Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




elif minicik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
elif minicik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2014 Salı

Elifle Kavuşma Hikayemiz :)

Sevgili blog,
Seni ihmal ettim ama bir sor neden :)
Hepsi minicik tatlı bir sebepten; Eliften :)
Nerden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum ama ortadan bir yerden gireyim konuya; Elifle kavuştuk çok şükür ...
09.04.2014'te gittiğimiz rutin kontrolde -ki bana hiç de rutin gibi gelmemişti- nst, ultrason ve muayene sonucunda deriiiin bir sessizlik oldu. 
Sanırım aslında ben kararımı çoktan vermiştim, Elifin bana gönderdiği izleri takip edecektim.
O sabah hareketlerinde azalma olduğunu hissettiğimde "neyi beklediğimi" sorguladım.
Ve Elif'in "siz bana gelin anneeaaa" deyişini duydum.
Saat 11.30 gibiydi; ben oldukça emin bir şekilde kararımı verdim; kızıma bugün kavuşacaktım.
Tamm da hayalimdeki gibi yanımızda bir dolu kalabalık yoktu,sadece karabalık ve ben.
Bence o benden daha çok korkuyor gibiydi; sürekli "emin misin, istersen bekleyebiliriz" halleri.
Durdum, "neyi bekleyeceğiz ki" dedim; "kızım bugün gelmek istiyor"
Genelde hislerime güvenirim, ne de olsa balık burcuyum :)
Odamıza gidip yatışı yapıp insanlara haber verdiğimizde saat 12.05ti.
O an aklıma geldi ve kızıma kitap okumaya başladım; karnımdayken yapmak istediğim son şey buydu.
İnanılmaz güzel bir kitap bu arada
Bir de defterine o anki duygularımızı yazdık.
Ben çok acayip heyecanlanırım nasıl ağlarım falan zannediyordum sanırım hormonlarım bana yardımcı olmaya karar verip adını tam olarak bilmediğim ama endorfin olduğundan şüphelendiğim bir hormon salgılamaya başladı ve ben etrafa gülücükler saçarak ameliyathaneye girdim.
Elimde bana ennnnn çok cesaret veren pandalarım vardı çünkü bizim karabalık tüm ısrarlarımıza rağmen ameliyata alınmamıştı.
Öğle arası yemeğe mi yetişeceklerdi yoksa bu işler hep bu hızda mı olurdu bilmiyorum ama kendimi oradan oraya savrulurken buldum, herkes koşturuyor bana bir şeyler takıyordu. O kadar şaşkın ve dalgındım ki insanlara espri falan yapıyordum "şimdi bayıldım" diye :) Halbuki sadece epidural aldım. Sezaryenin detaylarını yazmak istemiyorum çünkü bu satırları henüz doğum yapmamış insanlar da okuyabilir ve yanlış bir cümle onları etkileyebilir.
Sezaryen sırasında pandalarımı sımmmsıkı tuttuğumu hatırlıyorum.
Tam o sırada güçlü bir ağlama sesi duydum, sanki "anneeaaa" mi diyordu :)
Yanıma getirdiklerinde -biliyorum hiç duygusal olmayacak ama- "e ben bu kızı tanıyoruuuum" dedim...
Bebekler öpülmez koklanırmış ama hemen oracıkta her yerini öptüm.
Az önce karnımda olan bebe şimdi yanımdaydı.
Çok mu kitap okumuştum bilmiyorum çünkü çok bilmiş bakıyordu.
Vee saçları gerçekten de babasına benziyordu.
İşte buna çok ağladım... (insanın neye ağlayacağı hiç belli olmuyor)
"Hoşgeldin" diyebildim; sonra uyumuşum.
Saat 12.30da kavuştuk Elifle.
Bizim doğum günlerimizde doğar mı, ne zaman doğar, ahanda sancım mı geldi yok yok o yalancı sancıymış...derken geçti günlerimiz.
Ve hepinizin de dediği gibi Elif cidden doğacağı günü biliyormuş da bize söylemiyormuş.
Asansörle birlikte yukarı çıktığımızda anne-kardeş-kuzen kalabalığını görünce ağlamaya başladım çünkü onlar da ağlıyordu :)
Bizim şartlarımızda sezaryen cidden doğru bir karardı ve hiç "keşke daha da bekleseydim" demedim; "iyi ki doğdun Elif" dedim.
Elbette kendimi hazırladığım onca normal doğum senaryosu, sancılarla başa çıkma teknikleri, içgüdüsel doğumlar vs. boşa gitmedi; bana çok şey kattı. Onlar olmasa sezaryene de kendimi hazırlayamazdım.
Ve cidden anladım ki doğum şeklinden ziyade bebeğine sağlıkla kavuşmak önemliymiş.
Bir dolu güzel mesaj aldım, hepinize çoooook teşekkürler.
Bir sonraki yazıda "Elifle ilk haftalar"ı yazacağım inşallah. Malum, insan her zaman boş vakit bulamıyor. O vakitlerde de ben şimdilik uyumayı tercih ediyorum; ne de olsa henüz bilimadamları uykuyu depolamayı başaramadı :)
Sezaryenli doğum hikayeleri sanki hep bir eksik gelirdi bana; bir aksiyonu yoktu içinde ve herkes yapabilir diye düşünürdüm. Ameliyata girersin ve çıkarsın.
Hiç de öyle değilmiş ve gözünde bir şeyi fazla yüceltmek kadar (normal doğum) başka bir şeyi aşırı küçümsemenin  (sezaryen) yanlışlığı benim alacağım güzel bir hayat dersiymiş...
Doğumla ilgili olarak içimden geçen dua hep "kolay olsun ve kızımıza sağlıkla kavuşalım"idi.
Evren de sağolsun duymuş sesimi, daha ne isteyeyim değil mi :)
Ameliyata giderken yanımda sadece eşimin olması bana daha çok güç verdi; annem, kardeşim olsa belki sukoyverip ağlardım. Gerçi dersteyken öğrencilerini bırakıp apar topar doğuma yetişmeye çalışan bir teyzesi oldu :)
Elif her an uyanabilir...
Hepinize koooocaman sevgiler & süt kokulu öpücükler :)
* Kitap çekilişini de hemmen yapıp yayınlayacağım, katılanlar kusura bakmasın lütfen...

Devamını oku »

8 Nisan 2014 Salı

Yürüyüşü Güzelleştiren Keşifler :)

Egzersizlerin Kralı yürüyüş dedim ama ne zamandır aklımda olan birkaç fotoğrafı paylaşmadım.
Bence yürüyüşün olmazsa olmazıdır keşifler..
Yani her gün aynı yerde yürüyüş yapsan bile farklı bir bakış açısıyla bazen 1 yaprak ya da 1 gölge bulunduğun mekanı değiştiriyor, güzelleştiriyor.
Benim için de aşağıdaki fotoğraflar öyle oldu. Çoğu henüz çalışırken öğle arası yürüyüşlerimde çekildi, belki de devamı gelir bu fotoğrafların; kim bilir 1 minicik el de katılır bu keşiflere (bak yine heyecanlandım :)
İlk fotomuz geçen seneden, ayaklarımız çime bassın isimli bir çalışmadan...
Daha önce fark etmediğim bu ağacı "malum günlerde" tanımıştım, sevmiştim...
Sonra bir "umut" oluştu:
 Derken bir gün öğle arasında dışarı çıkamayınca, öğleden sonra kaçamağı yaptım çaktırmadan:
 Bu kırmızılara da hep vurulurum:
 Yaprakların hışırtılı sesi de en büyük zevkim:
 Biraz kırmızı biraz sonbahar:
 Yürürken şekerim düşmesin diye; mandalinam :)
 En sevdiğim kozalak :
 Bir de bu kabuklar vardı yoluma çıkan. Baktım ayrı olunca üzgünlerdi, ben de birleştirdim onları :)
Ve tabii buraya fotoğrafını koyamasam da "müzik" var yürüyüşlerimin en güzel hali...
Sizin var mı yürüyüş rutininiz/keşifleriniz?

HERKESE YEPYENİ TATLAR/MUTLU YOLLAR :)
Devamını oku »

7 Nisan 2014 Pazartesi

Elif'e Sağlıkla Kavuşmaya Az Kala (İnş.) :)

Son yazılar biraz daha "ha geldi ha gelecek" şeklinde oluyor sanırım.
Kontrollerimiz 2 günde 1'e düştü.
Bende hem heyecan hem duygusallık had safhada.
Rutin olarak bakılan dopplerde bile ağlayacaktım, neden bilmem.
Elif de heyecanlı mı acaba, hep bunu düşünüyorum.
Keşke bilim ilerlemiş olsa ve içerideyken neler hissedebildiklerini anlayabilsek.
Tüm gün konuşuyorum onunla, en çok da onu ne kadar sevdiğimizi söylüyoruz.
Son haftalardaki kontrollerden sonra canım sıkkın oluyordu, pek gelişme olmadığı için.(insan bu evrede her şey yolunda diye şükretmeli aslında)
Ama 40.haftanın 2. perdesinden beridir bana daha farklı bir rahatlama geldi.
Eninde sonunda kavuşmayacak mıydık kızımıza? Millete kulak asmamaya başlayalı da neyse ki 1 hafta oldu; bu da bir gelişme.

Gerçekten bu süreçleri yaşamam gerekiyormuş, onu fark ettim.
Hani insan içindeyken anlamaz ya bazı şeyleri, olaydan uzaklaşınca görüntü daha netleşir.Sanırım bu da o hesap.
Hiçbir zaman kendimi şartlandırmamış olsam da gönlümden geçen hep normal doğumdu ama belli bir haftadan sonra kendimi sezaryene de hazırlamıştım.
Şu an doğum şeklimiz hala belli değil. Doktorum da -kadının resmen gözlerinden okuyabiliyorum- o kadar çok istiyor ki normal doğum yapmamı. Sezaryen ihtimalini ben sordukça o geçiştiriyor,ona o zaman bakarız diyor. Bu hallerini gerçekten çok seviyorum. Bir kez daha gerçekten "doktor ilgili olsun" dedim.
Elifin sağlıkla dünyaya gelmesinin onun için de ne kadar önemli olduğunu anlattı. Bugün yine içimden sarılmak geldi doktorumuza.
42. haftayı beklemeyi kendisi teklif etse biz kabul etmeyecektik; o yüzden de kararımız inşallah Elif'e bu hafta içinde kavuşmak yönünde.
Bence en önemlisi doktoruna güvenebilmek. Ben de gerçekten tecrübesine, samimiyetine, sıcaklığına, bilgisine güveniyorum doktorumuzun.
Kontrol sonrası kendimi yine bir kitapçıya ve kahveciye verdim (meyve suyu içiyorum gerçi :) Evde olup kurmaktansa dışarıda en sevdiğim yerlerde olmak bana daha bir huzur veriyor.
Bir de aklıma gelmişken hurma yiyip yürüyüş yaptım (hatta bir arkadaşımın tavsiyesiyle ananas yedim) ve "ne yapılabilir"i araştırdım. Sanırım son haftalara gelince hamile kişisi internetten en çok "doğum nasıl doğal yollarla başlatılabilir"bunu araştırıyor. İnanılmaz komik ve bir o kadar saçma bilgilere rastladım.
Sanırım bazen "olacağı varsa olur" lafına da inanmak lazım.
Hani sen elinden gelen bir şeyler varsa yap (yürüyüş gibi) ama kendini de helak etme; buna gerek yok.
Yani ben böyle düşünüyorum ama farklı düşünenlere de saygı duyarım çünkü bu herkesin kendi düşünce yapısı ve özeli.
Buraya sadece doğumla ilgili bir şeyler yazdığım için sanmayın ki sadece o an'a odaklandım.
Hayallerimde keyifli emzirmeler, kitap okumalar, parklarda koşmalar var.
Güzel şeyler düşünmeye devam etmek istiyorum.
Başka ne yazılar yazarım, ne zaman yazarım tabii ki bilmediğim için "bizim için dua edin olur mu?" diyip bu yazıyı da bitiriyorum.

HERKESE (U)MUTLU, GÜZEL, NEŞELİ, NİSAN BAHARI KIVAMINDA GÜNLER :)

Devamını oku »

5 Nisan 2014 Cumartesi

40.hafta / 2.perde

40. haftanın 2 perdeden oluşacağını hiç düşünmemiştim. Hatta 40. haftayı tamamlayacağımı da sanmıyordum, kızımız Mart ayında gelir diye düşünmüştük (biz de mart doğumluyuz diye mi acaba :P ) Ama işler hiç de planladığımız gibi olmadı, Nisan geldi. İyi ki de geldi. Seçimler geçti, çiçekler açtı ve güzel bir bahar havası kendini göstermeye başladı, yaşasın.
Bugün çok şükür tam 40 haftalık olduk. Şimdilik hala beklemedeyiz çünkü Elif canı ne zaman isterse o zaman gelsin diye anlaştık. 
Geçen yazımdan sonra gelen destek mesajları için çok teşekkürler, kendimi çok çok daha iyi hissettim.
Hatta benim için 2. perdenin -şimdilik- zihinsel süreci de değişti.

Zamanından ve şeklinden ziyade "Neeaaay Elife kavuşmaya az mı kaldıııı" şokundayım. Bunu yeni idrak etmem de ayrı bir komedi tabii. Kızım belki de bunu hissetmiştir :) İnsan hamileliğe o kadar alışıyor ki yeri geliyor hamile olduğunu unutuyorsun. Dün mesela kapının girişine çocuklar seksek oyunu çizmişler; taş atıp 1'lerden başlayasım geldi. Doktor kontrolü sonrası açık havadaydık, o da iyi oldu.
Evde olmayı genel olarak sevsem de tam da bu ara dışarıda yürüyüş yapasım, kırlarda termoslu piknik hazırlığında olasım var.
Elifle konuşmaya devam ediyoruz. Bugün hatta annem dedi ki "bak seni parklara götüreceğiz, çiçekleri seveceğiz ama koparmayacağız,onlar dalında güzel" :) Dedim anne mesajı burdan mı vemeye başladın :)) Hani öğretmen ya, bir yerden başlayayım diyor herhalde :P
İkinci perdede daha çok inşallah sağlıkla kızımıza kavuşacak olmanın heyecanı var. Böyle bir heyecanı daha önce yaşadığımı hatırlamıyorum. Hani insan hayatındaki başka şeylere de seviniyor tabii ama bu durum çok farklı bence.
Emzirme dönemi için süt arttırıcı yiyecek-içeceklerden aldık, hazırlıklar tamam.(tavsiyesi olanlar lütfen yorumda yazsın)
Kendimi zihinsel olarak hazırlamaya çalıştım önümüzdeki sürece.
Bir dahaki kontrol 2 gün sonra ve inşallah haftaya en geç bugün gibi Elifi sağlıkla kucağımıza almış oluruz. (42. haftayı beklememe kararı aldık)
Bizim kızımız da böyle muzipmiş işte ne yapalım değil mi? Zaten yüzünü de (hemen hemen) hiç göstermedi; tamamen sürpriz yani...
Doğum sonrası/loğusalık/bebek bakımı/emzirme ile ilgili güzel tavsiyelerinizi bekliyorum.
Okuduklarımdan sonra ilk yapacağım şey içgüdülerime güvenmek olacak.
Bir de -neyse ki öyle biri değilim ama- mükemmel olmaya çalışmayacağım.
Mutlu anne = mutlu bebek hem değil mi :)

HERKESE GÜNEŞLİ, GEZMELİ, HARİKA HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

3 Nisan 2014 Perşembe

Sevgili Oksitosin :)

Doktor olmadığım için tıbbi bilgiler yazıp kafa karıştırmaya gerek yok.
Oksitosin hormonu mutlu olduğumuzda beyinde salgılanan bir horman olup; ilginçtir ki hem aşık olduğumuzda hem de doğum eylemi sırasında kendini gösterirmiş.
Bir de doğumdan hemen sonra "ten tene temas"ın sebebi annenin oksitosin salgılaması ve rahmin çabuk toparlanmasıymış.
Oksitosin ile hurma meyvesinin arasında bağlantı var sanırım; okuduğum kaynaklarda da çok bilimsel olmasa da bu tarz bilgiler var; ben de neyseki hurmayı sevdiğimden her gün yiyorum. Ve cidden kan şekerim düşünce ya da yürüyüşten önce yediğimde çabucak toparlanıyorum.
                                                                                 ***
Sevgili Oksitosin;
Adını ilk duyduğumda "oksijen" karışımı bir şey zannetmiştim; meğerse sen bir tür "hormon"muşsun :)
hayatımıza hoş geldin diyecektim ama sen hep buralardaymışsın da bizim haberimiz yokmuş.
Bugünlerde nerelerde olduğunu bilmiyorum ama mutlu olduğum her an yanımdasın gibi geliyor. O yüzden de sana "sevgi hormonu" deniyormuş.
Umarım hayatımızda bolca olmaya devam edersin; yüzerken/yürürken/emzirme döneminde/kitap okurken/Pazar kahvaltılarında /deniz kenarında/Elifle beraberken... kısaca bizim hep hayatımızda ol,olur mu?
Bu ara belki birazcık daha fazla ortalarda görünüp doğum konusunda bize yardım edebilirsin :)
Hani belki :)

                                                                               ***
Dünkü "40. hafta" yazısına hiç de beklediğim alakasız tepkiler gelmedi; hatta genelde "yerini sevmiş annesi" dendi; mutlu oldum.
Oksitosinle ilgili yazıyı da aklıma gelmişken yazayım dedim yoksa dünden beri çok şükür daha rahatım.
Sürecimiz sağlıkla olsun, kolaylıkla ve güzellikle gelsin;
Biz bekleriz oksitosini de Elifimizi de :)

Devamını oku »

2 Nisan 2014 Çarşamba

40. Hafta

Bu yazıyı yazsam mı yazmasam mı çok kararsız kaldım. Bazı cümlelerim çevremdekileri kırar mı incitir mi acaba dedim ama yine de yazmak istedim. Geriye dönüp baktığımda hep mutlu, umutlu şeyler hatırlamak istiyorum ama bir parça içimi de dökebilirim herhalde burası kişisel bir blog olduğuna göre...
Çok şükür ki sağlıkla geldik bugünlere,birkaç gün sonra tam 40 haftalık olacağız. Tabii zaman ne gösterecek onu da bilmiyorum ama ben yine buradan bakınca neler görüyorum onları yazayım:
Daha önceki yazılarımda da söylemiştim aslında her şeyden önemlisi kişinin zihninin ferah olması, huzurlu olması. İyi bir doktor seçimi, sağlıklı beslenme (onu daz yazdım, yayınlamayı unuttum bak şimdi geldi aklıma), güzel aktivitelerle vakit geçirme vs.

Peki 40'a gelince neler oluyor?
Kim ne derse desin bir taraftan bebeğin hareketlerini güzelce hissettiğiniz müddetçe sakin kalmaya çalışıp aynı zamanda bu son günleri bekleyen o meraklı telefonlara hem de defalarca cevap vermeye sabırlı olmak anlamına geliyor-muş.
Bazıları tahmini doğum süresini 2 hafta sonraya veriyormuş, ilk duyduğumda anlayamamıştım ama şimdi "ah kafam" diyorum :)
Nankörlük de yapmayayım şimdi bu kadar çok sevenimiz olduğunu bile bilmiyordum yani iyi ki güzel insanlar var. (orası ayrı)
Bir de ne dediğini bilmeyen insanlar var ya... İşte onlara söyleyecek çok şeyim var da ben yine susuyorum. Geçen gün bir arkadaşım "susmamak lazımmış yoksa insanın içinde kalıyormuş" demişti bana. Çok haklı. Herkesin tarzı farklıdır ya kiminin cevabı hemen ağzındadır kiminin mideden gelir... İşte benimki herhalde ayaklarımdan falan geliyor; yukarı pek çıkamıyor çünkü :)
Kendimle ilgili gözlemlediğim şey,1 temel çekirdeğimin olduğu. Ona direk bir etki/tepki olmadığı müddetçe susmakla/kabullenmekle yetiniyorum ve ara ara kendime de zarar veriyorum. Ama o çekirdeğe en ufak bir taş gelse aslan kesiliyorum. Ortam yok herhalde.. Gerçi bu durumu da hayatta 1-2 defa yaşadığımdan olsa gerek insanlar bana/bize "ne sakinsiniz" derler. Bu iyi bir şey değil belki de. Yani yine sakin kalıp insanlara cevap da verebilmek lazım ama her zaman olmuyor.
İnsanlar iyi niyetli olduklarından ve arayanları tabii ki sevdiğimden ben de konuşmak istiyorum. Yalnız son günlerde iyi niyetin boyutunun biraz patavatsızlığa döndüğünü gördüm, üzüldüm.
Son dönemece inşallah geldiğimiz şu günlerde kimsenin kalbini asla kırmak istemiyorum, o sebepten de bol kitap/biraz yürüyüş/ "sağır olmaya çalış esra", "elifi düşün esra" cümleleriyle geçiriyorum.
Bir bebeğin "vaktinde" gelmek istemesinde acayip olan nedir???
Ben ki gerçekten kendimi sabırsız zannederdim-belki hala öyleyim-ama benden de sabırsız çıkıp beni de panik yaptırmaya çalışan/sanki bir şeylere "geç kalmışız" izlenimi veren arkadaşlara/dostlara/çevreme şaşırıp kalıyorum.
Elif de bu durumdan etkilenmesin diye onunla sürekli konuşuyorum; "canım yavrum, sen istediğin/hazır hissettiğinde sağlıkla gel" diyorum... Bundan daha mantıklı bir şey gelmiyor aklıma.
Bu yazı da başta dediğim gibi biraz iç dökme oldu; bozulan olduysa da oldu...
"Doğum yaklaştıkça hamile kişisi neler hisseder?" demiştim; şimdi de 40. haftanın bir genel özetini yapmış oldum.
Bana sorarsanız çok şükür her şey gayet yolunda/sağlıklı/güzel :)
İşte bu yüzden de sadece "bana sormak" lazım; ben de yazınca anladım :))

HERKESE SABIRLI/GÜVENLİ/İYİNİYETLİ/GÜZEL/NEŞELİ/GÜNEŞLİ GÜNLER :)


Devamını oku »