Annelik sohbetlerinde bu kez çok sevdiğim kuzenim Tangül var. Çağla doğduğunda ben 13 yaşındaydım :) Şimdi o Elif'i kucağına alıp severken ben kendi halimi hatırlıyorum. Tanıdığım en xl annelerden biri olan anası da 6 aylık hamileyken basketbol oynayan(zaten milli yüzücü :) ek gıdaya da pizzanın yumuşak yerleriyle başlayan çılgın bir hatun.
Çağla 3 sene önce ciddi bir rahatsızlık geçirmiş; 3 ay komada kalmıştı. O günlerde bile soğukkanlılığını yitirmemesine hayran olduğum kuzenimin pek eğlenceli bir bebek büyütme hikayesi var:
Tangül Merhaba,
Çağla 3 sene önce ciddi bir rahatsızlık geçirmiş; 3 ay komada kalmıştı. O günlerde bile soğukkanlılığını yitirmemesine hayran olduğum kuzenimin pek eğlenceli bir bebek büyütme hikayesi var:
Tangül Merhaba,
Sen yabancı değilsin o yüzden vurucu bir soruyla başlamak
istiyorum. Kolik mi ergenlik mi J(seç
birini J
Gerçekten vurucu oldu J şimdi bebeği kolik yüzünden uykusuz anneler feryat
edecek ama kolik diyorum. En azından bebenizin nerede olduğunu biliyorsunuz.
Bunu sadece kendi kızımla olan maceramdan yola çıkarak söylemiyorum, doğal
olarak aynı yaşlarda pek çok anne ile dertleşiyoruz. Ergenlik gerçekten zor bir
süreç. Her çocuğun farklı sorunları oluyor ve bazen o kadar çaresiz
kalıyorsunuz ki öylece duruyorsunuz. Kolikte de aynı duygu var ama ergenlikte
çocuğun sizi çaresiz bırakma kapasitesi inanın çok geniş. Diline piercing
yaptırmaktan vazgeçirmeye çalışmaktan, eve geliş saatini belirlemeye, odasını
toplamaktan, şimdi gülerken neden bir anda ağlamaya başladığını anlamaya
çalışmakla geçen bir dönem… Üstelik etkileri, okul, meslek seçimi olsun,
arkadaş seçimi olsun, bir ömür boyu sürebiliyor.
Annelik maceran nasıl başladı?
Annelik maceram maceralı başladı J Ben hayatımın hiçbir
döneminde çocuk çok seven biri olmadım, kaçarım ben çocuklardan. Genellikle
onlar beni çok sever, iyi geçinirim ama çocuğum olsun, olmasın diye hiç düşünmemiştim.
Etrafımda bebek/çocuk da pek olmadı. Olduysa da ben ilgilenmemişimdir JYüksek lisans ve
ilerisini düşündüğüm için evlendikten sonra çocuk olsun diye de düşünmedim
açıkçası. Daha evliliğimizin başında yurt dışında yüksek lisans yapmak üzere
çalışmalara başladığımızda hayatımın sürprizi oldu hamileliğim. Hatta
akrabalarımız hemen soruyor tabii, “bebek ne zaman” diye. Ben onlara kızdım bir
sürü “ne bebeği, benim bebeğe zamanın yok” diyerek. Ama hamileymişim ben
bunları söylerken. (neymiş büyük konuşmayacakmışız J) Hamileliğim iyi geçti
neyse ki. Hiç sağlık sorunum olmadı. Hareketli bir hamilelik geçirdim.
Gezmediğim yer kalmadı diyebilirim. Ben tüplü dalış yapıyordum. Hamile olduğumu
öğrendikten sonra dalmadım tabii ki de en son sekiz aylık hamile olarak
teknedeyken, benim teknede doğuracağım iddiaları vardı. Anneliğim hep maceralı
ve gezmeli oldu. Çağla’yı 3 aylıkken alıp yüksek lisans için ABD’ye gittik. İlk
bebek/çocukluğunu orada geçirdik. Bence annelik zaten başlı başına maceraymış.
Biz Çağla’yla birlikte üstüne bayağı macera ekledik...
Kısaca doğum hikayeni anlatır mısın? Sizinkisi de Çağlayla
ilk görüşte aşk mıydı J
BU FOTOĞRAFTA YAKLAŞIK ALTI AYLIK HAMİLEYİM J)) |
Çağla’nın doğumu da maceralı oldu J 37 haftaya girmek
üzereydik. Ben gece Çağla’nın rahat olmadığını hissettim. Tamamen içgüdü. Az
hareket etmişti. Doktora gidelim istedim. Sabah kalkıp hemen doktorumuza
gittik. O da biraz dinledi, kalp atışlarına baktı. Sonra “biraz dolaşın gelin”
dedi. Biz de, unutmuyorum, PTT’de telefon faturası yatırdık, bayağı da sıra
bekledik, yemek yedik, Tunalı’da gezdik, doktora geri gittik. Doktor “acil
almamız lazım” deyince kalakaldık. Ben yemek yediğim için beklemek zorunda
kaldık, yoksa doğrudan doğumhaneye gidiyorduk J Ben de normal doğum isteyenlerdendim. Üzüldüm sezaryen
olacak diye ama yapacak bir şey yok. Acil durumlarda ben ekstra soğukkanlı
olurum. Hatırladığım fazla heyecanlanmadığımdı. Göbek bağı boynuna dolanmış o
nedenle erken gelesi varmış benim kuzumun. Ben daha önce duyduğum işte ilk
görüşte aşk, görünce tanıma, kokusunu tanıma gibi hikayeleriyaşamadım. İlk şoku
atlattıktan sonra bizimkisi birbirini tanıdıkça aşık olma gibi oldu. Çok
değişik bir duygu orası kesin ama ilk anda açıkçası fazla bir şey anlamadım.O
kadar minik, muhtaç ve çaresizdi ki JYeni annelere duyurulur, büyüdükçe, tanıdıkça,
paylaştıkça, daha çok seviyorsunuz.
Annelik konusunda en çok hangi konularda zorlandın?
Benim için en zoru ilk aylardı. Hem ne olduğunu
anlamadım, hem tecrübesizdim, hem de yeni bir ülkede okumaya çalışıyordum.
Babasıyla beraber baktık orada. Farklı dersler alarak kendimiz büyütmeye
çalıştık. Zordu gerçekten. İki yıl doğru düzgün uyumadım. O uyuduğu zamanlarda
da ödev yapıp ders çalışıyordum. Sonra da zorlandığım zamanlar oldu ama ilk
aylardaki gibi hiç zorlanmadım.
Tabii bir de ergenlik. Şimdi de bazen ilk ayları aradığım
oluyor J Ergenlikte kontrol hem sizden gidiyor, hem de siz
gördüklerinizi, düşüncelerinizi söylemek, çocuğu yönlendirmek zorundasınız. Hem
özgür bırakacaksınız, hem yönlendireceksiniz. Bu dengeyi kurmak ve pozitif
kalabilmek günlük pratikte enerji istiyor.
Tanıdığım en “xl” annelerden birisin; bunu neye
bağlıyorsun?
Gerçekten öyle miyim? Hadi ya. Evet, çevreme bakınca
benim “xl” olduğumu kendim de görüyorum. Bence bu büyük ölçüde yapı meselesi.
Kendim fazla endişeli bir insan değilim zaten. Onun dışında büyük resmi görmeye
çalışırım hep. Hayat uzun bir yolculuk zaten, bebelerimiz için olduğu kadar
bizim için de. Günlük endişeleri o nedenle fazla büyütmüyorum. Bir de gerçekten
çaresiz olmak farklı bir şey, onu da yaşadım. Ölüm dışında her şeyin çaresi var
diye düşünüyorum, kendimi olumsuz duygulardan çabuk sıyırabiliyorum. Ama
dediğim gibi öğrenip kendimi geliştirdiğim bir kısmı var ama yapı olarak da ben
rahat bir insanım. Takıntılarım fazla yok.
Çağla büyürken hayatında hep kediler ve köpekler vardı. Bu
durum onun gelişimine nasıl bir katkı sağladı sence?
Hayvanlar genelde sevgiyi öğretirler ve anı yaşamayı.
Çağla bunların keyfine çok küçükken vardı diye düşünüyorum. Bir canlıyı olduğu
gibi sevmeyi öğrendi, anı yaşamayı ve eğlenmeyi öğrendi. Ben hayvanları
insanlardan pek ayıramadığım için bunu da öğrendi herhalde. Hayat sadece insan
biçiminde yok. Başka biçimlerde de var. Biz de her türlüsüne her koşulda saygı
duymak zorundayız. Bunu doğal olarak öğrendi sanıyorum. Ne katkı sağladığını
kendisi daha iyi bilir veya bilecek. Ben tam bilmiyorum.
Katı gıdaya kitapta bir şey belirtilmemiş diye pizza ile
başladığını söylemiştin J
Biz o zaman ev yapımı yoğurtlarla falan boşa mı uğraşıyoruz J
Yaa evet. Çağla ile öyle bir maceramız oldu. Yurtdışında
Çağla’yı büyütmeye çalışırken çoğu şeyi kitaptan öğrendim. Orada da 6 aylıktan
sonra katı gıda başlar diyordu, püre yapın, şunu yesin, bunu yesin demiyordu.
Biz de 6 aydan sonra tencere yemeği, kendi yediğimiz pizzanın yumuşak tarafı,
meyvelerin yumuşak kısımları, dişi kaşınmasın diye buz vb. başladık. Çağla hala
buz yer.
Tabii ki boşuna uğraşmıyorsunuz. Bilseydim ben de
yapardım. Neyse ki şimdilik bir zararını görmedik. Çağla hep iştahlı bir çocuk
oldu. Yemek de seçmez. Bence bu yeni annelerin kendini rahatlatması için bir
örnek. En iyisini yapmaya çok zorlayıp, üzmeyin kendinizi, daha az iyisi ile
mutlu olun daha iyi. Çok ciddi bir hata yapmazsanız çocuk bir şekilde büyüyor
zaten.
İlk yıllarda zorlandın mı? En çok hangi konularda?
Çok zorlandım. Dediğim gibi hem okumak hem yabancı ülke
hem bebek zordu gerçekten. Ben kendimle vakit geçirmeyi severim. En çok buna
fırsat kalmaması zorladı. Kendim yapmak istediklerimi onunla yapmayı öğrendim. Kitap
okumak istiyorum vakit yok. Ben de kendi okuyacağım kitapları Çağla’ya okudum.
Örneğin, ona okuduğum ilk kitap Yaşar Kemal’in Demirciler Çarşısı Cinayeti idi.
Aslında Çağla zorlamadı beni de her şey bir arada
zorlandım. Onun dışında yurt dışında olmak çok avantajdı. Doğası çok güzeldi.
Biz sürekli orman, börtü böcek bir dönem geçirdik. Hala özlerim o dönemleri.
Bir de ben unutuyorum. Zorlukları da hemen unutuyorum.
Sanırım “xl” olmamın nedenlerinden biri de bu.
Bakıcı, kreş, anane/babaanne hangisini tercih etmiştin;
neden?
Hiç biri. Zaten iki yaş üç aya kadar ABD’deydik,
babasıyla baktık. Ankara’ya dönünce de birkaç ay içinde kreşe başladı. Zorunda
kalırsam kreş, o da olmazsa bakıcı, o da yoksa babaanne/anane. Ben bebekle
ilgili istediğimi yapmak isterdim, yaptım da nitekim, örneğin, az giydirmek,
buz yedirmek, kedi köpekle yan yana yatırmak, çıplak ayakla toprakta koşturmak,
duvarları boyamak, buzdolabını boyamak.Çevremde gördüğüm kadarıyla
babaanne/anane bu gibi konularda daha müdahaleci oluyor. Biz uzaktaydık zaten
de burada olsaydık herhalde sorun olurdu. Kendi istediğimi yanlış ve zor olsa
da yapmakla, çevreden yardım almak arasında bir seçim gibi geliyor bu bana,
zorunlu halleri dışarıda bırakıyorum, sanırım zor olsa da kendi istediğim
baskın benim için. Kreşte veya bakıcıda insan kendi tarzına yakını seçiyor
zaten. Yine zorunlulukları ve kötü örnekleri saymıyorum.
Çağlayla beraber hayatında neler değişti?
Ne değişmedi ki… İki kişilik yaşamayı öğrendim. Aslında
tek başıma yaptıklarıma keyif kattı Çağla. Biz iyi arkadaşız. Şimdilerde bazen
uzak düşsek de iyi arkadaş olduğumuzu biliyorum. Çağla olmadan yaptıklarım pek
keyifli olmuyor artık. Çağla var diye yapmadığım bir şey olmadı pek. En azından
aklımda/içimde kalan bir şey yok.
Yaşadığınız komik bir anıyı anlatır mısın?
Biz onunla o kadar çok güleriz ki aklıma bir tane
gelmiyor. En son İstanbul’da yine çok eğlendik. Seyahatlerde çok gülüyoruz. Kesin
garip şeyler oluyor. Mesela vapurla karşıya geçerken adamın teki vapurdan
atlamaya kalkmıştı. Vapurca engellemeye çalışmıştık. Komikti halimiz. Geçen
yine İstanbul’da gece kaybolduk, yol sorduğumuz adam bizden korktu, neden
anlamadık, ama çok güldük. Genelde durumlara gülüyoruz.
Çağlayla beraber en çok hangi kitapları okudunuz?
Ben ona küçükken Azra Erhat’ın mitoloji sözlüğünü çok
okudum. O nedenle bebeklerinin isimleri bir tuhaftı. Küçük Kara Balık, Küçük
Prens de okuduklarımdan. Genelde onunla hikaye kurardık. Ben başlardım
anlatmaya nasıl devam etsin diye sorardım onunla beraber anlatırdık. Bir de ilk
okuduğum kitaplar var, örneğin Yaşar Kemal’in kitapları ama Çağla onları
hatırlamaz, bir yaşında yoktu o zamanlar.
Sence Çağla’nın hangi huyları sana benziyor?
İronisi benziyor. Bazen uzaklaşması, içine kapanması
benziyor. Fazla anlatmayı, konuşmayı sevmiyor. Ben de sevmem. İç görü
sahibidir. Empati bilir. Bunlar benziyor. Verici olması benziyor. Kendinden
önce başkalarını düşünmesi ve sınır koymakta zorlanması benim de kendimde gıcık
olduğum huylar, onda da var. Bunların dışında çok da benzemiyoruz aslında.
Çağla benden daha iyi kalpli bir çocuk. Umarım öyle kalır.
Çağla büyüdüğünde (yani daha da büyüdüğünde) nasıl biri
olması sana kendini iyi bir anne gibi hissettirir?
Mutlu olması. Nasıl biri olduğu çok önemli değil. Nasıl
bir insan olursa olsun, meslek, yaşam, seçimleri, ben onu kabul ederim gibi
geliyor. Büyük konuşmayayım da,hayat bu, ne ile karşılaşacağı belli olmuyor
insanın. Mutlu bir insan, huzurlu bir insan olursa kendimi iyi bir anne gibi,
yapmam gerekeni yapmış gibi hissederim sanırım.
“Keşke” dediğin ya da “iyi ki yapmışım” dediğin neler var?
Keşke dediğim pek fazla bir şey yok. Dersler konusunda
Çağla’ya çok zorlayıcı olmadım. Çalışmayı sevmiyor. O konuda küçükken daha
fazla zorlasaydım belki daha disiplinli olur muydu diyorum. Ama hemen geçiyor
bu duygum J. Çağla benim için olağan üstü bir çocuk. 12 yaşındayken
geçirdiği hastalık, koma süreci, çıkışı, bunlarla baş edişi ki hala
uğraşıyor(uz). Bana tekrar onunla olma şansı verildi. Çağla’ya ilişkin
keşkelerim fazla yok bu nedenle. “iyi ki yapmışım” dediğim şeyler var tabii ki.
Yüzmeye/spora yönlendirmem ve bu konuda ısrarcı olmam. Pek çok açıdan
disiplinli olmam. Şımarmaya hakkı olmadı. Ona hep ayrı bir birey olarak
davranmam“iyi ki yapmışım” dediklerim.
Vurucu soruya kaldığımız yerden devam edelim. Eee ergenlik
halleri nasıl gidiyor J
Kendi ergenliğini hatırlıyor musun? Zamanla neler değişmiş?
Ergenlik gerçekten zor. Çok dalgalı bir dönem. Tanıdığın
çocuk gidiyor bambaşka bir insan geliyor bazen karşına. Benim endişelerim daha
uzun vadeli, işte dersleri iyi olmazsa nasıl okuyacak, nasıl iş bulacak, vb.
mutlu olacak mı, bu kararsız, edilgen ruh halinden nasıl, ne zaman çıkacak gibi.
Ama onun için hayat daha kısa, günlük iniş-çıkışlar. Pek ritim yakalamıyoruz.
Çatışmalar oluyor haliyle. Onun bu süreci kazasız belasız atlatmasını
bekliyorum. Tabii beklemek çok kolay değil. Bazen çatlayacak gibi oluyorum.
Bazen Çağla’nın üzerine atlayıp dövesim geliyor. Didişerek dövüşerek, bazen de
gülüşerek idare ediyoruz şimdilik. Biz daha başlangıcındayız. Zaman neler
getirecek bilemiyorum henüz J.
Kendi ergenliğimi hatırlıyorum ama karşılaştıramıyorum
kendimi Çağla’yla. Benim aile ortamım çok farklıydı, daha otoriterdi. Akıllı
telefon vb. sosyal iletişim kanalları daha farklıydı. Ben daha arıza bir
çocuktum. Çağla daha normal gibi geliyor sanki. Değişen bir şey yok aslında.
Yöntemler, yollar değişse de aynı bağımsızlık savaşı, aynı kafa karışıklığı.
Çağla’nın kafası benden daha karışık.
Annelik konusunda başvuru kaynağın/akıl danıştığın
birileri oldu mu?
Belirli bir kişi olmadı. Okudum. Ablam psikologdur,
onunla konuşurum bazen. Zaten genel olarak psikolojiye çok meraklı olduğum için
yıllar içinde birikimim vardı. Onun üzerine daha okudum. Çevreden gözlemledim. Büyümüşlere,
nasıl büyüdüklerine baktım. Hem büyüklerden hem yaşıtlardan hem de küçüklerden
öğrendim. Seninle de konuşuruz bazen. Farklı bakış açıları iyi geliyor. Ve en
önemlisi içgüdülerime hep güvendim. Annelikte bence içgüdü önemli. Bir şey size
ters geliyorsa terstir. Doğruysa doğrudur. Çok iyi bir bilgi veya yaklaşım
ortaya koymadıkça başkası bunu benim için zor değiştirir.
Anne adaylarına ve benim gibi taze annelere neler tavsiye
edersin?
Annelik sürekli bir endişe ve doğruyu arama hali. Bunun
bebekle birlikte geçirdikleri zamanı kaplamasına izin vermesinler. Benim
genelde yeni nesil annelerde gördüğüm o. Hep bir mükemmel olma kaygısı var.
Benim şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla öyle bir dünya
yok. Dünya bu haliyle olması gerektiği gibi zaten. Endişe ve
mükemmeliyetçilikle hem çocuğa hem kendilerine zindan etmesinler hayatı. Keyif
alsınlar.
Bir de çocuklarına aşırı tapınma hali dikkatimi çekiyor.
Çocuk işte. Senden olması fazla bir şey değiştirmiyor. Dünyadaki beş milyar
insandan biri. İnsanlar bebelerini çok sevsinler yeter, annelerin zaten işleri
o. Ama işi tapınmaya götürüp bir sürü narsis yetiştirmezlerse sevinirim,
yeterince var çünkü.
Çok teşekkürler.
Asıl ben teşekkür ederim :)
İnsan tecrübeli annelerden bir dolu şey öğreniyor. Tangül'de gördüğüm ve uygulayabilirsem iyi olacak olan "annelik tavsiyesi" de "rahat olmak"...
Ve spora devam (hangi ara başlamıştın ki diyenlere buradan sevgilerimi gönderiyorum)
Yüzücü ana/babanın yüzücü kızı oluyor tabii :)
Kolik yerine ergenlik tercih edildiğine göre ben bu günlerimize şükredeyim :)
* Bir sonraki sohbette sanırım bol maceralı bir tatlış var :)
Asıl ben teşekkür ederim :)
İnsan tecrübeli annelerden bir dolu şey öğreniyor. Tangül'de gördüğüm ve uygulayabilirsem iyi olacak olan "annelik tavsiyesi" de "rahat olmak"...
Ve spora devam (hangi ara başlamıştın ki diyenlere buradan sevgilerimi gönderiyorum)
Yüzücü ana/babanın yüzücü kızı oluyor tabii :)
Kolik yerine ergenlik tercih edildiğine göre ben bu günlerimize şükredeyim :)
* Bir sonraki sohbette sanırım bol maceralı bir tatlış var :)
:) Zevkle okudum Esracım, teşekkürler bu güzel ropörtaj için...
YanıtlaSilTangül hanıma da kolaylıklar diliyorum ergenlik yolunda, umarım kolaycacık atlatırlar :)
Çok sevdim annelik felsefesini ;)
Sağolasın Esen.. yapabilsek bence süper felsefe :)
Silsenin bebişleri de soracağım ama daha dur :))
.Blogunuzu blog keşif etkinliği sayesinde keşfetme fırsatı buldum ve takibe aldım :) bu etkinlik sayesinde birçok güzel blogtan haberdar oluyoruz :) Benim bloğuma da beklerim :D
YanıtlaSilhttp://tasarimkaravani.blogspot.com.tr/
Teşekkürler :)
Sil