Ay dönümlerini kaçırmadan yazabilmeyi çok istiyorum.
İkinci ayda yaşadıklarımızı az önce okudum ve güldüm; muhtemelen inş. 4. ayda da şimdi yazdıklarımı okuyup güleceğim. (bunu bilmek bile güzel)
Yalnız bu 3. aydan beklentim büyük; koliğin "aa o da neydi ki" seviyesinde geçmesini ümit ediyorum. Biliyorum biraz ütopik oldu ama :)
Bu ay -ben bebek olsam kesin üzerine kusardım- çocuk doktoru yine beni tavırlarıyla sinir etti. Adamın teknik bilgisi gayet iyi de sosyal yön sıfır hatta eksi. Ondan çıkıp doğum doktorumuza kapıdan uğradık; Elif'i o kadar çok sevdi ki. Keşke çocuk doktorumuz da o olsaydı dedik :)
Geçen aydan sonraki en güzel gelişmelerden biri sling ise diğeri de benim Elif'in arabasıyla dışarı çıkmaya alışmam oldu. Sadece sabahları çıkıyorduk aslında ama şimdi günde en az 2 kez çıkıyoruz. Sabah çıkışımız 9.30'u buluyor. Saatler/geziler vs. hepsi Elif'in durumuna bağlı. Mesela bu sabah tammm yatağında uyuyacak gibi yaptı. Bekledim, kanmadım. Baktım hakkaten uyuyor, kısacık işlerimi hallettim. (ilk ve en önemlisi tuvalet; bunu hiç atlamıyorum) derken ütüyü fişe taktım. Hani tamam "my time" diye bir şey var ama Tracy Ablanın haberi var mı acaba evdeki işlerin de yapılması gerektiğinden :) İşte o ara "anniii" diye bir ses. Bu ara böyle. Hani olur da annem beni başkasıyla karıştırıp yanıma gelmezse diye yapıyor sanırım. Bağırış şöyle "anniiiii" :) öğlen sıcağında da mecburen çıkıyoruz. Beni gören tanıyamıyor tabii. Yüzüme nerdeyse bembeyaz olacak şekilde güneş kremini sürüyorum; kafamda kocaman şapka, bir de güneş gözlüğünü taktım mı. İnsanlar bu halde tatile/denize falan gidiyorlar değil mi :) Dışarıda da ağlamaya devam eden Elif apartmandaki komşuların dikkatini çektiği yetmezmiş gibi komşu apartmanlara da kendini tanıtmış durumda. İnsanlar bana "durmuyor heralde yine" bakışı atıyor, görüyorum. Bizim apartmandakiler zaten kolik olduğunu anladı/biliyor; neyse ki ses için şikayete gelen olmadı. Garibim alt komşum-henüz karşılaşmadık- da aynı dertten muzdarip: ağlayan bebe sendromu. Onunki 1 yaşında erkek ve onun da zaman zaman sinirleri bozuluyor; duyabiliyorum. Kapısını çalıp "gel kardeş birlikte çıkalım dışarı; ikisi ağlasın dursun, biz de o ara sohbet ederiz." diyesim geliyor. Gerçekten.
Bir de apartmandaki irili ufaklı çocuklara bayılıyorum. Onlar varsa kapıdan giriş çıkışımız öyle rahat ki. İki tane kapıdan da prenses geliyormuş gibi geçiyoruz. Her geçişimizde "ayyy bu çok tatlı" deyip Elif'in koluna dokunmalarına elbette ki ses çıkarmıyorum çünkü onu çok seviyorlar. "ay bu zeytin kadaaar" demişti biri geçen gün. Öteki de "zeytin Eliften daha büyük" diye cevap vermişti.(ilk doğduğunda :) Kısacası bir dolu ablası ve abisi var :)
Bu ayın en bomba gelişmesi evine dönen anane oldu. Alışma süreci hala devam ediyor. Anneme "acaba gelsen mi" desem koşup gelir :) Ama hem onun düzeninin bozulmasını istemiyorum; şu an yazlıkta ve denize karşı kahvesini yudumluyor ohh mis :) hem de ben alışayım artık diyorum. Annemin en büyük yardımı ev işleri, yemek vs. de olmuştu. O zamanlar kıymetini bilememişim :) Şimdi her yer "her yer"de :)
Neler Öğrendim?
-Komşuların bizi görüp "çok ağlayan bebek bu boncuk mu?" dediklerinde "evet ama benim alt kattaki de çok ağlıyor; belki onu duyuyorsunuzudur" gibi pişkin bir cevap verebileceğimi bilemezdim.
- Elif'e "hmm sanırım altımızı değiştirmemiz gerek, pek güzel kokular geliyor" deyip Elif'in altını açtığımda kokunun ondan gelmediğini gördüğümdeki şok :) Evet o şahane koku dışarlarda fırfır gezip terleyen anasına aitmiş :)
- (Bunun Elifle alakası yok ama yine de bu ay öğrendim :) Benim sevgili kuzenim yıllaaaar önce bebek bakımını kitaplardan öğrenirken "ek gıda" kısmında açıklayıcı ifadeler olmadığından pizza ile başlamış :)) Neyseki bu bebeye olumlu etki yapmış da Çağla yüzmede birinci oldu :) (neyseki zeki anası blogu okuyor da arkasından konuşmuş gibi olmuyorum :P)
- Evdeki minik davulun sesine dikkat kesilen Elif'in ağlamayı unutabileceğini :)
- Blog yazmanın beni rahatlattığını ve bu sayede güzel insanların karşıma çıktığını :)
- Annemin -kullanamayacğını bilse de- sırf torununu görmek için dokunmatik ekran yeni bir telefon almak isteyebileceğini :) neyse ki maillerine bakabiliyor :)
- Çooook istesem de kardeşimin düğününe gidemedim. Bu çok içime oturdu. Elif 50 günlüktü ve gece-gündüz ağlıyordu; cesaret edemedik :/
- 1 Kitap 1 Mektup etkinliğine geri döndük; eğlendik :)
- Dışarıda hiç durmadan ağlayan bebeyi kucağıma alıp öteki elimle de arabasını iterek eve kadar gelebildiğimi...
- Sol elimi hayatım boyunca hiç bu kadar fazla kullanmadığımı; sağ el dolu ise ve acıkmışsan başka çare yok dostum :)
- Bazı kitapları ayakta bazılarını yürüyüşlerde bitirebildiğimi
-Elif'e her gün #bugünneokuduk etiketiyle kitap okuyup/paylaşarak bir dolu insanla ortak keyif oluşturabileceğimizi :)
- Canım çoook sıkıldığında 1 karıncanın bana umut verebildiğini; yılmamayı öğrettiğini (buraya da yükleyeceğim)
Devamını oku »
İkinci ayda yaşadıklarımızı az önce okudum ve güldüm; muhtemelen inş. 4. ayda da şimdi yazdıklarımı okuyup güleceğim. (bunu bilmek bile güzel)
Yalnız bu 3. aydan beklentim büyük; koliğin "aa o da neydi ki" seviyesinde geçmesini ümit ediyorum. Biliyorum biraz ütopik oldu ama :)
Bu ay -ben bebek olsam kesin üzerine kusardım- çocuk doktoru yine beni tavırlarıyla sinir etti. Adamın teknik bilgisi gayet iyi de sosyal yön sıfır hatta eksi. Ondan çıkıp doğum doktorumuza kapıdan uğradık; Elif'i o kadar çok sevdi ki. Keşke çocuk doktorumuz da o olsaydı dedik :)
Geçen aydan sonraki en güzel gelişmelerden biri sling ise diğeri de benim Elif'in arabasıyla dışarı çıkmaya alışmam oldu. Sadece sabahları çıkıyorduk aslında ama şimdi günde en az 2 kez çıkıyoruz. Sabah çıkışımız 9.30'u buluyor. Saatler/geziler vs. hepsi Elif'in durumuna bağlı. Mesela bu sabah tammm yatağında uyuyacak gibi yaptı. Bekledim, kanmadım. Baktım hakkaten uyuyor, kısacık işlerimi hallettim. (ilk ve en önemlisi tuvalet; bunu hiç atlamıyorum) derken ütüyü fişe taktım. Hani tamam "my time" diye bir şey var ama Tracy Ablanın haberi var mı acaba evdeki işlerin de yapılması gerektiğinden :) İşte o ara "anniii" diye bir ses. Bu ara böyle. Hani olur da annem beni başkasıyla karıştırıp yanıma gelmezse diye yapıyor sanırım. Bağırış şöyle "anniiiii" :) öğlen sıcağında da mecburen çıkıyoruz. Beni gören tanıyamıyor tabii. Yüzüme nerdeyse bembeyaz olacak şekilde güneş kremini sürüyorum; kafamda kocaman şapka, bir de güneş gözlüğünü taktım mı. İnsanlar bu halde tatile/denize falan gidiyorlar değil mi :) Dışarıda da ağlamaya devam eden Elif apartmandaki komşuların dikkatini çektiği yetmezmiş gibi komşu apartmanlara da kendini tanıtmış durumda. İnsanlar bana "durmuyor heralde yine" bakışı atıyor, görüyorum. Bizim apartmandakiler zaten kolik olduğunu anladı/biliyor; neyse ki ses için şikayete gelen olmadı. Garibim alt komşum-henüz karşılaşmadık- da aynı dertten muzdarip: ağlayan bebe sendromu. Onunki 1 yaşında erkek ve onun da zaman zaman sinirleri bozuluyor; duyabiliyorum. Kapısını çalıp "gel kardeş birlikte çıkalım dışarı; ikisi ağlasın dursun, biz de o ara sohbet ederiz." diyesim geliyor. Gerçekten.
Bir de apartmandaki irili ufaklı çocuklara bayılıyorum. Onlar varsa kapıdan giriş çıkışımız öyle rahat ki. İki tane kapıdan da prenses geliyormuş gibi geçiyoruz. Her geçişimizde "ayyy bu çok tatlı" deyip Elif'in koluna dokunmalarına elbette ki ses çıkarmıyorum çünkü onu çok seviyorlar. "ay bu zeytin kadaaar" demişti biri geçen gün. Öteki de "zeytin Eliften daha büyük" diye cevap vermişti.(ilk doğduğunda :) Kısacası bir dolu ablası ve abisi var :)
Bu ayın en bomba gelişmesi evine dönen anane oldu. Alışma süreci hala devam ediyor. Anneme "acaba gelsen mi" desem koşup gelir :) Ama hem onun düzeninin bozulmasını istemiyorum; şu an yazlıkta ve denize karşı kahvesini yudumluyor ohh mis :) hem de ben alışayım artık diyorum. Annemin en büyük yardımı ev işleri, yemek vs. de olmuştu. O zamanlar kıymetini bilememişim :) Şimdi her yer "her yer"de :)
Neler Öğrendim?
-Komşuların bizi görüp "çok ağlayan bebek bu boncuk mu?" dediklerinde "evet ama benim alt kattaki de çok ağlıyor; belki onu duyuyorsunuzudur" gibi pişkin bir cevap verebileceğimi bilemezdim.
- Elif'e "hmm sanırım altımızı değiştirmemiz gerek, pek güzel kokular geliyor" deyip Elif'in altını açtığımda kokunun ondan gelmediğini gördüğümdeki şok :) Evet o şahane koku dışarlarda fırfır gezip terleyen anasına aitmiş :)
- (Bunun Elifle alakası yok ama yine de bu ay öğrendim :) Benim sevgili kuzenim yıllaaaar önce bebek bakımını kitaplardan öğrenirken "ek gıda" kısmında açıklayıcı ifadeler olmadığından pizza ile başlamış :)) Neyseki bu bebeye olumlu etki yapmış da Çağla yüzmede birinci oldu :) (neyseki zeki anası blogu okuyor da arkasından konuşmuş gibi olmuyorum :P)
- Evdeki minik davulun sesine dikkat kesilen Elif'in ağlamayı unutabileceğini :)
- Blog yazmanın beni rahatlattığını ve bu sayede güzel insanların karşıma çıktığını :)
- Annemin -kullanamayacğını bilse de- sırf torununu görmek için dokunmatik ekran yeni bir telefon almak isteyebileceğini :) neyse ki maillerine bakabiliyor :)
- Çooook istesem de kardeşimin düğününe gidemedim. Bu çok içime oturdu. Elif 50 günlüktü ve gece-gündüz ağlıyordu; cesaret edemedik :/
- 1 Kitap 1 Mektup etkinliğine geri döndük; eğlendik :)
- Dışarıda hiç durmadan ağlayan bebeyi kucağıma alıp öteki elimle de arabasını iterek eve kadar gelebildiğimi...
- Sol elimi hayatım boyunca hiç bu kadar fazla kullanmadığımı; sağ el dolu ise ve acıkmışsan başka çare yok dostum :)
- Bazı kitapları ayakta bazılarını yürüyüşlerde bitirebildiğimi
-Elif'e her gün #bugünneokuduk etiketiyle kitap okuyup/paylaşarak bir dolu insanla ortak keyif oluşturabileceğimizi :)
- Canım çoook sıkıldığında 1 karıncanın bana umut verebildiğini; yılmamayı öğrettiğini (buraya da yükleyeceğim)
Bu ayda da ben Eliften bir dolu şey öğrendim. Bazen pofladım bazen 1 karıncanın peşine düştüm... Ama en çok da "kendim yapabiliyormuşum ben bu işi" diyebildim; gururluyum :)