpriz buydu :)


Devamını oku »

20 Ocak 2015 Salı

Bu Aralar / Elif

Baktım ki 10. ay yazısına henüz vakit var, ben de bu ara nasılız anlatayım istedim.
Emekleme ve ilk diş galiba Elif için bir dönüm noktasıymış; aradan geçen 1 ayda neler olduğunu anlayamadım bile, büyüdü maşallah :)
Anane geldi/gitti, 10 gün kalmış oldu yanımızda, bu sefer sahiden de dinlenme imkanım oldu hatta arada derede kalmış işlerimi bile hallettim(çekmece yerleştirmek gibi :) Elif'in oyun vakitleri en kolay başkasına devredebildiğimiz zamanlar, yanında biri olsun yeter yani. Beni aramıyor şimdilik, bu da iyi. Hatta geçen gün karşı komşum çok istedi, kıramadım, 5 dakika seveyim dedi; çok içime sinmese de verdim ama aklım onda tabii. Patates soyuyorum  ama bıçakla patates buluşamadan havada elim kayıyor. Neyse gittim almaya ki ne göreyim Elif'e kıyafet almış Diş hediyesi diye meğerse, onu giydirmiş üstüne :) Utandım ya, sağolsun. Benim zottirik de gülüyor :)
Bu ara yine günlük yürüyüşlere devam edebiliyoruz neyse ki. İkimize de iyi geliyor. Elif'i parka götür ve orada oynayan çocukları izlemesini izle... O kadar dikkatli ki bence hafızaya onları da kaydediyor :) Parkta durmayacaksak da durmayalım ama, yani ben durup iki çiçek bir böcek çektim mi mızıldanma başlıyor.
Diş işleri devam. Bazen çok ağlıyor bazen sakin. Kehribar kolye almayı şimdilik hiç düşünmüyorum çünkü o kolyenin Elif ile ömrünün en fazla 5 dakika olacağını biliyorum. Uykudan önce jel sürüyoruz sadece. Bir ara burun akıntısı da olmuştu, o geçti şimdilik. Ama şunu anladık ki bir bebek diş çıkarıyorsa cidden hassas bir dönemden geçiyor ve bolca sevgi/ilgiyi doğal olarak istiyor. O dönemde açıkçası nasıl uyumuş, ne kadar uyumuş, ne olmuş çok da önemsemedim. Kitaplardaki "rahatsızlığı varsa sandalye pozisyonunuzu 3 numaralı konuma getirin, hani odada olun ama yatağın yanına çok yaklaşmayın" laflarına hiç aldırmayarak(okurken bile gülmüştüm bu cümleye) aldım Elifi kucağıma, oh mis gibi de sarıldım. benim için 10 numaralı konum :)
Diş demişken, tüm bebekler dişlerini gıcırdatıyor mu? Aman yarebbim, o ne o? Ben deli oluyorum o sese, sanki içimde bir parça gıdıklanıyor.
Hala nasıl olduğunu anlamasam da ananenin gözlüğü sağlam kaldı, bu bence çok şaşılacak bir şey. Elif'in tüm o "ver o gözlüğü anane bana" diye el atmalarından sağlam kurtardı kendini gözlük, bravo.
Bu ara en sevdiği oyun "al-ver" Eline aldığı her şey için bunu bıkana kadar yapıyor. Aslında keyifli, ben her aldığımda teşekkür ediyorum, gülüyor o da. Bir de uyku oyuncağı tavşanı uyku öncesi alıp veriyor; o komik oluyor çünkü bunu ayakta yapıyor yani elleri dolu ama tavşan ağzında :) Tavşan olmadan ayağa kalkmam diyor sanırım. yedeği var neyse ki tavşanın da arada yıkanıyor... Uyku arkadaşı güzel bir şey bence. Hani yastığa/yorgana sarılıp yatarız ya bence öyle bir şey :)
Elif oturmuyorsa emekliyordur, emeklemiyorsa tırmanıyordur. Bulduğu en ufak yükseltide-ki bu çoğunlukla benim ama pek ufak olduğum söylenemez- heyecanla tırmanıyor ve ayakta durmak istiyor.
"Gel-gel" gibi bir el hareketi var ki çok neşeli. Canı istediğinde yapıyor ama en çok alkış yapmayı seviyor. hele ki ben kitap okurken sevdiği bölümlerde resmen beni alkışlıyor :))
Kitaplar konusunda aklımda başka bir yazı var ama hep ertelendiği için inşallah Elif büyümeden tamamlayabilirim o yazıyı.
Blogum taslaklarla dolu... yazıya başlanmış bitirilmemiş, başlık atılmış ama içi boş, bir sürü yazılmış ama son hali verilmemiş... aynı benim kafam gibi, dağınık kısacası. Ya da bizim ev gibi hehehe :) Geçen günkü çekmece düzeltme işinden acayip ganimet topladım yalnız, kaybettiğimi düşündüğüm şeyler meğer sadece karışmış bir yerlere.
Çok dedim ama yine diyeyim, annemle o kadar zıtız ki... Misal annem şunu yapar(ki çok faydalı aslında) fazla bir şeyleri dolaba/çantaya mı koydu kaldırdı, içinde ne var diye üzerine kağıt yazar. Yani bir daha bir daha açıp bakmazsın acaba bunda ne var diye. Çok güzel değil mi? Bizim de  fazla eşyalarımızı kaldırdığımız birkaç yer var(köşe/çanta gibi) işte oralara bir giren pişman bir girmeyen :) Annem bu duruma nasıl dayanıyor diyordum ki geçenlerde bana çaktırmadan bir dolabı yerleştirirken yakaladım onu. Önceden olsa -anne olmadan az önce- çok kızardım, şimdiyse gülüyorum sadece, ne diyeyim. Onda hep "ya ben seni nasıl yetiştirmişim" hali var ki ısrarla şunu söylüyorum "bu bir mizaç meselesi"... Ama bomba gibi bir "anane olmak" yazısı kapıda, onda çok eğlendim de daha bitiremedim.
Bir önceki yazımda "sürprüz" demiştim de çok neşeli yorumlar olmuştu, bugün-yarın söylyeceğim ama öyle kocaman bir şey değil yani Avustralyaya falan taşınmıyoruz. Ne yoksa taşınıyor muyuz? yani aslında benim için büyük ama insanlık için küçük bir şey. Yani beklenti yüksek olmasın, "aman bre bu buydu" demeyin :)
Elif gittikçe sarışın oluyor bu arada. Benim bebekliğim sarıymış da babaannem "sarı kelle" dermiş bana, sevgiye bak ne içten :)) Elif ilk bakışta hala ben (evet yanaklar ve yüzün yuvarlaklığı ile babaya bu açıdan benzeme şansı yok) ama detaylarda hep baba gizli. Şirinliği benden zottirikliği babadan yani :P
Bu aylarda belli olur mu bilmiyorum ama Elifte solaklık göstergeleri var. Bizim ailede sadece Çağla solak iken karabalığın baba tarafı tamamen solak denebilir-eğer genetikse bu solaklık- Onu da nereden anladınız derseniz, bir şey uzattığımızda önceliği sol oluyor genelde. Bir de yemeğini genelde sol eliyle yiyor. Kaşığı da çorbasını içerken sol eliyle tutuyor diyeyim de tam olsun :) hehehe yok tabii öyle bir şey, kaşık sadece diş kaşıma aracı.
Peki ben nasılım?
İlginç bir soru, hiç düşünmemiştim :)
İyiyim çok şükür, Ayça gelecek inşallah diye heyecanlıyım(1 ay kaldı), Elif her gün yeni bir şey öğrenirken yanında olmaktan mutluyum, çizerken rahatlıyorum, blogla keyifleniyorum, en önemlisi sağlık olsun zaten gerisi boş...

Ne zaman bilgisayara el atsam bilgisayarım açılmıyor gündüzleri, gece kendi kendine resetleniyor sanırım. Ama malum yarınki mesai beni bekler. Düşündüm de işe geç kalma hatta gitmeme lüksümüz bile varken bebişli mesaide tatil bile yok :) yani dur bir hafta sonu geldi,  en azından 7de uyanayım gibi bir incelik hiç yok. Çok fena bu yeni nesil :) Ama maşallah çok da tatlı değiller mi :)
*Fotoğraf yine "çok yazdım, bu görselle azıcık rahatlayalım" amaçlı :)
E ama bak yine aklıma geldi bu sürpriz, Avustralya mı gerçek olacak yoksa yanımıza Mary Poppins mi gelecek, hadi bakalım bekliyoruz :) (evet, kötüyüm kıhkıh)
Devamını oku »