Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




21 Mart 2014 Cuma

En Sevdiklerim MİM'i :)

İlk defa bir "mim" aldım hatta böyle mi söyleniyor onu da bilmiyorum :)
Sevgili Dördüncü Tekil Şahıs bazı sorulara cevap vermemi istemiş desem daha mı doğru olur acaba?
En sevdiklerimi sormuş olması biraz zorladı beni çünkü bazı cevaplarda "en" yokmuş benim için onu anladım :) Yine de lafı uzatmadan, elimden geldiğince soruları yanıtlamaya çalışayım:
1. En sevdiğin şarkı:
Bir dolu şarkı sayabilirim ama bu soruyu düşününce aklıma "Dont Worry Be Happy" geldiğine göre; en sevdiğim şarkı o olmalı. Hatta Günün Şarkısında da belirtmiştim.
2. En sevdiğin roman:
Momo'yu çok severim ve aklıma o geldiğinde hep gülümserim.
3. En sevdiğin çizgi film karakteri:
Bunun işte tek bir cevabı yok. Heidi, Scoobiii Duu, Road Runner, Kaptan Mağara Adamı, H-Men, Jetgiller, Dinazor Denver, Dennis... Kısaca çocukken izlediğim birçok çizgi filmi çok severdim.

Kaynak: burada
4. Çocukluğunda en sevdiğin oyuncağın:
Aynı zamanda kukla da olabilen minik bir ördek,ismi de Edd'di :)
5. Şimdiye kadar aldığın en sevdiğin hediye:
Umarım bu soruya diğer hediyeler ve onları alanlar bozulmaz ama en sevindiğim hediye gece lambası da olan büyük boy küre dünya haritası. Ona bakıp hayal kurmayı hala çok seviyorum, bir doğumgünümde gelmişti.
6. Odanda sana ait olan en sevdiğin nesne:
Şimdilerde benim meşhur cesaret verici anne-yavsusu pandalar :)
7. En sevdiğin yemek:
Makarna tabiiki :) Hatta D.M. yani domatesli makarna... Çeşidi de spagetti olsun.
8. En sevdiğin hayvan:
Kedi dersem torpil mi yapmış olurum bilmiyorum ama tüm hayvanları çok sevdiğim için çok ayırt edemeyeceğim.
9. Ailen dışında onsuz yapamam dediğin kişi/kişiler?
Sanırım böyle biri/birileri yok. Yani birincisi benim çok sosyal bir çevrem yok. İkincisi de yakın dostlarımı hep ailem gibi gördüğümden onları keskin çizgilerle ayıramam. "az ve öz" bir çevrem var diyebilirim :)

Aklımda hiiiiç yokken mimlendim ve soruları cevaplarken eğlendim, çok teşekküler "Dördüncü Tekil Şahıs" :)

HERKESE MUTLU GÜNLER, KEYİFLİ HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

19 Mart 2014 Çarşamba

Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?

Sahi neler bekler?
Aslında o kadar çok şey sayılabilir ki...
Olumlu ya da olumsuz anlamda değil elbette benim kastettiğim şeyler.
Ama insan başına ilk defa geldiğinde bocalıyor ve o dili anlamakta zorlanıyor.
Bazen okuduğunu bile anlamıyorsun ya da aklına yatmıyor okudukların.
Hamilelikle ilgili aldığım ilk kitaptır: "Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?"
Bende de yeri ayrıdır çünkü temel taşları bu kitapla öğrendiğimi düşünüyorum.
Tek olumsuz tarafı Amerikalılar için yazılmış olması ve bazı bilgilerin Türkiyeye uyarlanmamış olması denilebilir.
Dili oldukça sade, akıcı ve anlaşılır.
Konular genellikle soru-cevap şeklinde ilerliyor. İnsan bazen "tam da aklındaki soruyu" doktoruna soruyormuş gibi hissediyor.
Bu kitap,uzun yıllardır hamilelere yol gösteren önemli bir kaynak-mış, ben de sonradan öğrendim.
Kitabın devamı da var; "
İçinde neler var?
Kitap temel olarak 4 bölümden oluşuyor.
1. bölümde gebelik başlangıcı, temel bilgiler, beslenme düzeni ile ilgili konu başlıkları var.
2. bölümde ay ay hamilelik süreci ele alınmış.
3. bölümde hastalık vb. özel durumlar detaylandırılmış.
4. bölümdeyse doğum sonrası süreç ve "babalar da bebek bekler"den bahsediyor.

Kafa karıştırmıyor ama detaylı bir şekilde bilgilendiriyor bu kitap. 3. bölümü açıkçası neredeyse hiç okumadım çünkü yaşamadığım (çok şükür) şeyleri okuyup kafama takmak istemedim.
İkinci bölümde yer alan doğum süreci ile ilgili detaylı bilgileri de son günlerde tekrar tekrar okuyup notlarımı aldım ve heyecanlı anneanne ile sevgili karabalıkla paylaştım.
"Cahillik mutluluktur" ve "bilgi güçtür" diyen iki farklı görüş var. Ben açıkçası ikincisini tercih ediyorum. Cahillik hangi durumlarda beni mutlu kılar bilmiyorum ama süreci en azından kıyısından kenarından da olsa yakaladığım için kendimi daha güçlü hissediyorum.
Bu kitabı okumaya ilk başladığımda korkarak "doğum"la ilgili bölümü açmış, biraz okumuştum. O gece uyuyamadım :) amanıııın dedim, neler neler yaşanıyormuş öyle. Zaten ilk aylar olduğundan doğumla ilgili birşeyler okumayı bıraktım. Sonra "İçgüdüsel Doğum" kitabı ve "Hypnobirthing" ile tanıştım -ki o ara zaten aydınlanmaların en yüksek voltlusunu yaşadığım dönemdir- işte onlar sayesinde bazı şeyler daha "doğal" gelmeye başladı. "kesi" dendiğinde ürpermemeyi öğrendim mesela. (Onlardan neler öğrendim ayrıca yazmayı düşünüyorum)
Sonra başka bir aydınlanmayı sezaryen konusunda yaşadım. Sezaryene hiç ama hiç hazırlıklı değilmişim. Çok şükür ki şimdilik görünen öyle bir mecburiyet yok ama neticede hayat bu her an her şey olabilir. Ben "doğal doğum" ile kafamı meşgul ederken farklı bir ihtimal olursa ne kadar bocalayacağımı ve kendimi eksik hissedeceğimi anladım. İşte o ara tatlı bir cincüce ile tanıştım :)
Bu konunun bu kitapla ilgisi de şu oldu. Sezaryenle ilgili olan kısmı ben okumamışım bile ve orada şu yazıyordu:
"Kendini normal doğuma hazırlayan anneler bu satırları okumazlar bile.(ahanda yakalandım dedim) Ama önemli olan bebeğinize kavuşmaktır. Anne, düş kırıklığı, suçluluk, başarısızlık hissedebilir ama buna gerek yoktur. Doğum şekli sizi daha "iyi" anne yapmaz." (vay ağzından öpeyim dedim kim yazmışsa..)
Bloglarda da okuduğum kadarıyla bu konu çok tartışılıyor.
İnsanlar size tee en başından beri "normal mi istiyorsun, yapabilir misin, aman yap sezaryen kurtul gününü bilirsin" vs. diyor; kısacası herkes konuşuyor :)
Ben teeee en başından beri daha önceden söylediğim sebepten ötürü epiduralsiz normal doğum yapabileceğine inanan bir insanım. Lakin buna inanırken diğer seçenekler olursa hayal kırıklığı yaşayacağımı gözden kaçırmışım. Neyse ki onu da çabuk kavradım ve kendimi "doğum şekli ne olursa olsun sen kendin ve Elif için hayırlı olanı iste"ye odakladım. Kim ne derse desin önemli olan sağlıkla kızımıza kavuşmak.

Bu kitabın bu yazdıklarımla ilgisi de kafamı karıştırmayan ve bir hayli objektif bilgiler vermesi oldu.
Kısacası "Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?" kitabını mutlu ama cahil kalmak istemeyen insanlara tavsiye edebilirim.
* Doğum şekli (sezaryen vs.) konusunda kırıcı bir ifade kullandıysam da kusura bakmayın olur mu?
** Başka hangi kitapları okudum/okuyorum burada yazmıştım.
Bir de unutmadan bu süreç bana en çok sabırlı olmayı öğretti. Başlarda günler haftalar geçmiyor, tahlil sonuçları sabırsızlıkla bekleniyordu. 20lerden sonra "saymanın" bir faydası olmadığını gördüm. Henüz yarılamıştık çünkü :)
Şimdi de maşallah diyeyim, 38'i bitiriyoruz; elbette ki meraklıyım/heyecanlıyım hatta zaman zaman panikliyorum ama yine de an'ı yaşamaya çalışıyorum. Bilgisayarda uzuuun süredir bir şeyler yazarken midemin üstüne oturan tatlı bir poponun varlığını hissediyorum ve yazmakta cidden zorlanıyorum ama düşünüyorum da bu an'lar da özel;hem de bize özel :)

Devamını oku »

18 Mart 2014 Salı

Hamileyken Özlenen Şeyler :)

Belki buna "aşerme" bile denebilir ama tecrübelerime göre hamilelikte de olsa "aşerme" ve "özlemek" bambaşka şeyleri anlatıyor.
Belki aynı kapıya çıkıyor onu da bilmiyorum ama benim hamileyken aşerdiğim 1 şey oldu.
O da 16-17 sene önce memleketteki bir pastanede yediğim profiterol...
Ki ben profiterolü hiç sevmem ve normalde yemem.
Bir gün uyandım ve burnuma çikolatanın tencerede pişme kokusuyla beraber profiterolün arasındaki krema kokusu geldi. Bu nedir yahu diye düşündüm. Yıllaaaar öncesinden tanıdık bir kokuydu bu ama ne olduğunu anlamam biraz zaman aldı. Ve hemen kendimi o pastayı yerlen buldum. Eskiden küçücük bir yerdi şimdilerde büyümüş ama pastanın tadı hala güzel.
Nereden mi biliyorum?
Kuzenimi aradım.
Dedim ki "pasta pastanesi hala profiterol yapıyor mu; yapıyorsa Ankara'ya gönderiyor mu?" :) Ben tabii o kadar ciddi sorunca kuzen kişisi sağolsun bunu görev edinmiş ve gidip 1 kilo profiterolü sarıp sarmalatıp buzlu kaplarla göndermiş.
O zaman 3-4. aylardaydık sanırım. Ve ben akıllısı 1 tane bile fotoğraf çekmemişim sabah kahvaltısında götürdüğüm o pastanın.
Sanki aramızdaki bir özlemi giderir gibiydik :)
Kısacası benim aşerme maceram bu kadardı.
Ne öyle gecenin bir vakti karpuz, kavun istedim ne de hiç bulunmayacak bir şey.
Hoş, son günlerde canım sulu can erik çekiyor ama hamileliğin sonuna geldim diye herhalde beni sallayan yok,onu da diyeyim :)
Ama özlem...
Özlem duyduğum şeylerin TEEE EN BAŞINDA DENİZ GELİYOR...
Deniz kokusu, denize girmek, denizi izlemek, deniz kenarında yürümek...Hepsi yani.
Kurak Ankara ikliminde kendimizi parklara bahçelere attık ama hiçbiri bendeki "deniz"i kesmedi,zaten olmazdı da.
Denizi görmeye gidemedik, bu sanırım en çok içimde kalan şey oldu.
Burnuma hep bir deniz kokusu geldi. Ne yapalım, kısmet değilmiş...


Zararlı yiyeceklerden tüketmek de listemi zorlayabilir.
Mesela sosisli makarna :)
Sosis bizim eve normalde hiç girmez bu arada ama can bu ya çekti işte hem de en makarnalısından ...
Çocukluğumdan beri sevdiğim zararlı cipsler..
Arada yaptığım kaçamakları saymazsak kendimi bu konuda haliyle biraz kısıtladım. Hamile olmasam da yememem gerektiğini biliyorum ama her insanın zayıf noktası olabilir değil mi? Hele ki en fıstıklı tombisinden :)
Sadece yeme-içme işleri değil elbette son zamanlarda uyurken sağdan sola soldan sağa "önce niyet etmeden" dönmeyi özledim :) Bu bir şikayet değil, asla. Neticede karnında minik tekmelerle beraber uyumak o kadar keyifliyken,haksızlık yapamam.
Koşmayı özledim :) O nereden çıktı demeyin. Normalde yürüyüşteyken biraz da koşayım diyen biri değilim çünkü hemen nefesim kesilir ama canım arada ihtiyacın olduğunda koşmak da güzeldir,insana kendini özgür hissettirir, değil mi?
Kahve de diyebilirim ama onun hamilelikle ilgisi yok, içmememin sebebi tamamen midemdeki sorun. Ona da alıştım gerçi, canım çok çektiğin içiyorum. Sade Türk kahvesi her zaman favorim. Misafirler şekerli istediğinde "ne kadar şekerli acaba" diye bir kestirimde bulunamıyorum,o yüzden kusura bakmasınlar.
Bebeğimizi inşallah sağlıkla kucağımıza aldıktan sonra da bugünlerden özlediğim şeyleri yazarım. En güzeli de benimle yürüyen minik tekmeler :) "Günaydııın" diyen eller olur herhalde :)

Peki ya siz hamileyken en çok neleri özlediniz?
Devamını oku »

17 Mart 2014 Pazartesi

İyi Ki Doğduk Biiiiz :)

Geçen senenin yazısını okudum az önce; "1 yaş daha almanın mutluluğu" demişim.
Şimdilerde ne hissediyorum diye şöyle bir baktım/ düşündüm de hem aynı hem de çok farklı.
Geçen sene mesela Karlar Kraliçesi ile tanışmış,kütüphanelerde çokça vakit geçirip mutlu olmuşum...
Olmuşum diyorum çünkü bu ara hafızam biraz zayıf (hani öncesinde oldukça süperdi ya şimdi zayıf sadece :P ) ve yazıyı okuyunca anılarım canlandı.
Bu sene ise bambaşka bir şekilde kutladık; kendimizi araya sıkıştırıverdik resmen :)
Daha şimdiden önceliklerimiz değişmiş.
Şu an çıkıp da bir yerlerde gezeyim pek diyemiyorum tabii, daha çok gideceğimiz yerde oturacak yer var mı, tuvalet var mı onları soruyorum :)
Ama yine de aynı düşünüyorum; yaşlandım vah tüh demiyorum; bence gerçekten her yaşın ayrı bir güzelliği var;29'un da :)
Herkesin kendi tercihidir ve kimseyi kınamam elbette ki ama ben özel gün olarak sadece doğumgünlerini önemsiyorum diyebilirim. Onlarda da manevi değeri olan bir hediye hatta hatırlanma pek kıymetli oluyor..
Mesela bu sabah -ismini vermeyeyim belki istemeyebilir- çok sevdiğim bir arkadaşım aşağıdaki görseli göndermiş bize mail olarak :) Amanııın ne kadar mutlu oldum..
(Bir de Elife Moli ile Olaf sürprizi var ama onu buraya sıkıştırmayayım)

Yeniden çooook teşekkürler :)
Bu sene tüm dileklerimiz Elif'e sağlıkla kavuşmak.
Bu sabah aklıma şöyle bir görsel geldi, cumartesi günü gelen hediye paketlerinden faydalanarak  basit bir çizim yaptım yani kendim çizemeyince hazır çizilmişlerinden faydalandım :)


Nasıl olmuş sizce?
Başkalarının bize "iyi ki doğdunuz" demesi daha mantıklı tabii ama ben yine yazayım istedim "iyi ki doğduk" diye :))
Bugün benim doğumgünüm yarın da karabalığın. Lokum tatlısının doğum günü Haziranda, Elif'i ise henüz bilmiyoruz...
Bu sene açık söylemek gerekirse içimde doğum günü mutluluğundan daha çok Elif'in doğum heyecanı var.
Ne zaman olur, nasıl olur onları düşünüyorum. Aklıma komik senaryolar geliyor, gülüyorum.
İnşallah her şey yolunda gider ve sağlıkla/kolaylıkla kavuşuruz kızımıza.
Daha dün babası "bak Elif, balık burcu olmak istiyorsan hala vaktin var" dedi ama bizimki bir eve "2 balık" yeter diye düşünüyor bence :)
* Evdeki karabalık, son sözüm de sana: "İyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın, iyi ki benim karabalığımsın :)

HERKESE PEK NEŞELİ HAFTALAR, SEVDİKLERİYLE MUSMUTLU DOĞUMGÜNLERİ DİLERİM(Z) :)

** Google Amca da sürpriz yapmış, yeni gördüm:
Sağol Canım :)


Devamını oku »

16 Mart 2014 Pazar

Elif Partimiz-15 Mart :)

Baby Shower'ın Türkçe karşılığı "bebek partisi" olmayabilir ama bizim evdeki partinin adı buydu;hatta daha çok şöyleydi:
"Elif geliyooor, Esra anne mi oluyoooor;o da ne doğumgünlerimiz var bizim" :)
Kısacası hepsini bir arada yaptık diyebilirim.
Klasik bir baby shower'da olduğu gibi kimseden hediye talep etmedik. İşin bu kısmı zaten bana inanılmaz saçma geliyor. Amacı aileye yardım gibi bir şey olabilir ama en güzel hediye zaten insanların bizi düşünerek getirdiği kendi ördükleri patikler, el yapımı oyuncaklar ve tatlı bodylerdi. Bir de kedili mama tabağı vardı kiii kusura bakmasınlar ama onu Elif'e saklayana kadar kendim de kullanmayı düşünüyorum; ne var yani kızımla ortak olsak?
Bizim partimiz nasıl oldu,oluştu, şekillendi önce orayı anlatayım:
Organizasyonları pek seven kardeşim bir gün "sana bebek partisi yapsak ya" dedi. Ben de "yok" dedim. Sonra zaman geçtikçe bu fikre soğuk bakmamın sebebinin "klasik baby shower" temaları olduğunu anladım. Ben de kendi partimize farklılıklar katabileceğimizi düşündüm.
Tarih olarak 37. haftanın son günü olması beni epey strese soksa ve yorsa da neyse ki kardeşim ve kuzenler birçok şeyi halletmişlerdi. Bir de tabii annem...Onlar olmasa gelenlere cips ve patlamış mısır ikram ederdim :)
Şimdi de sadece mantar ve yoğurdu karıştırdım ama yine de elim değdi yani.
Yaklaşık 1 ay öncesinden davet edeceğimiz insanlara haber verdik,ortalama bir sayıya ulaştık.
Menümüzü ve insanlara vereceğimiz hediyeleri ayarladık.
Geriye oyunlar kalmıştı. İnternetteki oyunlar bana fikir verdi ve ortaya farklı sorular/oyunlar çıktı.
Gündüzden kız arkadaşlarımız gelmişti ve yaklaşık 15 kişiydik. Akşama da eşler geldi. İnsanlar farklı zamanlarda gelip gidince kiminle ne ara görüştük biraz kafam döndü ama gerçekten çok keyifli geçen bir partiydi.
Oyunlardaki sorulardan biri "hamileliğimde en çok neyi özlemişimdir"idi. Kimse doğru cevap veremedi. Sizce en çok neyi özlemişimdir?
Gelelim menüye:



Hem pratik hem doymalık bir dolu çeşit vardı. Pastaların üzerindeki süsleri de kardeşim hazırladı.
Kısacası, niyet eğlenmek olunca öyle organizasyon şirketlerine ya da büyük çaplı bir şeylere ihtiyaç yok.
Maksat muhabbetimiz güzel olsun :)
Şaka maka yaşgünlerimiz de geldi ama o başka yazının konusu olsun...

Elif'in kendisi gibi partisi de pek şekerdi bizim için, darısı devamına inşallah.
Yayında ve yapımda emeği geçen, bir çatallık olsun katılabilen herkese yeniden teşekkür ederiz :)


Devamını oku »

15 Mart 2014 Cumartesi

Elif'in Kitaplığı #1: Denizyıldızı Kayası (Arkadaşım Balina)

Bu kitap, Elif'e aldığımız ilk kitap değil.
Bu kitabın bir alınış sırası yok ama hikayesi var elbette.
Kızılaydaki kitapçıları gezmeyi çok seviyorum hele ki vaktim bolsa ve kimseyle buluşmayacaksam yani saatin önemi yoksa :)
Saate bakarak geçirilen bir kitapçı gezisi pek keyifli olmuyor. Bir de ben yalnız gezmeyi seviyorum kitapçılarda. Bunu bilen ve beni kitapçılarda "kaybeden" sevgili karabalığıma da yeniden teşekkür edeyim.
İşte o günlerden birinde Kızılay'da Sakaryadaki ufacık tefecik İş Bankasının kitapevine de uğradım. Oradaki beyaz saçlı amcayı da çok seviyorum. Yalnız mekan o kadar arada kalmış ki gerçekten nereye gittiğinizi bilmeniz lazım yoksa yolunuz tesadüfen oraya düşmüyor. Yetişkin kitaplarına en en en sonra bakmak gibi bir alışkanlığım oldu uzun yıllardır, sebebi bilinmez :)
Amca da beni tanıyor artık düşünüyorum çünkü ne zaman gitsem çocuk kitaplarıyla dolup taşıyor elim avcum.
Kitapçıları gezerken yepyeni kitapları keşfetmeyi kim sevmez ki?
Ben çok heyecanlanıyorum öyle durumlarda ama ne yazık ki eğilmekte son zamanlarda biraz sorun yaşadığımdan alt raflara konan kitaplara sinir oluyorum çünkü aklım onlarda kalıyor.
DenizYıldızı Kayası da pek altlarda olmasa da saklanmış bir yerlerdeydi. Denizkızlarını ve onların hikayelerini çok severim,içimi mutluluk kaplar. Hatta hep bir deniz kızıyla tanışmak istemişimdir.
Bu kitap 4 seriden oluşuyormuş. Ben şimdilik 1 kitabını Elif'e bir kitabını da başka bir arkadaşa aldım.
Geçen gece de Elif'e okumaya başladım,sonra uyuyakalmışım :)
Ertesi gün kaldığımız yerden devam ettik ve bu keyifli hikayeyi ikimiz de çok sevdik. "Tombik" isimli yavru balinanın hareketlerine Elif'in de dalgalanmalarıyla eşlik etmesi çok hoştu.

Kitabın konusundan bahsedecek olursam;
Spirulina, kardeşleri Derin ve Nilsuna ile Denizyıldızı Kayasında canı çokça sıkılarak oturmaktadır. Kardeşleri onunla oynamak istemez çünkü saçlarının bozulmasından korkarlar. Spirulina da gümüş balıklarıyla yüzmeye çıkar ve yolda karşısına "Tombik" isimli yavru balina çıkar. Annesini kaybettiği için üzgündür, minik kız da ona yardım edebilmek için balina şarkısını söylemeyi teklif eder. Gümüş balıklarıyla beraber tatlı bir deniz şarkısı söylerler ancak tam o sırada tehlikeli balıkçıların ağına yakalanırlar. Onlardan nasıl kurtulurlar, Tombik annesine kavuşur mu kısımlarından bahsetmeyeyim.
Hikaye oldukça neşeli, çizimleri de hikayeye canlı bir şekilde eşlik ediyor. Bazı yerlerde şarkıların olması hikayeyi canlandırmak açısından bence güzel bir fikir. Benim acayip çatlak sesimde bile minik yavru Elif "bir sus anneciğim" demedi, sağolsun :)

Kitap boyunca isimlere takılmadan edemedim yalnız. "Spirulina" tamam da "Derin" ve "Nilsuna" nedir; onu anlayamadım...Orijinallerini merak ettim aslında.
Yazarın sayfasına bakmak isterseniz burada

DENİZKIZLARIYLA ŞARKI SÖYLEMELİ KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM(Z)
Devamını oku »