Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




20 Haziran 2013 Perşembe

Kitap Alışverişleri

Her ne kadar bir dönem excel kullanmış olsam da şu an sadece internette gezerken denk geldiğim ve okumak istediğim kitapların kapak fotoğraflarını kopyaladığım bir dosyam var.
Liste uzadıkça uzayabiliyor.
Bazen hemen oracıkta bir kitapçıda sarılıyorum kitaba; kaybetmek istemiyorum.
Bazen de dosyadan seçtiklerimden elemeler yapıp internetteki indirimleri bekliyorum/takip ediyorum.
İnsanların kitap okumama bahaneleri olarak "kitaplar çok pahalı" demesini bir o kadar haklı ancak garip bulsam da (özellikle de sigaraya para ayırabilen kesim...) ülkemizde kitaplara erişim için yalnızca "satın alma" seçeneğinin olmadığını görmek de güzel.
Bunlardan en önemlisi elbette ki kütüphaneler.
Keşke daha da yaygınlaşsalar ve özellikle hafta sonları da açık olabilseler :) (evet bu konuda biraz dertliyim)
Daha önceki yazılarımın birinde kitap ödünç verme işlerinin kimi zaman karmaşık olabileceğinden bahsetmiştim ancak paylaşmanın güzelliği de bir başka boyuttu.(hala ödünç verdiğim kitabımı getirmeyen ve benim de ses çıkaramadığım arkadaşım; umarım kitabıma iyi bakıyorsundur..)
Ancak bugünlerde yeni bir şey duydum.
Bir arkadaşım okuduğu -neredeyse- tüm kitapları okuması bittikten sonra bir başkasına hediye ediyormuş...
Kendimi düşündüm, sorguladım, tarttım biçtim.
Kitap hediye etmeyi çok sevsem de kendi kitabımı paylaşmak konusunda o kadar geniş olamayacağımı kabullendim.
Ancak yine de bu fikir çok hoşuma gitti.
Kitap fiyatlarının yüksekliğinden yakınmak yerine kitapları değiş-tokuş yöntemiyle okumak da bir tercih olabilir. (bir nevi sosyal kütüphane)
         Bu arada unutmadan korsan kitaplarla ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Hayatım boyunca 1 defa (üniversitedeyken) korsan kitap aldım ancak utancımdan kitabı okuyamamıştım; çünkü arka kapakta yazarın fotoğrafı vardı :) Kitabın "korsan"ına karşı olsam da insanların şartları denkleştirip kitap okumalarına karşı değilim. Sadece keşke kütüphanelerimiz daha güncel kitaplarla dolup taşsa ve gerçekten maddi şartlardan ötürü kitaba kaynak ayıramayan ancak içinde kitap okuma aşkı olan herkes gönül rahatlığıyla kitaplarla buluşabilse. Çünkü biliyorum ki suçlamak bu durumda en kolayı olacak. Zor olanı çözüm üretmek ve sürece ortak olmak olacak-sanırım- Bir taraftan yıllarını, gecesini gündüzünü, elini, kalemini, gözünü, her şeyini kitaplarını yazmaya/çizmeye ayıran yazarlar/çizerler var. Olay, tek taraflı değil elbette..
           Kitap alışverişlerinde 1 kitabı alırken gözümüzün kaldığı diğer kitap için "bir sonraki sefere" diyebilmek her zaman kolay olmadığından, benim -zaman zaman- kullandığım yöntem:
- Kitap eleştiri yazıları/kitap ekleri okuyarak bir liste oluşturmak
- Kitap almak istediğim zaman kendime bir limit koymak
- Edinebileceğim kitapları kütüphaneden temin etmek
- İngilizce olup da anlayabileceğimi düşündüğüm kitapları yurt dışına giden arkadaşlardan sipariş vermek :)

          Kitap alışverişleri benim için hem heyecanlı hem de buruk olmuştur. İnsanoğlu, sanırım doyumsuz bir varlık olduğundan "sahip olunan"a değil de "elde edemediğimiz"e odaklanma var biraz içimizde :)
Aklımdan geçenler ve yazdıklarım arasında biraz uçurum var ama umarım kimseyi incitmeden(özellikle korsan kitap konusunda) birkaç satır paylaşabilmişimdir.
Çünkü ben şu an tam da bu dünyada olmak istiyorum;

Kaynak: google

HERKESE "OLMAK İSTEDİĞİ YER"DE MUTLU GÜNLER :)

Devamını oku »

19 Haziran 2013 Çarşamba

Denizi Düşleyen Prenses :)

Bir çocuk kitabından bahsetmeyecek olsaydım sanırım başlıktaki "prenses" ben olurdum; denizi düşlediğim için..
Ankara'nın sevmediğim birçok özelliğinin yanında denize en az 4-5 saat uzaklıkta olması da sayılabilir.
O yüzden, sıklıkla ben de denizi düşlerim.
Deniz hasretiyle tutuştuğumdan olsa gerek,1 sene önce okuduğum bu kitap günlerdir yine masamdaydı.
Kaynak: burada
"Dağlardaki şatoda, bir prenses hiç görmemiş olsa da denizi düşlüyordu her gece."
Kitabın adı "denizi düşleyen prenses" olmasına rağmen bir de "dağları düşleyen prenses" var.
Her ikisi de kendilerinde olmayanı düşlüyorlar; biri denizi diğeri dağları.
"Denizi düşleyen prenses" Serena ve "Dağları düşleyen prenses" Federica babalarına karşı çıkarak şatolarından ayrılıp düşlerinin peşinden gitmeye karar verirler ve atlarına atlayıp yola koyulurlar.
Serena, mutluluğu yalnızca denizde bulacağından emindir.
Issız bir çölden geçerken (kalabalık çöl gören var mı acaba :) konuşan kaktüsün yanında karşılaşırlar.
İkisi de gerçekten birbirine çok benzemektedir. Ya da kitaptaki  haliyle:
"Durdular, büyük bir şaşkınlıkla, uzun uzun birbirlerine baktılar: Federica ve Serena birbirlerine çok benziyorlardı, hatta aynı gibiydiler. Yani tam olarak aynı,aynı,aynı değildirler. Ama yine de aynı,aynı, aynıydılar." :)
Kaynak: burada
Düşlerinin peşinden gitmek konusunda yaptıkları ve başlarına neler geldiğini özellikle yazmak istemiyorum; okumak isteyenlere kitabın tadını kaçırmamak için.
Ancak arkadaşları olan alpyıldızı ve denizyıldızınından bahsetmemek olmaz. Her ikisi de Serena ve Federica için oldukça özel ve kıymetli; çünkü onların en yakın arkadaşları. Ancak yolculuk boyunca yanlarında değillerdi. Peki sizce onları özlediler mi?
İşte bu sorunun cevabını konuşan kaktüs-papağan veriyor:
"Mutluluk, sevgili prensesler, ne denizde ne dağlarda ne başka bir yerde... Mutluluk bizi seven ve bizim de onları sevdiğimiz arkadaşlara sahip olmaktır. Sihirli suyun size söylemek istediği bu. KRAA KRAA KUİK KUİK! KREE KREE KUİK KUİK" :)

Mutluluğu bence hepimiz başka başka yerlerde arıyoruz.
Ben de denizlerde arıyormuşum mesela :)
Hani bazen tam da "olmamız gereken yer"deyizdir...
Bunu yaşamadan bilemeyiz,
Ancak "düş"ler olmadan da olmuyor sanki :)

*Can Yayınları tarafından yayımlanan kitabın resimleri ara ara yazıların önüne geçmiş, dersem abartmış olmam sanırım.
* Kitapla ilgili BDK Banu ne düşünmüş, neler yazmış okumak isteyebilirsiniz.
** Künye yazmayı hep unutuyordum; şimdi unutmadan ekleyeyim:
Künye:Denizi Düşleyen Prenses
Özgün Adı: La Principessa Che Sognava Il Mare
Yazan:Stefano Bordiglioni
Resimleyen: Octavia Monaco
Çeviren: Tülin Sadıkoğlu
Yaş grubu: 6+
Can Çocuk, 2012, karton kapak, 45 sayfa
Devamını oku »

18 Haziran 2013 Salı

"1 Kitap 1 Mektup" Etkinliğinde İlk Konuğumuz: "Hint Cevizi" :) & Sakar Cadı Vini ile Tanışma Fırsatı :)

Dünkü yazımızda  yepyeni bir projeden ve sürprizlerden bahsetmiştik.
"1 Kitap 1 Mektup" etkinliği de onlardan biri.
Biz bu proje için çok heyecanlıyız; özellikle de ben. 
Sevdiğimiz, beğendiğimiz, paylaşmak istediğimiz konuları/konukları sizlerle de tanıştıralım istedik.
İlk konuğumuz da "Kitap Günlüğü" tutan, kitaplar ama özellikle de çocuk kitaplarıyla ilgili eleştiri yazıları yazan bir blog; sevgili Hint Cevizi.
İnternet dünyasında insan kiminle ne zaman/nasıl tanıştığını hatırlamayabiliyor. Ancak bir sitenin/blogun sizi yakaladığını ilk anda fark ediyorsunuz.
Lafı fazla uzatmadan sevgili "Hint Cevizi" ile yaptığımız röportajı okumanızı öneriyorum :)
Kaynak: burada

İnternet kocaman bir dünya ve ben bu dünyada seninle karşılaştığım için çok mutluyum. Kitaplarla ilgili yazılar yazan siteler/bloglar çoğaldı. Ancak senin paylaşımlarında kısa, öz ve samimi bir hava var. Çocuk kitaplarını severek okuduğunu yazılarından çok net görebiliyoruz;Okuduğun kitaplarla ilgili eleştiri yazıları yazma ve bunu bir blogda paylaşma fikri nasıl ortaya çıktı?
Blog fikri bir gün evdeki kitaplarımı düzene sokarken şu kitap ne kadar güzeldi veya şunu bir türlü sevememiştim gibi ayırıp bir okuma listesi yapmaya karar verişimle ortaya çıktı aslında.
Böyle bir yol izlerken bir blogda toplamam daha düzenli olur diye düşünüdüm, böylece kitaplarımı tekrar okuyup düşüncelerimi yazmaya başladım ve çocuklar ile benim gibi kendileri için kitap araştıran arkadaşlarıma az da olsa bir fikir vermesi açısından yazmaya devam ettim.
Sonuçta okuyup beğendiğim kitapları hem kendi adıma arşivliyorum hem de meraklılarıyla paylaşıyorum.

Kitaplığında kaç kitap var, sayısını biliyor musun?
Sayılarını henüz bilmiyorum ama giderek artmaya devam ediyor :)

Kütüphaneden kitap ödünç alıyor musun? Yoksa kitapları satın almayı mı tercih ediyorsun?
Ben kütüphane ortamını çok çok seven biriyim fırsat buldukça kitapları ödünç alsam da
çok sevdiğim kitaplara istediğim an ulaşabilmek için genelde satın almayı tercih ediyorum veya hediye geliyor.

Kitap okurken notlar alır mısın? Çünkü kütüphaneden alınan kitaplara çok daha hassas davranmak gerekiyor. Bu durum beni bazen strese sokabiliyor, aman kitaba bir şey olmasın diye :)
Evet bir de kütüphaneden alınca iki kat özen göstermek gerekiyor ki ben bu konuda biraz takıntılıyım. Kitap okurken bazı cümlelerin altını çizmeyi yada sayfaların sağına soluna notlar almayı sevmiyorum. Not çıkarmak için minik bir defterim var, sadece okurken değil kafama estiğinde not almak için hep yanımda gezdiriyorum.

Çocuk kitaplarına olan ilgin nereden geliyor? Özel bir sebebi var mı?
Küçüklüğümden itibaren kitaplara olan ilgim hala bana çocuk kitapları hediye eden ailem sayesinde gelişti diyebilirim :) Çocuk kitaplarını hem kendim okurken mutlu oluyorum, bol bol gülümsüyorum hem de çocuklara okurken onların gözlerindeki merak ve heyecanı görmeyi seviyorum.

Yazdığın kitaplardan çok daha fazla kitap okuduğunu tahmin ediyorum.  Hakkında yazı yazacağın kitabı neye göre belirliyorsun? Kendince koyduğun kıstas var mı?
Blogda paylaştığım kitapları da belli bir plana göre okuyup yazmıyorum, bir okuma listem var fakat okunacak kitapların sırası neredeyse sürekli değişiyor :)
Beni çok mutlu eden kitaplar keşfettiysem hemen yazmak istiyorum, ama iş zar zor bitirdiğim kitaplara gelince onlar hakkında yazmak içimden pek gelmiyor ve bütün okuduğum kitapları eklemiyorum.

Hoşlanmadığın bir kitapla ilgili de yazıların olduğunu gördüm. Bu yazıları hazırlarken bir çekincen oluyor mu?
Hoşlanmadığım kitaplara çok yer vermemeye çalışıyorum çünkü yazdığım zaman iyi şeyler yazmayacağımı biliyorum. Herkesin zevkleri bir olamaz bu yüzden de herhangi bir olumsuz ön yargı oluşturmak istemiyorum. 

Bilim kitapları ile ilgili çokça kitap yazısına rastladım. Sanırım tarihe, özellikle de Mısır tarihine ve kültürüne de özel bir ilgin var. Çocukların bilimi, tarihi ders kitaplarından değil de hikayeleştirilmiş ya da “eğlenceli bilgi” olarak sunulmuş kitaplardan daha keyif alarak öğreneceklerini düşünüyor musun?
Medeniyetler tarihi denilince akan sular duruyor benim için :)
Elbette bilgiyi eğlence ile sunan kitaplardan yanayım, bu kanıya varmamda gözlemlerimin ve kendi deneyimlerimin payı büyük.
Kim keyifli ve eğlenceli bilgi içeren kitaplar varken basmakalıp ders kitaplarını son noktasına kadar ilgiyle okuyabilir ki?

Kitap okuma ile ilgili belli bir rutinin var mı? Okuma köşesi, saati, yanında çay/kahve gibi.
Kış aylarında salep ve sıcak çikolata diğer zamanlarda ise bitki çayları eşliğinde kitap okumaktan hoşlanıyorum. 
Kaynak:Delianne.com.
Foroğrafla ilgili 1 hikaye: http://2balik1kedi.blogspot.com/2013/03/bir-fotograf-ve-hikayesi.html
Oğluna kaçıncı aydan itibaren kitap okumaya başladın?
Dördüncü aydan itibaren düzenli bir şekilde okumaya başladım. 

Oğlunla birlikte en çok hangi kitapları okumayı tercih ediyorsunuz?
Bol renkli, kocaman resimli ve az yazılı kitaplar favorilerimiz bunlara en güzel örnek olarak Aç Tırtıl'ı söyleyebilirim, bu tür kitapların yanında bir de interaktif kitaplar girdi hayatımıza.

Kitap okumak ve okuduğun kitaplar hakkında fikirlerini paylaşmak çok güzel bir duygu. Peki, sen kitap yazmayı düşünüyor musun?
Şimdilik böyle bir düşüncem yok.

Issız bir ada olmasına gerek kalmadan soracağım bu soruyu; kitapların hepsi birbirinden keyifli&öğretici&yol gösterici oluyor ancak bazıları hafızalardan pek silinmiyor. Senin için, hem mutluluk veren hem de 
unutulmaz olan kitaplar hangileri?
İlk olarak "Sakar Cadı Vini" ve "Mızmız Mırnav" serilerini acayip seviyorum. bunların yanında "Başka Bir Anne", eşimin hediyesi olan "Here Comes the Bride" ve "The Rabbit Problem" de benim için özel olan çocuk kitaplarından bazıları.

Kitaplar hakkında yazılar yazan pek çok dergi/site/blog var. Sen hangilerini takip ediyorsun?
Takip ettiğim çok sayıda mecra var ama ilk aklıma gelenler; Radikal Kitap eki, İyi Kitap (http://iyikitap.net/), Bir Kitap Lütfen! (http://www.birkitaplutfen.com/), Kitedit (http://kitapedebiyatelestirileri.blogspot.com/) ve Bir Paragraf (http://birparagraf.com/).

Okuduğun kitaplardaki bir karakter/masal kahramanı olsaydın hangisi olurdun? Neden?
Hmm bir karakter olsaydım sanırım sakar cadı vini olmak isterdim :) kendime en çok benzettiğim(dağınıklığı vs.) ve en sevdiğim kahraman olduğu için.

Sona saklasam da en çok merak ettiğim cevap; “Hint Cevizi”nin anlamı. Blogunun adı neden “Hint Cevizi”?
Blogumun Hint Cevizi olmasının aslında çok ilginç bir hikayesi yok. Kitap okurken salep içmeye bayılırım hele ki içinde hint cevizi varsa :) Yani "Hint Cevizi" benim hayatıma lezzet katan güzel bir ayrıntı.

Blogunla yeni tanıştım ancak arşiv sayesinde pek çok kitapla tanışma fırsatım oldu. Mini röportajımızla blogumuza konuk olduğun için ayrıca teşekkürler. Keyifli okumalarının ve paylaşımlarının devamını dilerim.
Çocuk kitapları gibi çok güzel bir ortak ilgi alanımız var seninle tanıştığım için mutluyum.
Benim adıma çok zevkliydi esas ben teşekkür ederim :)
                                                                       ***
"1 Kitap 1 Mektup" projesinde sevdiğimiz bir konukla röportaj yapmayı; birlikte seçeceğimiz bir kitabı çekiliş neticesinde hediye etmeyi ve kitabın yanına minik bir mektup ekleyebileceğimizi düşündük.
İlk konuğumuz olduğundan Hint Cevizi'ne,  çekilişle hediye etmek istediğimiz kitabı kendisinin seçmesini istediğimizi belirtsek de Hint Cevizi bu zorlu görevi bize bıraktı :)
Biz de "Sakar Cadı Vini" hayranı olan konuğumuzun "Denizin Altında'ki Vini'ye" sevineceğini düşündük.

Hediye çekilişini daha da keyifli kılmak için katılımcıların(bu yazının altına yorum bırakanların) 
"En sevdiğiniz çocuk kitabı hangisi?" sorusuna da cevap vermelerini istedik.

1 Temmuz 2013 tarihine kadar "En sevdiğiniz çocuk kitabı hangisi" sorusunu yanıtlayarak bu yazının altına yorum bırakanlar arasında yapacağımız çekilişle 1 kişiye "Sakar Cadı Vini- Denizin Altında" kitabını ve 1 mektubu göndereceğiz.
Kitapla ilgili Hint Cevizi'nin yazısını okumak isterseniz buraya bekleriz :)

Kaynak: burada

* Bu çekiliş haberini kendi blogunda/facebook ve twitter hesabında duyurmak zorunlu değil; sadece gönüllüdür :)
**Sevgili Hint Cevizi, son sözümüz sana; iyi ki varsın ve iyi ki yollarımız kesişmiş :)


HERKESE "DENİZİN ALTINDA" SAKAR CADI VİNİ VE KEDİ VİLBUR'LA 
TANIŞMA & SOHBET İMKANI DİLERİM :)
Devamını oku »

17 Haziran 2013 Pazartesi

Sürprizler, Röportajlar ve Kitaplar :)

Önümüzdeki günlerde blogda sürprizler, röportajlar ve hediye kitaplar olacak.
Bunun "tatlı telaşı" içerisindeyiz desem yeridir :)
"Kitap işleri" ile uğraşan bir ekip var şimdilik aklımızda ama zamanla bu bölüme ne gibi eklemeler yaparız, açıkçası bilmiyoruz.
 Bloglarda çekiliş neticesinde çeşitli etkinlikler/hediyeleşmeler oluyor, insanlar gönüllerinden ne geçerse paylaşıyorlar.
Biz de burada belli zamanlarda çekilişler düzenlemek ve sevdiklerimizi paylaşmak istedik.
Bu paylaşım da "1 kitap 1 mektup" olacak-şimdilik-
Detayları da sonraya saklayalım yoksa sürprizler bozulacak :)

Kaynak: burada

Devamını oku »

16 Haziran 2013 Pazar

Bilkentte Film Müzikleri Konseri :)

Buika konseri dolayısıyla bahsetmişim biraz müzikle olan "inanılmaz" ilişkimden.
Konserlerde -ne yapayım- biraz sıkılsam da yine de konu "film müzikleri" olunca kendimizi Bilkentte bulduk.
Benim müziği izleyememe gibi bir özrüm olduğu bir kere daha onaylandı.
Konserin, dinleyebildiğim kadarı gerçekten hoştu/keyifliydi.


Ancak ben müziği fonda dinlemekten hoşlanıyorum sanırım. Eğer sahnede opera/bale yoksa yalın bir müzikle sıkılabiliyorum.
Bilkentteki Odeon sahnesine daha önce gitmemiştim. Yarı açık havanın hafif rüzgarlı etkisiyle uyuduğum yerlerde soğuk ile uyandım.
Sanmayın ki konser kötüydü; tam tersine gayet güzeldi.
Vurmalı çalgıların olmasını da destekliyorum, insanı kendine getiriyor:)

Programda:
-Indiana Jones
- Mısır Prensi
- Titanic
- Star Wars
- Misyon
- Gladyatör
- Frantic
- E.T.
- Superman
- Bir Geyşa'nın Anıları
- Evita
- Görevimiz: Tehlike
- Schindler'in Listesi
- 007 James Bond
- Cennet Sineması
- Karayip Korsanları vardı.

Emeği geçen tüm çalışanlara/üfleyenlere/vurmalılara herkese teşekkürler
Toplamda 2,5 saat süren konserden bazı videolar da vardı ancak ben sayfaya yükleyemedim, bir hata oluştu..
Ancak youtube'dan "Görevimiz Tehlike" müziği ekleyebildim :)


Bilkent Odeon'u merak edenler için;
27 Haziran perşembe günü La Boheme
4 Temmuz perşembe günü "6. Türkiye Klasik Gitar Buluşması Açılış Konseri" olduğunu da duyurayım.

*Bugün kendimi yazmaya verdim, fark etmişsinizdir. Aklımda bir dolu konu vardı paylaşmak istediğim ve vaktim de varken, hazır bilgisayar da bana kalmışken  fırsatı kaçırmayayım dedim :)

HERKESE MUTLU HAFTA SONLARI, KEYİFLİ GÜNLER :)






Devamını oku »

Misafir İlişkileri ve Biz :)

Daha önce bahsetmiştim sanırım, her tür misafirden hoşlanmıyorum.
Sadece yanında "kendim" olabildiklerimi seviyorum :)
Bunun ayrımı elbette çok kolay olmasa da bayramlardaki "zoraki" muhabbetlerden hoşlanmadığımı, sıcak arkadaş sohbetlerine her daim -uyuyakalmazsam- açık olduğumu söyleyebilirim.
Evet, uyuyakalmışlığım var itiraf ediyorum ama film gerçekten sıkıcıydı :)
Benim film izlerken uyuyakalmam için filmin sıkıcı olmasına gerek olmadığını yakın çevrem bildiğinden buraya da yalan yazmaya gerek yok :)
Neyse şimdi konumuz filmler değil de misafirler.
Aslında en başta şu ayrımı bile yapabiliriz; bazı insanlar evimize geldiğinde onları "misafir" gibi görmeyiz ve mutfakta bize yardım ettiklerinde, salonda uzandıklarında gerilmeyiz hatta tam tersi mutlu oluruz :)
Geçen gün evimize arkadaşlarımız geldi; yedik, içtik, sohbet ettik ve fark ettim ki ben hiç gerilmedim :)
Hatta evimizin rekoruna giren bir minik de oldu; henüz maş. 3 aylık haliyle, "en küçük misafirimiz" dedik ona da :)
Eşim A. bana göre biraz daha "yurdum insanı", hemen herkesle anlaşamasa bile rahatça konuşabiliyor, güzel bir şey. Ben tutuluyorum çünkü. Bir de sevmediğim ortamsa hiç konuşmuyorum, ağzımdan hiçbir sözcük dökülmüyor, ne yapayım.
Lokum'a boş yere "yabani"liğinden ötürü bana benziyor demiyorum :)
Bir de misafirlikte ısrardan, yapmacık tavırlardan, ayakkabı ile içeri girilmesinden, sigara içme taleplerinden hoşlanmıyorum.
Hediye gelmişse hemen "lütfen seveceğim bir şey olsun" diye dua ediyorum; maddiyatı ne olursa olsun sevmediğim bir şeyse pakedi açınca şöyle diyorum çünkü; "Aaa...bu...tam...hmmm...değişik tabi..güzel aslında... düşünmeniz yeter..." gibi saçmalıyorum.
İpucu: Hediyeyi görür görmez nerede kullanırım/ne yaparım vb. cümleler kuruyorsam o hediyeyi çoktan sevmiş, bağrıma basmışımdır :)
Arada soruyorum ama pek üzerinize alınmıyorsunuz sanki sessiz okuyucularım :)
Siz nasılsınız misafirlerle, hemen hepsiyle anlaşabileniniz var mı???


İkramlar bahane, sohbet şahane diyorum :)
Devamını oku »