Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




17 Haziran 2013 Pazartesi

Sürprizler, Röportajlar ve Kitaplar :)

Önümüzdeki günlerde blogda sürprizler, röportajlar ve hediye kitaplar olacak.
Bunun "tatlı telaşı" içerisindeyiz desem yeridir :)
"Kitap işleri" ile uğraşan bir ekip var şimdilik aklımızda ama zamanla bu bölüme ne gibi eklemeler yaparız, açıkçası bilmiyoruz.
 Bloglarda çekiliş neticesinde çeşitli etkinlikler/hediyeleşmeler oluyor, insanlar gönüllerinden ne geçerse paylaşıyorlar.
Biz de burada belli zamanlarda çekilişler düzenlemek ve sevdiklerimizi paylaşmak istedik.
Bu paylaşım da "1 kitap 1 mektup" olacak-şimdilik-
Detayları da sonraya saklayalım yoksa sürprizler bozulacak :)

Kaynak: burada

Devamını oku »

16 Haziran 2013 Pazar

Bilkentte Film Müzikleri Konseri :)

Buika konseri dolayısıyla bahsetmişim biraz müzikle olan "inanılmaz" ilişkimden.
Konserlerde -ne yapayım- biraz sıkılsam da yine de konu "film müzikleri" olunca kendimizi Bilkentte bulduk.
Benim müziği izleyememe gibi bir özrüm olduğu bir kere daha onaylandı.
Konserin, dinleyebildiğim kadarı gerçekten hoştu/keyifliydi.


Ancak ben müziği fonda dinlemekten hoşlanıyorum sanırım. Eğer sahnede opera/bale yoksa yalın bir müzikle sıkılabiliyorum.
Bilkentteki Odeon sahnesine daha önce gitmemiştim. Yarı açık havanın hafif rüzgarlı etkisiyle uyuduğum yerlerde soğuk ile uyandım.
Sanmayın ki konser kötüydü; tam tersine gayet güzeldi.
Vurmalı çalgıların olmasını da destekliyorum, insanı kendine getiriyor:)

Programda:
-Indiana Jones
- Mısır Prensi
- Titanic
- Star Wars
- Misyon
- Gladyatör
- Frantic
- E.T.
- Superman
- Bir Geyşa'nın Anıları
- Evita
- Görevimiz: Tehlike
- Schindler'in Listesi
- 007 James Bond
- Cennet Sineması
- Karayip Korsanları vardı.

Emeği geçen tüm çalışanlara/üfleyenlere/vurmalılara herkese teşekkürler
Toplamda 2,5 saat süren konserden bazı videolar da vardı ancak ben sayfaya yükleyemedim, bir hata oluştu..
Ancak youtube'dan "Görevimiz Tehlike" müziği ekleyebildim :)


Bilkent Odeon'u merak edenler için;
27 Haziran perşembe günü La Boheme
4 Temmuz perşembe günü "6. Türkiye Klasik Gitar Buluşması Açılış Konseri" olduğunu da duyurayım.

*Bugün kendimi yazmaya verdim, fark etmişsinizdir. Aklımda bir dolu konu vardı paylaşmak istediğim ve vaktim de varken, hazır bilgisayar da bana kalmışken  fırsatı kaçırmayayım dedim :)

HERKESE MUTLU HAFTA SONLARI, KEYİFLİ GÜNLER :)






Devamını oku »

Misafir İlişkileri ve Biz :)

Daha önce bahsetmiştim sanırım, her tür misafirden hoşlanmıyorum.
Sadece yanında "kendim" olabildiklerimi seviyorum :)
Bunun ayrımı elbette çok kolay olmasa da bayramlardaki "zoraki" muhabbetlerden hoşlanmadığımı, sıcak arkadaş sohbetlerine her daim -uyuyakalmazsam- açık olduğumu söyleyebilirim.
Evet, uyuyakalmışlığım var itiraf ediyorum ama film gerçekten sıkıcıydı :)
Benim film izlerken uyuyakalmam için filmin sıkıcı olmasına gerek olmadığını yakın çevrem bildiğinden buraya da yalan yazmaya gerek yok :)
Neyse şimdi konumuz filmler değil de misafirler.
Aslında en başta şu ayrımı bile yapabiliriz; bazı insanlar evimize geldiğinde onları "misafir" gibi görmeyiz ve mutfakta bize yardım ettiklerinde, salonda uzandıklarında gerilmeyiz hatta tam tersi mutlu oluruz :)
Geçen gün evimize arkadaşlarımız geldi; yedik, içtik, sohbet ettik ve fark ettim ki ben hiç gerilmedim :)
Hatta evimizin rekoruna giren bir minik de oldu; henüz maş. 3 aylık haliyle, "en küçük misafirimiz" dedik ona da :)
Eşim A. bana göre biraz daha "yurdum insanı", hemen herkesle anlaşamasa bile rahatça konuşabiliyor, güzel bir şey. Ben tutuluyorum çünkü. Bir de sevmediğim ortamsa hiç konuşmuyorum, ağzımdan hiçbir sözcük dökülmüyor, ne yapayım.
Lokum'a boş yere "yabani"liğinden ötürü bana benziyor demiyorum :)
Bir de misafirlikte ısrardan, yapmacık tavırlardan, ayakkabı ile içeri girilmesinden, sigara içme taleplerinden hoşlanmıyorum.
Hediye gelmişse hemen "lütfen seveceğim bir şey olsun" diye dua ediyorum; maddiyatı ne olursa olsun sevmediğim bir şeyse pakedi açınca şöyle diyorum çünkü; "Aaa...bu...tam...hmmm...değişik tabi..güzel aslında... düşünmeniz yeter..." gibi saçmalıyorum.
İpucu: Hediyeyi görür görmez nerede kullanırım/ne yaparım vb. cümleler kuruyorsam o hediyeyi çoktan sevmiş, bağrıma basmışımdır :)
Arada soruyorum ama pek üzerinize alınmıyorsunuz sanki sessiz okuyucularım :)
Siz nasılsınız misafirlerle, hemen hepsiyle anlaşabileniniz var mı???


İkramlar bahane, sohbet şahane diyorum :)
Devamını oku »

Ödünç Kitap İşleri :)

Her kitabın yazılışından ayrı olarak sizde bir hikayesi vardır; kimini sahafta tesadüfen bulup alırsınız, kimi hediye gelmiştir, kimi de ödünç verilmiştir.(daha da uzar bu hikayeler tabii)
Ancak ödünç alınan kitapların listesi olmadığından -benim gibi- unutkan biriyseniz ne okuduğunuzu çabucak unutursunuz.
Kütüphaneden alınan kitaplarım için bir listem var neyse ki :)
Arkadaşlarıma ödünç verdiğim ve geri gelmeyen kitaplardan sonra kendimce profil çıkartıyorum kitap verirken. Ki bunu çok yapamadığımı buradaki  yazıda okumuştuk ama olsun.
Bir de ben kitabını geri isteyemeyenlerdenim. Utanıyorum sanki kötü bir şeymiş gibi.
"Okumuş olsa verirdi" diyebiliyorum sadece.
Bu iş de tek taraflı değil elbette; bana da ödünç verilen kitaplar oluyor-ben istemesem de-
İşte o zaman kitabı almayıp hemen geri mi versem "zaten şu an okuduğum kitaplar var, sıraya koyarım  ben bu kitabı ama yakında bitmeyebilir" mi desem, ne desem şaşırıyorum.
Altı üstü 1 kitap belki, ama değil.
Yani benim için değil :)
Bu durumu yaşayan başkaları da olabilir diye düşünerek birkaç not eklemek istedim:
- Ödünç alınan kitap "bir gün mutlaka" geri verilmelidir.
- Ödünç alınan kitaplara kendi kitaplarımızdan da daha hassas yaklaşmalıyız bence, çantası benim gibi "cevat kelle" modunda olanlar; kitabın üzerine su dökülmesine, eğilip bükülmesine karşı dikkatli olun. Ben yaptım,siz yapmayın :)
- Ödünç alınan kitapların da 1 hikayesi olduğu unutulmamalı; başına bir şey gelirse yenisini alırım dememeliyiz sanki. Belki içinde özel notlar vardır..

Çok mu stres yapıyorum acaba diye düşünüyorum bazen. "Kitabı ödünç alma da verme de bu dertten kurtul" demem, diyemem..
Çünkü ne olursa olsun gerçekten "hayat" da "kitaplar" da paylaşınca güzel oluyor, sonra da şöyle bir görüntü oluşuyor :
Kaynak: burada
* Benden ödünç kitap alıp da bu yazıyı okuyanlar; lütfen korkmayın, sadece kitabıma iyi davranın, arada halini hatrını sorun, gezmesi bitince de evine kavuşturun :)

HERKESE (KARARLI) KİTAP OKUMALAR, SAYFALAR ARASINDA KEYİFLİ VAKİTLER DİLERİM :)
Devamını oku »

Evde Olmak ve Kararsız Kalmak

Evde olmayı ve evde vakit geçirmeyi seviyorum.
Bize bazılarının "terlik ailesi" demesine gülümseyerek yaklaşıyor, hafta sonu gelse de evde kalsak demekten kendimizi alamıyoruz.
Aslında gezmeyi de bir o kadar sevdiğimizi söyleyebilirim ama evin hali bir başka :)
Her hafta sonu ayakları uzatmalık vakitler kalmayabiliyor.
Peki bu güzel vakit kalınca ne oluyor?
Ya kafam karışıyor ya da kararsız kalıyorum :)
Temizliğe mi vakit ayırsaydım ya da yemek mi yapsaydım ama ben kitap okumak istiyordum gibi bir üçgenin uzatılmış köşelerinde savrulurken buluyorum kendimi. (matematiği iyi olup da "üçgen" konusunda yanlış söz söylediğimi düşünen olabilir :)
İşte o yüzden insanlar üşenmemişler ve "zaman yönetimi" gibi bir kavram çıkarmışlar ve içini doldurmuşlar. Ama sanki bir yerleri atlamışlar: Bir şeyi yaparken başka bir şeyi yapmadığından duyulan pişmanlık.
Bir de hayat her zaman-hatta çoğu zaman- kalıplara girmiyor ki...
Canım aynı anda hem yazı yazıp hem kitap okuyup hem de kitap eklerine dalmak isterken ütü masasında birikenleri görünce "hadi hepsini sırayla yapalım" düzlemi bana uymuyor.
Evde kalmanın benim için bu handikabı dışında başka bir olumsuz tarafı yok.
Ne yaparsam yapayım; "aklından balıklar geçen kedi" gibi oluyorum :)
Lokum :)

Şimdi ben buraya yazı yazarken "akşama ne pişirsem" demiyorum çünkü dünden kalanları ısıtacağımı biliyorum :)

Evde kalınca "ne yapacağını şaşıranlar"; nerdesiniz???
Devamını oku »

Pratik Tarifler: Fırında Kaşarlı Mantar :)

Daha önce muhtemelen bahsetmişimdir, mutfağımızda "şef" yok; o yüzden de pratik tarifler gün kurtarıcı olabiliyor.
Bunlardan biri de "fırında kaşarlı mantar".
Eminim birçoğunuz -mantar seviyorsanız- zaten yapıyorsunuzdur, benimkisi sadece hatırlatma:
"Fırında Kaşarlı Mantar" birçok ana yemeğe eşlik etmekten mutluluk duyuyor :)
Ben nasıl yapıyorum?
Malzemelerim:
1 paket mantar (400gr.)
Biraz kaşar peyniri
Biraz tereyağı
Hazırlanma/Fırınlama:
-Mantarları saplarını çıkararak güzelce yıkadıktan sonra fırına uygun bir tepsiye diziyoruz. Üstlerine az biraz tereyağı koyduktan sonra fırına sürüyoruz.(yaklaşık 10-15 dakika, 160derece)

-Tereyağı eridikten sonra kaşar peynirini mantarların içi boş kısımlarına koyuyoruz ve yeniden fırına veriyoruz.(10 dak.)

Sonrasında da afiyetle yiyoruz :)
Kavun içi mantar :)
Tek başına yendiğinde de lezzetli ancak ağır kaçabilir. Eşlikçileri:
- Fırında balık
- Fırında patates
- Yeşili bol salata olabilir.
Ben yemekleri karştırarak yiyenlerden olduğumdan benim için kavuniçi bile çok uygun :)
*Daha detaylı bir tarif okumak isterseniz buaraya bakabilirsiniz

HERKESE LEZZETLİ, SAĞLIKLI,KEYİFLİ HAFTA SONLARI :)

Devamını oku »