Öğle arası yürüyüşleri ne kadar çok sevdiğimi ve onlar olmadan günü bitiremediğimi birçok kez söyledim sanırım. Bazen de az yürüyüp kendimi hemen yakındaki pastaneye atıyorum, kitap okumak için. Gazeteleri de oluyor ama gazete okumak benim için açıkçası 5-10 dakikadan ibaret olduğundan ve neyse ki yanımda ruh halime göre birkaç kitap taşıdığımdan boşlukta kalmıyorum. Yanında bazen kahve ama çoğunlukla limonlu çay :) Ara sıra yakın olduğumuz kuzen M. İle buluşup simit-çay eşliğinde sohbet ediyoruz, o da keyifli oluyor..
Ama eğer yalnızsam küçük pastane ortamında yüksek sesle konuşan teyzelerin amcaların dertlerine de ortak oluyorum. Hatta okuduğum kitaba bile odaklanamıyorum. Bunun adı kulak misafirliği midir yoksa başka bir adı var mıdır bilmiyorum ama aklımda kalan pastane muhabbetlerini yazayım:
- Bir grup teyze var ki (yaş ortalaması 70 sanırım) torunlarının fotoğraflarını yanlarında taşıyıp, birbirlerine onlardan bahsediyorlar :)
- Bir grup teyze sadece gelin-damat çekiştirmesi yapıyor :(
- Yine bugün denk geldiğim başka teyze grubu okudukları kitaplardan, gittikleri kermeslerden bahsediyor. "Bende alzaymır yokmuş" diyor biri; öteki "o da bir şey mi hiç fark etmiyorsunuz ben kel oldum diye saçının tepesini gösteriyor."...
Bu teyzeler anladığım kadarıyla birbirlerini zor duyduklarından bağırarak konuşuyorlar.
Geçenlerde bir çift evlerindeymişçesine kavga ettiler ve ne yazık ki yan masamdaydılar; ama arada çay-puğaça ısmarlamayı da unutmadılar :)
Bugün de yine değişik bir gruba denk geldim. Birbirini seven ve evlenmek isteyen bir çiftin aileleri buluşmuştu ama ortada çift yoktu. Onların yerine kız tarafından 3 amca ve erkek tarafından 1 abla ve 1 abi vardı. Olayın özü de şuydu; çocuğun çok güvenilir bir işi ya da mesleği yokmuş ve evlenmeleri mantıklı değilmiş diyen kız tarafını, kardeşimiz ekmeğini taştan çıkarır diye savunan erkek tarafı vardı.
Bir ara düşündüm acaba ben mi çekiyorum böyle tuhaflıkları kendime diye?
Dinlememek demeyeyim de duymamak için çaba sarf ettim ama yanımda kulaklığım yokken masalar yanyana iken bu durum pek kolay olmuyor.
Yine de okuduğum kitapta ilerleme kaydettim, bravo :)
Garsonu çok kibar ve en sevdiğim tarafı da beni evine gelmişim gibi selamlayan Karadenizli sahibi amca. "Hoşgeldiniz"le başlayan iletişim "Doydunuz mu"ya kadar gidiyor :)
Pastane ortamlarını sırf bu güzel muhabbetlere ortam yarattıkları için bile sevdiğime karar verdim.
Yoksa işin özü 1 limonlu çay mı :)
Devamını oku »
Ama eğer yalnızsam küçük pastane ortamında yüksek sesle konuşan teyzelerin amcaların dertlerine de ortak oluyorum. Hatta okuduğum kitaba bile odaklanamıyorum. Bunun adı kulak misafirliği midir yoksa başka bir adı var mıdır bilmiyorum ama aklımda kalan pastane muhabbetlerini yazayım:
- Bir grup teyze var ki (yaş ortalaması 70 sanırım) torunlarının fotoğraflarını yanlarında taşıyıp, birbirlerine onlardan bahsediyorlar :)
- Bir grup teyze sadece gelin-damat çekiştirmesi yapıyor :(
- Yine bugün denk geldiğim başka teyze grubu okudukları kitaplardan, gittikleri kermeslerden bahsediyor. "Bende alzaymır yokmuş" diyor biri; öteki "o da bir şey mi hiç fark etmiyorsunuz ben kel oldum diye saçının tepesini gösteriyor."...
Bu teyzeler anladığım kadarıyla birbirlerini zor duyduklarından bağırarak konuşuyorlar.
Geçenlerde bir çift evlerindeymişçesine kavga ettiler ve ne yazık ki yan masamdaydılar; ama arada çay-puğaça ısmarlamayı da unutmadılar :)
Bugün de yine değişik bir gruba denk geldim. Birbirini seven ve evlenmek isteyen bir çiftin aileleri buluşmuştu ama ortada çift yoktu. Onların yerine kız tarafından 3 amca ve erkek tarafından 1 abla ve 1 abi vardı. Olayın özü de şuydu; çocuğun çok güvenilir bir işi ya da mesleği yokmuş ve evlenmeleri mantıklı değilmiş diyen kız tarafını, kardeşimiz ekmeğini taştan çıkarır diye savunan erkek tarafı vardı.
Bir ara düşündüm acaba ben mi çekiyorum böyle tuhaflıkları kendime diye?
Dinlememek demeyeyim de duymamak için çaba sarf ettim ama yanımda kulaklığım yokken masalar yanyana iken bu durum pek kolay olmuyor.
Yine de okuduğum kitapta ilerleme kaydettim, bravo :)
Garsonu çok kibar ve en sevdiğim tarafı da beni evine gelmişim gibi selamlayan Karadenizli sahibi amca. "Hoşgeldiniz"le başlayan iletişim "Doydunuz mu"ya kadar gidiyor :)
Pastane ortamlarını sırf bu güzel muhabbetlere ortam yarattıkları için bile sevdiğime karar verdim.
Yoksa işin özü 1 limonlu çay mı :)
Sizin var mı pastane muhabbetiniz :)