İnanılmaz geniş bir başlık attığımın farkındayım ama içimden öyle geldi...
Son zamanlarda bana sorulan bir dolu soru arasından kendimce seçtim ve ortaya şu sonuç çıktı; ne kadar çok şeyi aynı anda hissediyormuşum ben yahu!!
Hani insan bazen sakindir, beklediği bir şey varsa heyecanlı ya da hava güzelse mutludur :)
İşte öyle basit değil-miş hamile kişisinin son haftalarda hissettikleri.
O ilk çift çizgiyi gördüğümde neler hissettiğimi yazmıştım. Ve bu haber nasıl paylaşılır ondan bahsetmiştim.
Sonrasında da durum bir hayli farklılaştı benim/bizim için.
İnsan hep yüreğini ferah tutmaya çalışsa da gerçekten İçgüdüsel Doğum kitabında da dediği gibi "endişeli olmak hamile kadının işidir" :)
Testler, sonuçlar, acabalar, yaşasın yuppiler hep bu geçen zamanın cilveleri.
Dolayısıyla süre yavaş geçiyor derkeeen bir de bakıyorsun 30. haftalara gelmişsin.
Her dönem kendine göre ayrı bir mutluluk kaynağı elbette.
Hele ki 32. haftanın kalbimdeki yeri başka; çünkü izne ayrıldım :)
Yaklaşık 6-7 haftadır yepyeni bir düzen oluşturdum kendime.
Ütü yaptım, kitap okudum, mısır patlattım film seyrettim, yürüyüş yaptım, canım hiç bir şey yapmak istemedi ben de uyudum, bloga yazı ekledim...
Yapmak isteyip de yap(a)madığım bir dolu şey oldu.
Ama fark ettim ki bunun bir sonu yok.
Okumak istediğim ama bitiremediğim kitap listem gibi.
Elife -inş.- kavuşmamızdan önceki son günlerde de bir garip "koyverdim" :)
Annem "şunu da yapalım" dedikçe ben hala "yaparız bir ara" modundayım. O da bana sinir oluyor haliyle.
İzne ilk ayrıldığımda evdeki her işe resmen saldırmıştım; şimdiyse ara ara atarlanmak suretiyle sakinlik moduma geçtim diyebilirim.
1 gün ayakta kalmış ve yorulmuşsam ertesi gün mutlaka ayaklarımı uzatıp keyif yapmaya çalışıyorum.
Madem vaktim var, bugünleri değerlendireyim istiyorum.
Ve en önemlisi de kafam karışık sebze çorbası gibi olmasın; dupduru gireyim diyorum inşallah doğuma.
Bana bu ara en çok "hazır mısın, heyecanlı mısın" diye soruluyor.
Ben de bilmiyorum sanırım bu soruların cevaplarını.
Hazır olup olmadığımı okuduğum kitaplara göre karar veremem; doğum anında anlarım gibi geliyor.
Çünkü teori ve pratik çok farklı olsa gerek... Ben pandamı aldım ama yanıma :)
Heyecanlı mıyım?
Koooocamaaaan dalgalar arasında sörf yapmaya hazırlanan bir sörfçü, çooook yüksek bir tepeden atlayış yapmak üzere olan bir dağcı/kayakçı kadar heyecanlıyım.
Ama...
Kalabalık bir yoldan sakin, sessizce ve kendi adımlarıyla yürümeye çalışan bir kaplumbağa kadar sakinim de.
Hem Momo ne demişti: "Ne kadar yavaş; o kadar hızlı" :)
Kısacası içimde hem davul zurnayla halay çeken bir ekip hem de beni uyutacak kadar tatlı bir ninni var.
Bu ruh hali dengesiz değil mi, bilmiyorum. En azından halay çeken ekibi çok kimseye göstermediğimden olsa gerek genel kanaat benim "bekleme modu"nda olduğum yönünde :)
Bir de insanlar söylerdi ama ben başıma asla gelmez zannederdim çok yanılmışım; ne kadar uzak/alakasız insan varsa "sen daha doğurmadın mı" diyor :) Yakınımdaki insanların beni merak etmesi hem normal hem de insana kendini iyi hissettiriyor ama şu uzaktaki meraklılar..
"Bir dolu şeyi aynı anda hissediyorum" demeye çalıştığım bu yazıda da lafı dolandırdıkça dolandırdım.
Yine bir "hakkımızda hayırlısı olsun" ile lafı bağlayıp süper eğlenceli kitabıma döneyim; o da bir sonraki yazının konusu olsun...
Elif'i düşününce terazinin tüm dengesi değişiyor; sımsıcak bir güneş doğuyor içimi ısıtıyor.
İnşallah sağlıkla kucağımıza alırız bu tatlı güneşi :)
Sahi, sevgili hamiş dostlar, siz neler hissediyorsunuz?
Ya da sevgili anneler, siz neler hissetmiştiniz?
Devamını oku »
Son zamanlarda bana sorulan bir dolu soru arasından kendimce seçtim ve ortaya şu sonuç çıktı; ne kadar çok şeyi aynı anda hissediyormuşum ben yahu!!
Hani insan bazen sakindir, beklediği bir şey varsa heyecanlı ya da hava güzelse mutludur :)
İşte öyle basit değil-miş hamile kişisinin son haftalarda hissettikleri.
O ilk çift çizgiyi gördüğümde neler hissettiğimi yazmıştım. Ve bu haber nasıl paylaşılır ondan bahsetmiştim.
Sonrasında da durum bir hayli farklılaştı benim/bizim için.
İnsan hep yüreğini ferah tutmaya çalışsa da gerçekten İçgüdüsel Doğum kitabında da dediği gibi "endişeli olmak hamile kadının işidir" :)
Testler, sonuçlar, acabalar, yaşasın yuppiler hep bu geçen zamanın cilveleri.
Dolayısıyla süre yavaş geçiyor derkeeen bir de bakıyorsun 30. haftalara gelmişsin.
Her dönem kendine göre ayrı bir mutluluk kaynağı elbette.
Hele ki 32. haftanın kalbimdeki yeri başka; çünkü izne ayrıldım :)
Yaklaşık 6-7 haftadır yepyeni bir düzen oluşturdum kendime.
Ütü yaptım, kitap okudum, mısır patlattım film seyrettim, yürüyüş yaptım, canım hiç bir şey yapmak istemedi ben de uyudum, bloga yazı ekledim...
Yapmak isteyip de yap(a)madığım bir dolu şey oldu.
Ama fark ettim ki bunun bir sonu yok.
Okumak istediğim ama bitiremediğim kitap listem gibi.
Elife -inş.- kavuşmamızdan önceki son günlerde de bir garip "koyverdim" :)
Annem "şunu da yapalım" dedikçe ben hala "yaparız bir ara" modundayım. O da bana sinir oluyor haliyle.
İzne ilk ayrıldığımda evdeki her işe resmen saldırmıştım; şimdiyse ara ara atarlanmak suretiyle sakinlik moduma geçtim diyebilirim.
1 gün ayakta kalmış ve yorulmuşsam ertesi gün mutlaka ayaklarımı uzatıp keyif yapmaya çalışıyorum.
Madem vaktim var, bugünleri değerlendireyim istiyorum.
Ve en önemlisi de kafam karışık sebze çorbası gibi olmasın; dupduru gireyim diyorum inşallah doğuma.
Bana bu ara en çok "hazır mısın, heyecanlı mısın" diye soruluyor.
Ben de bilmiyorum sanırım bu soruların cevaplarını.
Hazır olup olmadığımı okuduğum kitaplara göre karar veremem; doğum anında anlarım gibi geliyor.
Çünkü teori ve pratik çok farklı olsa gerek... Ben pandamı aldım ama yanıma :)
Heyecanlı mıyım?
Koooocamaaaan dalgalar arasında sörf yapmaya hazırlanan bir sörfçü, çooook yüksek bir tepeden atlayış yapmak üzere olan bir dağcı/kayakçı kadar heyecanlıyım.
Kaynak: burada |
Kalabalık bir yoldan sakin, sessizce ve kendi adımlarıyla yürümeye çalışan bir kaplumbağa kadar sakinim de.
Hem Momo ne demişti: "Ne kadar yavaş; o kadar hızlı" :)
Kısacası içimde hem davul zurnayla halay çeken bir ekip hem de beni uyutacak kadar tatlı bir ninni var.
Bu ruh hali dengesiz değil mi, bilmiyorum. En azından halay çeken ekibi çok kimseye göstermediğimden olsa gerek genel kanaat benim "bekleme modu"nda olduğum yönünde :)
Bir de insanlar söylerdi ama ben başıma asla gelmez zannederdim çok yanılmışım; ne kadar uzak/alakasız insan varsa "sen daha doğurmadın mı" diyor :) Yakınımdaki insanların beni merak etmesi hem normal hem de insana kendini iyi hissettiriyor ama şu uzaktaki meraklılar..
"Bir dolu şeyi aynı anda hissediyorum" demeye çalıştığım bu yazıda da lafı dolandırdıkça dolandırdım.
Yine bir "hakkımızda hayırlısı olsun" ile lafı bağlayıp süper eğlenceli kitabıma döneyim; o da bir sonraki yazının konusu olsun...
Elif'i düşününce terazinin tüm dengesi değişiyor; sımsıcak bir güneş doğuyor içimi ısıtıyor.
İnşallah sağlıkla kucağımıza alırız bu tatlı güneşi :)
Kaynak: burada |
Ya da sevgili anneler, siz neler hissetmiştiniz?