Ayşegül ile yollarımız nasıl kesişti hatırlamıyorum ama içinde dolu dolu çocuk kitapları olduğunu biliyorum. Hem de en mamut'undan! Blogu sayesinde "life with İnci Zeynep"e de ortak oldum, neler yapıyorlar takipteyim. "Anne-kız" olmak gerçekten çok keyifli ve ben bu keyfi, sıcaklığı Ayşe'nin gözlerinde ve tabii sözlerinde de buldum. Sohbetimizde bir kahve eksikti, kim bilir belki bir gün o da olur :)
Sevgili Ayşegül,
Çok yakın bir zamanda iş hayatına döndün. Oradan başlamak istiyorum; bu kararı almak zor oldu mu, ilk günler nasıl geçti, İnci
Zeynep’i kime emanet ettin?
Evet, çok zor oldu, karar vermek başlamaktan
çok
daha zordu benim için.
Bebeğimi kucağıma ilk verdiklerinde işe
bir daha dönmeme kararı almıştım. Hiçbir kuvvet beni ondan ayıramazdı
çünkü
o çok küçüktü, savunmasızdı bana ihtiyacı vardı.
Annem, eşim ya da çevremdekiler işin, kariyerin
dedikçe onlara kızdım, sitem ettim. Beni anlamadıklarını
düşündüm,
anlamıyorlardı da ben anneydim. Kimse bebeğimle
ilgili benden daha iyi karar veremezdi. Sonra o minik bebek büyümeye,
yavaş yavaş çevresini fark ettikçe
benden kopmaya başladı, benim ilk günlerde duyduğum
kaygılar da gitgide azalmaya başladı, süreç kendiliğinden gelişti, asla işe dönmem diyen ben yine kızım
için
işime
geri döndüm. Çünkü ona çok daha iyi bir gelecek sağlamak
istiyordum. Hemde önünde rol model olmak, kendi ayaklarının
üzerinde
duran, ekonomik özgürlüğe sahip bir bayan imajı
da çizmek istiyordum. Böylelikle işe döndüm. Ben şanslıydım aslında İnci Zeynep’e 14 ay ben baktım istediğim
gibi, her özel anında yanındaydım. Emeklemesinden yürümesine,
ilk gülüşünden ilk kelimelerine her anında
beraberdik.
İlk günlerim tahmin ettiğimden
kolay geçti. İşe çabuk adapte oldum. İnci
Zeynep için maalesef öyle olmadı uzun bir süre her sabah
aynı sahneleri yaşadık annesinden ayrılmak istemeyen
İnci,
neden onu anneannesine bıraktığımı anlatmaya çalışan
çaresiz
anne ben!
Annelik maceran nasıl başladı?
Anne olmak benim için dünyanın sonu gibi bir şeydi. Bugün
hamile kalırsam ertesi gün elime bir bebek verecekler ve al bu
senin diyecekler gibi gelirdi. Eşim içinde öyleydi, evimizde hiç
bebek konusu açılmaz, yoğun çalıştığımız için bir bebeği de dünyaya
getirerek işimizi daha da zorlaştırmak istemiyorduk. Ama zamanla bu düşüncelerimiz
değişmeye başladı evliliğimizin 2. Yılında
eşimin
“ben
artık kendi bebeğimi sevmek istiyorum”
cümlesinden
sonra artık ailemizi büyütmenin zamanının
geldiğini anlamış olduk ve çok geçmeden
hamile olduğumu öğrendim. Onu hissettiğim
gün
şu
yaşıma kadar yaşadığım en mutlu gündü.
O 6mm lik minik nokta beni ve esimi mutluluktan ağlatmıştı.
Doğum hikâyeni
anlatabilir misin? Her şey
hayalindeki gibi mi oldu?
Doğum hikâyem,
39+3 günlükken gerçekten çok ağırlaşmaya başlamıştım, oturamıyor kalkamıyor geceleri uyku dahi uyuyamıyordum.
Nefes almak çok güçtü benim için çünkü karnım hiç aşağıya inmemişti. Ben yine kendimi pekiyi hissetmediğim
için
bir umut doktoruma koşmuştum ama ne nst de sancı
ne de doğumun tek bir belirtisi dahi yoktu. Benim çaresizliğimi
gören
sevgili doktorum ‘Ayşegülcüğüm canım çok üzgünüm ama hiçbir belirtin yok’ dediği
andan ağlamaya başlamıştım. Çünkü artık dayanamıyordum.
Zorlanıyordum ve kızıma kavuşmak istiyordum. Ertesi sabah 5te ufak
ufak sancılar hissetmeye başladım. Bir iki derken elime telefonumu aldım
ve sancı saatlerimi yazmaya başladım. Saat 6 ya kadar not ettim bir saatte
tam 6 adet sancı. Eşimi uyandırdım bu sancılarını düzenli olmadığını muhtemelen
yalancı sancı olabileceğine kanaat getirdik, çünkü
doktorum daha süremizin olduğunu söylemişti. O kadar emindik ki doğumun
olmayacağına Emre tıraş oldu, giyindi ve işe
gitmek için evden çıktı bile.
Çok geçmeden doktorumu aradım
ve hastaneye gelmem gerektiğini söyledi. Saat 10 da yatışım
yapıldı doktorum nstde sancılarımı
görünce
‘ohh
be nihayet’ dedi. Sabah 5 te başlayan sancılarım aksam 17.16 da kızımı
görüşümle
sona erdi. Boncuk boncuk gözleriyle yanıma koyduklarında
onu kucaklayamadım, sadece içimde kalan bu oldu.Zor bir doğumdu,
45 dakika sürdü, halim kalmamıştı,kolumu
kaldırıp kızıma dahi sarılamadım
ama yanımda yattı boncuk boncuk bana baktı.
O bakışını yıllar geçse de asla unutamam.
Açık konuşmak gerekirse doğum hadisesinde
araca değil amaca daha çok bakıyordum. Önemli olan bebeğimi sağ
salim kucağıma almak olduğu için doğumla ilgili çok hayal
kurmadım. Tabi şöyle bir durumda var normal doğum
yapmak istiyordum ve öyle de oldu.
İlk günlerde yanında birileri var mıydı? En çok
hangi konularda zorlandın?
İlk 20 gün annem vardı. Daha sonra o
da gitti aynı şehirde bile değildik. Yardım edecek hiç kimsem yoktu
ve hayatımda gördüğüm en küçük bebek İnci Zeynep’ti daha önce hiç yenidoğan görmemiştim. Gazını çıkarmakta bile zorlanırdım,
omzuma yatırdığımda acaba nefes alıyor mu
diye endişe ederdim, o derece tecrübesiz bir anneydim. Annem bana bırakıp
gittiğinde uyuyordu. Onları yolcu ettikten sonra kızımın
yanına uzandım ve dedim ki “ Allah’ım
ne olur uyanmasın, uyanıp da ağlarsa ben ne yapacağım’
diye düşündüğümü biliyorum. Çok zorlandım evet ama sonra alıştım.
Gerçekten annelik içgüdüsel bir şey, şuan düşünüyorum tek başıma nasıl
üstesinden
gelmişim. Kızıma bakıyorum, geçen sene bu zamanları
hatırlıyorum, çektiğim sıkıntıları düşünüyorum, çok şükür diyorum, büyüttüm.
En çok zorlandığım konu İnci Zeynep’i yıkamaktı. Tek başıma hala bu konuda yetenekli olduğumu
sanmıyorum.
Veee tabii ki en merak ettiğim soru: çocuk kitaplarıyla nasıl/nerede/ne zaman tanıştın :)
Kitapları hep çok sevdim daha doğrusu okumayı
çok
seviyorum. Elime geçirdiğim
her şeyi okuyabilirim. İnci
zeynep'i kucağıma oturtur dergi gazete kitap birçok şeyi
okuduğumu biliyorum. Zamanla bu beraber okuma hadisesi zorlaştı
tabi.Benim çizgi romanlarım vardır -çizgi romanlara ayrı
bir ilgim de vardır bu arada - evde belki ilgisini çeker diye
eline verdiğimde gerçekten çok ilgi gösterdi, daha sonra farklı
arayışlar içine girdik böylelikle hikâye
kitaplarına yöneldik. Bir iki derken her ay düzenli
kitaplar almaya başladık.
Şuan arası gayet iyi, umarım ileride de böyle
devam eder.
İnci
Zeyneple beraber hangi kitapları
okuyorsunuz, okuma rutininiz var mı?
Okuma rutinimiz pek yok.
Hemen hemen her zaman okuyoruz. Arabada, anneannede, evde, dışarıda-yanımda
oyuncak değil, kitap gezdiren bir anneyim çünkü sadece kitaplar dikkatini uzun sure çekiyor- ne zaman isterse okuyoruz. Kitaplarımız ortada durur. Kendinin rahatlıkla
alabileceği yer ve seviyededir. İstediği zaman istediği kitabı
alıp ya babasına ya da bana getirir okumamız
için.
Daha çok pearson yayınlarının
kitaplarını seviyor. Favori kitabı
hiç değişmez Mamut yıkama rehberi.
Bunun yanın da babam ne iş yapar? Benim,
hayır benim de ikinci sırayı paylaşıyor.
Bebekler büyüdükçe oyun için ayrılan zaman da artıyor.
Siz birlikte ne tür
oyunlar oynuyorsunuz?
Aynen, iş dışındaki tüm hayatım kızımın.
Biz İnci Zeynep’le beraber resim yapıyoruz.
Kitap, dergi okuyoruz. Dans ediyoruz. Fotoğraf çekiyoruz. Eski fotoğraf
makinemi ona verdim, şimdiden alışın diye.
Açık konuşmak gerekirse oyuncaklarla çok
oyun kurabilen bir anne olmadığımı fark ettim. Çok şükür
kendi kendine oynama gibi bir huyu var bebeğimin. Yine bende elimden geldiğince
çaba
gösteriyorum
onunla oynamaya ama daha çok biz her işi beraber
yapma çalışıyoruz. Beraber masa kuruyoruz,çamaşırları
makineye atıyoruz, düğmelerine o basıyor, alışverişi
beraber yapıyoruz. Aklınıza gelebilecek benim ya da babasının
yaptığı her işte o da bize yardım ediyor.
Mesela babasıyla araba yıkamaya bile gidiyor.
Oyun oynamak aslında onun özel vakti ve özel alanı,şöyle
ki oyuncaklarının olduğu köşeye gidip oturuyor ve orada istediği
oyuncakları alıp oynuyor. Aslında kızım
da bana benziyor. Sanki yalnız kalmak istiyor. Ben de böyle
zamanlarda ellemiyorum, sıkılınca kalkıp yanıma geliyor. Normalde bizimle çok
fazla etkileşimde bulunan bir çocuk, kimseyi yanında istemediği
belli oluyor böyle zamanlarda. Eğer ona katılmamızı isterse ‘aaayy’ diye yaptığı şeyi ya da oyuncağını
gösteriyor.
Ya da elimizden tutup bizi yönlendiriyor.
En sevdiği ve uzun süre vakit geçirip
oynadığı oyuncağı ise bay ve bayan patates kafa. Hem
deliklere taktığı göz burun ağız ince motor becerilerini geliştirirken,
uzuvları da tanımasına yardımcı oluyor. Bu oyuncağını
çok
eğitici
buluyorum.
Bebek bakımı/gelişimi
ile ilgili kitaplar okudun mu/okuyor musun? Tavsiye edebileceğin kitaplar var mı?
Hamileyken çok okurdum. O kadar çok
şey
okurdum ki, gerçekten bu konuda çok tecrübe sahibi oldum diyebilirim. Ama bebeğim
doğduktan sonra özellikle ek gıda serüvenine
başladıktan sonra okumayı bıraktım.
Çünkü
okuyarak, kitaplara göre bir çocuk yetiştirileceğine inanmıyorum. Tabi ki bende takıldığım
konularda kitaplardan ya da internetten faydalanıyorum ama takip ettiğim
bir yazar ya da yayın yok.
Sence “anne” kime
denir?
Bence anne çocuğuna güven veren kimsedir. Ben her mutlu sağlıklı
ilişkinin temelinin güven olduğuna inanan bir insanım
o yüzden bebeğimin bana güvenmesi her şeyden
çok
önemli.
Bu arada belirtmek istiyorum işe dönmemde en etkili şey annemin şu
cümlesiydi
‘çalış
kızım
ben hem maddi hem manevi elimden geldiğince arkadayım, sana destek
olurum’
Uyku eğitimi verdin mi?
Denedim ama beceremedim sanırım J
1 yaşından
sonra uyku hadisesini kızım kendi kedine çözdü.
“Yanlış yaparsam” diye korktuğun zamanlar oluyor mu?
Yanlış yaparsam diye değilde
mutsuz ve duyarsız bir çocuk yetiştirirsem diye korktuğum
zamanlar olmuyor değil. Sonuçta anne olsak da hepimiz insanız
ve hepimiz hata yapabiliriz. Hele ki kızım ilk evladım, tecrübesiz
bir anneyim hata yapabilirim, önemli olan bu hataların
düzeltilebilir
hatalar olması.
Dediğim gibi benim tek korkum kızımın
mutsuz bir çocuk olması ve çevresine duyarsız bir birey
olarak büyümesi. Sanırım en çok beni bu üzer.
“Anne
olunca anladım” dediklerin var mı?
Kaybetme korkusunun nasıl bir his olduğunu anladım.
Anne adaylarına neler tavsiye edersin?
Önemli olan annenin mutluluğu
ve rahatlığı, anne rahat olduğu sürece bebeğini mutlu ve güvenli yetiştirebilir.
Ve bence biraz da çevredekilere karşı kulaklarını
kapamalı ve doyasıya bebekleri ve çocuklarıyla
yaşamalı, onlarla öğrenmeli, onlarla büyümeli
onlarla gülmeliler.
Annelik sohbetlerini çok seviyorum çünkü kimseyi eleştirmeden/yargılamadan bir anne-bebek hayatına kısacık da olsa bakma/gözlemleme şansım oluyor.
"Yargılamak" kısmını özellikle yazdım; son zamanlarda anneler arasında çok moda. Bazen ben de kendimi kaptırmış buluyorum bu akıma ve hemen "dön bak kendine" diye kendimi çimdikliyorum.
İş hayatına yakın bir zamanda döndüğü, kızına harika kitaplar okuduğu için Ayşe ile sohbetimiz benim için dolu dolu geçti. Merak ettiğim sorulara "acaba o anne ne yapmış" diye kestirmeden cevaplar alıyorum. İnanın çok faydalı oluyor benim için. Ah keşke bir de kahveler eşlik etse bu sohbetlere :)
Sevgili Ayşegül, bence biz Elifle İnci Zeynepi önlerine Mamut Yıkama Rehberini koyup bırakalım; bakalım hangisi yıkayacak mamudu :) Katıldığın ve gerçekten içtenlikle cevap verdiğin için çok teşekkürler, sevgiler...