Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




16 Haziran 2013 Pazar

Evde Olmak ve Kararsız Kalmak

Evde olmayı ve evde vakit geçirmeyi seviyorum.
Bize bazılarının "terlik ailesi" demesine gülümseyerek yaklaşıyor, hafta sonu gelse de evde kalsak demekten kendimizi alamıyoruz.
Aslında gezmeyi de bir o kadar sevdiğimizi söyleyebilirim ama evin hali bir başka :)
Her hafta sonu ayakları uzatmalık vakitler kalmayabiliyor.
Peki bu güzel vakit kalınca ne oluyor?
Ya kafam karışıyor ya da kararsız kalıyorum :)
Temizliğe mi vakit ayırsaydım ya da yemek mi yapsaydım ama ben kitap okumak istiyordum gibi bir üçgenin uzatılmış köşelerinde savrulurken buluyorum kendimi. (matematiği iyi olup da "üçgen" konusunda yanlış söz söylediğimi düşünen olabilir :)
İşte o yüzden insanlar üşenmemişler ve "zaman yönetimi" gibi bir kavram çıkarmışlar ve içini doldurmuşlar. Ama sanki bir yerleri atlamışlar: Bir şeyi yaparken başka bir şeyi yapmadığından duyulan pişmanlık.
Bir de hayat her zaman-hatta çoğu zaman- kalıplara girmiyor ki...
Canım aynı anda hem yazı yazıp hem kitap okuyup hem de kitap eklerine dalmak isterken ütü masasında birikenleri görünce "hadi hepsini sırayla yapalım" düzlemi bana uymuyor.
Evde kalmanın benim için bu handikabı dışında başka bir olumsuz tarafı yok.
Ne yaparsam yapayım; "aklından balıklar geçen kedi" gibi oluyorum :)
Lokum :)

Şimdi ben buraya yazı yazarken "akşama ne pişirsem" demiyorum çünkü dünden kalanları ısıtacağımı biliyorum :)

Evde kalınca "ne yapacağını şaşıranlar"; nerdesiniz???
Devamını oku »

Pratik Tarifler: Fırında Kaşarlı Mantar :)

Daha önce muhtemelen bahsetmişimdir, mutfağımızda "şef" yok; o yüzden de pratik tarifler gün kurtarıcı olabiliyor.
Bunlardan biri de "fırında kaşarlı mantar".
Eminim birçoğunuz -mantar seviyorsanız- zaten yapıyorsunuzdur, benimkisi sadece hatırlatma:
"Fırında Kaşarlı Mantar" birçok ana yemeğe eşlik etmekten mutluluk duyuyor :)
Ben nasıl yapıyorum?
Malzemelerim:
1 paket mantar (400gr.)
Biraz kaşar peyniri
Biraz tereyağı
Hazırlanma/Fırınlama:
-Mantarları saplarını çıkararak güzelce yıkadıktan sonra fırına uygun bir tepsiye diziyoruz. Üstlerine az biraz tereyağı koyduktan sonra fırına sürüyoruz.(yaklaşık 10-15 dakika, 160derece)

-Tereyağı eridikten sonra kaşar peynirini mantarların içi boş kısımlarına koyuyoruz ve yeniden fırına veriyoruz.(10 dak.)

Sonrasında da afiyetle yiyoruz :)
Kavun içi mantar :)
Tek başına yendiğinde de lezzetli ancak ağır kaçabilir. Eşlikçileri:
- Fırında balık
- Fırında patates
- Yeşili bol salata olabilir.
Ben yemekleri karştırarak yiyenlerden olduğumdan benim için kavuniçi bile çok uygun :)
*Daha detaylı bir tarif okumak isterseniz buaraya bakabilirsiniz

HERKESE LEZZETLİ, SAĞLIKLI,KEYİFLİ HAFTA SONLARI :)

Devamını oku »

14 Haziran 2013 Cuma

Bu Aralar

Yazacak ne çok şey var aslında.
Unutmayayım diye aldığım notlar iyice kabardı.
Önümüzdeki günlerde hoş bir konserden, çocuk kitaplarından,çokça karıştırdığım hususlardan, neler olup bittiğinden ve en çok da beni heyecanlandıran sürprizlerden bahsediyor olacağım-umarım-
Önceki gün telefonunu iş yerinde unuttuğu için toplantıya geç gelen arkadaşıma gülmemiştim halbuki ama akşam şarj aletini ben evde unutmuşum; o yüzden yazmayı planladıklarım kaldı.
Bugünlerde yine karşıma uğur böcekleri çıkıyor(mecaz anlamda değil); onlarla sohbet ediyorum.
Uğurlarını kime konduracaklarına kendilerinin karar vermediğini söylüyorlar; demek ki iş bize düşüyor :)
Bugün ayrıca;
Yeğenlerim dediğim kuzen çocuklarının da karne alma günü.
İtiraf etmek gerekirse yaşları büyüdükçe bir yerlerde tökezleyeceklerini en azından benim gibi matematikte veya fen bilgisinde azıcık da olsa çakacaklarını düşünmüştüm, yanılmışım.
Hepsi de maş. matematik canavarı çıktı, utandım.
Karnende zayıf not yoksa o karnenin ne anlamı olur bilmiyorum :)
Ankara'da sıcak havalar başladı ancak akşamları hala gök gürültülü yağmurlu.
Sormayı unuttum sahi,
Sizin havanız nasıl :)
Keyifli hafta sonları herkese...

Tüm öğrencilere bugünden, ödevsiz, kendi rızalarıyla keşfedecekleri kocaman dünyalar, eğlenceli kitaplar, top peşinde koşmalar, geç uyanmalar, uyuzlanmalar, can sıkkınlıkları neticesinde gelişen keyifli oyunlar, çokça deniz tuzu, bol güneşler, kısaca mutlu tatiller dilerim :)


Kaynak: burada

Devamını oku »

11 Haziran 2013 Salı

% Kaç :)

"% kaç"ın içinde olduğunu bilen var mı aranızda?
Ben de bilmiyordum.
Lakin tecrübeler onu da öğretiyor-muş.
Küçüklüğümden beri bazen okulda bazen günlük hayatta kimi zaman da hastanede şu cümleyi sıklıkla duydum; "İnsanlar genelde ..., sen %3'ün içerisindesin.."
"Bu ilaç 100 kişiden 98'i üzerinde etkili oldu ama siz 2 kişiden birisiniz."
"Sınavda herkes ...'da yığıldı ama sen ... notunu aldın, nasıl başardın?"(iyi anlamda değil elbette bu ve örnek elbette ki matematik:)
Bu yazıyı yazmamdaki amaç, bu cümleleri en az benim kadar duyan başka birinin varlığından haberdar olmak.
Kendimi özel mi hissetmeliydim, bilmiyorum.
Ki bu "özel" durumlar çoğu kez benim lehimde de olmadı ama sonuç hep "size göre normal" oldu.
Hastalıklarla öyle çok mücadele etmiş biri olmadım çok şükür ancak doktor çeşnileriyle de hayatımın değişik dönemlerinde tanıştım.
Şimdi yine çok da detay vermeme gerek olmayacak bir konu üzerinde düşünürken fark ettim.
Belki de gerçekten her insanın vardır bir %'si.
Benimki "genelleme" kaldırmıyor onu biliyorum ama sormak istedim, sizin %'niz kaç :)

Kaynak: burada
Tabii buradan "normal" nedir, kimdir'e kadar uzanabilirim ama konu matematik olunca "nokta"; "." benim için yeterli oluyor :)
Devamını oku »

8 Haziran 2013 Cumartesi

Haiku :)

Şiir severim ama hemen hepsini içim sıkılmadan okuyamam.
Doğruya doğru :)
Çocuk şiirlerini severim ama özel günlere yönelik olanlarını sevmem.
Orhan Veli, Murathan Mungan, Cemal Süreya severim belki daha önce söylemişimdir.
Bir de geçenlerde yeni bir şiir türü ile tanıştım; Haiku.

BDK Banu'nun bir yazısında geçiyordu; Vikipedia'dan bakınca şöyle bir şeye ulaştım;
"Haiku (Japonca 俳句, Türkçesi eğlenceli mısra) bugün tüm dünyada meşhur olan geleneksel bir Japon şiir türüdür. Dünyanın en kısa şiir türü sayılır.
En önemli Haiku şairleri arasında Matsuo Bashō (1644-1694), Yosa Buson (1716-1783), Kobayashi Issa (1763-1827) ve Masaoka Shiki (1867-1902) gösterilebilir. Bashō öğrencileriyle Haikai şiirini yenilemiş ve ona ciddi bir edebiyat saygınlığı kazandırmıştır. Shiki modern Haiku'nun kurucusu sayılır. Aynı zamanda Haiku kavramının (Haikai veya Hokku karşısında) yerleşmesini sağlayan da o olmuştur.
Japon Haiku'ları çoğunlukla 5-7-5 ölçülü üçlü kelime öbeklerinden oluşup kelimeler sütun halinde yan yana sıralanır. Haiku'nun vazgeçilmez bir unsuru da somutluğu ve halihazıra olan bağlantısıdır. Bilhassa geleneksel Haikular Kigo ile mevsimlere imada bulunurlar. Temel özellikleri olarak okuyanın kendi tecrübesiyle tamamladığı bitmemiş, açık metin karakteri de gösterilebilir. Metinde her şey söylenmezken duygular nadiren isimlendirilir ve bunların şiirde yer alan somut şeyler ve bağlamdan çıkarılmaları lazım gelir.
Modern Haiku ekolleri tüm dünyada sadece geleneksel şekilleri değil, aynı zamanda bazı metin biçimlendirme kurallarını da sorgulayıp yeni yollar bulmaya çalışıyorlar."
Ve bugün Haiku konusuna nasıl geldim?
Kuzenimdeyim ve ona gelirken "sıkıldığınızda yapacağınız 100 şey" gibi bir liste getirmiştim.
Rastgele çektik ve bana önce "çantanızdaki nesneleri çizin" gibi bir aktivite çıktı, sevmedim. Başka bir tane çektim. Onda da "Haiku yazın" diyordu. Bu hoşuma gitti ve ilk denememi, Haiku kurallarına uyup uymadığını bilmesem de buraya yazmak istedim :)
Umarım seversiniz:

Bugün Haiku
kokusu
 var havada.
:)
Devamını oku »

Sınavlar ve Biz :)

Sınavları seven var mıdır acaba?
Hayatınızın geri kalanının tek bir günde sadece 2-3 saat içinde şekilleneceğini bilmek insanda nasıl bir duygu uyandırır?
Bu konuya nereden geldim önce oradan başlayayım.
Bugün kuzenimin çok sevdiğim kızı SBS'ye giriyor hatta şu dakikalarda sınavda. Çok çalıştığını, emek harcadığını bildiğim için ben de en az onun kadar heyecanlıyım; çünkü istediği lisenin olmasını, onun için hayırlı olacaksa, ben de istiyorum.
İlkokul 4'ten itibaren dershaneye gitmiş, 5. sınıfta sınava girmiş, 7 sene ortaokul-lisede okumuş sonra da iyi bir üniversite için sınava hazırlanmıştım.
Üniversiteden sonra biteceğini düşündüğüm sınavlar, Ales/Kpds vb. derken hep devam etti.
O kadar çok sınava girdim ki artık kendimce bir rutin bile oturtmuştum. Ne giyilir, ne zaman salonda olsam yeter, uğurlu kalemim hangisidir derken sınav heyecanı diye bir şey kalmamıştı bende.
Sonra fark ettim ki; sınav çok "an"lık bir şeydi.
Yani azıcık karnınız ağrısa, sınavda oturduğunuz yere fazlaca güneş girse ya da sınav görevlisi 7cm. topuklu giyse ve spor yapma amaçlı salonda yürüse halimiz harap olurdu.
Olabilirdi.
Niyetim sınav sisteminin kötülüğünden bahsetmek değil aslında.
Çünkü kötülemek bir şeyi değiştirmeyecek.
Belki bakış açımızı değiştirirsek olaya daha pozitif yaklaşabilir miyiz diye, sesli düşündüm :)
İnsan bazen yaşadığı olayın o kadar "içinde" oluyor ki "dışarıda" ne yaşandığına dair fikri kalmayabiliyor.
Mesela gireceğimiz sınav çoook önemliyse ve bizde çoook emek vermişsek, "hayırlısı olsun tabii canım" demek ne kadar kolay :)
Ama sonra bir bakıyorsun, gözüne koooocaman gelen sınav gelmiş geçmiş hatta hayat sana yeni "sınav"lar hazırlamış :)
Diyeceğim o ki, yaşadığımız hiçbir şey önemsiz değil elbette ama bizden ve sağlığımızdan kıymetli de değil.
Bunu şimdi, davulun sesi uzaklardayken söylüyorum tabii, tuzum da kuru :)
Ama belki bir yerlerde sınava hazırlanan biri okur da, benim gibi geç olmadan o an'ın tadını çıkarır belki belli mi olur :)
"Sınavlar ve biz" de bugünlük bu kadar olsun,sınav bitmeden bitireyim yazıyı değil mi :)
Kaynak: burada

HERKESE AN'LARIN TADINI YAKALAYABİLECEĞİ MUTLU HAFTA SONLARI DİLERİM :)

Devamını oku »