Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




15 Mart 2014 Cumartesi

Elif'in Kitaplığı #1: Denizyıldızı Kayası (Arkadaşım Balina)

Bu kitap, Elif'e aldığımız ilk kitap değil.
Bu kitabın bir alınış sırası yok ama hikayesi var elbette.
Kızılaydaki kitapçıları gezmeyi çok seviyorum hele ki vaktim bolsa ve kimseyle buluşmayacaksam yani saatin önemi yoksa :)
Saate bakarak geçirilen bir kitapçı gezisi pek keyifli olmuyor. Bir de ben yalnız gezmeyi seviyorum kitapçılarda. Bunu bilen ve beni kitapçılarda "kaybeden" sevgili karabalığıma da yeniden teşekkür edeyim.
İşte o günlerden birinde Kızılay'da Sakaryadaki ufacık tefecik İş Bankasının kitapevine de uğradım. Oradaki beyaz saçlı amcayı da çok seviyorum. Yalnız mekan o kadar arada kalmış ki gerçekten nereye gittiğinizi bilmeniz lazım yoksa yolunuz tesadüfen oraya düşmüyor. Yetişkin kitaplarına en en en sonra bakmak gibi bir alışkanlığım oldu uzun yıllardır, sebebi bilinmez :)
Amca da beni tanıyor artık düşünüyorum çünkü ne zaman gitsem çocuk kitaplarıyla dolup taşıyor elim avcum.
Kitapçıları gezerken yepyeni kitapları keşfetmeyi kim sevmez ki?
Ben çok heyecanlanıyorum öyle durumlarda ama ne yazık ki eğilmekte son zamanlarda biraz sorun yaşadığımdan alt raflara konan kitaplara sinir oluyorum çünkü aklım onlarda kalıyor.
DenizYıldızı Kayası da pek altlarda olmasa da saklanmış bir yerlerdeydi. Denizkızlarını ve onların hikayelerini çok severim,içimi mutluluk kaplar. Hatta hep bir deniz kızıyla tanışmak istemişimdir.
Bu kitap 4 seriden oluşuyormuş. Ben şimdilik 1 kitabını Elif'e bir kitabını da başka bir arkadaşa aldım.
Geçen gece de Elif'e okumaya başladım,sonra uyuyakalmışım :)
Ertesi gün kaldığımız yerden devam ettik ve bu keyifli hikayeyi ikimiz de çok sevdik. "Tombik" isimli yavru balinanın hareketlerine Elif'in de dalgalanmalarıyla eşlik etmesi çok hoştu.

Kitabın konusundan bahsedecek olursam;
Spirulina, kardeşleri Derin ve Nilsuna ile Denizyıldızı Kayasında canı çokça sıkılarak oturmaktadır. Kardeşleri onunla oynamak istemez çünkü saçlarının bozulmasından korkarlar. Spirulina da gümüş balıklarıyla yüzmeye çıkar ve yolda karşısına "Tombik" isimli yavru balina çıkar. Annesini kaybettiği için üzgündür, minik kız da ona yardım edebilmek için balina şarkısını söylemeyi teklif eder. Gümüş balıklarıyla beraber tatlı bir deniz şarkısı söylerler ancak tam o sırada tehlikeli balıkçıların ağına yakalanırlar. Onlardan nasıl kurtulurlar, Tombik annesine kavuşur mu kısımlarından bahsetmeyeyim.
Hikaye oldukça neşeli, çizimleri de hikayeye canlı bir şekilde eşlik ediyor. Bazı yerlerde şarkıların olması hikayeyi canlandırmak açısından bence güzel bir fikir. Benim acayip çatlak sesimde bile minik yavru Elif "bir sus anneciğim" demedi, sağolsun :)

Kitap boyunca isimlere takılmadan edemedim yalnız. "Spirulina" tamam da "Derin" ve "Nilsuna" nedir; onu anlayamadım...Orijinallerini merak ettim aslında.
Yazarın sayfasına bakmak isterseniz burada

DENİZKIZLARIYLA ŞARKI SÖYLEMELİ KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM(Z)
Devamını oku »

14 Mart 2014 Cuma

Siz Hiç Puf Böreği Gibi Şişkin Hissettiniz Mi?

İçinizin şişmesinden bahsetmiyorum yani ondan bahsedemeyecek kadar ben de şişkinim ama konuşmak istemiyorum, susuyorum.
Söylenecek çok güzel laflar var ama ben çok tipik bir Esra tepkisi olarak susmayı tercih ediyorum hem kendi sağlığım hem de bebeğin huzuru için.
Gelelim puf böreğine...
Bundan aylar aylar öncesinde bir gece uyandım ve parmaklarımı çok da hareket ettiremediğimi fark ettim, korktum. Bir de baktım şişmişler, şaşırdım.
Doktora sorduk, erken ama normal dedi.
Tuzlu mu tüketiyorsun dedi ki bu soru aylardır bana sorulan soruların başında geliyor.
"Yooo" dedim ve hala cevabım aynı.
Vücudum bana çaktırmadan böyle yavaştan yavaştan şişmeye devam etti.
Geçtiğimiz ay en son hamlesini ayaklarımda yaptı ve ben kendime yepyeni 1 numara büyük bir spor ayakkabı almak zorunda kaldım. Ne yazık ki sağanak yağmurlara pek dayanıklı değil. O zamanlar eskiden giydiğim botuma ayağımı sığdırmaya çalışıyorum ama ayaklar inatla beni ve ayakkabıyı reddediyor.
Şişmek gerçekten tuhaf bir deneyim oldu.
Kilo almaktan oldukça farklı.
Sonra aklıma geldi "iyi ki yaz aylarında değiliz" dedim :))
Kendimi şişmiş kabarmış bir puf böreği gibi hissediyorum son zamanlarda ama bundan çok da şikayetçi değilim; sadece uçacak olursam haber vereyim istedim :P
Bu durumda ben "uçan balık" bile olabilirim, ne dersiniz???
Kaynak: burada

Devamını oku »

11 Mart 2014 Salı

Elif'in Kitaplığı :)

En büyük hayallerimden biri yavrumla birlikte kitap okumak.
Önceleri belki ben ona okurum masallardan ama sonra o da okumaya başladığında benim elimdeki kitapları hevesle kapar ve "serinin son kitabı mıııı??? Önce ben okuyayıııııım" diye heyecanlanır; yani zihnimde böyle bir sahne var :)
Kitap okuma alışkanlığı sonradan edinilebilir bir şey diye düşünüyorum yani "böyle geldik böyle gidiyoruz" cümlelerine gerek yok. Ama elbette ki niyet önemli. Yani bir şeyi yapmayı ne kadar istiyorsun?
Aileleri kitap okuyan çocukların bu alışkanlığı edinmesi daha kolay oluyormuş, öyle yazıyor kitaplarda. Belki de doğrudur bilmiyorum.Bence kitap okumak oldukça kişisel bir deneyim, bambaşka bir dünya.
Elif'in de bu dünyada olmasını elbette ki çoook isteriz.
Zaten televizyon olmayan bir evde çocuk hayal dünyasını zenginleştirecek oyunların haricinde kendini kitapların arasında bulmazsa bir garip olur herhalde :) Elbette bu durum ters de tepebilir ama ben buna inanmıyorum.
İnanmadığım için de Elif daha minicikken (yani tıbben bizi duymuyorken ama bence duyuyorken :P) ona harika bir kitap aldım.(sonra söyleyeyim hangisi olduğunu) Ve kıskandım :) İlk defa değildi bir başkasına çocuk kitabı alışım ama fark ettim ki evde bundan sonra "Elif'in Kitapları" da olacaktı... Elbette ki güzel bir şey ama tuhaf hissettim. Ve yavaş yavaş onun kitaplığını hazırlamaya başladım. Yani alışverişlerde sadece body-tulumlara bakmadım... Onu tanıdığım kadarıyla nelerden hoşlanır diye düşünerek mini bir kitaplık oluşturdum yavruma. Benim kitaplarım/Elifin kitapları diye bir ayrım yok tabii ki :) Şimdilik ona özel bir şeyler olması,üzerinde onun adının yazması hoşuma gidiyor. İlerde o kitaplıktaki kitapların hepsi onun olacak hatta yeri gelecek dişlerini onlarla kaşıyacak biliyorum :)
Benim sesime farklı babasının sesine farklı tepkiler veriyor. İnşallah doğduktan sonra da ona masal okumaya devam ettiğimizde karnımdaki huzurlu hallerini hatırlar.
Zihnimde şöyle bir görüntü var; tabii yanında bir "karabalık"ın da olduğu :)


Elif'in Kitaplığından ara ara ses vermeye devam edeceğiz.
Sizin yavrularınızın kitaplarla arası nasıl? Siz de ona özel bir kitaplık hazırlamayı düşündünüz mü?

HERKESE KİTAPLARLA GEÇECEK DOLU DOLU GÜNLER DİLERİM(Z)
Devamını oku »

10 Mart 2014 Pazartesi

Çakıl'dan Son Haberler :)

Daha önce, hayatımıza giren bir diğer minik kedi Çakıl'dan bahsetmiştim.
Şimdilerde o noktacık kedi gitti yerine bir hayli yaramaz ve oyuncu bir şaşkın geldi.
Yaklaşık 3,5 aydır bizimle yani kardeşimle;ona gittiğimizde Çakıl'ı da görüyoruz.
Ben hala ismine alışamadım.
Daha çok "Küçük Emrah", "Baykuş suratlı" gibi ifadelerle çağırıyorum :)


Bir ara veterinerde kaldı, döndüğünde resmen depresyondaydı. Öööylece oturuyor hatta uyuyordu. Neyseki şimdi eski halinden de daha yaramaz bir kediye dönüşmüş.
Bana sorarsanız ben Lokum'un uyuz hallerinden daha memnunum ama her kediseverin de tarzı farklı oluyor.
Çakıl yerinde duramayan, yolda yürüyen birine patisiyle çelme atan bir kedi :)
Hatta dün gördüğüm videoda çamaşır makinesindeki dönen çamaşırlara sataşıyordu...
İyi ki girmiş hayatımıza, minicik bir noktacıktan masaya patisini koyan bir hale büründü..
Bir de biraz obur halleri var; mutfağa kim gitse yanında gidip "bana da veeer" diye ağlıyor.
Miyavlamıyor yani onu henüz yapamıyor ve çıkardığı ses bir kapı gıcırtısından farksız ama çok da sevimli :)

Lokumla henüz tanışmadılar...
Ne dersiniz nasıl anlaşırlar acaba???
Devamını oku »

6 Mart 2014 Perşembe

Mide Bulantısı İçin Neler Yapılabilir?

Şanslı mıydım bilmiyorum ama mide bulantısı denilen şeyle çok küçük yaşta tanıştım.
Otobüste, dolmuşta, arabada, uçakta, gemide yani toplu taşımanın olduğu hemen her yerde benim midem bulanır-dı.
Hatta otobüs yolculuklarının çoğunu ilaç alarak ve uyuyarak geçirirdim.
Üniversiteden sonra pek fazla uzaklara gitmem gerekmediğinden mi yoksa büyüdüğümden mi bilmiyorum, mide bulantılarım da yavaş yavaş azaldı.
Tekne turu falan deyince "aa süper" diyemiyorum o yüzden "çok sallıyor mu, kaç metre bu tekne" diye soruyorum :)
Yani bu konuda çok idmanlıy(d)ım.
İlaçları biliyorum hatta yanımda zaman zaman bu iş için limon taşımışlığım bile var.
Bilmediğim şey ise hamilelikteki mide bulantılarının bambaşka olduğuydu.


Kaynak: burada

Sabah yataktan aniden mide bulantısıyla uyanacağımı bilmiyordum mesela.
"Keşke kussam, rahatlarım belki" diye üzüleceğimi de bilemezdim.
Ama öğrendim.
Yaklaşık 14 hafta boyunca düzenli bulantılarla uğraşınca neyin ne olduğunu anladım.
Doktorumun neredeyse yüzüne böğürürken adamın "Oh oh iyi iyi,bu haftalarda bulantıyı severiz biz" demesine gözlerimi devirerek bakmıştım ama adam haklıymış galiba :) (ya da sırf beni avutmak için böyle demiş de olabilir)
Çeşitli yerlerden okuyarak ve tecrübe edindiğim bilgiler ışığında diyebilirim ki;
- Miden bulanıyorsa bununla mücadele etmeyeceksin, yenmeye çalışmayacaksın, geçmesini beklemeyeceksin
- Mideyi tamamen aç bırakmayacaksın; ara ara bir şeyler yiyeceksin.
- Sabah aç karnına su içmek yerine hemen elinin altındaki beyaz leblebiden üçer beşer yiyeceksin.
- Kurtarıcı besinler: taze beyaz leblebi, tuzlanmış limonu yalamak, 25 kuruşluk çubuk kraker :)
- Bazen öyle oluyor ki miden dolu ama karşındaki kişiden tiksiniyorsun ve o sebepten miden bulanıyor.. Bu da olabiliyor-muş yani.
- Sebebi sanırım bir anda açılan ekstra burun delikleri :) İnsan hemen her şeyin kokusunu almaya başlıyor ya, araya kötü kokular da girince vay midenin haline.

Benim tecrübelerim bunlar-dı. Çok şükür ki o dönemde geride kaldı. Gerçi düşününce her dönemin kendine has bir güzelliği var.
"Mutfağa girememek" mesela iyi bir şey mi kötü bir şey mi göreceli tabii :))

TÜM TATLARLA DOLU DOLU GÜNLER DİLERİM(Z)
Devamını oku »

5 Mart 2014 Çarşamba

Kereviz Yemeği /Patatesli/Mandalina Sulu :)

Her yemeğin bir pratiği olmalı :)
Neyse ki benim gibi oturup mantı aç(a)mayanlar için hem pratik hem leziz hem de sağlıklı tarifler var.
Kereviz çok uzun yıllardır hayatımda olan bir sebze değil.
Hatta onun için "yeni üretildi galiba, ben daha önce hiç görmüyordum" demişliğim bile var.
Sapı da oldukça faydalıymış ama ben hiç kullanmadım, nasıl ve nerede kullanılıyor onu da bilmiyorum.
Ama kerevizin yemeğini çokça tüketmeye başladım, zaten evde sadece ben yiyorum :)
En basit haliyle;
Malzemeler:
2 orta boy kereviz
1 orta boy patates
1 adet havuç
1 adet mandalina ya da portakal
Yapılışı:
Kereviz, patates ve havuç minnak kıvamda doğranır.(küp şekli de olabilir ama hepsini aynı boy yapamıyorum hala)
Tencereye azıcık zeytinyağı ve ardından minnak malzemeler konur.
Üzerine mandalina/portakal suyu eklenir.
Yaklaşık 1 bardak ılık/sıcak su konur.
İsteğe göre tuz da eklenerek tencerenin kapağı kapatılır(tam değil, yarım)
Yaklaşık 20-25 dakikaya yemeğiniz pişmiş olur,
Afiyet olsun :))

* Senin tarif pek yavan geldi, daha güzel bir tarif yok mu derseniz de Mutfak Sırları sitesinde elbette ki daha güzeli var :)
** Yemeklerin pişip pişmediklerini anlamak için arada tadına bakarız ya, işte kereviz ve patates burada karışabiliyor, dikkat edin :)



Devamını oku »