Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




4 Mart 2014 Salı

Film Önerisi #6 : Gülen Gözler (Vecihi) :)

Enn sevdiğim Türk filmi desem Gülen Gözler için acaba abartmış olur muyum ya da unuttuğum başka bir film var mıdır bilmiyorum...
Ne zaman izlesem hem çok gülerim hem de sonlara doğru biraz ağlarım ama hep çok keyif alırım.
Bugün yine yeniden izledim bu filmi.
Adile Naşit'in zamanına pek yetişemedim yani onun masalcı teyze hallerine. Onun mimiklerini çok seviyorum, o kadar sıcakkanlı ki.
Bu filmde de 5 tane kızları var Münir Özkul ve Adile Naşit'in. Kızların her birinin de sevdiği/görüştüğü çocuklar var. Elbette ki benim favorim Vecihi yani Şener Şen.
Komik karakter deyince benim aklıma hep o gelir.
Bu filmde de o kadar güzel sahneleri var ki.."Veriyor musun" diye bir kendini sahneye atışı var ki.. Bir de uçakla geçerken elindeki gülü sevdiği kıza atmaya çalışması :)
Kaynak: burada
Sonlarında biraz ağlamış olsam da iyi ki yeniden izlemişim dedim.
Yanında da tabii ki patlamış mısır :)


Aklıma gelmişken o sabun köpüklerini her gördüğümde "ayy akıyor bunlar, durudun şunları" diye ben oturduğum yerden geriliyorum niyeyse.. Elime süpürge alıp yardım edesim geliyor herhalde :)
Bir de annelerinin yani Adile Naşit'in kızlarıyla olan süper diyalogları, "Baksana sen benim gözüme!", "Aa likör mü o, versene bana da!" :))
Kısacası, aile/dostluk/sevgi üzerine bence şahane bir film.
İçinizi sımsıcak yapıyor..
Kaynak: burada
Sizin sevdiğiniz Türk filmleri hangileri?
Turşucular da güzeldi sahi değil mi?

Devamını oku »

Hamileyken Evde Vakit Nasıl Geçer :)

Ohoo ondan kolayı mı var, yatarsın geçer :) demeyin... Öyle olmuyor.
Tüm hamileliğini evde geçirenler zaten kendilerince oturttukları düzene alışmışlardır ama belli bir haftadan sonra işten ayrılıp evde olanlar için durum biraz farklı.
Ki ben kariyer şöyle dursun işinden bir hayli hoşlanmayan bir insan(d)ım.
Hatta "32. hafta gelsin artık" diyerek son haftaları tamamladım desem yeridir.
32. hafta benim için bir milattı açıkçası.
Herkes bana "enayi" gözüyle bakadursun; o izinler sana sonrasında çok lazım olacak diyenleri duymamaya çalıştım ve hep "o izinler bize şimdi lazım" dedim...
İyi ki de öyle yapmışım.
3 haftadır evdeyim ve "neden iznimi erken aldım" diye bir saniye bile düşünmedim.
Ama yine de bir anda evde olduğum için kendimi hem iyi hissedecek hem de sıkmayacak aktiviteler aradım.
Evimiz merkeze biraz uzak olduğundan ve benim 15 dakikada bir tuvaletim geldiğinden otobüs/dolmuşla macera yaşama şansım olmadı.
Neyseki evi çok seven biriyim :)
-İlk hafta zaten "Elifin kıyafetlerini yıkayayım, ütüleyeyim ama ben bu işleri beceremiyor muyum"larla geçti.
-Bloga istediğim kadar vakit ayırmaya hatta bazen günde 2 yazı yazmaya başladım. Bu, sanırım beni oldukça rahatlatan/mutlu eden şeylerin başında geliyor. Okuduğumdan daha çok yazıyorum aslında ama pek paylaşmıyordum. Dolu dolu defterlerim olmuştu.Blogda bir şeyler yazmak, insanlarla buradan diyalog halinde olmak iyi geldi :) Teşekkürler...
-Bunu ayrı bir yazı olarak yazmayı düşünsem de buraya da ekleyeyim; yürüyüş...Spor, hayatımın merkezinde hiç olmadı ama yürüyüşü hep çok sevdim. hele ki zihnim bulanıksa ya da zihnimi aydınlatmak istiyorsam.
-Yemek yapmaya başladım diyemeceğim çünkü zaten işyerine öğlen yemeklerini de evden götürdüğüm için bir şekilde yemek yapıyordum. Ama şimdi evdeyken ilginçtir daha az yediğimi fark ettim. Meğerse işyerine "ne olur ne olmaz" diye yanıma bir dolu şey alıyor ve onları bitirmeye çalışıyormuşum :) Yani insanların "izne ayrılınca kendini yemeğe verirsin" tezini de çürüttüm.
- Hobi aktivitelerine bakıp bakıp "ahh" geçiriyordum. "Keşke ben de yapabilsem" diyordum ama yapmıyordum :)  Geçenlerde kendi çapımda bir kavanoz süslemesi yaptım, nasıl mutlu oldum anlatamam. Oldukça amatör işi biliyorum ama ben o işi yaparken keyif aldım, önemli olan da buydu :)

-Yediğim yemeklere/ara öğünlere (bunları da başka bir yazıda anlatayım) renk katmaya çalıştım:
- Uzuuuun zamandır ertelediğim işleri yapmaya başladım. Ev işleri, düzen, arkadaşlarla haberleşme vs.
- Olmazsa olmazım: Meyve salatası :))

- Keyif saatlerine de bolca vakit ayırdım:

- Notlar aldım ki unutmayayım... Yazayım ki zihnim açılsın :)
- "herkese gidebilir ama bana gelmez" dediğim deli kuvveti cidden son haftalarda iyice yerleşti bünyeme.. Elif'i düşünmesem tüm evi silip süpürüp tüm dolapları ayrı ayrı temizleyeceğim :) Ama yok yapmıyorum.. Erken doğumu tetiklemesin diye kibarca yapıyorum işlerimi ve kızımın "Anneeaa yeter yoruldum" sinyallerini dinliyorum :)
- Kitap okumayı saysam mı bilemedim çünkü o "zaten" hayatımızda olan bir şey/varlık/olgu...
- Eski fotoğrafları düzenleme/yerleştirme işi de oldukça keyifli aslında tabii duygusal olarak etkilenmemek kaydıyla...
- Çöpü kullanmak :) Bu da ne demekmiş demeyin.. İnsan bazen attıkça ve başkalarıyla paylaştıkça rahatlıyor. Bir ara buradan hediye mi etsem acaba dediğim bir dolu kitabı kütüphaneye, gıcır gıcır eşyaları paylaşım merkezine verdim, ohh nasıl rahatladım. Bazı şeyleri de elbette çöpe attık. İnsan cidden hafifliyor...
- Film izlemek de güzel aslında ama son zamanlarda çoook da keyifli bir şeyler bulamıyorum. Kriterim de şu; korkutmasın, germesin, ağlatmasın hatta üzerinde düşünmem bile gerekmesin...Yani sadece 2 saatlik keyifli bir vakit geçireyim. Böyle film önerileriniz varsa lütfen paylaşın olur mu?
- Örgü örmek de aslında oldukça rahatlatıcı bir aktivite ama ben çok fazla örmeyi bilmediğim için pek bulaşmıyorum. Sadece en kolay örme şekli dedikleri haroşadan atkı yapabilirim, o da başkası başlarsa :)
- Puzzle de iyi fikir aslında ama çok fazla parçası olanlarda benim içim sıkılıyor. Kendime çocuk boyu 250lik almıştım ama hala başlamadım :)
*Sizin var mı öneriniz başka başka??
                                                                               ***
İş hayatınızdan memnunsanız ve sağlık açısından bir sorun yoksa 37. hafta izne ayrılmak düşünülebilir elbette ama benim canımı burnuma getirmişti çalıştığım yer ve ben kesinlikle "hamile ayrımı" yapılmamasını istedim. (zaten yapan da yoktu :P )
Hamilelik sadece fiziksel olan bir süreç değil. Hatta hiç değil-miş bence.
Zihninizde o kadar çok şey oluyor ki.
Kafanın rahat olması demek, huzurlu olman demek ve bebeğin de içeride mutlu mesut olması demek-miş :)

Devamını oku »

3 Mart 2014 Pazartesi

Film Önerisi #5 : Frozen :)

Hani bazen boş vaktiniz vardır ve bir film izlemek istersiniz hatta mümkünse 1 animasyon...
İşte tam o an'lara denk gelebilecek, fazlası pek olmasa da patlamış mısırın yanında çok sırıtmayacak bir film.
Frozen:
Konusuna;
"Maceracı ve iyi kalpli bir kız olan Anna, kız kardeşi Prenses Elsa'yı bulup yaşadığı krallığa sonsuz kış getiren laneti sona erdirmesini sağlayarak, şehrinde yaşayan insanları eski güzel günlerine döndürmeye karar verir. Masalsı bir yolculuğa çıkan Anna'nın yol arkadaşı ise usta bir dağcı olan Kristoff ve sadık Ren geyiği Sven'dir. Ayrıca Olaf adlı bir başka yol arkadaşları daha olur. Mitolojik yaratıklar ve ürkütücü büyüler eşliğinde süren yolculuğun her dönemecinde ayrı bir tehlike ortaya çıkar. Yolculuğun asıl zor yanı ise zamanla yarışıyor oldukları gerçeğidir. " demiş sinemalar.com
Kaynak: burada
Troller ve Anna karakterinin küçüklüğü filmdeki en tatlı an'lardı.
Kardan adam da bana bir o kadar itici geldi,bir ara "erise ya bu" dediğim bile oldu, evet kötüyüm :)

Devamını oku »

Heyecanlı Bir "Çift Çizgi" Haberi Nasıl Paylaşılır?

Bazen birinden önemli bir şey duyarsınız ve içiniz içinizde duramaz; taşmak ister.
Yani başkalarıyla paylaşmak...
İnsan sanırım mutluluğunu da acısını da paylaşınca kendini daha iyi hissediyor.
Bu konuda erkekler biraz ketum ama bence öyle olmaları daha iyi.
Kadınlar tarafındaysa bazen bakla ıslanmıyor, ne fenayız değil mi :)
Bir de kendi başımıza gelen güzel haberler var mesela hiç beklemediğin bir anda gördüğün çift çizgi gibi...
Kaynak: burada
Şimdi bu heyecanlı bir haber değil mi?
Hem de enn alasından!
Tabii ki emin olamama/ne yapacağını bilememe ve benim gibi şoka girme durumları da olabilir.
Peki böyle bir haber eşe dosta çevreye ne zaman/nasıl söylenir?
Elbette ki bu tamamen kişisel bir tercih yani doğrusu/yanlışı yok.
Kendi tecrübemizden yola çıkarak diyebilirim ki "en uygun zaman" diye bir şey de yok.
Ya pat diye söyleyeceksin ya da susacaksın :)
"Ben hamileyim"
"Biz bebek bekliyoruz"
"Sanki üç kişi mi oluyoruz ne?"
"(9 ay sonra falan) Anne olayım diyorum"
"Anneanne/babaanne/dede/teyze/hala/büyük büyük amca oluyorsun"lar var bir de...

Kaynak: burada
Diyelim paylaştınız.
İlk tepkilerin bazıları "şaşırma" şeklindeyse, çoğu "ben biliyordum zaten"lere bağlanıyor :)
"Son zamanlarda kilo almıştın sen"
"Yooo..."
                                                                    *
"Tipin bir değişti zaten, anlamıştım!"
"Daha dur ya, tipim değişecekse de şimdi biraz erken değil mi?"
                                                                    *
"Hıııı demek sigaradan o yüzden bu kadar rahatsız oluyordun!"(işyeri tabii ki bu)
"Nasıl yani??!! Hamile olmasam sigara dumanını içime mi çekmem lazım?"

Heyecanlı haberler nasıl paylaşılır tam olarak bilmiyorum ama "çift çizgili" bir heyecanlı haberi paylaşmanın binbir türlü yolu/şekli/cümlesi varsa karşılaşacağınız tepkilerin sayısının da bir o kadar binbir hali var :)
Bence en mantıklısı tüm dünyaya anons etmeden önce kendi içinizde bu haberi sindirmek, sevincini yaşamak...

Devamını oku »

1 Mart 2014 Cumartesi

Bazen Cesaret, Sırtında Yavrusuyla 1 Anne Panda ile Gelir :)

Daha önce "hazır mıydım" değil miydim kuru fasülye ile bir giriş yapmıştım aslında bu konuya.
Belirsizliklerin insanı korkutabileceğini ama ne hikmettir ki bazen de kendinden beklemediğin ölçüde "sakin" kalabildiğini düşünüyordum bir süredir.
Yazılarımı az çok okuduysanız zaten ödleğin teki olduğumu fark etmişsinizdir ya da şu an anladınız bile :)
Ama bazı konularda da -benim bile anlayamadığım- bir cesaret geliyor bu bünyeye.
Tabii ki bazı sebeplerle.
Doğum konusunda henüz ortada "karabalık" bile yokken "hani bir gün doğum yapacak olursam ve her şey yolunda giderse normal doğum yapayım" demişliğim var. Ve bunun kaynağı da tee üniversite yıllarına dayanıyor.
Bir akşam pek sevgili ev arkadaşım bakla yemeği yaptı ve ben hayatımda ilk defa bakla yedim. Ama o kadar sevmedim ki "daha da hayatta yemem" demiştim. O da beni sevmemiş olacak ki kısa bir süre sonra beni tuvalete mahkum bıraktı :) Tuvaletten çıktığımda yürüyemeden olduğum yerde kalakaldım ve yere çöktüm. Hemen ev arkadaşım Ç. Geldi. "Aman bu kadar mı sevmedin yemeği" diye şakalaşırken anladık ki benim şakalık halim yoktu. Taksiye atlayıp acile gittik. Ben karnımı tutup kıvranınca ya zehirlendin ya da gazın var dediler! Hasteneye gittiğimizde akşam saat 7 falandı galiba. Sabah saatlerinde eve geldiğimizde ve beni onca saat acıyla kıvrandırıp "ne olduğunu bulmadan ağrı kesici veremeyiz" dediklerinde ben çoktan küfrü basmıştım. Hatta acıdan çarşafı yırtmışım (bunu cidden hatırlamıyorum) ve kusmuşum (bunu hatırlıyorum çünkü ayakkabımın içine kusmuştum).
Ve sebep de gaz falan değilmiş.
Ben böbreğimden taş döküyormuşum...
Benzer bir hikayeyi yıllar sonra da yaşayacaktım, bu sefer de kum dökerek.
Ve bu iki acı hikayesinden sonra bana bir güç geldi, "normal doğumu haydı haydi yaparım" falan dedim :)
Ama işler öyle uzaktan atıp tutmayla olmuyor elbette.
Bunun içindir ki okudum da okudum...
Yazdım da yazdım...
Düşündüm de düşündüm...
Hiçbiri bana "sırtında yavrusunu taşıyan 1 panda anne" kadar cesaret vermedi.

Şimdi ona baktıkça mutlu oluyorum.
Her şeyde olduğu gibi doğumda da "hayırlısı olsun" diyorum. Doğum şekli ne olursa olsun biliyorum ki ben de inşallah Elifi böyle sırtımda keyifle taşıyacağım :)

Devamını oku »

"DÜNYALI"nın İlk Sayısı Çıkmııış,Tükenmeden Alın :)

Yeeepyeni bir dergiye kavuştuk :)
Bir Dolap Kitap'ın sesi bir süredir çıkmıyordu;bu demekti ki onlar bir işler çeviriyor!
Sonunda perşembe günü çeşitli ipuçları verdiler ve bakla ağzımızda ıslandı dediler. Benim aklıma hep bir mekan açacakları fikri gelmişti hatta dert bu ya mekan açılmış gibi "Ah ah İstanbulda açılır şimdi orası, Ankaraya yine pay düşmez" diye üzülmüştüm :)
Meğerse bu bakla uzaylı bir dergiymiş...
Ya da yanlış söylemiş olmayayım "Dünyalı" bir dergiymiş :)
Merhaba Dünyalı, biz dostuz" diyorlar hatta...
1 Martta sokağa koşacağımızı duyunca çok sevinmiştim,zihnimde sokağa koşar görüntüm canlandı 35 haftalık penguen halimle,bir daha güldüm.
Yani belki bugün ben koşamadım ama evdeki karabalığı koşturdum da aldık dergiyi.
Elime alır almaz çok sevdim.
Kendi adıma heyecanlandım çünkü sonunda "okunabilir" bir dergi olacaktı her ay önümde.(Bilim Çocuk alıyorum aslında ama o başka yazının konusu olsun) Ve de ta taaaam bir sürü hediyesi vardı! Evet tabii ki dergiden önce hediyelerine baktım,aklıma çocukluğum geldi yani o heyecanı hissettim.
Bir de BDK adına sevindim, onlar da hayallerini gerçekleştirmiş olmanın mutluluğu vardı. Hani bir şeyi yıllar boyu çok istersiniz ama bir türlü denk gelmez.Sonra bir gün kanlı canlı karşında duruverir ya,işte öyle bir şey olsa gerek dedim.
Gelelim "DÜNYALI"ya;

--Öncelikle derginin sıcakkanlı tarzını sevdim.
--Ve gayet muzır çizimler var hatta bir yumurta deneyinin yanına "Dikkat! Bu etkinliği evde denersen annenle aranız bozulabilir, benden söylemesi" yazmışlar :)) Buna çok güldüm; cidden o annelerin suratı geldi aklıma (Dur yine çok gülmiim ben de ileride o annelerden biri ben de olabilirim :)
--İçinde ohooooo hatta ühüüüüü bir sürü konu var 1 solukta okuyunca "bilgi ve gülme yumağı" oldum :)
-Başlangıçta "Haberler" var.(izlandalıların Elflerinvarlığına inandığını bilmiyordum mesela)
-Şapşal Kuş Piyu pek tatlı bir çizim ve cidden şapşal!
-Bu ayın konusu "Demokrasi ve Seçimler" olmasına rağmen sıkılmadan okuyabildim çünkü çizimleri Ezgi Keleş yapmış (diğer yazı ve çizimlerin de hakkını yemeyeyim tabii)
- Piko...Dostum nedir bu tatlılık,aynı Cedric gibisin;seni çok sevdim :)
- Kent Kolajı hem de atık kağıtlarla... Tabii ki  cincücenin çalışması bu. Bir gün  denersem belki cesaret edip paylaşırım sizlerle.
- Spor bölümünde "Futbol" var ama daha önce hiç duymadığınız bilgilerle...
- Eko/Yaşam 'da "bahçeyi balkona taşıma" var ama bizim Lokum sağolasun bitkilerde sağlam diş izleri bıraktığından buna pek sıcak bakamadım. Yoksa ben de isterim dalından domates koparmak :)
- "En tuhaf Yemekler"de azıcık mide sallanması yaşadım yani bizim patlıcan musakka gözümde "mantı" gibi göründü desem yeridir...
- Güncel Sanat bölümünde küp şekerle neler yapılabilir şaşkınlıkla okudum. "Boş kağıt" sanat eseri mi acaba diye,düşündüm durdum...
- "Başka Gezegenin Çocukları" farklı bir çizim,tatlı  kızla karşılaşabilirsiniz
- Sırt Çantasıyla Vietnam! Hem de Beyhan İslam'ın sırtındaki çantayla :) (Tarzını çok sevdiğim bir isim, ne zaman baksam  Tim Burton görüyorum)
-Doğa, Hayvanlar Alemi, Çevre, Saksıyı Çalıştır, Sağlık, Acar Hafiye, Kültür Sanat,Kitaplık, Sudoku, Laboratuvar, Labirent, Tokaçcan da diğer bölümlerden.
Kısacası içinde "yok yok" bir dergi. 
Çeşitli yerlerinde de Uzaylılar var ve çok sevimliler. Benim favorim:
Bu espri de tüm sayfayı okursanız daha da bir komik geliyor :)
Çok fazla konu olması dikkati benim gibi çabuk dağılan yetişkin/çocuklar için gayet güzel,dergiyi sıkılmadan okuyabiliyorsunuz.
Kitap tanıtımlarının tema eşliğinde olması da ilginç olmuş ama kendi adıma acaba bu sayfalar 2'ye mi çıkarılsaydı diye düşünmeden edemedim.
İnsanların "çocuk dergisi" deyip geçmemelerini, içeriğindeki bilgilerin birçok yetişkinin de fazlasıyla ilgisini çekeceğini düşünüyorum.
Mesela ben anlayamadığım bir konuyu "çocuklar için" yazılmış bir kitapta bazen daha çabuk kavrıyorum :)
Bir sonraki sayılarda çocuklar posta pulu ile zarflayarak neler göndermiş olurlar, merak ettim. Hatta utanmasam ben bile bir şeyler yazacaktım :))
"Bu dergi nasıl bir şey acaba?" derseniz oldukça detaylı bir web siteleri var.
Bir de unutmadan içinde fasikül fasikül edebiyat da var,ilk sayısı "sarı maymun" da hediyelerden biri. Sonu çok heyecanlı olur diğer sayıya kadar çatlar mıyım meraktan bilemediğim için henüz okumadım açıkçası.
***(Birkaç gün sonra) "Yapmayacağım" dedim ama yaptım. Okudum "Sarı Maymun"u... Şimdi merakla bekle bakalım diğer sayıyı... :)
Yarın yani 2 Mart günü BDK'yı sabah 10.00'da Açık Radyoda dinlemeyi unutmayın, kim bilir belki " Hey Dünyalı, Biz Dostuz" falan derler :))
* Tudem yayın Grubuna da ayrıca teşekkürler...

HERKESE "DÜNYALI" İLE HOŞÇA VAKİTLER; AMAN DİKKAT BAĞIMLILIK FALAN YAPMASIN :)

Devamını oku »